28 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

28 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kaldırımcı Sant, gecenin sekizi. Kar yağıyor. Yerler çıpıldak... Köp- Tünün sol tarafmda, Karaköye doğru Üç insan yürüyar: 1 — Soluk siyah elbiseli, sarışm, Yassı suratlı bir delikanlı. Ayakla - kopçaları çözük, kürklü kadın Btonları... Kasketini gözlerinin üze- Tine iğmiş. Boynunu, ceketinin kalkık Yakılarına gömmüş. Elleri, pantalo- Bunun cebinde. 2 — Bir çocuk: haki renginde pan- Odunun tam kıçı ortasından kalkan Pağı, paslı ingiliz iğnesile tutlur- İ Çiplâk sırtında omuzları dar, U&rı kımp bir ceket. Kara, kirli deri ıı. altında kaburgaları sayılıyor. Yir- bir keçe külâh, dağınık, kara saç- İarmmim üzerinide siç x ori. 3 — Sinebar Receb. Keçe külâhlı çocuğun soğuktan do- Di elinde bir ağız armoniği vardı. Berleri, sallanan başlarının tempan - BU İle, çatlak dudaklarını büzerek, mi- Tkaya tslikla uyuyorlardı. Küçük hanmım berece giymiş baaa- şumaaa Yan yatırmış düşürrrmüş sol kaaa- şıtınada &Mı onlardan başka hemoen bir yoktu. Arada bir tramvay, ya “.Wmnbl!... Kargı kaldırımda tek ltılar... ç « gelen poyraz, uzun gemi- .ç'dmıı.ırıyı. ağır ağır yürüyen bu göytünm “çıkardığı - gürültüyü alıp * , Halicin kara sularında bo- &ken . Köprü üstünde ve gecenin Baatinde welıkla, mızıkayla gşarkı :":ıek cesaretini buradan alıyor- #üphesiz... Ve çabuk sevdaaa yoluna aaatılmış Daha bu vıtıl girmtiş on dört vaşına kayı kesti, Elinin tersiyle, çatlakla- rından sızan kanın pıhtılaştığı dudak- larını sildi. Armoniği cebine yerleş- tirdi, Avuçlarını uğuşturdu. Sinabar Receb konuştu: — “Cambiribimbam,, nefesin mi tilkendi ? — Ağzım acıdı be Receb ağabey!... Ama da uyaz ha... Şimdi, sessiz sedasız yürüyorlardı. Üçü de düşünceliydi. Köprünün otta yerinde Receb dur- du: — Ulan ne odu size?... Dilinizi ke- diye mi kaptırdını»” İspinoz gibi dü- şünüyorsunuz be... Hasa?!... Camhiri- bimbam, ne düşünüyorsun? Keçe külâhir çocuk, Halicin ortası- na yürüyen mavna adasından bağını gevirdi: — Hiç be Receb ağabey! — Tatar, ya sen? Şosonlu delikanlı dişleri arasından tükürdü: — Hiç be! Receb, dudaklarını sarkıtarak: — Hınm! Diye, kafasını salladı, yürüdü. İki arkadaş güldü: Keço külâhtı çocuk — Sen de düşü- nüyorsun Sinabar! Şosonlu delikanlı — Sen de düşü nüyorsun Sinabar! Receb de güldü. 1 — Armonik çalan - çocuğun içi donuyordu. Zahir gibi esen poyraz İn- ce, kirli derimninden tâ içeriye kadar sokuluyor, kaburgaları arasında san- ki anafor çeviriyordu. Ne düşündü - ğünü soran Recebe “hiç!” cevabını verirken, ıslak gözlerinin önünde bir hayal vardı: Yazan: j 21 Reşat Enis dam, koskoca ellerinin çubuk parmak- larmı - boğazlıyacakmış gibi - açıyor, dişlerini gıcırdatıyordu. Bu adam bir avukattı. Bu adam o- nun babasıydı. Bu adam gşimdi de sağdı, yaşryordu. Büu adam yaşama- malıydı. Muhakkak ki Azrail denilen nesne canını alacak insanr seçemiyor- du. İyiler gidiyor, kötüler kazık ka- kıyordu. Asıl ismi Tdristi onun... Ama, bu- nu bilen azdı. “Cambiribimbam,, di- yordu arkadaşları... Çok ufakken ana- sı ölmüştü. Üvey ana, on yaşma ka- dar zör dayanabilmişti. Bir gece, 16- lak gözlerinin önündeki bu hayal - pos bıyıklı, korkunç yüzlü adam - kosko- ca ellerinin çubuk parmaklarını açıp kaptyarak, dişlerini gıcırdatarak üze- rine yürümüş ve koğmuştu. O, bu ya- şayıştan memnun değildi elbet... Dö- vültyordu, sövülüyordu. Kovulduğu gece, üvey anasmdan hınemi çıkarmak istedi. Onun en çok sevdiği zümrüd taşlı altın yüzüğünü » bu, rahmetli anasından kalmıştı « çaldı. Ama, çabuk yakaladılar. Kara- kuru bileklerine kelepçe vurdular. Ve, astılar kelepçeli kollarından tavana... Güzel bir çocuktu. Köprünün Boğa- ziçi iskelesinde dolaştığı bir gün bir gemici — delikanlıyla “ dost oldular. Tam iki sene, işte şu, Halicin ortası- na yürüyen mavyna adasmımda beraber yaşadılar. Sonra, bir sabıkasr-oldu: karanlık bir gecode “tufa” lara erkelecilik ya- parken yakalandı. Parmak izini aldı- lar. Kimsin, nesin? Nerede yatıp kal. kıyorsun? Ne yeyip " içiyorsun? diye soran olmadı. Salverdiler gene... Dört senedir, böyle sürünüyor, Zehir gibi esen poyraz ince, - kirli derisinden ta içeriye sokuluyor, ka- burgaları arasında sanki anafor çevi- riyordu. AAA YD mamak için di; duğu için anasma, evinden kovan ba: ten - dolu dolu küfürler savurdu. En çok, gözlerinin önüne bağdaşan haya- N SS y DELDİ SA pırtiktı. Rütubet, tabanlarının altın- dan giriyor, damarlarını zonklatan bir sızlayışla, evvelâ diz kapaklarma, budlarma, kalçalarına, tekmil vücu « duna; sonra, tâ beynine kadar çıkı- le, babasına kızıyordu: Bu adam ya- | yordu. gamamalıydı. Muhakkak ki Azrall de- nilen nesne, canını alacak insanı seçe- miyordu. İyiler gidiyor, kötüler kazık kakıyordu. 2 — Galatelr 'Tatar Salim on sene On yaşındaydı. Anasmı tanımıyor. du. Babasmı bilmiyordu. Bir hiç uğru- na, okuduğu yetim mektebinden çıka- rılmıtştı. Zanaatı yoktu. Yarımyama- lak okuması işe yaramıyordu. Kar- nını doyurmak için, yaşamak için, hır sızlık yapmak lâzımdı. Bırsızlık yaptı. Köprüde, vapurlardan çıkan bir yolcu tramvay bekliyordu. Bu, yaşlı bir adamdı. Hastalıklıy- dı-da... Sık sık mendiline öksürüyor, Ç Keçe küllâhlı çocuk birdenbire mızı- Pos bıyıklı, korkunç — yüzlü bir a- İliklerine kadar Üşüyen Târis, ağla- | dolaşryordu. Üstü başı ıslak ve yırtık fLütlen saylayı çeviriniz) 260 KAHRRAMAN KRIZ . :'hı dinledi. Sonra birderisire bağır- * Büsyer! Büsyer!.. , A Büşyer başını kaldırmaga - çalıştı.. Minals ağladı. Büsyer hırıldıyordu. An- :'“nıuın yanında diz çöktü ve bütün Ücudiyla ürpererek bağırdı; — Büsyer ,beni duyuyor musunuz? we ah daha vazih bir tavırla cevap 'erdi; S Eveti "6— Büsyer! Büsyert Tanrı aşkı için ; bu iş nasıl oldu? . Gek 'er gülümsedi, genç kız, mukad- *i tinı tayin edecek olan sözleri iyi “Ymak için eğildi.. ıllul"îtîly:r! Büsyer! Eğer beni sev- Hîııu: döşeğinde yaton genç erkek, T çığlık içinde bağırdı: . *kvmeg* 2 DBT a B"' kelime' onu 'belki canlandırdı. & ';lkluinin altında bir kivilcım parla- İbeğiğ 'akat her şey derhal söndü. ” Ve te- İ Batip tebesslim, tektar dudak- ada parladı. tek kB'u_yuı Hakikati söyleyin!.. Bir tlime! Bu nasıl oldu? Bfbiy g e7 İâkaydiyi ifade eden çok ha- —Ahi B 3 M vet.. Sevmek.. doğrusu « YÖ Trankavel., : Size hücüm mu etti?. Ahi, N'?"'. biz onun üzerine atıldık.. < Ve yaman bir adam.. Yint Yaş ile beraber miydi? Söyle- K Varırımı size doğru söyleyin!.. hu.:_ı“'f'*':k Yapâyalnız.. — Onu istedik.. Ya Rabbim ne gü- :,"::""*k'le mükabele ettil.. sm::lı d, *t Hatırlryorum.. bu, aşk için- n.:;'" ahiT ağır doğruldu. Elleri buz m"" tarafı buz gibiydi, kalbi ha ŞEİYdi. Doğruydu., Trankâvel yas Eörni, » Kafasında bir tek tizaz ediyordu: ç —- Bu, aşk içindi! Demek aşk - insanı alçeklığa sevkedebilir, öyle mi?, Zavallı çocuklar!, n Yeniden diz çöktü. Tekrar Büsyer'in üzerine eğildi. Ona baktı. Yaralı tek- rar hayata avidet etmiş gibiydi. Dudak- ları birdenbire pembeleşti. Kalfasına kan hücum etmişti. Istırap tebessümü, hoş ve samimi bir ifade aldı. Doğruldu ve samimi bir tavırla gülmeğe başla- dı; ö 4 4 — Madam, size samimt bir şey söyli- yeyim mi?. —— Çehresi dehşetli bir şekilde sararmış olan Annais, dikkatle dinliyordu. Büs- yer en vazih bir şekilde şöyle dodi : , — Mösyö Trankavelle evlenin.. Annais hafif bir inilti kopararak yü- zünü iki eli arasına sakladı. Birdenbi- re Büsyerin kahkahası dindi.. Annais onun elini tuttu ve son nelesini verdi- ğini gördü. Annais'in Büsyer'in . yanmda, uzun müddet, diz çökmüş olduğu halde kal- gdığı mubakkaktır, çünkü ayağa kalktığı zaman gözleri dördüncü muma takıldı ve ba mumun bir hayli eridiğini gör- dü. Bu mumu kulübenin sahibi yakmış- tı; Bu en basit misafirperverlik vazife- siydi.. Annais adama para verdi ve en yakın köyden bir papas çağırmasını söyledi. Ölümde birleşen dört düşma - nn iyi bir şekilde gömülmelerini isti- yordu. . Bundan sonra, Annais, Parise dön- dü.. Fransanm her tarafına dağılmış bir kaç uzak akrabalarından başka, Font« ray, Şever, Liverdan ve Büsyerin hiç kimseleri yoktu.. Yalnız, Annais, dört genç erkeğin mezarlarına kadar bir tabur asker ta. rafından merasimle götürülmelerini is- tedi. Bunun için, dük d'Anju'yu göre- Tek onu vaziyetten haberdar etmeğe içalıştı.. Fakat prens, kardeşi, kralla bar - KAHRAMYAN RTA 287 — Madam, dedi, işte bir defa daha alçaklığı, burada bazır bulunmıyanlara istemediğiniz halde «sizin — evinizc isnat ediyorsunrzu. , gelmiş bulunuyorum. Ve buraya, cski- den olduğu gibi, yine şüphesiz hoş o mayan bir şekilde geliyorum. . Annais hafifce titriyen bir sesle: — Mösyö Trankavel, dedi. - Evime bhoş geldiniz, Dücllo Üstadı Hudaklarını msirdi. Böyle - bir söz beklemiyordu.. Fakat buna rağmen tavrımı değiştirmedi ve sert bir sesle devam etti: — Söyliyeceklerim gayet kıadır. Bundan sonra, bir daha dönmemek üze- re çıkıp gideceğim. Fakat, sizden uzak- laşmamı emreden mektubunuza — itaat etmeden evvel, size öğretecek mühim geyler vardı. Annais, boşuna gizlemeğe bir heyocanla; — Şu halde söyleyin, mösyö.. Dedi ve Trankavel devam ettd: "— Bu şeyler, bana bahsettiğiniz dört genç erkeği alâkadar eder. * Annais garip bir azametle: — Cesur ve mert genç erkekler. — Evet, madam, İsbatı da şu ki, bu- rada, bana karşı dört kişi döğüştüler. — Evet, fakat biser birer! Ve unut- mayın ki, o zaman sizi büyük bir lüş- man zannediyorlardı. <— Çekinmeyin madam, bir casus, kardinalin casusu zannediyorlardı, de- yin! Onların mettliğine bir misal de Gizin ikametgâhında, bana Sen Lâzar için randevü verdiğiniz gece, silâhsız olduğum halde, üzerime dördünün bir- den saldırmalarıdır. Hayatımı, büyük bir tali eseri olarak, Kont dö Molüsle cskrim kalfam Montaryolun ani müda- haleleri sayesinde kurtarabildim. Annais ürperdi, itham cidden bü- yüktü, ve bu itham, yalan söylemesine imkân olmadığını bildiği bir adam ta- yafından ortaya atılıyordu. . — Mösyö, dedi, unutmayın ki, bu çakştığı Trankavel âdeta bağırarak: — Çekinmeyin madam, dedi, alçaklık değil, en bayağı âdilik olduğunu söyle- yin! Esasen onları, burada bazır. bu- Tunmadıkları zaman dahi bununla itham edebilirim, çünkü alçak ve adi oldukla- rını yüzlerine karşı söyledim.. Bunu ka» bul ederek kaçtılar . Annais başını indirdi. İçinde bir şeyirr kırıldığını hissetti. Bu anda, düşüncesi- ni işgal eden Trankavel değil, kendiler rine bu kadar itimat gösterdiği dört genç erkekti.. Kirpiklerinde, bir göz yaşı damlası belirdi ve — Annais şöyle mırıldandı: — Mösyö Trankavel, siz bana karşı öyle büyük bir #licenaplık gösterdiniz yemin ediyorum ki, artık bu geyleri faz- la dinlemeğe vicdanım müsait değil. Trankavel hiddet ve aşkından sapsar; kesilmiş bir vaziyette; — Dinlemeniz lâzımklır, madam!. Dedi, ve genç kızda sert bir sesle: — Ne demek istiyorsunurz?. Diye bağırdı.. Fakat derhal, — daha tatlı bir tavırla ilâve etti; — Mösyö Trankavel, yalvarryorum size, bende uncak, btundan evvelki tesa- düflerimizin hatırasını brrakım.. Düello üstadı tekrar heyecanla bas Gerdi: — Benden nefret etseniz bile, şurtu bilmelisiniz ki, bu Gdört adam beni katletmek istediler. Dördü birden üzerime, kama ve kılıçları ile saldırdı- lar. Yalnızdım, madam.. “:h, genç kır ürperten bir sesle ilâye ettit — Fakat bu defa benim de silâhım vardı!.. Annais, Peronun basamaklarını inerek Trankavelin yanma geldi ve heyecan içinde ürpererek sordu!

Bu sayıdan diğer sayfalar: