31 Ağustos 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

31 Ağustos 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gg AŞ AŞMA A MA MN ŞAN Mr AMA Haber'in tarihi Romanı:14 Yazan: Ikimim Alemdar şaşırdı: delikanlı süvari birdenbire kadın oluvermişti / Hulvası bu narin yapılı gencin mey - dan okumasma için için gülmüştü. — Nah, dedi, şu beyaz konak! Ve arkamudan yumruğunu wırip baka kalmıştı. — Serdar olmak da bir boğ gey vesa6- Hm! Akşam karanlığı çökerken süvari, A, lemdar paşantn büyük kapısındaki demir halkayı şiddetle vuzdu. Başı külâblı, eli sllâhir izbandud gibi bir sergördenin karşısında kendini bulan Cevri, etrafını gözliyerek sordu; — Serdar burada mı? — Ne dileğin var delikanlı? — Haber ilet, Relsülküttab efendiden bir tezkere getirdim. Kendi elimle sun- mak dilerim. Aldığım emir böyledir. Alemdar paşa, süvariyi çok bekletme- dl Süvari odaya girince, önce Aloamdarın vahşi görünüşünü — hayranlıkla, seyretti, | Şimdiye kadar gördüğü şerdarler Içinde | bu kadar, tüyleri diken diken eden bir harikülüdesini ne görmüş, battâ ne de İşilmişti, Alemdar da, bu ömründe gör. mediği güzel delikanlıya ağzı bir karış açık bakakalmıştı. Neden sonra Alemdar kendine gele - bilmişti: — Ver bakalım delikanlı şa tezkereyi! Delikanlı bir kenara oturdu. Bu emre hiç ehemmiyet vermiyormuş gibi, men- dilini çıkarıp terini silmekle meşgul oldu. Alemdar bu saygısıza haddini bildirirdi ama, ns yapsm ki bir misafirdi. Yeğitle- re, misafire el ve dil uşntmak yakışmaz. dı. Yalnız homurdandı ve dişlerini çıka. rarak biraz sertçe söyledi: — Delikanlı, burasını kahve peykesi mi sandı? Huzuru serdardısın. Ver terkereyi ve başka matlabin yoksa var Dernliyaye dön! © Alemdar paşa, duvara asılı hil'atinin iç cebindeki akçeyi, delikanlıya vermek için kalktı. Öğrenmişti ki vezirler, ser- darlar, kendilerine böyle tezkere geti, renlere ak;0 İhsan eder, Alemdarda koskoca bir Tuna serdarı 1di ve belki de yarm devleti aliyenin serdart ekremi o- Jacaktı, Ona da böyle hareket gerekti, Fakat gori döndüğü zaman olduğu yerde dona kaldı. Süvari başma bir yemeni örtmüş ve kadm oluvermişti. Ürerindeki asker cöbköni ile öyle güzelleşmişti ki, Alemdarm dizlerinin bağı çözülmüştü. Hem bu no demekti? Bu, nasıl olmaz İy- 11? Neden bu kadm bir delikanlı süvari kıyafetine girip huzuruna gelmişti? Bu işte bir bit yeniği vardı, ama, bakalım neydi? Kadm, gözlerini Alemdara dikerek: — Serdarım, dedi, Tanrı tisafirine bu İHA BERİN? $ (HDİBBII dürüşt hareket gerek mi? Boca Alemdar kıpkırmızı oldu, Haki, katen utanmıştı. Bir kadına, hem miss- biri olan bir kadına ve hattâ bir dostun, dan kendisine mektup getiren bir misa- firine bir herze edip dilinden ağır lâflar kaçırmıştı Alemdar el çırptı ve haykırdı: — Bir ayran getirin. İçeriye gelen nöbetçi de şaşkm bir balde bu vaziyete bakakalmış, hiç ayrıl- mağs niyeti olmadan mihlanmıştı. Onu dışarı defetmek için Alemdar haykırıp koğması lâzımgelmişti. Kadın anlattı: — Berdarım, dedi, ber şeyden evvel sariyen tanmmamalıdır, Alamdar şüphelenmişti Mutlaka bu kadının sarayla bir girdisi çıktısı olacak- tu. Sordu: — San de #araylı mısın kadn? — Sultan Selim efendimizin cariyele- rİ Cevri kalfa benim devletlüm, Alemdar paşa, kendi -bayatını da 2l4- kalandıran entrikaların başında ismi ge- gen Cevriyi hatırlamışlı. Şahsan tanı , mazdı, eme, ismen çok iyi biliyordu, Be- hiç efendi padişah sultan Mustafanm f- radesi Üzere kendisiyle müzakereye gi- riştiği zaman İşin iç yüzünü anlatmış ve Mustafa taraftarlarına karşı Dersliyede tek başına cengeden bu cesur kadın. dan bahsetmişti. Alemdar çok mütehassis olmuştu. Kalk tı ve Cevrinin elinden tutup yanmdaki koltuğa oturttu. — Şöyle buyrun, dedi, size riayete herkes mecburdur. Böyle çurişli tarafa sizi gönderen hang! rüzgürdir, merek et, tk, Cevri, Alemdarı birdenbire ürkütsey- di, bu vahşi serdar memleketi bir tar. mana çevirridi, İçe vir mukaddeme ile girmek lâzmmdı. — Serdarım, dedi, saraydan mehfice ve tebdili kıyafetle geliyorum. Sultan Selimin size itimadı vardır. Deraliyeye avdetinize padişahımız sultan Mustafa » dan irade sadır olmasa dabi sizin Dera- liyeye vusulünüz gerektir, — Nöden kalfa?” — Sultan Selimin hayatı tehlikededir paşa! Serdari ekröm #eni istemez, gen serdari istemezsin. Onun taraflıları Sul, tan Mustafayı dilerler, senin taraflılarm Selimi isterler. Bu keşmekeş arasında tanzallah iş şevketlülarım yorganı başi” na kopacak! Mülkü milleti yoluna koyacak, devlet ve sultanı mütegallibe elinden tahliz e. decek senden başka serdar kalmamıştır. Devletin iç! de dış: gibi perişan ve muz- mehildir. Fransalu, Sultan Selime bir ROMİA'NI | tezkere yazıp hayatının tehlikede oldu. 4 ğunu bildirdi. Alemdar paşa, kafasına birikmiş bazı susllerin cevabı için Cevriyi cana minnet bilmişti, — Kalfa, dedi, şehzade Mahmut 88, ralı bir malülmüş, bundan devlete ne bs- yır gelir. Selim lyakati mefkud bir mec. mıbmuş. Bundan da devleli aliye ne fayda umar? Iş Mustafa efendimize ka» yor demektir. Ancak padişah mahlü Selim ve şehza» de Makmudun hayatlariyle muksyyed o, labiliriz. Başka elimizden ne gelir ki? Cevri, Alemdarın yalan yanlış sözler. le doldurulduğuru görmüş ve paşayı yo- İn getirmek içli büsbütün ayrı bir entri. kaya başvurmuştu: — Hayır, dedi, sen safderun bir ser- dar değilsin paşı, Sareaym iç yüzüne ben den iyi kim vükrf olabilir? — Doğrul — Bu devletin selimet've refahı Se- Umin İadei cülüzu ile kaimdir. Mahmut v6 hşsta, ne malöl, Selim ne moczub De de matukdur, İş berakistir paşa, Hem bundan ehem olan, serdar &k - rem Çelebi paşanm senin hakkındaki ha- zırlığıdır. Serdar seni idam odip maka. mında ısrar etmek diler, Haklıdır da. Rical içinde Tayyar ile senden gayri kimse düşünülemez ki Çelebiyi mührü hümayundan otsin. Tayyarı yere vurdu. Azlodildi, Şimdi son kaldm, Alemdar masaya dehgetli bir yumruk sallayıp göğredi: — Ben Tuna serdarı Alemdar peş. yim kadın. Benim gwlmümden yakasını ne serdar, ne hünkâr kurtarabilir, Diz âdab ve usul bilmez değ adamlarıyız. (Dovamı var) Kadın — Bir süattir peşimi bırakmıyor sunuz, Utanmazsımz siz? Erkak — Utamrun ama ayni zamanda sıcaklan da çok müteessi? olurum. Gölgenizden istilade ediyordum. Yazan: R. Rober Düma — 44 — Çeviren: F. 5 i Rokur, yüzbaşının merakını iy! tahrikten sonra söze başladi p- Hayır Rokur. Bu zannettiğiniz kadar muhakkak değil, Muhakomeniz mantıki olmakla berabör bu hâdiseye uygun düş- mez, Çünkü movrubahs olan adam âdi bir müerim değil, hir easus, daha doğrusu bir askerdir. Bu adam emirle hareket etmeğe alışıktır. Emir gelmedikçe hiçbir gey yapmaz, bekler. Yüzbaşı sustu. Komiser de düşünüyor. ân. Evvelâ o söze başladı: — Ben bir tek çare görüyoruz. Benus onun sözünü keserek devam etti: — Otele gitmeği ve orada şüphe u- yandırmadan tahkikat yapmayı. — Ayni şeyi dügünüyormuşuz yüzbü» sım. Otel müstahdemlerinin ağızlarını «- Tar, bir şeyler öğrenmeğe çalıştıran, — Mükemmel! saat on dokuzda bura, da buluşalım. O akşam Bensa yazıhanesine hertz dönmüştü ki, Rekur da geldi — Bonsunr yüzbaşım. Negeliydi, Benua, yeni dostunu güle. rek karşıladı. — Yeni haberleriniz olduğu anlaşılı. yor. — Bem de iyi haberler! — Aman çabuk söyleyin. Sizi dinliyo- rum, Rokur bir koltuğa oturdu. Bir cigara yakıp birkaç nefes çekti. Kendinden Mmerinun, vereceği haberin ehemmiyetini arttırmak için biraz nâzlanır gibi davrs- narak yüzbaşınm merakmı iyice tahrik ettiğine kani olduktan sonra söze başla” dı: — Aradığımız adamm iswi Hans Haz. merdir. Mon Selns sokağında 114 numa» rada oturuyor. Mesleki zabit namzedi- dir. Zavallıyı iyice kandırdım, canirieri « mize amade! — Ne diyorsunuz? ürrvo! — Tebrike pek bak kazanmadım. Be- nir yerimde kim olsa ayni şeyi yapar. dr. Mesele gayet basit ve kolay halle . dildi. Otele gidince evvelâ garaj memuru He görüştüm, Aradığımız adamı, dün 84- at dörtte garaja geldiği zaman görmüş, Şoför kılığındaymış. Alman şivesiyle konuşuyormuş. Matmazel Vanda Lipos- ka tarafindan geldiğini, onun otomobili- nİ alacağımı söylemiş. Fena telefonla bu gekilde emir verdiği için otomobili tes- lim etmişler, Alıp gitiniş. Bu melâmatı almca otelin telefon san- tral memuru kızmı yanına gittim, Kuca, fiz ricam Üzerine, müşterilerin telefon taleplerini kaydettiği defteri önüme koy» du, Matmazel Vanda Lipoeks bir gün evvel ansak bir defn dişarsını aramıştı, Aradığı yerin numarası da yazılıydı: Nord 43258... Salona geçerek bir koltuğa oturup dü. | devam etti: yer) şünmeğe başladım. Evvelâ bir gün ev » (Devam ii EZ YENE ELE NY A birleşti. Hayır, ihanetin ruha yaptığı, gözbebekleriniz velki hâdiseleri tabmin tm; e Fon Btrammer, casus kadın pu daydı. Sant 15,12 de Norl 452.58 radaki arkadaşmı telefona vin gg Otel kapıcısınm ifadesi de ediyor; buna o akşam oteli sokakta Vanda Lipoakanın Bi gördüğünü söyledi, Arsb* gi Demek fon Strammerin “m ai yı, mahut ölüm âletiyle d“ sonra oradan çekilmiş. Vİ hetice veriyor. Sonra7, g — Koltukta böyle düşüne wi # düncü veya beşinci ciger: “e rogdi * ima Nord 43258 numarayı te) ramak geldi, — Mükemmel fikir! ge — Bu fikir üzerinde EPİ, eee yordum, Büyük bir mahsuru" ei yineş tatbika goğtim. Telefon * ve aksırıp tıksırıp sesime geki dikten sonra numarayı diğ garağım adamm ismini Dil reg bilevle bu irmi kendisinden Yâzımdı, Komiser bir kahkaba ett. — Oyunum şaşılacak derec!9 el y fak notice verdi. Adamesğı” yeri! kadar kolaylıkla fon Stramın gt koyacağını doğrusu pek bir saat evvelki tekrar etti. Almanca sert V9 bir ahenkle söylediği sözlerle ye # mer rolünü o kadar va Buyordu ki Benun takdirle , ten kendini alamadı. » “— Allo, Ben birtari setli” Strammer. Sen misin? ada “e Evot bay mülâziri, ş “— Künyeni söyle... Telef: yi birisi bulunup bulunma: ğ mahıyrm.. ger “.— Baş ürtüne hay mijâzi” bitvektli Hans Haymer.. “e İşe drir raporunu ver” “.- Baş istüne, Arabayı 48 gg tiğiniz gibi değiştirdim. gayr ge bir hâdise olmadı. Bu işten ; me dönüp emirleriniri bekleği” bir şey olmadı. Ni “.- Pol âlâ, Şimdiki halde si Icesik bağla bir vazife yok. Heft. le 10 arasında telefon bEŞÜN eyi rok emlelerimi bekle, Eğer “ ye” mezsem ertesi sabaha kad” a demektir. Başka bir gey Yoğ”. gs” Benua Ve komiser gti” Madam Gaston'dan Kontes dö PEstorad'a 20 Mayıs Rene, felâket geldi; hayır, zavali: Lalz'inin üzerine bir yldı- yım bzıyla çöktü; felâket deyince ne demek istediğimi anlıyorsun: Şüphe. Yoksa şüphemin aslı olduğunu kanaat getirdiğim saman ar, tık felâketten de bahsedemem, çünkü ölürüm, Geçen gün, sabahleyin ilk tuvaletimden sonra Geston'u ber ta» rafta aradım, yemekten önce bir gezmeğe çıkalım diyordum; bula» madım. Nihayet ahıra gittim; baktım, kısrağı sırsıklam ter içinde; Uşak, elinde bir bıçakla, hayvanın köpüklerini kazıyordu, #onrs da kurulıyacaktı, — Fedelta'yı bu hale kim soktu? dedin. Çocuk: — Efendi, diye cevab verdi, Kısrağın bacaklarına baktım, Paris çamuru vardı; bu, köylerin çamuruna hiç benzemez. İçimden: “Paris'e gitmiş olacak!” dedim. Bu düşünce aklına bla bir gey daha getirdi, kalbimde bir halecandır başladı. Bana haber vermeden Paris'e gitsin, hem de bunun için benim kendisin! serbest bıraktığım saatten istifade otsin!.. O kadar da süratle gidip gelmişti ki Fedelta'nm adetâ ayakları kosilmişti!... Şilphe beni o müthiş kemendi ile sıktı; o kadar ki nefesim tutulu- yordu. Birkaç adım öteye gidip tahta bir kanapeye oturdum, halo- canımı gidermek, sükünumu bulmak İstiyordum. Gaston beni orada buldu; bembeyaz kesilmişim, adetâ korkunç bir ballm varmış. Ba- na: — No oldun? nen var? dedi, Bunu o kadar telâşla ve terakin söyledi ki yerimden kalkıp koluna girdim; fakat kollarım, dizlerim kesilmişti, hiç takatim yök. tu; yine oturmağa mecbur oldum. Gaston beni kucağma alıp içe- Nurullah ATAÇ —100— Çeviren: riye, oturma odasma götürdü; adamlarımız da korlkmuşlardı, onlar da arkamızdan geldiler; fakat Gaston onları, elinin bir işaretiyle savdı. Yalnız kaldığımız zaman bep, hiçbir şey söylemek istemeksl. zin, odama çekilebildim; kapımı kilitledim, yalnız kalıp ağlamak İs- tiyordur. Geston iki saat kadar kapımın önünde benim hiçkırikla- ron; dinledi; bir melek sabrıyla bana ne olduğumu soruyordu; 60- vab vermedim. Nihayet: — Gözlerimin ktrmtrlığı, sesimin ttrekliği geçsin de sizi sonra Böyle siz deyişim onu evden dışarı fırlattı, Yüzüme gözüme su serptim, kapıyı açtım; baktım, vine gelmiş; ben onun ayak sesle, rini duymamıştım, — Nen var? diye sordu. — Hiç, dedim, Fedelta'nın yorgun dizlerine baktım, Paris ça- muru vardı; benden habersiz Paris'e gitmene bir mana veremedim ama serbestsin. — Senin bu zelimce şüphelerin bir ciirilmdir, cezasmı verece- ğim: niçin gittiğimi sana ancok yarın anlatacağım, diye cevab verdi. — Hele bana bir bak, dedim, Gözlerimi gözlerine daldırdım: bir sonsuzluk, bir sonsuzlukla zen bulutu göremedim, Gerçi artık şüphem geçmiş çalıştım ama yine içim içimi yiyordu. Erkekler de bisi lan söylemesini, aldatmasını bilirler! Artık birbirimizden ayrılmadık. Ah! kardeşçiğim. ral ,9 se anlsoyrum ki ben ona çözülmez, kırılmaz kağlarin müddet beni yalnız bıraktıktan sonra tekrar geldiği sai tâ içimde ne titremeler duydum. Cenrr bende değil, into i zelimce mektubunu ben de işte böyle zalimce hiçe bekl yi bi Japenyola bu kadar bağlılık hissetmiş miydim? a “ #tz çöcuk benim için neyse ben de o İspanyol için 0 ; bilsen kurağa ne kadar kinim ver! evimde at bul pr dalılık etmişim. Ama o kadarma varmca Gaston'dn e kesmek, yahut onu köğke hapsetmek de lâzım, Bu bus9“” M4 lerla uğraştım durdum, anlıyorsun ya nekadar 99) gi kafes olamasa, sikilen bir erkoği tutmak için hiçbi 997 mez. Ona birdenbire sordum: — Benimle canm mı sıkılıyordu? gi Bana, tadlı bir merhamet dolu gözlerle baktı ve: geri — O kadar boş yere tiztlüyorsun kt! dedi, Bİ” pi zamankinden (azla seviyorüm. w de — Öyleyse, benim sevyili meleğim, dedim, si” ta'yı sattırayım. g — Bat! dedi. Di eriyi Bu #öz beni sanki ezdi; Geston'un halinde banâ” | gin sensin, ben hiçbir gey değilim, bonüm işimin sözÜ “a wi der gibi bir şey vardı. Böyle bir gey düşünmedi er öyle geldi, yine onun yanından ayrılıp yatağıma giti” tu, yar) Devam

Bu sayıdan diğer sayfalar: