25 Mayıs 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

25 Mayıs 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

414 NESİR: Yüreğimde bir sevgili Aysız yıldızsız, karanlığın katranla sıvanmış bir tahtaperde gibi alabildiğine uzanıp gittiği ıssız bir geceydi... O kadar ki odamda kısık yanan lâmbadan başka hiçbir taraflarda ışık yok ve rüzgâr ço Pencerenin önünde alnımı cama yaslamış duruyor ve dışarda tabiatı bestelemiş bir senfoni gibi hüküm süren fırtınanın uğultularını dinliyordum. Kendimden geçmiştim.. Yalnız hafiften başlıyan ruzgâr, çıplap dalları gergin ve gevşek telleri yâla- dıkça bana hem kendimi hem de birinci ve ikinci kemanları, viyolonselleri, basları filüt ve klarnetleri hatırlatıyor ve bazan oluktan bir teneke parçasına dökülen birkaç damla incelip kalınlaşan tıp taplarla Arapların ba fırtınayı hemen keseceğini sandırıyor fakat rüzgâr büsbütün azınca hepsi birden coşarak, birbirine uyarak çılıklarını arttırıyorlar ve bunlara, sesi çok uzaklardan karışarak yavaş yavaş yükselip yaklaşan gök gürlemesi ta tepeme geldiği zaman şe- fin işeretine benzer ani ve keskin bir vuruşla her şeyi suşturuyor. Ve bu kısa aralıklarda pesleşen, gü- zelleğen sesler sazların anlaşmalrına benziyordu. Şimdi karanlıkta arasıra yükseklerde çakan şim- şeklerle deliniyor ve bır kaç saniye devam eden bu güz kamaştırıcı aydınlıkta dışarda ne varsa, ıslak yo- sunlu damlar,ağaçlar, sokaklar hep beyazlanıyor, ku- rumlardan dokunmuş sanıiaçak simsiyah bir kasırga bulutunun da saçaklı bir cibinlik kadar alçaktan ve yüz metre birinciliğini alacakmış gibi koştuğu görü- lüyordu. Sonra gene karanlık, uğultu, fırtına ve yağınur... Uyandığım vakit ortalıkta akşamleyin hiç birşey olmamış gibi mutlak bir sükün ve gözlerimde ruhu- ma sığmıyan sonsuz bir mutluluğun düşte ağlamış ıslaklığı vardı. Ve bu ıslaklığın onlarda, ötebenberi yaslı ve yaşlı kalmış varlıklarımda ilk taşa saklanamayıp açığa SERVETİFÜNUN No.1919—234 var.. çıkmış belirsizliği okadar içten, derindendi ki kendi kendime ; — Acaba sahi mi, diye söylenir ve hıçkırarak ağ- iarken dudaklarım meltem rüzgürlarının okşar gibi tesirinde kalmış ve korumaktan korkan bir akas- ma yaprağı gibi ümitsizlikle titriyordu. Yüreğimde bir sevgili var! Kim !. Bu mu, şu mu, yokğ& o muf. Oh.. Bilmiyorum. Bilemiyorum. Bünu bana sorma Yalnız ben şimdi biliyorum ki o, dünün çocuk- lukları, masum öevgileriydi.. Olmaş geçmiş şeylerdi.. Şu ise kendini az anlamış lâkin herhalde unutul- mak istenen günler.. Fakat bu 1... Bunu bilmem.. Bu sensin diyemem.. Sade istiyo- rum ki bu sen olasın. Çünkü yüreğimde mini mini# cik, toplu bir kestane fidesini andıran sevimli başı- nın gölgesinde açarak içleri gene o rengin tatlılıkla- rile boyanmış çiçekler gibi bir çift güzel gözlü, es- mer tenli ve vücudu o fidenin sapı kadar ince varlı. gınla biricik sen varsın. Diyeceksin ki seni seviyor muyum *. İşte bu çok müpbem.. Bunu sana: — Seni seviyorum, diye itiraf edemem. Fakat rüyama girdiğin o senfonili gecenin sabahındanberi seni düşünür ve anarken ne gözlerimin ruhuma siğ- mıyan mutluluklarla ısianışı ne de dudaklarımın mel- tem rüzgârlarının okşar gibi tesirinde kalmış ve ku- rumaktan korkan bir aksama yaprağı gibi ümitsiz titreyişleri eksiliyor. İşte o zaman gnlıyorum ki yüreğimde kendisine sevgimi söyremekten korkacak kadar çok sevdiğim ve tıpkı sana benzer bir sevgi var. Cebeci Zade Mehmet Rauf Hangi şair mısralarına, —— edip cümlelerine bu koku bilir 9... Hangi Musikar beste şağlıyanların içten gele geceleri boy aynalarile güslü g eslonlarda mbajurlardan 5 penbe ışıklar altında kaloriferlerin ilik havasından şikâyet ederek İs- viçre'nin karlı dağlarını sayıklıyan- larla. Yazın cehennemi sıcaklarda vantilatorların sun'i serinliği altın- da Leman gölünün hasretini çeken- ler bir defacık olsun Antalya kör- fezine teşrif buyursunlar. Elbetteki burada aradıklarının ve düşünebil- diklerinin fazlasını bulurlar değil mi Cevap veriyorum — Haklısın çağlayanlar memle- ketinin içli ve hisli çocuğu! Hak- Mısın ! Biz kimbilir daha ne kadar öz yurdumuzun güzelliğini yabâan- cılardan dinliyecek ve bu güzellik- lerin varlığını yadellerde öz dili- mizden başka dillerde çıkan kitap- lardan öğreneceğiz İçimdeki tale tekrar yükseldi: «Yurdumuzun hiç bir köşesini gurbet addetmiyeceğimiz güne ka- dar!» İşte dostlar! Ben portakal bahçelerinde böyle sarhoş oldum ve içim kanıyarak böyle ayıldım. Portakal bahçelerini vasıl mı gördüm? Neler mi duy- dum f Yalvarırım onları şimdi ba- na gormayın! Eğer bugün dudaklarımda bir kahkaha uçar, yahut çehremde bir tebessümün izi belirirse inanın ki, — a tesiri değil istırabın neşesidir. Antalya : Nisan 933 Ziya İlhan

Bu sayıdan diğer sayfalar: