15 Aralık 1919 Tarihli İrade-i Milliye (Sivas) Gazetesi Sayfa 2

15 Aralık 1919 tarihli İrade-i Milliye (Sivas) Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şehrimize Gelen Fransız Heyeti Suriye Fevkalade Komiseri Mösyö George Picot mahiyetinde iki zabit olduğu halde şehrimize gelerek Adana, Maraş, Urfa, Ayıntab ve havalisinde cereyan eden ahval hakkında Heyet-i Temsiliye ile müdavele-i efkar eylemiş ve şehrimizde üç gün ikametden sonra İstanbul tarikiyle avdet etmiştir. - - - - - - - - ❖ - - - - - - - - >Adana, Maraş ve Havalisi Muhabir-i Mahsusumuzun Mektubundan: Adana ahvali, başladığından beri hiçbir eser-i salah göstermeksizin devam idiyor. Fransızların Ermeni komitalarını teşvik iderek ve adi bir iki hadiseyi bahane ittihaz eyleyerek bütün Müslümanları tazyik eden siyaseti, adem-i hoşnudiyi artdırdıkça artırıyor. Başadministratörün asayiş ve inzibat mesa'ilini de tecavüz iderek doğrudan doğruya Osmanlı hakimiyetini hedef ittihaz eden müdahalatı tahammülün fevkine çıkmakdadır. Mesela kapitülasyonların i'adeten tatbikini, emlak ve müsakkafat vergilerine zamaim icrasını resmen teklif itmesi, vilayet dahilinde bir hayli muhacirin idaresinin ve Mersin kasabasında öteden beri mevcud bulunan Mekteb-i İdadinin lağvını taleb eylemesi bu cümledendir. Hükumet-i Milliyece bu mutalebatın ne suretle telakki idildiğini tahkike imkan bulamadım. Fakat birçok memurinin bilhassa vali vekilinin Adana'dan çıkarılmış olmasına bakılırsa Adana memurlarının istiklal-i milliyi müdafa'a ve sıyanete az çok çalıştıkları anlaşılıyor. Adana'da Fransız memurları, bahusus Başadministratör Miralay Bremon, Ermeni tarafdarlığını açıkdan açığa i'tiraf etmekdedir. Bence Fransızlar hesabına ve hatta düşünülse hiç de muvafık olmayan bu siyaset şimdilik daha derin emelleri gizlemek için ihtiyar idilen bir maharet-i siyasiye telakki olunmalıdır. Ermenilerin duçar oldukları bunca kıtal ve fecayi'e rağmen kuvvet ve cesaretlerini kaybetmediklerini, ve Ermenilik gayesine karşı fevkal'ade bir ittihad göstermek suretiyle Akvam-ı Müttehedenin hüsn-i nazarını kazanmış olduklarını söyleyen bu Fransız memurları, diğer tarafdan Avrupa'nın adeta ehl-i salib manevralarıyla asırlardan beri tazyikatda devam itmelerine rağmen kuvvet ve cesaretlerini kaybetmeyen, vatanları ve istiklalleri uğrunda daima kuvvetli bir ittihad ile tehlike zamanında birleşen Türklere aynı hüsn-i nazarı akvam-ı mütemeddinenin neden dolayı gösteremediğini izah etmiş olsalar pek istifadebahş olurdu! Hiçbir zaman ve hiçbir deverde Türk, vatandaşına karşı ilk hücumu yapmamıştır. Adana'nın eski kıtallerinde olduğu gibi bugün de vak'alarında dahi müsebbib ve mübaşir olan Ermenilerdir. Mesela Kara Yusuf Çetesi'nden dolayı burada ahvalin oldukça karışmış olduğunu gören İngiliz ve Fransız askerleri tarafından nümayiş yapılarak asayiş te'min idildikden, ahalini heyecanı sükut bularak herkes işine ve gücüne avdet ettikden sonra jandarma müfrezelerinin himayesi altında mahkemeye sevk idilen bir maznunun üzerine Ermeniler hücum iderek maznunu cerh etmişler ve jandarma çavuşuna da tecavüz eylemişlerdir. Kanunun elinde ve onun himayesi altında bulunan eşhasa karşı dahi irtikab idilen bu küstahane tecavüz, köylerde güya eşkıya taharrisi vesilesiyle icra kılınan mezalime inzimam idince Müslümanların da mal ve canlarını emniyet altında görmeyerek heyecana düşmeleri tabi'idir. İşte her zaman böyle olmuş, her zaman şımarık ve arsız bir tecavüz Ermenileri hücum mevkinde, Türkleri müdafa'a mecburiyetinde bırakmıştır. Son kıtallerin yanı başında, ve onlardan çok evvel de Ruslara pişdarlık eden Ermeni komitalarının ika ettikleri faci'alar yaşanmakdadır. Avrupa bu ikinci kısımdan bahs itmemekde ne kadar ısrar iderse ve Ermenileri himayede ne derece tarafgirlik iltizam iylerse Türklerin kalbinde bu faci'aların hatırası da o kadar ebediyete temerküz edip kalacakdır. Ma'mafih bir tarafdan da Fransızların tavır ve hareketi, Ermenilerin en feci' ve vahim hıyanetleri ikada tereddüd itmeyecek bir haleti ruhiyeye malik olduklarını tasdik ettiklerine ve Kilikya'nın Ermeniler elinde kalamayacağını böyle bir siyasetin çok kanlı ve çok feci' akıbetler tevlid ideceğini teslim eylediklerine delalet etmekten de hali değildir. Bu suretle anlaşılıyor ki Fransa Müslümanları da himaye idebilecekdir. Yani Fransızların hedefi Ermenilere istinadgah olmak değil, kendi menafi'-i siyasiyelerini te'mindir. Bu menafi'in te'minine Müslümanların mümaşat idecekleri gün, belki siyasetlerinin istikameti tebeddül idecekdir. Yalnız Fransa şurada yanılıyorlar ki Şark, Garb'ın dolambaçlı siyaset manevralarına göre kabil-i idare değildir. Fransa ve onun gibi hiçbir vakit, mülkümüzün hiçbir köşesinde halkı birbirine düşürmek, anasır-ı adavetlerinden istifadeye çalışmak, tazyik ve icbar suretiyle himaye talebine sevk ve teşvik etmek gibi usullere istinaden te'mini menfa'at idemez. Bütün dünya emperyalizm siyasetlerinin aleyhinde inkılablar vücuda getirüb dururken, asri kabiliyetini isbat etmek ihtiyacında bulunan Türklerin en menfur şekillerde kendilerine emperyalizm tatbik olunduğunu kabul itmeleri mümkün olamaz. Hususiyle bugün istiklaline ve tamamiyet-i mülkiyesine bütün kuvvetiyle sarılmış olan Türkiye'yi Ermeni tehdidleriyle gayesinden çevermeye çalışmak gülünç olur. Binaenaleyh Fransızlar, buradaki siyaset-i umumiyelerinden anladığım vech ile “Kilikya'nın Ermeniler elinde kalmasını istemiyorsanız Fransız himaye ve murakabesini taleb idiniz.” tarzında hareket iderlerse Kilikya'nın da vereceği cevab gayet basit olur. Biz de diyebiliriz ki “Kilikya dediğiniz Adana ve havalisi Ermenilikle münasebetdar değildir. Osmanlılar ve Türkler tarafından Ermenilerden de alınmış değildir. Şu halde burasının Ermenistan olması zaten mevzu-u bahis olamaz ki buna mani' olmak için bir fedakarlığa katlanmak mecburiyetini hiss idelim. Fransa himaye ve murakabesine gelince, müstakil yaşamak istediğimiz, ve istiklalimize kuvvetimiz ve mevcudiyetimizle azm ettiğimizi bütün cihan biliyor. Yaşadıkça istiklalimizi kaybetmeyeceğiz. İstiklalimizin düşmanı ister Ermeniler, ister daha büyük bir devlet olsun, bizce müsavidir.” Bu sözlerle bütün Adana ve havalisindeki Müslümanların tercüman-ı efkarı olduğuma eminim. Buradaki idarenin tazyikatı devam ettikçe Müslüman ve vatanperver ruhlardaki mukavemet kabiliyeti de o kadar artıyor. Yarın bu havali insanlarının fedakarlıkda birbirleriyle müsabaka ider kahramanlardan mürekkeb olacağına hiç de hayret itmemek lazım gelir. Fransızlar teşkilat hususunda da tevsiat icra ettiler. Mesela Adana'da başadministratör unvanını haiz olan Bremon'dan başka her kaza ve sancak için de guvernör, yani mutasarrıf tamamıyla birer Fransız zabiti te'min olunmuştur ki mikdarları on dokuzdur. Vilayetin İstanbul ile rabıta ve münasebeti hemen kamilen kesilmiştir. Jandarma ve inzibat umuru kamilen Ermenilerdedir. Ermenilerin mezalimi o derece şiddet peyda etmiştir ki İngilizler inzibat mesa'iline bilfiil müdahaleye mecburiyet görmüşlerdir. Fakat İngilizler tarafından Müslümanları himaye şeklinde görünen bu müdahalenin de mahiyeti anlaşılmıştır. Ezcümle Müslümanların derhal silahlarını teslim itmeleri ilan edilmişti. Virilen mühletin intihasından sonra taharriyat icrasına başladılar. Adana hanedanından Kadri Bey'in hanesinde çocuğuna aid küçük otomatik bir revolver zuhur etti. Bunun üzerine mumaileyhi alub bir yük otomobilinin arkasına haçvari kollarından asmışlar, ve yarı beline kadar soyarak çarşıya getirmişler, orada ucu demir kırbaçlarla yirmi def'a darb etmişlerdir. İşte Avrupa medeniyeti memleketimize vahşi Roma'nın ruh-ı İsa'yı duçar-ı ıztırab eden bu sefil işkencelerle giriyor. İbret alalım! Urfa, Maraş ve havalisinden gelen haberler dahi Fransızların her hususda umur-ı dahiliyeye müdahaleye başladıkları merkezindedir. Urfa'da telgrafhaneye makineli tüfek koymaya teşebbüs etmişlerdir. Maraş mutasarrıfının işten el çektirilerek yerine Osmaniye guvernörü Yüzbaşı Andre'yi tayin etmek istemişler, ve Kal'aya Fransız bayrağı çekmişlerdir. Fakat ahali Cuma namazından sonra müctemi'an Kal'aya giderek Fransız bayrağını indirmişler, yerine Osmanlı bayrağı çekmişler ve Andre'yi mutasarrıflık makamından kaldırub yerine mutasarrıfı ik'ad eylemişlerdir. Mutasarrıf ancak padişah ve halifenin emriyle azl ü nasb olunacağını, başka kimseyi tanımayacaklarını söyleyerek yaşasın Osmanlı Hükumeti, yaşasın Hilafet-i İslamiye sadalarıyla hissiyat-ı diniye ve vataniyelerini ilan etmişlerdir. Ayıntab'da Ermeniler Çarşu-yı Kebir'in müteaddit mahallerine yağlı paçavralar asarlarken derdest edilmişlerdir. Urfa'da Fransız devriyeleriyle İslamlar arasında bazı münaza'at vuku'a gelmiştir. Her tarafda tebarüz ve teheyyüç eden hissiyat-ı vataniyeye karşı yanlış bir siyaset takip idilerek tedabir-i zecriyeye tevessül olunması bu hissiyatın bir kat daha feveranına sebebiyet verecekdir. - - - - - - - - ❖ - - - - - - - - Avrupa ve Kuva-yi Milliye Avrupa gazeteleri Türklerin hakk-ı hayata malik olduklarını isbat eden Kuva-yi Milliye muvacehesinde Türkiye'nin taksimi hakkında her türlü projelerin artık akim kaldığını yazmakdadırlar. ∼∼∼∼∼∼∼∼∼ Hindistan ve Türkiye Hintliler Türkiye'nin muhafaza-i istiklal ve tamamiyeti lehinde büyük bir nümayiş daha yapmışlardır. Ve üç milyon halk selamet-i Osmaniye namına bir gün oruç tutarak Türkiye'nin taksimi şayi'alarını şiddetle protesto etmişlerdir. İran'da Tahran üzerine yürümekde olan Küçük Han'ı te'dib etmek üzere İran Hükumeti tarafından gönderilmiş olan Kazak livasının mumaileyhe iltihak ettiği haber alınmıştır. Mirza Küçük Han Şahsevenler ile birlikde İngiltere ve idare-i hazıraya muhalif bir vaziyet almıştır. Evvela İran Hükumetinin sevk ettiği Kazaklarla muslihane hareket etmekde iken Kazaklar ma'iyetini esir ettiklerinden müsademeye mecbur olmuş ve birçok zayi'at verdirmiştir. Kirmanşah taraflarındaki Kürdler İngiliz otomobillerine ta'arruz idiyorlarmış. Reşt ile Bakü arasında vapur işlediği halde İran memurlarının geçmesine mani oluyorlarmış. Basra'da Usera-yı Osmaniye Basra'da dört bin nefer ve bin kadar zabitimizin üsera garnizonunda bulunduğu ve Irak'da büyük şehirlerde askeri kumandanlarıyla Cezayir ve Hintli askeri mevcud olduğu ve mahalli idarenin Arab jandarmalarla idare idildiği müstahberdir. Haleb ve Suriye'de Bolik, Rayak, Zebdani istasyonları Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Haleb'de Teşrin-i Saninin dokuzunda büyük bir nümayiş yapılmış ve bunda Şerif Nasır da bulunmuştur. Bütün dükkanlar kapanmış, ve Fransızları Haleb'e sokmamak maksadıyla kıyamlar yapılmıştır. Cerablus ile Müslümiye arasında iki bin Arab askeri gönderilmiş ve daha bir kolordunun gönderileceği rivayet edilmekdedir. Müslümiye istikametine karşı Arablarca tahkimat yapılıyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: