30 Nisan 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

30 Nisan 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ahmed Rasim ve İstanbul — Elli Yıl Evvelki Istanbulun Lügatı Istanbulun dertleri — Istanbulun kahve ve külhani semtleri — işmar — Kadifeli — Kadiköy - Haydarpaşa — Kadıköy vapurları istanbulun dertleri Atlı tramvaylar yokuşlardan büyük güçlüklerle çıkardı. Tram- vay ahırlarında hayvanlar iyi bes- lenemediği için arabaları yokuş yukarı çekemezler; ekseriya, halk arabalardan iner, bazı insaf sahib- leri de, sürücülerle beraber arabâ- ları iter, hayvanlara yardım eder- lerdi, İdare-i- mahsusa vapurları, çok ağır gilmekle meşhurdu; Ah- med Rasim onlara “Tonton, adını koymuştu Tünelin yeni kayış derdi devam edip giderdi. Rumeli şimen- diferi memurları şımarık ve küğ- tahlığı; eczacılar insafsızlık; gaze- te muhabirleri hüsnüniyetsizlik ve gazete patronları hasislik ile ma- istanbulun kahbe ve kül- hani semtleri. İstanbulun uygunsuz takımı tarafından iskân edilmiş başlıca semtleri Kemeraltı, Çiçekçi, Ti- moni, Yenişehir, Bülbül Deresi, Feriköy, Tatavla, Ağa Camii, Kal- yoncu Koiluğu idi. Kalyoncu Kol- luğu rum kopukları ile, Ağa Cea- mii de Türk külhanileri ile meş- hurdu. Iişmar, O zamanlar bir kadın ile şim- diki gibi sokakda yan yana yürü- mek, dükkân içinde, tramvayda, vapurda durub konuşmak, srabaya beraber binmek kabil değildi; (ten- halarda sen benimsin ben senin ) de az çok tehlikeli idi. Bunun neticesi, İstanbulda bir pandomi- ma — işmear dili vücud bulmuştu. Bu dilde, tepeden tırnağa kadar, Yazan : vücüde, örtmeğe, giyinmeğe dâir ne varsa her biri zamana ve me- kâna göre bhigsin, bir cümlenin hattâ uzun bir hasb-i-halin manalı işareti olurdu. Araba ve kayık piyasalarında; bir kaldırım senin bir kaldırım benim yaya yürüyüş- lerinde; uzaktan yakından takib- lerde; karşı karşıya gelişlerde; yandan sıyırtıp ilerlemelerde ; pa- ça düzeltmek, potin bağı bağla- mak gibi yapmacıklaria kasdi du- ruşlarda ; pencireden pencireye görüşmelerde; ev ve dükkân ö- nünden geçişlerde; geceleri öksür- melerde, kibrit çakışlarda, kuvvet- li ayak urmalarda, gündüzleri elde mendil, kâğıd bulundurmalarda, işmar, mühim roller oynardı. Galatada Mumhane sokağında bir içkili yer. Her akşam “ mâha- şerullâh,, dolardı. Garsonlar mekik gibi işlerdi. (.. büfeden saçları son derece kıvırcık, kabarcık biri fırlardı. Sakızlı şivesile : — Biynrum efendum.. ( garso- na dönerek ) Pandeli ! Beylerime bir bol!., Biynrum efendum. Garson önümüze düştü. Bizi sağdaki dar, dolambaç merdiven- den çıkartarak yukarı kattaki o- dada bir masaya oturttu, Rıhtım henüz yapılmamıştı. Oda temamen sahil üzerinde bulunuyordu, lima- nın her tarafını görüyordu.» Kadifelinin meşhur garsonla- rından biri Hıristo idi. Türkçeyi pek kötü konuşurdu; hattâ rumca konnşurdu: — Veve.... — Ena bukali duziko... ki diyo birea|.. Ahmed Bülend KOÇU — Lüferaki feresko., Meyhanede hâkim sesler de rumca idi: «Bankos !,, Oriste!. Töra1..> Bu seslere kadeh ve bardak gşa- kırtıları, ayrı ayrı konuşmalar k&- Amöâsoş!., rışır, limandaki vapur, mavuna, kayık, sandal hareketleri nazarı okşardı. Kadıköy - Haydarpaşa «Kadıköy büyüdükçe büyüyor. Birkaç sene zarfında Haydarpaşa ile birleştiği gibi Zühdi Paşa ma- hallesine, Kızıltoprağa doğru da kol atıyor. Fekat şosa namına birşey yoktur denilse yeridir. Hele Hay- darpaşa rıhtımı hemen kalmamış denilecek bir halde». Kadıköy vapurları Kadıköy vapuru, matbuat lisa- nında betâste delâlet eden işaret ve alâmetlerdendir. «Geçen gün bir münasebetle yine o vapurlar- dan birinde bulunuyordum. Bir vel- vele koptu. Küpeşteye koşan ko- şaua.. Ne varsa ben de seğirttim. Nazarlar dolu yelken gelen bir ma- vnnaya dikilmiş... Üstübaşı olduk- ça temiz bir zate dedimki: — Müsademeden bizim için ne tehlike var ki... Adamcağız dikttetle yüzüme baktı, dedi ki: g7 — Nasıl yok! Geçen gün bun- lardan biri vapurun çarhını hur- dehaş etti. — Devamı var - 281 — Servetifünan — 2984

Bu sayıdan diğer sayfalar: