20 Nisan 1939 Tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 109

20 Nisan 1939 tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 109
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Edebiyat ve Sanat 111 Abdülhak Hâmit talihin bu lütfunu, yaradılışının bu ko- laylığını eserile ödemiştir. Bununla beraber bu eserde bu gün gördüğümüz harabinin, nizam yokluğunun mesuliyetini sade- ce ona ve mizacına yükletmek de doğru değildir. Devrinin şa- yanı dikkat hususiyetlerinin bunda mühim bir hissesi vardır. Filhakika onda bir intikal devrinde yetişmiş olmanın bü- tün ârazı vardır. O, eskinin hayati kuvvetlerini tükettiği, yeni- nin sadece bir kaç uyanık zekâda gülen müphem bir ideal oldu- gu bir zamanda yetişti. Bu itibarla bir cemiyetin şaire yapabi- leceği en kıymetli yardımdan mahrumdu. Şiir her şeyden evvel dille yazılır, bütün büyük kıymetlerini ondan alır. Her büyük eser dilin dehâsile - bu bir bakımdan cemiyetin dehâsıdır - fert arasındaki büyük mikyasta bir teşriki mesaiden doğar. Edebi- yatta zevk denilen şey budur. İşte Hâmit asıl eserlerini verdiği devir itibarile bu iş birliğinden mahrumdu. Onun yaşadığı de- virde dilimizin dehâsı kaybolmuştu. Eskiye kendi nesli aksülâ- mel yapıyordu, yeni henüz kıvamını bulmamıştı ve ona haki- katen bu kıvamı verebilmek için ya çok istisnai bir dehâya ve- yahut da bir kaç neslin bu yolda çalışmasına ihtiyaç vardı. O- nun için kendisinden daha çok kuvvetli bir zekâ olan Namık Kemal, nesir lisanını değiştirdiği halde, şiire o kadar dokunma- mış, bir iki tecrübe ile iktifa etmişti. Hâmidin eski tarzda ve eski örneklere göre yazdığı şiirlerle, asıl büyük tanınmış mahn- zumeleri arasındaki güzellik farkını ancak bununla izah etmek kabildir. Buna şiiri anlamamaktan gelen bir nakiseyi ilâve et- melidir. Abdülhak Hâmidi okurken daima, onun mısraı bir kayık ve manayı da bu kayıkla her hangi bir yere behemehal ulaş- tırılması istenilen bir yolcu gibi tasavvur ettiğini düşünmüşüm- dür; söylemekten pekâlâ vazgeçebileceği bazı şeyleri bozuk dü- zen mısralarla olsa da yine söylemekte o kadar musırdır. Mak- ber, Ölü, Hicle gibi büyük manzumeleri ve bütün manzum ti- yatroları hep ayni ısrarın yer yer veyahut baştan aşağıya kıy- metini bozduğu eserlerdir. Mutlak denilebilecek bir şekil dü- şüklüğü ve bunun yanında bazan kuvvetli ve bazan da şöyle böyle bir fikir ve mana. Hakiki şair insana şiirinin bir şekli ol-

Bu sayıdan diğer sayfalar: