20 Nisan 1939 Tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 146

20 Nisan 1939 tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 146
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

148 Her Ay kın şaşkın bakmağa başladım. İnsan, eşya, bütün etrafımdaki- ler benimle alâkalarını kesmiş gibiydiler, her şey, hepsi bana yabancı oluvermişti. Bu kadar senelik karımı, kendi çocukla- rımı, evimi, odanın her biri vaktinde hayatımın bir hadisesi olmuş eşyasını, velhasıl elimdeki iş ve üstümdeki elbiseye ka- dar hiç bir şeyi tanımıyordum, o anda bir aynada kendi yüzü- mü görsem belki onu da tanıyamazdım. O kadar kendi hakika- timde, rüyalarımın hakikatinde uyanmıştım, Bu ne Baudelai- re'in çift odasına ne de Guincey'in afyonun cennetinde gördüğü rüyalardan realiteye dönüşüne benziyordu. Bu daha sade bir şey, uzun gafletinde birden uyanan ruhun kendi kendisine ter- p ettiği bir nevi cürmü meşhuttu. Hakikaten bütün bunların benim içimle, günlerin sefaleti altında haberim olmadan için için kaynıyan asıl benliğimle ne alâkası olabilirdi? Bu siyah uzun saçları geçmiş güzelliğinden muhteşem bir yadigâr gibi duran bitkin yüzlü kadın kimdi? Bununla beraber onun kendi karım olduğunu, bu çocukların kendi çocuklarım ol- duğunu biliyordum. Fakat böyle olmalarını bir türlü ka- bul edemiyordum. Kendi kendime mütemadiyen kosko- ca on seneyi, bu kapanık odada, bu acayip ve mana- sız eşya arasında, bu şimdi bana yabancı birer sembol gibi gö- rünen çehreler arasında nasıl geçirdiğimi soruyordum. Niha- yet dayanamadım, lâalettâyin bir mazeret uydurarak sokağa fırladım. Bu gün olmuş gibi hatırımdadır, soğuk, berrak bir kış gecesiydi, sokaklarda hemen hemen kimse yoktu, durmadan dinlenmeden, kendi kendime «Niçin, niçin böyle oldu, niçin böyle olsun?» diye sora sora yürüyordum. Bir müddet sonra yo- ruldum, küçük bir kahveye girdim. Tanımadığım bir takım a- damlar tütün ve nefes kokan bulanık hava içinde gülerek, ba- gırarak konuşuyorlar, oyun oynuyorlardı. Ben de bir köşeye çekildim. O zamana kadar gece vakti evimden dışarıya ancak sinema, tiyatro gibi şeyler için çıkardım, zaten böyle bir itiya- dı bir türlü anlıyamamıştım. Fakat şimdi yadırgamıyor, hatta bir nevi sıcaklık duyuyordum: «Burası bizim ârâfımız olsâ ge- rek...» diye düşündüm, sonra yavaş yavaş etrafımdakilere bak- mağa baladım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: