25 Mayıs 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

25 Mayıs 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No.1919—234 SERVETİFÜNUN 419 O halde bir çare kalıyor... Sevgilisini vapurda bı- rakıp kaçmak... Bu cesareti gösterebilecek mi ? Açık söylemiyor, fakat Jak bu cesareti yapamıyacağını hiz- sediyordu. Kendi kendine: «her şeyi göze alırım ams Florans'ı bırakamam İ» diyordu. Bu tesir altında ken- dine ümit kapıları arıyor; kaçmak lâzım gelmediğini ispata çalışıyor; belki mesele bir ufak endişeden çık- mıştır, birgün sonra «mukavele imzalandı» diye telgrat gelir diyordu. Ru ümit Jak'ın neşesini iade ediyor, ken- disini Sıygon'da Florana'la beraber görüyordu. Artık endişe ve korkuya lüzum kalmıyacakbı... Düne kadar pek fena gördüğü aktörlügün hayatı bile şimdi ona en parlak istikbal gibi geliyordu... Evet, yaşamak, yaşamak istiyor... Delikanlının neşesi çok sürmiyor. «Dikkat et!» tel- grafının kelimeleri gözünün önüne geliyor, müthiş korkular gene etrafını sarıyor. Ayni çember içine düşüyor, düşünüyor, oflar çekiyor, yatağında dönüp duruyor... Nihayet sabahın ilk ışıklam penceresinden içeri girince heyecanları arttı. Sabah aydınlığı da ona korku veriyordu. Sanki göreceği son sabahiydi ve ozaman söyleniyordu: — Mutlaka ve hemen bir karar vermeliyim. Halbuki şimdi hiçbir şey yapmak elinde değildi. Vapur tam yedi gün kara görmeden Hint denizinde yol alacaktı; böyle olduğu halde Jak sabah olurken bir karar vermek istiyor ve selâmeti bu kararda gö rüyordu. Acaba meseleyi Manon'a anlatsa mı? Eğer ber şeyi ona anlatırsa nğurlu olur sanıyordu. Sonra kızın korkacağını, ağlamağa başlıyacağını düşünüyor, oz&- man susmuğı ve tırrim kendi yüreğinde saklamağı tercih ediyordu. işi sevgilisine açmak cihetini dün- denberi belki yüz defa kendi kendisine sormuştu. Her defasında yüreği «Hayır» cevabını verir işti. Böy- le iken Jok ayni suali tekrarlamaktan ve ayni cevap karşısında fikrini dönüp dolaştırmaktan kendini me- nedemiyordu. Ne de olsa iki kollarını kavuşturup vakyiin tahaddüsüne muntazır olmak ta kabil değil- di, bir karar almak lâzımdı. İyi veya kötü bir karar alacak ve o kararı değiştirmiyecekti. Jak çok sinirlenmişti. Pijaması vücndüne terle yapışmiş olarak yatağının içinde dönüp duruyordu. Gözü kamaranın beyaz tavanına dikilmişti. Kamara nın içinde diğer yatakta yatan üç arkadaşının vapur sallanmasile inlemesini duyuyordu. Bazan vapur dâ- ha ziyade sallanıyor, ozaman Arkadaşlarından birisi: — Aman ne fena oluyorum! Diye bağırıyordu. Kamaranın dışarısında, pence- renin dibinde orkestra şefi duruyordu. O da: — Fenalaşıyorum ! Diyordu. Bu adamların şikâyetleri Jak'ı ziyade sıkıyordu. Yatağından fırladı, arkadaşlarına dedi ki: — Hizmetçi kıza söyleyim de size buz getirsin, yutunuz, iyi olursunuz! Çıngırğı çaldı; tuvalet bile yapımadan kamaradan dışarıya fırladı. Vvpurun yalpusı çok siyade idi. Ka- mara koridorunda sarhoş gibi sallanarak yürüyordu; vapur onu bir yandan bir yana sallayordu. Merdive- ni çıkmak için parmaklığa sarıldı, Merdivevin basa- maklarını ağlikiarının altınden kaçıyor sanıyordu. Güverteye gelince nefesi darıldı. Çünkü rüzgâr pek şiddetli esiyordu. Ruzgâr ve sallantı güvertedeki şez- longları bir taraftan bir tarafa sürüklüyor, açılır ve kapanır iskemle yığınlarını yıkıyordu, Zavallı tayfalar nafile bunları zapte çalışıyordu. Hatta bir hasır iskem- le küpeşte üstüne şiddetle çarptı, fırladı, denize gitti. Jak'ın güverteye geldiğini gören tayfalardan birisi bağırdı : — Dikkat ediniz, tekerlenirsiniz ba! Jak kenardan yürüdü, ücüncü mevki güverteşine kadar ileriledi. Denizin, coğkunluğunu daha iyi gör- mek, rüzgâm tamamile hissetmek, vücudünü yakan harareti bununla söndürmek istiyordu. İlerileyebilmek için vapurun kenarlarındaki tutunacak demirlere yar pışmağa, eşya denklerine tutunmağa mecbur oldu. Fırtına çok kuvvetliydi; Jak güç nefes alıyordu, arka- sındaki gecelik pijama ıslak paçavra haline gelmişti. Güvertede kimseler yok. Vapur baştan dalgalara dalıyor, sonra daha kuvvetli bir dalga tekneyi yukarı kaldırıyor, ozaman on sekiz bin touluk gemi sanki muallakta kalıyor, sikleti hissolunmuyordu. Birkaç saniye sonra dalgalar tekrar tekneyi bırakıyor, vapur, altında aşılan çukura düşüyor; demirden mü- mul koca saray, köpükler arasında denize gömülü- yordu. Rüzgürdan, dalga Ee ıslanmış olan Jak etrafını göremiyordu. Bu lüzumsuz mücadele delikanlıyı biraz teskin etmişti. mi en bastığı yere nıhlı gibi bağlıyan bir metanet peyda etmişti. Artık birşey düşünmüyordu. Burada bir 86$ duydu: — Hey Efendi! Vardiyadaki tayfanın yerine geçmek mi iştiyorsunuz ? Bu ses kaptanındı; Jak kabahat işlemiş gibi irgil- di, Kaptan gülerek sözünde davam etti: — Artık vardiyaya lüzum kalmadı, güneş çıktı! Jak rahat nefes aldı. Demek vapurda telsiz tel- graf ile malümat yok; yoksa kaptan böyle lâtife et- mezdi. Gecelik pijamasından sular aktığına ehemmi- yet termeden kaptana elini uzattı. Kaptan gene lâtifede devam ediyordu: — Lâkin fırtına seyretmek için çok tuhaf bir kostüm intihap etmişsiniz ! — Fena mı? En hafif eşvap! epi fırtına var de- gilmi? — Epi! Gece yarısındaphı e ayrılmadım, pek yoruldıi — Ben de gidip ya uyku verdi. Adiyo kül Jak soğuktan ti kumanda yerinden gidip uyuyacağım! rtınâ banyosu bana mişti. Yönmarasıği tını n arkadaşı dedi ki: — düverteye leşirim değil mi — Şüphesiz; ! Jak'ın arkad sıyrılıp sendeliyerek | Jak ıslak pijamasını attı, li, Şorganı başına kadar çekti, ıslanmış, yorulmuştüğ fakat rabatlık duyuyordu ve: «arişk uyurum» dedi, — Devamı var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: