20 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MOSRSABESİLLMEE Ne ie Milliyet Asrın umdesi «MİLLİYET» tit 20 T.EVVEL1932 Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hari LK 3 aylığı 4 — 18 2 , M— İdarehane: Gelen evrak geri veri Müddeti göçen nüsbalar 10 e ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat eğilir. Gazetemiz ilânların me ini kehul etmez. UCĞUNKU HAVA Yeşilköy rasat merkezinden verilen malümata — göre bugün hava bulutlu olacak rüzgâr ka- rayelden esacektir. 19-10-32 tarihinde hava taz- yili 760 milimetre, en fazla »£ caklık 23 ve enaz sicaklık 10 santigrat kaydedilmiştir. (Erk " Bir süküt! Atinadan bize gelen bir tel graf dünkü gazetelerde - bi müstesnasile - hapimizin meç- hulümüz olan bir adamdan bah | sediyordu. Heyecanlı bir eda | ile tercüme edilmiş olan bu tel. | grafta, “Atina Balkan oyunla” rinm son gününden birkaç gün evvel vefat eden ve Yunanistan | da atletizme önayak olanlar- dan bulunan Jean Hrisofis'in hâlırasını tebcil için halkın iki dakika ayakta süküt ettiği” bil ediliyordu, Ben bu adamı tanı- dım ve bütün dünya beynelmi- Tel federasyonun onu (Vitöran) Tar arasına sokmasile tanıdı. Bu gün Yunanistanda en mebzul meyveleri toplanan atletizm ve jimnastik ağacınm ilk bahçeva nı bu adamdı... Ne mutlu ki bu ağacım en yemişli zamanı demek olan Balkan oyunları es nasından gözünü kapadı... Bizim bu adamm kâbma var mak hatırımızdan geçmez. Buna rağmen gördüm ki; atle- kikalık bir süküt Süit ve © rildi. Şimdi artık bütün ümi- dim. hemen hemen hepsi arka- daşlarım olan gazetecilerin u- fak büyük her fırsatta benden kıskandıkları sükütu, belki öl- düğüm zaman mükâfat olarak almaktır... Ne yapalım, bu da bir tesellidir... Bozguncu esnaf! Dün akşam bir döşemeci dük kânından ehemmiyetsiz bir şey alıyordum.. Fiyatların birkaç ay evveline nazaran yüksel gözüme ilişti ve söyledim. Türk dilinin eskiliği nasıl meydana çıkarılabilir? Türk dili ile Linguistigue Historigue Türk Dili Kurultayı heyecanlı | Türk Dili inkılâbıdır ki, bizi arzu edilen öz ve milli dile götürecek tir, Ayni derecede ehemmiyetli o- lan diğer netice ise Türk Dilinin dün yanın en eski Ana-lisanlarından biri olduğu ve diğer medeni bü- yük lisan gruplarma bağlı bu- İunduğu sabit olmuş olması teşkil etmektedir. Kurultayda okuduğum tezde | de işaret veçhile bu e8- İ kilik Türk ve Hint - Avrupa dil- « | Meillet vakın bu metodu Çünkü Hint - Avrupa dilleri Mi Tâttan ancak 2000 sene evvelki İ devirlere ait oldukları için o ka- | dar seki olmayıp tarihten evvelki | devirlerin çerçevesi içinde kal- maktadırlar. Hattâ bu eskilik Mi- lâttan 3500 sene evvel yaşamış 0- yaşlı ve küflü adam olan satıcı bozuk şivesile: İ 0 — Buna memnun olun! Bun ie sonraki malların fiyatları" nı arttıracağız... Çünkü kon- | tenim gümrük, ardiye... falan filân. Ben de ağzımın en geniş ta- rafını açtım o ve aklıma geleni muayene etmeden sarfettim ve nihayet bu sözlerle herkesi yıl. dırarak, alımsatıma ket vurduk | larını anlatmak istedim. Tabit İ anlayamadılar.. Hiddetimden | ifrit oldum. Şimdi serin kanlılıkle düşüne Bim. Bir takım esnaf gümrük, kontenjan ve saire gibi şeyleri ellerindeki malın fiyatını yük- seltmek için bahane olarak kul İ lanıyorlar... Tabil müşteri bu sözlerin hakikatle nisbet dere- <esini bilmediği için yarı inanı yor. yarı inanmıyor. fakat böy- lece bu çeşit alış verişte güm- rük ve kontenjanın hayatı ba. balılaştırdığı kanaatini isteme- ye istemeye ediniyor... Fena ve zehirli iş... Ben bötün memleke tini sevenlere teklif ediyorum. Hangi mağaza ki, gümrükten, kontenjandan. muamele vergi sinden şikâyet ederek malın fi- yatını yükselttiğini söylerse be dava da verse oradan alış veriş etmeyelim. Çünkü bu söz bizim en sağlam yerimizi yıkabilecek > darbenin ufacık parçaları. RM Bir taraftan bu bozguncu afa karşı boykot yaparken taraftan da gazeteler her gü hayat ihtiyaçlarına ait idhalât mallarının gümrüğü kaç kuruştur ve bu malm, tane- sine, düzünesine, na, met resine gümrük masrafı. muame len vergisi olarak ne biner bu- nu yazarak halkı esnafa karşı techiz etsinler.. Tâ ki bu fena cereyanm önüne geçelim... | FELEK “Müliyet,, in edebi romanı: ve Poleontologigue metodları lap Türk Dili ve ırkı ile pek ya” in ui caktır. Türk Dili ondan bile çok eski o- hap tarihten evvelki devirlere a- ittir ve o devirlerin en eski ırkların dan olan Alp mrkma bağlıdır. Şu- nu da ilâve edelim ki bu Alp ırkı bizi buz devrinden sonra | gelen taş devrine kadar götürmektedir. O devirde bozgunluk neticesinde Himalâya havalisinden dağılan Alp ırkı bir yandan Japonya ve Amerikaya bir yandan da İspan- ya ve İskoçyaya kadar hicret ot- ti Şu halde Türk Dilinin tetkiki (lingulstigue Historigue) -metodu- na münhasir kalamaz. Profesör ihtasası dairesinde bulunan Hint « Avru- pa dillerine tatbik etmekte ise de yukarda dediğimiz veçhile o dil- Jeti Hiç şüphe yoktur ki Türkiyat ilmi telâffa: kanunlarının bi ettiği bu: istifade €- decektir. Yalnız kelimelerin eti- molojisini yapmak ve onları mü- kayese etmek hususunda (Linguis tigue Historigue) te o kadar bü- yük bir ehemmiyet verilen telâf- fuz kanunlarının yegâne (metot ve yegâne hakikat olmadığı mey- dana çıkacaktır. Tarihi devirler İ- çin bü metot kat'i bir kanım teş ça edebilir, fakat dillerin tarih evvelki i Bu tarihten evvelki o metoda geçmezden evvel | prof. (Meillet)” nin Türk Diline de uyan (Linguis ze Historigve) metodundan bir ndeki ses Hint - Avrupa ilk di. inin (w) sesidir ki, Sanekrit Zent ve Litvanya İisani tincede (u) (bilâhare “vw” Ysanında (k), Gal dilinde dilinde de (vw) olmuştur. Bu kanı- Lo lâtince “VİR” (bidayette ') kelimesinin mukabili şunlar. der: Sanskritçe VİRAH, zentçe Vİ- RO, litvanca VYRAS, irlânda di- Binde FER, Gal dilinde GWR, Kot dilinde WAİR. Dikkat © edilirse bütün bu dillerin (Oöndeki (W) sesini v, f, g, yahut w şeklinde mu hafaza ettikleri görülmektedir. Prof. Meillet buraya kader gelip duruyor. Ben ayni metodu Hint Avrupa sahasından £ dışarıya çıka- Mini URAL dillerinde de ayni kelimenin mevcut olduğunu ve ip tidayi (W) sesini muhafaza ettik lerini kaydederim. Meselâ macar ca “Fery,, Samoyet dilinde 'Hu- weri,, kelimeleri ki, her ikisi de “imsan,, manası ifade etmekte- dirler. Bundan başka Alp dilleri. nin de ayni kelimeyi hafaza ettiklerini de gösterebilirim. An- cak, Alp dilleri “w,, sesini muha- faza etmemişlerdir. Meselâ türkçe ER (erkek, er adam), Sumerce URU, ermenice AİR, gürcüce E- Mongolen ERE kelimeleri ki, hep “insan, yahut *erkek,, manasını ifnde etmektedirler. Bu misal (Lingulstiğve Histo- rigue) e aittir. Şimdi de yafeto- log prof. (Marr)'ım mütehassıs bulunduğu (palfontolorişue) me- sinden ziyade kelimelerin ten evvelki devirlere ai ontologigue) teşekkül ayı bat etmek suretile diller arasında ki bağlar meydana çıkarılmakta- eski devirlerde. tekâmül etmemiş halinde, insan dim. hayali mefhumları kavrayaı dı. O devirlerde bugünkü şeki manalarile edat, zamir v. 5. mev cut değildi. O devirlerde her kelime bir ismi cins idi. Edatlar ve amirlere gelince, onlar ver isim teşkil etmekte olup, Hani dak banlağda biri iğ: Me selâ bugün o “Masa — masalar, “ev — evler” diyoruz. Bu kelime- lerdeki lar ve yahut ler edatının bugün hiç bir manası yoktur, fa- kat tarihten evvelki devirlerde bu edatlar başlı başma birer ismi cins teşkil etmekte olup, bilâhare manalarından boşanarak cemi © dati olmuşlardır. Diğer tetkik- ler meyanında (Linguistigve Pa meydana çıkarmak atların prensip lerini de gözönünde bulun limelerin gönttif halleri ile cemi- leri “evlât,, manasını ifade eden kelimenin ilâvesile teşkil edildiği- ni meydana çıkarmıştır, zira “ev. lât,, m manası “doğurm ğnlmak,, mefhumunun Gönâtif “ileri gelir” « ler», Cemi de «çoğalır. URARTU dilinde ermenicede (KİN) daha sonra da cemi edatı teşkil eden (k) olmuş tur. Alp ırkıma mensup olan İ panyadaki Basklar da lerini ve sıfatlarını (ko) edatile teşkil etmektedirler. Diğer taraf- baza dillerinde © bügüne kadar (ko) yahut (KVA) “evlât, de- mektir. Slâv dillerinde (göniti ufatlarda kullanılan (e ade muhtemeldir. Bu misallerden anlaşıldığı / veçhile (paldontologişve) metodu prof. Meillet'nin kanunlarına mukabil kelimelerin tarihten ev- velki devirlerdeki bağları gözö- nünde tutmaktadır. Prof. o Marr böyle diyor ve burada duruyor. Halbuki, Oben bu Ometoduda Türk Diline tatbik ederek şu ne- üceyi elde ediyorum. Eski türkçede (ğer) © edatı mevcuttu ki aynen yahut kısal- mış (ar) şeklinde Altay ırkları isimlerine edat olarak görünmek- tedir. Meselâ Bulgar, o Cungar, Hungar, Tatar, Avar, Khazar v. ». Bu (far) yali (ar) edatı ayni İt, manası ifade ot. Viçeğar (amca zade) Khunceğar (hemşirezade) irmeni dili de ayni edatı cemi €- datı olarak (yar) şeklinde muha faza etmiştir: Voryar, (insanlar) Ginyar (kadınlar). Şu halde Tü- rkçe olan bu (gar) yahut (ar) e- ie 'evlât,, manasını gar) m manası li, Demek ki Prof, Marr'in elde etti. i neticeye varıyoruz, çünkü prof. ın gösterdiği yafetolojik ce- mi misali de “evlât, mefhumuna istinat ediyordu. Benim fikrime göre “evlât, ma nasmı ifade eden (dar) Ooyahut (ar) edatıdır ki Gök - türkçeden itibaren bugüne kadar LAR şek- linde edatı olarak türkçede kullanılmaktadır (Çünkü 'r, har- Slide hazmasteseli! Metrese Met reslik. aman'a amanlık ahlâkını u Hd» ye tebdil olunmaktadır.) mektup: tur. itibarile tan bugüne kadar Çerkez ve A- | heykeltraşım. Mad- dem pahalıdır. Mermer, Hikâye Marifetli.. Seyyar satıcı portatif masasını açtı. Elindeki valizi üstüne koydu. | Avuçların uğuşturarak: — Hanımlar, efendiler, dedi. Bakımız. Gelip geçenlerden bazıları dur. dular. Durunca da kalabalık bü- yüdü. Herkes ne var, diye kafile- ye iltihak etti. Seyyar satıcı bu sefer valizini | de açtı ve başladı söylemei — Hanımlar, efendiler. Sizleri kıymetli vakitlerinizden etmek is temem. Bittecrübe bi yat kısadır, vakit nal eskisi gibi dei hiç bir yerde tesadüf ede- meyeceğiniz bir marifet gönlere- ceğim. Bundan bir kaç sene evvel ben deniz küçük bir gemide ocakçılık | im. Birgün denizin ortası ir fırtınadır. koptu. Dalgalar vapuru aldı, götürdü. Ben nasılsa sna sarılıp İcaldım. | lar beni karaya attı- Orası neresi imiş, diye soracak Ben de peşin orası neresi iyordum. Fakat karaya a- yak basınca, uzaktan © ellerinde harbilerle bir alay zenci belirdi. Bana doğru gelmeğe başladılar. Arkama baktım, deniz.. Önüme Otuz iki | Fakat sizlere | | baktım, elleri harbili, gözleri kan | İ bir alay zenci. züm çok yılmış galiba, geriye medim. Zenciler beni yaknladılar. Kıskıvrak bi yanına götürdüler. Artık dünyaya veda otm. zırlanıyordum, yamyamların kra- İngilizce sordu: — Beyaz adam, bu akşam sof- rama geleceksin. Evet, seni sof- ramda büyük bir kâsenin içinde bekleyorum. Amma evvelâ sunu Kızartma mı olmak ister- mı? Ne cevap vereceğimi şaşirmış- tm. Nerede ise yam; palalarını çekerek beni alaşağı et melerini bekliyordum. Tam o sıra | da yamyamlar kralının kızı yanı- ma yaklaştı ve bana sordu: — Sen nasıra ilâç bilir misin? dedi. — Evet, bilirim, dedim ve ne yaplım, biliyor musümuz? Cebim den otuz iki marifetli çakımı çı. nasırı kes, bir şey kalmaz, dedim. Kız gülümsedi. Anladım ki be- sevmişti. O zaman babası bu sefer Almanca olarak: — Lieber Herr! dedi. Madem- ki kızmı nasırdan kurtardın. Di- İe benden ne dilersin. İstersen, kızımı al, Ben öldükten sonra yamyamlar kralı olursun. İster mi sin kızımı? İster misin tahtımı? Vay canma! Nereden nereye? Sordum — Haşmetmeap, dedim, siz ye diğiniz insanları parça parça doğ raya LAR kelimesi bugün bile Bask diline “çok,, demek: olup iptidayi sevlât», «çoğalmak,, ma nasmı muhafaza etmiştir. Şü halde ancak (Palfontole- gigüe) metodu sayesinde türkçe- nin ta İspanyadaki (Bask) lari. le olan tarihten evvelki devirlere ait bağlar meydana çıkmaktadır. Makaadım Türk Dilinin © şayanı Agop MARTA YAN ya tunç- Denizden gö- | yıp krallarının | ya vam ediyor. İ | | ! meğe çalışıyor. Maddem 100 lira- ei s0 e» çalışıyorum. SİNEMASI MARY GLORY ve (ALBERT PREJEAN 'ın temsil ettikleri SEVDA MACERALARI sözlü ve şarkılı büyük opereti büyük muvaffakiyetlerle | de- amma ramak için kullandığınız bu bıçak ları nereden alıyorsunuz ? Kral dedi — Bu bir andır amma, madem ki kızımı kurtardın. Sana söyleye ceğim. Bu parçalar İstanbulda maruf biçakçı Ahmet efendinin mamulâtındandır. İşte o zaman ben de milli ma- mulât ve masnuatımızdan olan bu | mala nefsi mın kralı öptükten sonra memleketime gel- dim. O zamandan beri İstanbul vakfettim. Yamya- m elini, kızının alnını | bütün sokak ve meydanlarında tün dünyaya bu otuz iki marif. li bıçağı tanıtmağa çalışıyorum. Bir defn bıçağın çeliği İngiltere. den gelir. Sapı Rus meşesinden- dir. Çivisi Almanyadan gelir. Öte ki 32 marifeti de böyledir. Fakat burada takıldığı için, dedim ya ha lis yerli malıdır. Şimdi hepi sorarım. Cümleye o kadar lüzu- mu olan böyle bir çakı alınmaz mı keseceksiniz, işte çakı ".. ik tarafı.. Kalem mi yon- tacaksmız, işte küçük tarafı,. Kon serve mi açacaksımız, buyurunuz. Rakı şişesi mi, işte tirbuşonu.. Bu ei kaşığı da var, çatalı da .. Şurası dişinizi karıştırmak için, şurası kulağınızı karıştır” mak için. Şu tarafı çivisöker.. Hangi marifetlerini sayayım efen dim? Hanımlar, efendiler, size bir ia daha söyleyeyim. Hiç unut ki, düşmansız insan olmaz. pore e lg er geliyor. Derhal; valizini kapatır. Portatif masasını koluna sıkıştıra rak sokağın öbür başına doğru koşa koşa kaçar. Halk adamın gösterdiği tarafa bakar. Bir zabı i memurunun geldiğini Ağ tai beledi örürle İK SİNEMASINDA Gala Müsameresi olarak JOHANN STRAUSS ve AŞKI Viyana operası tenoru MİCHAEL BOHNEN, LEE PARRY ve GRETL THEİMER tarafından temsil edilmiş büyük musikili film. İlâveten: 1932 LOS ANGELOS OLİMPİYATLARI, “Telefon: 40690 Korsan Kruazör Pek yakında MA JİK”te DİKKAT Müttehit Ermis Emni- yet Kartal Könserve Fabrikaları Türk Anonim Şirketi idareha- mesini bu kere İstanbul'da Balıkpazarmda MAKSUDİYE Hanmın zemin katında 9 mü- daireye © nakletmiştir. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu | Darülbedayi Temsilleri UM) EE IN Yazanı R. de Umuma , Flera ve F. 3 perde 2 tablo komedi. maralı Crnisaet, Teri ma eden; İ, Ga“ Hip bey. Yeni neşriyat Havacılık ve spor Havacılık ve spor Bİ inci sayı her zamanki gibi kuvvetli münderecat ile çıkmıştı” Bir Türk tayyare mühendis tara fından yapılan ilk reye ait yazı ve resimlerle Tale ye turunu altı günde başaran BA“ vacılar yazıları bilhassa dikkel* değer münderecatı arasmdadır. Cehennem Raçıp Rıfkı Bey tarafındaf tercüme edilen Dante'nin meb eseri La Divine Comedie'nin biri ci kısmı “Cehennem” ismi ile of” rilerimize tavsiye ederiz. Yeni kültür “Yeni Kültür” isimli biv san'a' ve ilim gazetesi çıkmağa ter. On beş günde Karilerimire tavsiye ederiz. Afacan .k gazetesi olan Afacan” idi sayın bag yek sara <Eİ rak çıktı. Tere sualler, şen lar, hikâyeler, bol mülk fatlı meceler, müsabakalar vardır. tün çocuklara tavsiye ederiz. emi EZ, bir çıkacaktı ir ni 7 sulünü öğretmeli! Bizde de böyle romanlar, piyesler o var ama, hep fena görerek, halka yaltaklanarak yazılmış. . Sevdirerek, hoşlandıra- rarak değil! . Bir de gidip Une | petite femme dans le train filmini örünüz. Bu bizim bir türlü si Sirlemediğimiz » anlayamadığımız * şeyleri, Fransrzlar ne © sempatik yapmışla, Kaynanam, pek hovarda bir ka dındır, ded kiz 100 — 200 lira. “iye yüksek san'atin,- büyük san'atin, ilâhi san'atin fiat düstu- ru! “Heykeltraş. . o heykeltraş... Bana ham Marmara mermeri ve- ren bir hayırsahibi bile bulamıyo- rum. Şekillerim kafamda doğup kafamda batıyor. Ne istiyorum ? İçim heyecanlandığı. dalgalandı- ğı zaman bir çelik çekiç, bir çelik kalem biraz da külçe mermer! “Peki, biz nasıl yaratacağız?. Tahta kalem ve ( beşi bir kuruşa kâğıt ustaları. biz taş yonta yonta yaratacağız. — Kripel. . — Kanonika.... İkisinin de kaç çekiç eskittiği- ni biliyor musunuz?. Heykelsiz. musikisiz. mimari- siz, şiirsiz inkılâp, bu bir cesettir. Yığın toprağını san'at yumuşatır san'at sular; san'atın oyumuşala- madığı. sulamadığı yığın toprağı üzerinde fikirler, kuru fikirler, ça kıltaşı gibi yuvarlanır. zıplar ka- — Beyefendi. bu — nasıl olur? yıp gider. Tuğlacı: diye şikâyet ettik, San'atı yol mühendislerine ölç- — Burnunu beğenmedim: Dedi ki: ü iniz, asebeci münaka | cek... — Mermerin metremikâbı ka- Elimle düzelteceğim. “çadır?. Kaç gün çalışırsınız?. > Bir avuç alçıyı güç ele geçi- riyorum. İçimde boğuşan ihtiras- larımı nasıl dışarı atayım?. Kale miniz kamıştan, kâğıdınız keten- den ucuz, sizler gene bahtiyarsı- nız. — Bu memlekette heykeltraş? Siz de böyle mi soracaksınız?. Garplilik davası, sizin değil mi- dir?, Siz Garp diye | haykırdığınız zaman, ben bir sarraf değil, bir ço- cuk. ruhu çırpı: ir çocuktum. Avrupaya gittim. Mektepte kazan dım sergilerde kazandım, geldim. Devlete geldim, Demokrasiniz beni yığının ortasında tek başıma bıraktı. Yığın. . yığın.. Halktan mı bahsediyorum?.. Hayır... Size bu mektubu yazarken * * şehrin- den yeni geliyorum, Ora belediye- sinin heykeli münakasaya koydu- ğunu okumadınızsa, kopyasını yolluyorum. İyice okuyunuz. Bir iki san'atkâr © banyo mer- meri müteahhitleri ile yanyana münakasaya girdik. Reise gittik; ROMAN Yazan: Falih Rıfkı dondu bile. .. Amerika usulü ayrı» lamıyorum, Fransız usulü şık arı- yorum, Fakat Şişlinin iki karış ağ zi hatırıma geldi mi, âdeta cinsi- mi unutuyorum. Yalnız inin ağzı mı. ya âşık larin ağzı?. Komedi Fransezden senede iki trup değil, Parisin bü- tün tiyatroları gelse, bütün operet leri Beyoğluna dizilse, bütün vod- yilleri sinema perdesinden eksik olmasa, gene Aman (âşık) ahlâkı nı yerleştiremiyoruz, bu bii A- a da ahlâk veremiyoruz. bu i- nin içindeki ruh, san'at değil ğ Kömür kızararak ateş rejim idealleri san'atla$”” yak AMC alli Eğer siz. eğer devlet kıymfiii vermezse, mesele yoktur. çil i değerim yoktur. Bağırsam. şüf” helendirsem. beni henüz bugü” belki de daha 1950 senesine potçu diye demokrasinize tesli” edebilirsiniz. Bize geldiği zamanlar, davetli- İeri içerde bırakır, iki üç © ahbap, ablam ben Şark odasma çekili — sedire gömülür, ona hikâye söyle- tiriz. Evveli akşam bize İngiliz- — ce ufak bir kitaptan maksimler o- kudu: Meselâ, et etten ayrıldı mu akıl onları birleştirme. Yahut, bir kadın. meyve gibi tam olduğu za- © man, çürümeğe de tar, ı “Yahut ta, aşkın piçi yoktur. nikâ. “hun piçi çoktur. — Yani ne demek muz? dedik. ikiye bayırdan yukarı dörder o- lursa yürür, Doğru. fakat ya dedikodu. ya iskandal?, Onun için amanın şap- kalışı, ama eski şapkalısını arr” yoruz. metreslik için daha terbiyelidirler. Hülâsa, şu nikâh yüzüğünü bu ram buram softa sarığına benze- mekten kurtarmak lâzım! Lânet halkalığından çıkarmak lözn! imdilik söyliyeceğim bunlar, daha hatırıma gelenler olursa ya- zarım., Sermayesizim. Kendimi bilsem. -anlatabilsem, bana tir, diye sarılacaksınız. Dem sinizin işine yarayacağım. istiyorsu- man bir inkılâbın, put maskesi posu olan Asya ma'betlerinden farkı kalır? Yarın sabah ekmeğim tuğla tüccarının bahçesindeki vuza alçı heykel yapacağım. Sil yen biz çocuk veya düdük GESİ kanatlı bir kız! Ben evlenmeyi nasıl anlarım, bilir misiniz? Nişan yaklaştırır, ni kâh birleştirir. çocuk sağlaştırır. metresle aman, bilmem ne demeli, kökleştirir! * Böyle izdivacı yalnız iki zelzele yıkar: © parasızlık bir. bir taraflı aşk iki. Zati onlar neyi yıkmaz? Bu felsefeleri size lüzum yok. Fakat Etin bilmesi anlaması neye yarar?. Öyle çok &- ekine bağladınız?. “den Türk erkeği kadına: “ — Bon “juri, der, ayrılırmış. o Kadmada © hakkı vermeli idiniz, istediği 2a- © man “ — Bonsuvar!, diyip gidi- © vermeli idi. Ben üç karımdan da e dost kaybetmemek için ayrıl. “ Gülüştük geçti.. Fakat benim yiyor: Kocama karşı s. Avrupadan yeni dönen heykel

Bu sayıdan diğer sayfalar: