22 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

22 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

nesi yok, İptida, pek az bir istisna ile, Karagözün manlesef © hakiki '“ostu yok. Onu bir Bizans sâi- $ bir Çingene yapmak isteyen ler onun dostu gibi geçiniyor. lar. Bazıları da onun, bir cami Yapılırken amelenin çalışması- ma mâni oluyor diye, boynunu Yurduruyorlar. Ve Karagöze böylece ve böyle bir şahsiyet Yermek istiyorlar. ragöz buna lâyık mı? Ka Tagöz bu mu? Hayır. Bereket Versin değil. Karagöz bütün bu rivayetlerin memba: olan Evliya Çelebinin dediği gibi O, yaşamış olan herhan- $i bir insandan daha büyük bir yarlıktır. Karagöz yalnız bu la anılan herhangi bir in- şan olsaydı ismi bugüne kadar beka bulabilir miydi? Bugün araştırılan nokta 0- Dün nasıl meydana gelidiğin- Ziyade mevcut olup olmadı ğini tahkik olduğ e men- #eine ait mülâhazaları atlaya- Tak maksada geliyorum. a, Karagözden ilkdefa ismi ile bahseden Evliya Çelebidir. Fakat o Karagözü bir sai, bir i yapan, Haciyvada yetmiş Yedi sene müddetle Mekke ile tan Evliya Çelebinin sözleri bir Vesika olamaz. Fazla olarak Yetmiş yedi sene seyahat eden sl Mekkede öldüğü kaydedilen bir adamın bir cami inşasının ilerilemesine mâni oluyor diye boynu vurulamaz. Bu vak'a ce Teyan etmesi lâzım gelen Za- ise bir camiin inşasına Salışanlardan her kimin olursa sun, o adam her ne yaparsa Yapsın boynunun vurulmasına #akân yoktur, Esasen Evliya Çelebinin bu bahse ait sahifelerinde bir çok Yanlışlar daha vardır: Evliya Çelebi meddah Kör İasan zade Mehmet Çelebi- Bin: “Şeyh Şazeliden sonra ha- yalı zılla şöhret veren budur.” arzında (Omedhini yapıyor. Seyh Şazeli gibi bir zatı ha- Yal oyunu ile alâkadar göster- ek onu hiç tanımamakla mü- tavidir Bizde umumiyetle pek meş- hür adamların bile iki asırlık *edadı kolaylıkla tayin edileme met devrinde yetişen, dö üncü Murat devrinde yaşayan Mehmet Çelebiyi iki asır evvel Vefat eden Kör Hasanın oğlu inanılamaz, irgeye dollar SL öne bir riva Yel» varmış. Hayali Mustafa Tevfik Efendi isminde bir zat ve Bahri dergâhı şeyhi ellerin- iç bir delil olmadığı halde, 1310 tarihlerinde, biraz bu riva Yete bir şekil vermek; bir çok la parasızlıklarını gidermek $İn, Karagöz namına bir mezar taşı dikmeye teşebbüs etimiş- - Ve Abdülhamitten de biraz muvaffak ol- oraya, paranın Mümkün olduğu kadar azını 5: İstmek emelile, pek iptidai taş dikmişler, Bu meselede yegâne kazanç se Kemteri tahallüs eden Ra- Jit Ali Efendinin taşa yazılı o- in ve elyevm de gazeli 8ibi okunmakta bir ir Sörelidir. Ve işte taş hakkında ii mevcut hakiki malâmat bu- imdi son iyatı. tetkik eee Bursada Karagözün şahsiye ti hakkında öne sürülen fikirle ör tafsilâtn bilmiyorum. Me- sele Karagözün mezarı etrafın da bu yanlışı tashih evvel kaydettiğim $ibi hakiki bir mezar yoktur. Bir müddet mevcut olan, şim- di yerinin izi bile görülemeyen mezar da sonradan vücüde ge- “rilen mezardır. Bu hususta evvelce de bazı Yazılar neşretmiş olan Refik Ahmet Bey Vakit gazetesinde mevcut riyayetleri naklettik- ten sonra:“Kimbilir, belki bu ta şın altında bir kara gözlü yat- Bursa arasında seyahat yaptı- İ diği halde Evliya Çelebi birinci | olarak kaydediyor ki buna da | “ KARAGÖZ , ÜN nesi var? Ne ziyanı var.” lâti- fesile sözünü bitiriyor ve bu su retle fikrini kâfi derecede tav- zih etmiş oluyor. Milliyetin Bursa muhabirin- den alarak neşrettiği mektup ta bu meseleye sebebiyet veren doktor Osman Şevki Beyin fi- kirlerinin, gayet tabii olarak, Bursa Halkevi komitesince de kabul edilmiş olduğunu gösteri yo ir, Milliyetin ayni nüshasında Mudanyalı Halil Beyefendi is- minde bir zatın da mektubu var, Bu mektupta ise mezarın Karagöz sahibi merhum Fuat | Bey tarafından yaptırıldığı mu | harrer. Bu da yanlış. Zira Kara ö Bursada intişar ğustos 14 tarihli fevkalâde o nüshasında şu le mevcuttur: “Karagözün mezarı da Ha- civadın mezarı civarında imiş rivayeti var ise de Çekirge yo- lunda Mevlüdi Süleyman Çele bi türbesi karşısında idüğini | Enderoni Hayali Mustafa Efen bii pi ve tahkik ederek taşını yaptır- mış ve işbu O mezarın lâvhma kemteri tahallus eden bir şai- rin gazelini hakkettirmiştir, Halil Beyfendinin mektubu nun diğer noktaları da hiç bir suretle tevsik edilemez. Karagözün varlığı iddiasını Akşam gazetesinde Enver Beh İ nan Beyfendi de öne sürüyor. Yazısını tahlil edelim: | Behnan Beyfendi o mezarın tamiri teklifini yapan Hâzım Bey için: “Karagözün mezarımı harap bir halde görünce bu tek lifi yapmakta çok haklıdır. yor. Halbuki mezar harap ol- mak şöyle dursun manen ve maddeten mevcut bile deği zün mezarını ilk defa tamir et- ren merhum Enderoni Musta fa Tevfik Efendi isminde bir zatlır.” diyor, Mustafa Tevfik Efendi Karagözün mezarını tı mir ettirmemiş kendi menfaati | için ona bir mezar uydurmuş- | tur, Biraz evvel zikrettiğim fik da bunu teyit eder, Ayni zamanda Hayali Mus- tafa Tevfik Efendi Behnan Bey efendinin ilâve eti il ir. O gazelin e mehlesli Raşit Ali Efendidir. | Behnan Beyefendi, temin ede rim aynen maklediyorum: “Ka- ragöz diye bir şahıs vardır. Ya şamıştır. Ben üç senedir i gözün tarihini yazmakla meş- irkaç sene evvel keşfetmiş | Joan Cravford sinemaya nasıl Sstalcalı girdiğini sami Nevyorkta yerim hazır, istikbalim açıktı. Buna rağmen istemeye istem Joan Crawford nasıl sinema ti olduğunu şöyle anlatıyor: — Şimdi bana ne kadar uzak ge- liyor, Fakat hiç unutmam. Nevyork ta annemi son defa kucaklıyorum. O bu ğumdan ve kendi artis. york beni âdetâ başka bir kadın yap tı, Artık beni aileme rapteden bütün l Hayatta ne acaip şeyler vardır. Beni Holivoda davet eden telgraf masanm üstünde duruyor. Gideyim mi, gitmeyeyim mi? Ben ki ya intisabı ciddi sürette hiç bir za- man düşünmemiştim. Nevyorktan ve oradaki dostlarımdan vaz. bana güç geliyordu. İstikbali çok parlak görünen bir mesleği de ter- ketmek doğru mu idi? Nevyork'un caktı? Bir defn bütün bunları bıra kacaktım. Sonra oraya, meçhulâta gider gibi gidecektim. Ben ise Ho- İlyvood'un efsunil im. caktım? Bir çokları gibi, muvaffak olduklarını zanneden alelâde bir dan söz değil mi? Fakat teklif te pek ca sipti. Tahmin © etmeyordum, lâkin bir sinema yıldızı olursam, hiç te fe na bir şey | değildi. Hollywood — Nevyork.. Biri Amerikanın bir tara- mesafe var. İlki şehir ki ikisi de ba- na ellerini uzatmışlar.. İki miknati- sin ortasındayım. için, yani si- ir defi dan orijinal bir adam için şöyle bir mutuk söyledi — Matmazel, siz Hollyvood'a mı gidiyorsunuz? Dansöz olduğunuzu da söyleyorsunuz. İşte mesele bura da çatallaşıyor. Eğer pasta yapma- sını bilseydiniz, yahut bir dikişçi ke zı olsaydınız, ye ele bakan, ya- Iyvood'da dara kaldığınız zamanlar- da elde böyle bir san'at olmak fena bir şey ir. Ben otuz senedir Los Angeles'te oturuyorum. Sizin gibi kafaları hayal dolu örle yerler ırdüm ki, üç ay sonra her biri bi İokantada garsonluk buldukları için Allaha şükrediyorlardı. Nevyork gi bi güzelim memleketi bırak ta, Alla i gulüm. Vesika olarak bir şey yoktur. Ancak bir mezar bir de | Karagözün macerası vardır.” | diyorlar, İ Behnan Beyefendi mademki üç sene Karagözün tarihini yaz | maktadırlar, Bilmeleri icap €- | der ki Karagözün mezarı yok- | tur, Karagözün macerasına ge- ince o da tasni edilmiştir. cümlelerindeki hiç bir şey yoktur.” ! bunu isbat ve kendi aleyhlerine ! olmak üzere bizi tekit eder. | Behnan Beyefendinin mehaz | olarak zikrettikleri | kitapları ben de gördüm. Güldestede Şeyh Tüsteriden bahis var- da Karagöz hakkında malü mat yoktur . Tayfülhayal Karagözün A- raplardaki şekli hakkında bir fi kir verir. Mongol bir şekilde hayal oyununa mü- şabih bir oyunun mevcudiyetin den bahsolunur. Karagözün is mi geçmez. Evliya Çelebi sey- yahatnamesine gelince onun di hükmü olmadığını kâfi derece- de gördük. Yeni mecmua ai mevcut rivayetleri nakleder Ve fazla bir malümat yoktur. Bu omehazlara müracaat eden Behnan Beyefendi ise ya- ; zısında ancak o asirda yaşamış | bir insanın nakledebileceği te- ferrüat i ö mağa başlıyor. Çelebininki gibi malümatları | hep mesmuata istinat etse ge- | rek. Zira bu sözlerine hiç bir mehaz göstermiyorlar. Esa sen ayni zamanda bu husust. bir mehaz bir v olmadığı | nı kendileri de itiraf ettiklerin den bu sözlere ne derece kıymet verilebileceğini tayin etmiş olu hin Kaliforniya çöllerine git. Doğru su akılsızca bir cesaret.. Nevyork de diğin, geniş, serbest bir şehirdi liyvood'un ise aşağı yukarı büyü bir köyden farkı nedir? Orada insa- nın canı sıkıntıdan patlar. 'Hillyvood toprağma bastığır man, bütün sözler | kafanın içinde canlandı, Akşama anladım. Uzun bir gün stüdyo ser visleri arasında dolaştım. Beni oda- dan odaya gönderdiler. Nihayet bir kâtip tercümesi halimi yazdı. Bu iş ittiği zaman gece hayli ilerlemişti ve o zaman bana izin verdiler. Yalnız ve endişeli bir halde Ho- liyvood bulyarına çıktım. Stüdyola- rın kuvvetleri ve baş döndürücü teş kilâtı ve havasında hüküm süren sı naat ruhu, beni kanatları © kırılmış bir kuşa çevirmişti. Bu havaya alı- şamayacağımdan korkuyordum. Ya muvaffak olamazsam, acaba me ola- caktım? em —ğ—— yorlar. Behnan Beyefendinin yazı- sında bazı malümat daha var ki, ben mevcut membaları göz dem 'üaçi e) keseceğim, doğru da hakikati | 5 ! | | | eye H ollyvood'a gittim BN İN Artistler plâjda: Jean Veber ve Edifh Mera diyordum. O kadar biç şüphesiz benden dura mağazasında bakın! İşte ben böyle lihimi tecrübeye O sırada büyük kapısı önünde bulunuyordum. Bü- yordu ve halk ük bir suvare v | Kitsa Corinne akşam İ tuvaleti Köprülü zade Fuat Beyefen dinin tetkikatının da Karag mal Beyefendinin de bu tarzda düşündüklerini bir tavzih mek tubu ile tekit buyurduklarını bil mem ilâveye lüzum var mı? Mü derris İsmail Hakkı Beyefendi- nin dedi; ibi Karagöze bir mezar dı yapılma- lıdır, Selim NÜZHET | miş İ veli onlarm havasını İ Başkalarına teveffuk İnan tavır ve vaziyete dim. kö, ismim bu muhitte hul değildi. Nevyorktaki şöhretim, Sinez benden evvel buraya ma payitahtında kadar güzeldiler ki, belki onlarda da bir sinema artisti olmak kabiliyeti fında, diğeri öte tarafında iki şe-| vardı. Maamafih buna rağmen kimi hir., Aralarında dört bin kilometre | lokantada garson, kimi meselâ kun- satıcı müşahede beni teskin etti, Anladım ki, yıldız olmak — için, ev. dersten istifade etmeğe karar ver. Daha sonra hayretle öğrendim Her yerde, lokanta | çöstsimdarey niyle tesadüf ©- güzeldiler, gok güzl— o a Bakın, ir muhitte ta bir sinemanın ie elena üzen. | ekseriya, alı: | tabidir. Bu o kadar meç zelmişi karınca © gibi #aşan ilânat acenteleri, OLucille Le Saçar isminde bir kadından bahse. ortalığı allak bülink ediyormuşum. Masaların üzerinde, şampanya şişe- lerinin arasmdaki on santimlik dara cık yerde dansediyormuşum. Bu göhretle benim hakiki vaziyetim ara sında dağlar kadar fark vardı. Neş'- emle kâinatı eğlendiren çılgın bir kez ümüşim. Dostlarım hemen tavsiyede bulun dular: — Sakın tekzip etme, Bütün Ho Ilyvood sizi neş'eden ortalığı çıldır- tan bir kız olarak bilsin, Daima gü- Tünüz, şarkı söyleyiniz. İsterseniz iskandal yapınız. Hollyvood'un ki- bar kolonisini peşinize taktınız. mı, yolumuz. açıldı demektir. Ben de mümkün (olduğu kadar neş'eli, çılgın, eksantrik olmağa ça- İiştam. Ondan sonra davet edilmedi- dim hiç bir cemiyet ve müsamere kalmadı. Her baloda görünüyordum. Arkamdan perestişkârlar beni Te sizlere gösterebilirim. Bu kupalar- 'dan doğrusu derin bir haz ve gurur duyuyorum, O zaman çarliston al mış, yürümüştü. Ben de bu dansı ne güzel oynardım yarabbi! Kazandığım paralar Hollyvood'- an terzihanelerine ve kunduracıla- rına akmağa başladı. Artık sansan- bol dekoltelerle ortaya çıkıyordum. Holiyvood'da çıplak bacak modasını ortaya atan benim, güneşte vücu- 'dümü iyice pişiriyor ve karartıyor. dum. Gariptir ki benden evvel hiç bir kadın buna cesaret etmemişti. Onlar pembe tenlerini hırpalamak is temiyorlardı. Erkek nesli artık be nim için kurbanlık koyuna dönmüş- tü. mahal- lin kibar âlemine mensup zenginle — rinden ve bangerlerinden genç Mike Cudahy ile evlenmek üzere olduğu- mu kaç defalar yazdılar. Daha ben taktan kali © Çatalcada Spor Her gazete ve spor mecmua daima Anadoludaki spor hare- ketlerile çok yakmdan alâkadar olur. Ve Trakyalılar bu işte bi- ihmal edilmiş vaziyette kalır lar. Halbuki memleketimizin bu parçasında spora hevesli ve aşa ğı yukarı vâkıf gençler ve heves kârlar var. Bunlar hiç düşünül. mez. . İşte bu münasebetle | geçen gün Çatalcalılar tarafından ya: pılan davetten yine bu sütünla- rında bahsetmiş ve bu işin her şehir sporcuları arasında 44- i sporlular Çatalcaya gider lerken, benim oraya | gelip bu maçlarını idare etmemi — ısrarla rica ettiler. Bizzat Çatalca spo- runu merak etti veti kabul ederek İleri sporl larla beraber Çatalcaya gittim: İstanbulun yanı başında olan bu güzel kasabada ümidin fev- kinde bir uyanıklık ve spor sev gisi buldum. Çatalcalılar hemen ilk | defa olarak İstanbul | takımlarile te- mas ettiklerini söylediler, Çatalca sporcuları esas itiba- rile ” spor ruhile hareket ediyor- larsa da bazı aykırı hareketleri oluyor. Ancak bunu yeni olmala rı dolayısile hoş görmek icap eder. Oraya gittiğim zaman Çatal- ca kulübü reisi Şerafettin ve Fet hi Beylerden gördüğüm büyük misafirperverliği hiç bir zaman sporu hakika- bu gençlerin otorite tesis ede rek gençliği bir çatı ma top- lamağa muvaffak olduklarından dolayı şayanı tebriktirler. Çatalcada bir tek kul dır. Ancak bü kulüp yalnız men suplarmın değil, bütün Çatalca- nın malıdır. Güzel bir binada ol- dukça muntazam bir salona ma lik olan kulübün aşağıda ayrıca birde ping pong masaları dır. Burada gençler boş zaman- var. larınm bir kısmını dimağ için çok | faydalı bu sporu yapmakla geçi- riyorlar. Ancak orada da söyledi- ğim gibi bir iş yalnış başlanırsa, öylece devam eder. Çatalca 4po run ping pong edevatı çok nakıs tr. Bundan dolayı bu spordan istifade dörtte üç eksiliyor. Onun için çok pahalı olmayan bir takım tedarik etmeleri kendileri için el- zemdir. Çatalca spor | kulübünün tane sahası mevcuttur ki bu met İstanbulda pek az kulüp! re nasip olan bir nimettir. Sahalardan biri kasabanın i- çinde diğeri de istasyon civarm- dadır. Kasabanın içinde olan sâ- ha maç yapmağa müsait değil- dir. Ancak orada antrenöman ya- pılabilir ki, onlar da öyle yapıyor utbolü icat edenler, bu sporun böyle bir sahada yapılma sını düşünerek icat © etmişler. Sütü nas bunlardan saklandım. Bu gaybube- tim de ulu orta ne şayialara yol aç- madı içermişim? — Bir aralık Hulâsa hayatla, vaziyetin icap et rolümü, s . gınlık hikâyelerine mevzu olurken, diğer taraftan Joan Crawford (gök gesi ve ışığı İle) sinemada uslu uslu kendisine kariyer yapıyordu. İlk en dişelerim çabuk zail oldu. Evvelâ bana o kadar karışık ve soğuk görü- nen stüdyo havasına çabucak esın- | ; E Az Hi i l i i il i lar biricik kulüpleri ile oldukça miyetle anlatıyor | büyük varlıklar gösteriyorlar kilometrelerce murabbaı bir sa” ha... O sahayi görünce, © insan zorla sporcu oluyor. Maçta neler gördüm? Oyunu idare ettiğim için oyun iyice tetkik edebildim. x çok iyi o oyunculara Bilhassa © içlerinde bulunan arkadaş — is büyük kulüplerinin B takımların da oynayabilecek bir krymette. dir, Fakat o da ber sivrilen oyun Cu gibi biraz ve fazla hileli oynu yor.. Fakat hemen | şurasını da ilâve etmeliyim ki, bu çocuk iyi bir vasatta muntazam bir suret te çalışırsa istikbalde Türkiye- nin çok istifade edebileceği bir Ham nm » Sonra İstanbı sporcularının çok iyi tanıdıkları Şekip ve Ali Ülvi hakikaten iyi Oynuyorlar. Oywn umumiyet iti barile | çok zevkli ve seri oldu. Mi kanaatim Çatalealıların — salışırlarsa — çok iyi nayacaklardır. Ger Ancak bir hataları var ki bu da temaslarının azlığından tevel- lüt ediyor o da şu: Halk ve oyuncu takımının mut laka ber me bahasma olursa ol- sun, galip gelmesini istiyor. Bu, her sporcunun hakkıdır. Ancak, #porculuğun diğer bir | esası da kavait ve hakeme hürmetkâr ol. maktır. Hakemin hata © yaptığını, her hangi bir şeyi görmediğini kabul ederim. Nihayet oda | hatadan muarra değildir. Yalnız sporcu. larm sporu iyi © yapabilmeleri için sinirden tecerrüt | etmeleri lâzımdır. Asabileşen sporcu oyu- nunu oynayamaz. Neticede men sup olduğu takım mağlâp olur. Onun için Çatalcalı arkadaşları" ma tecrübeme istinaden bir kar daş nasihatinde bulunmak iste- rim. olmak şarttır. Yapılacak bütün itirazlar oyundan sonra yapılma lıdır, Sahada yapılan itirazlar esasen bir kıymeti haiz değildir. Hakem © ne demiş ise o olur. G- nun için serin kanlı olmak dai. ma muvaffakıyeti temin o eden esaslardan biridir. Bundan başka da iyi çalışmak lâzımdır. Çatal- salı arkadaşlar şayet bu (dedi iki şeyi yaparlarsa (o yakın bir istikbalde çok fark ettiklerini göreceklerdir.” Oyun nasıl oldu? Oyun tam saat 4,15 te başlar dı. İlk akınlar takımların yekdiğe rini yoklamasile geçti. İleri sporlu lar olsun Çatalcalılar olsun biri birlerinin zayıf taraflarını keşfet meğe uğraşıyarlardı. Çok sert esen rüzgâr umumi top kontrolü- nü ihlâl ediyorsa da oyunun ye- ni başlamış olması ve elemanla” rım daha yorulmamış bulunma- sı, dolayısile o kadar ehemmiyet arzetmiyordu. İleri sporlular hakikaten iyi ve tecrübeli bir oyuncu olan Re cebin tavsiyeleri | direktiflerini derhal temesül ediyorlar ve 0- yun tarzlarını ona göre imaleye çahşıyorlardı. Kaptan Ferit hakikaten sol iç iinde muvaffak © oluyordu. i çalışmada mi- hâkimiyet ettiler ve yavaş yavaş düzelme- ğe başladılar. Birinci (o haftayım da Çatalca kalecisi Sadullah bü tün büsnü niyetine rağmen akın ları zorlukla — defedebiliyordu. Bu da bu gencin biraz tecrübesiz İ olduğuna delâlet eder devrenin son kısmında İleri spor kalecisi Sami sırf tecrübesi 'dolaymile çok kurtarışlar yap- maştar. Birinci haftayım 0—0 ie i haf tayım başladığı zaman rüzgâr altına düşen Çatalcalılar birden bire bocaladılar. Bu arada sağ iç oynayan Şe kip ayağından ufak bir arıza geçirdi. ve saha haricine çıkarıl- Muhieşem ÖZDEMİR m

Bu sayıdan diğer sayfalar: