September 1, 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

September 1, 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SERVETİFÜNUN No. 2193—508 Gesen hayroleun|.. arka gelen penterslerden bedelli içinde kapan- igor, Kapının Kirli enrom- i£ karbi Ürtülü soğuk ve İse ayekekesleri işidildi, p mk gemi Yöyfüleie, rıktım saklar gülüşüb, ağır ve kaba £ Bzen gatlaklaştıkları pis ve İk tabakişrda kalmış ar- #ebeerelere itina ile İğrenç bir paçavra ile &il- hölteğiğin, pos bıyıkları altında in ağihb kapandığı görülmeden dayüldu. we Kİlk şu masanın altın- aşşmıda, bir iskemle gıcırdadı, ken- isteyenlerin sezilişlerindeki hoşnuf- B“İsteksiz ve ağır hareket eden ufak W. Ayağa kalktı. A kanar görünen sıska bir çocuktu , kıpışık uykulu göşlerle tezgâha kamış saçlarının afamda par- büşim kaşıdı, uyanmak ister pm suçladı. Uğuşturdu. Yonkli paçavra İle silme- , tahta tesgâhın üstüne ayayormusuü be solcan 9. Yıka şunları! arakında ağir bir küfürü ge- aziin gavirdi. Büyük asina snati kur- “di yardı, İri yilkovauı kalın ve kir. o itti, gire yizmi vazdı. Döndü. Kırmızı, şiş si züzünü buruşturarak, eski hir i kesmakler yıkayan çocuğa baktı. bu pis kokn fle midesi kaynayan İğrenerek iki kaşını çatmış alt duds- *#. Idur Barba! iran, paşam.. Hasır be efendim!. ekmek! AÂikdyelerinden: M i ç o Yazan: Ali Kemali Meram Bütün masalar gene her vakitki müşterilerle dol- muştu. Kalın bir gis tabakası halinde ışığın kuvve- tini azaltan sıgara dumanlarına, içe ezginlik veren garib kokulu, esrarlı içkilerde karışıyordu. İri pazuları elbiselerinden fışkırmış pancar yüzlü deniz adamları; kalın ve kuvvetli kollarile birbirle- rini itiyor, yumrukluyor, sonra biran, birdenbire Su- sarak, içlerinden birisinin yüksek sesle anlattığı, bir deniz vakasını; dinlemesini biler kimseler gibi su- sarak; bazen de! — Yal, — Vah. Vah. — Yok canım 9! — Hay kahrolsun !.. Diyerek gerazad ruhlarının coşkun baykırışlarile dinliyorlardı. Yüksek tahta tezgâhın arkasında, meyhanegi ka- deh doldurmaya yetişemiyor; küçük çocuk, aç man- dalar gibi, önlerinde ne varsa biranda sömüren bu, boş ve kocaman mideli adamlara meze getirmek için, ince hafif bacakları birbirine dolaşıyor, etsiz; kemik baldırlarnının yağuz derileri uyuşuyordu. Her masaya Takı getirdikce, ufak kâğıt puslalara, küçük kurşun kalemile birer çizgi çekerken, biri, iki gören donuk ve kanlı gözül sarhoş müşterilerin ağır bir küfürü, bazan yediği bir tokat, onu büsbütün şaşırtıyor, böylece par- maklarının arasında tuttuğu küçük meze tabağındaki balık kafasını yere düşürüyordu. Bu sefer meyhaneci tezgâhin arkasından bir öküz gibi böğürüyordu. «- Sallanma ulan, salyangoz!.. Bu sıska çocuğun kirli ve karışık saçlarının göl- gelediği alnında, bazan dolaşan bir çift gemici gözü, uzak bir limanda bıraktığı çocuğunun yakıcı haare- tibi burnunda duymuş gibi meyhaneciye çıkışırdı. — Bırak be berba!.. İlişme Miçoya!, O bizim bel... Bu gece meyhane gene kalabalıktı. Dilleri altın- da milyarlarca kelime birikmiş kuleksiz bir garip mahlüklar gibi hep dalma söylüyor, içlerinden biri- nin alt dudağı üst dudağına yapışıp bır an kalmıyordu. Köşedeki masada bir Karadenizli kucağındaki kemençeye başını eymiş coşkun bir hava çalıyor, sokakta meyhanenin chmına yüzünü dayamış geçkin bir Rus karşu geceyi beraber geçirecek bir müşteri arıyordu. Tahta tezgâhın önünde meze bekliyen Miço, ürkmüş gözlerle masalara; masalarda ki, ona korkunç görünen gerhoş adamlara bakarak düşünüyordu. « — Kim bilir bu akşam, gene kaç kişi kusacak? gece yarısından sonra, kaç kişinin pis kokulu iğrenç kusmuklarını yıkayacağım ?» Sonra, hatırladığı daha korkunçluklarla ruhn ür- periyor, vücudu titriyordu. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: