July 30, 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

July 30, 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ahmed Rasim ve İstanbul Elli Yıl Evvelki Istanbulun Lügatı Tevfik (Kemani Serçe) — Tevfik efendi (Hekim) — Tiyatrolar — Todori — Tokatlıyan — Toni (Kemani) — Tövbekârlık Tevfik (Kemani Serçe) Kemani meşhur Kör Sebuh'un çarağıydı.. devrinin namlı Kemani- lerinden Tevfik efendi (Hekim) Veznecilerdeydi . Külhaniler, kabadayılar sraşında zührevi has- talıkları tedavideki muvaffakıyeti ile meşhurdu. Tiyatrolar Sahnei âlem: «Perde henüz inik, Uzuvdan mürekkep bir orkest- ra beş kişiden müteşekkil bir ince ssz takımı arada sırada terennüm ediyor. Her locaya bir hava gazı memesi asılmış yanıyor. Cigara dumanları top top olarak tavan- daki borudan büküle büküle harıca akıyor. Sahnenin fır dolayı memeli, bankolar hıncahınç. Yakarıdan ba- kılınca gelincik tarlasında beş ou dal papatya bitmişe benziyor. vi muhtelif sesler ; niya sucu ! — Simit! — Ne alâ portakallar ! — Onluğa Mandalina —- 18nci piyango numaraları!. — Sucu be! — Geliyor! — İki tane! Yok.. yok.. porta- kal !, — Bu gece Minyon Virjini de var! — Sahi mi! — Ma Parol! Sabahtan ilânı vardı. Bak bak! 6 Numaraya! muharrirler de gelmin.. Perde açılacak». Sahnei &lem, İstanbulun ala turka tiyatrolarındandı. Devrin diğer meşhur tiyatroları “Osmanlı tiyatrosu,,, “İHandehane, ve “Gü- lünçhane, tiyatrolarıydı. Todori Galata tiyatrolarının aşağılık Çın! çın!. 128 -— Servetifünun — 2397 Yazan * Ahmed Bülend KOÇU komiklerinden; Elenika givesiyle bozuk Türkçe söylenen tuhaflıklar yapardı Tokatlıyan Beyoğlu'nun kibar mahfellerin- den, otel - gazino; o zaman, ilk sahibi Mıgırdıç Tokatlıyan ağanın idaresinde. Odasının geceliği bir Mecidiye idi ki, o zaman için mü- him bir paraydı; böyle olmakla beraber, kışın odaları iyi ısınılmaz, odalarında, bazan terlik bulunmaz- dı; sürahilere de Karakulak suyu adına terkos doldurulurdu. Bazı tanınmış simalar, otelde kalırlar, lokantada yiyip içerler ve masraf pusulasını başka bir gelişinde öde- yebilirlerdi. Fakat, lokantadaki garsonları, açıkgözlükleri ile meş- hurdu, Böyle bir zatın borcunu ayrı ayrı kaydederler, bilâhare, ayrı ayrı, gelip isterler, bu borcun ödendiği söylendiğinde kendilerini «ikna!» biraz güç olurdu. Lokan- tasında : çorba, fileto, keklik, bâ- lık, biraz çerez, bir iki biradan ibaret bir yemek için 19-20 kuruş verilirdi. e Tokatlıyan garsonları, kapıdan girenin şöyle bir yüzüne bakmakla, kahve mi, biramı, düz rakı mı, konyak mı içecek, yemek mi yiyecek derhal anlarlardı. Kah- velik müşterilere pek aldırmazlar- dı. Yemek denildi mi, garson hs- rekete geçerdi. Servis hazırlanır, menti takdim edilirdi. «— Antuan, ne yiyeyim” — Keklik, bakaça, yaban ör- deği, levrek maydanozlu... — Keklik mi1.. Taze mi aha bu sabah ml (yalan | — Geti Garson gidip aşçıya seslenir: — Yarım ala perdri (keklik usulü). Kapınca yallah müşteriye; bir lokma, hayır bu keklik değil; tın tin, çat çab: - — Mösyö! — Ayol bu keklik değil.. — Nasıl efendim" — Değil... Yemekten evvel ne içtiniz? üz, — Anladım, dünyada içilmiye- cek bir şey varsa o da düz rakıdır. — (Hayretle) Neden * — Ağzıu çeşnisini bozar!., Cuma ve Pazar günleri, Tokat- liyanın ön pencerelerinde oturarak piyasa seyretmek pek İstanbollu- nun arzuladığı şeylerdendi. Toni (Kemani) Zamanın en meşhur kemanile- rindendi. Kıvırcık, koyu kumral saçlı bir adamdı. Ekseriya Galata tiyatrolarındaki küçük orkestralar- a çalardı. Tövbekâr Umumhanelere düşmüş bir ka- dının, yaptıklarına pişman olarak bu âlemden çekilmesiydi. Bunun bir merasimi vardı. Evvelâ hama- ma gider, yıkanır, abdest alırdı. Eyüb türbesine giderek şinrdiye kadar olan günahlarından ötürü affı ve mağferet dilerdi. Tokmaklı Dede tekkesinde devrana giret, Zından kapısındaki, Baba Cağ- fer tekkesinde de tesbihten geçi- rilirdi. Bundan sonra namazıngş başlar, bır koca bulup, sovan ek- mek her neise kanaat ederdi. Hat- tâ sokağa çıkmaz, çocuk doğurur- du, Böyle kadınlara eski halini bilenler bile bürmet ederlerdi; hakkında : «Aferin.. hiç umulmaz- dı.. yine güdü temizmiş, kocası iyi adam, Allah rahatını bozmasın, gül gibi; kızı, toraman bir oğlu ol- muş, Allah bağışlasın, kırk yıl gü- nahkâr, bir gün tövbekâr gibi sözler söylenirdi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: