1 Eylül 1938 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5

1 Eylül 1938 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 219$—3508 Düşünceler : DIE A 2 E Ri E: Mazeret W.. Bu kelime, ayıb değilya, zıddı- ma gider. Çünkü insanların, hıya- netlerini, ihmallerini, tenbellikle- rini, kayıtsızlıklarını ve daha bu: na benzeyen nice çeşit kusurlarını örtbas etmek, yahut karşısındaki» lere güle? yüzle kabul ettirmek için kullandıkları bir siper, bir maske- dir. Bu sipere sığınmayan, bu mag- keyi takınmayan acaba kaç dane dostumuz vardır 1. Söz verirler; sözlerine sadık kalmak onların âdetleri değildir. Ya unuturlar, ya ihmal ederler. Yahutta «adam sende İ> diye omuz silkib geçerler. © Sonra karşımıza mızrakile dikilen cengâver, gene «mazeret» dir. Bu zavallı kelime, her halde «Bbulkasım» ın pabucundan daha eski, daha kullanılmıştır. Fakat bir türlü elden çıkarılmaz, atılmaz. Yalanla süt kardeştir. Halbuki «yalan» ın yüzü kara «mazeret> in aktır. Niçin 91... İşte muamma asıl bu noktada» dır ya!. Senede ancak bir iki kere mek- UYANIŞ tub gönderen, yahut onu da esir- geyen arkadaşlarım ve d m vardır. Onlara sorarım ; — Niçin mektub yazmıyumu- nuz 9. Aldığım cevab şudür : — Bir türlü vakit olmuyor; o kadar meşguliyet var; öyle ma zeret ki, bilemezsin !. Aceba ben mi bilemem 1 Yok- sa onlar mı, bu sözleiin hiç doğtu olmadığını bilemezler fi... Sonra, geciktirilen ziyaretlerin de gene suçu bahtsız «mazeret» in sırtına yüklenir, Halbuki arzu edi- len yerlere üst üste gidilişte ma- zeretin hiç rolü yoktur. Ben şuna kanaat getirdim ki, inşanlar keyiflerine göre hareket ederler. Ancak, hareketlerini bazı içtimai nizamlara uydurmak için şu «mazerete kelimesini lâgatlara sokmuşlardır. Bir dostu gücendirmekdense, mazerete bir şamar atıp ortaya te- kerletmek elbette daha doğru ha- rekel olur. , Bazı hakiki mazeretler de var- dır ki, bunları elbette inkâr ede- > . mam. Lâkin keyfiyet ortağı ol Mübhem, bulanık ber hâdise, bence mazarek i Şu halde bahaşitigit, doi doğruya «sahte müzersik tir. * Bunu istediğim kağsr şenlğu pabilirim. Çünkü yeli “bi line dokunan üdnansıği biz olmakla. Kalmamış ve Ti mit. Çünkü ıönnüm dön gözyaşlarımız, kâh neş'einite olurlar. Onların yösünden onların yüzünden ağlarg.. da, kendimize karşı göçtetğikleri kayıtaızlığa, ihmale ve alâkesızlığa göz yummamız için de mesereliğ- rile kolkola karşımıza çikse>y selâma, durdururlar. «Bir dokun bin gh dinle kâşgi fağlurdan» Kerime Nüğir Bir ayrılışın hâtırası Senden ayrıldım, izbe yollarda! Hıçkırık Gidiyordum içim çiçeklenerek; Seni karşımda şimdi bir kelebek, Görüyordu: havada, rüzgârda.. Uçuyordun, kanatlarında şafak, Uçuyordun hevesle maviliğe.. Ta, uzaklarda nazlı bir çiçeğe, Konuyordun sonunda alçalarak.. Bu tahayyülle ah!. kendimden, Bir zaman öyle geçmişim ki yeşil, Gözlerin gözlerimde oldu diken, Sindi rüyama uçtuğun sahil... Yahya Saim Ozanoğlu Soluk dudaklarında adım m: çakı gi Yıllardan sonra birgün hayelim mi dirildi! Yâdımda eski günler, gözlerimde bütan, Dönmediğin yollara gene kalbim serpildi. ran İndi bir gece gibi düşünceme her tasani Gidişinin yarası bağrında zedelesdi, Yalnız değil gözlerin bu akşam ağlıyomda.. İçerimde kıpkızıl bir hasret alevlendi. AH Kemel

Bu sayıdan diğer sayfalar: