Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Hafta Sonu Notları Tiyatro sanatçılarının beyaz perde saltanatı — Bütün dünyada sinemadan tiyatroya dönüş başladı Ankara Devlet Ti- yatrosu sanatçıları, 50 yılın kaderini değiştirebilirler mi??.. ÜRK sineması, kuruluş günlerinde, “Darülbedayi” oyuncuları ile tanın- mış romanlara dayanıyordu... Senaryolar, ünlü yazarların sevilmiş eser- lerinden çıkarılıyor, filimlerde de tiyatro oyuncuları oynuyordu... Tiyat- rodan beyaz perdeye geçenlerin başında, Şadi Karagözoğlu, İ. Galip Arcan, Behşat Butak, Vasfi Rıza Zobu vardı. Bu, İkinci Dünya Savaşına kadar böyle sürdü... Neyyire Ertuğrul, Bedia Muvahhit, Cahide Sonku, Kâni Kıpçak, Talât Artemel, Suavi Tedü, Nezihe Becerikli, sahneden, beyaz perdenin baş rolle- rine çıkan sanatçılarından birkaçıydı. Türk filimciliğine öyle bir anlayış yer- leşmişti ki, sahne tecrübesi olmıyan bir aktris veya aktörün başarı kazanamı- A NE OYNUYOR m BÜYÜK TİYATRO (Tel.: 11 04 38) — Her akşam 20.30'da, cumarte- si, pazar günleri 15.30'da matine. Operalar: “Salome”, “Lucia di iammermoor”, “Tosca”, “İnci Av- cıları”, — “Macbeth”; piyesler: “Hamlet”, “Don Juan”, “Ay Her- kese Gülümser”; bale: “Sylphi- des”, “Les Patineurs”, “The Rake's Progress.” KÜÇÜK TİYATRO (Tel.: 11 11 69) — Her âkşam 20.30'da “Lütfen ODA TİYATROSU (Tel.: 1111 69) — 18'de “İnsansızlar.” ÜÇÜNCÜ TİYATRO (Tel.: 11 58 09) — Cuma hariç, her akşam 20.30' da, pazar günleri 15.00'te. Piyes: “Ocak”, operet: “Çardaş Fürs- din”, "Orpheus Cehennemde.” YENİ SAHNE (Tel.: 1158 09) — Cuma hariç her akşam 20.30' pazar günleri 15.00'de matine... MEYDAN SAHNESİ (Tel.: 115200) — 21.15'te “Köşe Kapma- ca”, 18.15'te “Tedirginler.” ÇOCUK TİYATROSU — Cumarte- si 15.00, pazar 10.30'da “Yoklar Dağındaki Nar.” GÜNEŞ ÇOCUK — TİYATROSU (Tel.: 1065 64) — Her pazar 10.30' da “Perili Değirmen”. n İZMİR TİYATROSU'NDA (Tel.: 35035) — 20.30'da “Bir Donkişot.” u BURSA TİYATROSU'NDA (Tel.: 2944) — Her akşam 20.30'da “Mor Defter.” n ADANA ŞEHİR TİYATROSU — Her akşam 20.30'da sırasiyle “Ko- yacağı sanılıyordu... Ama 1944 yılında, bu anlayış Oya Sensev ile sarsılıverdi... Re- ji Faruk Kenç, o günlerde sinemada kötü” değişikliklere gidiyordu. Oya Sensev'le, tiyatro sanatçılarının beyaz i Bu genç yıldızın, tiyatronun alışagelmiş ölçüleri, kalıpları dışında bir oyunu vardı. Daha rahattı, daha yumuşaktı... Ama, beyaz i tiyatro 1 direni: - dı. “Dublâj”, “ustalık” diyorlar, dışarı- dan gelecek gençlere, stüdyoların kapıla- rını kapamak istiyorlardı... Gerçi, Batıda da birçok oyuncular, tiyatrodan sinema- ya geçmişti. Ama, onlar tiyatroyu biyoğ- rafilerinin ilk satırlarında bırakarak, si- nemaya bağlanmışlardı. Bizde ise, sanat- çılar, gündüz plâtoda filim çeviriyor, ak- şam da sahneye çıkıyorlardı... Oya Sen- sev'i, Orhan Arıburnu, Muzaffer Tema, Neriman Köksal, Ayhan Işık, Belgin Do- ruk, Turan Seyfioğlu gibi, tiyatro ile il- gisi olmıyan gençler takibetti... Bunlar, Sensev'in sarstığı saltanatı, seyircinin de sevdiği yumuşak oyunlariyle yıkıverdiler. Artık, tiyatro sanatçıları. ikinci plâna : üştü K ikti İ deneni- yorlardı. Sinemanın rolleri, “beyaz per- de” ölçüleri içinde bölüşülüyordu. Hele, yeni çıkan yardımcı oyuncular, A. Tarık Tekçe'ler, Suphi Kaner'ler, Kadir Savun' Jar, tiyatro oyuncularını, perdeden dışarı- ya itecek Bu arada, si tiyatroya dönüş başlamıştı. Ayfer Feray, bu yolun öncüsüydü. Onu, Sezer Sezin, Peri-Han, Birsen Menekşeli v.s. takibet- ti... S0 yıl önce başlıyan sinemaya akış, ters dönüvermişti... Hollywood'da da ay- m “dönüş” hareketi görülüyordu. Ama, bütün bu gidiş, Ankara Devlet Ti etki iş olacaktı. Üste- lik Devlet Tiyatrosu sanatçılarından bir ikisi “Hollywood Ruyası” diye bir kor- delâ denemiş, başaramamışlardı... Nihat Akçan ve arkadaşları, bir filim şirketi kurmak, yalnız tiyatro sanatçılarını de- nemek istiyorlardı. “Sanat” için çalışa- caklarını, Türk sinemasına yenilik geti- receklerini söylüyorlardı... Bu sözleri, yu- varlak da olsa, kare de olsa, güzeldi. Ama, 50 yıllık bir sinema tarihinin kade- rTini iştirebi miydi?... önül, Elif'in Falına Baktı Fakat, Gönül Yazar'ın fal tekerlemeleri boşa çıkmış, Elif Türkân'ın iki cümlesi tutuvermişti... çok beğenmişti. “Ne güzel ad” dedi. Elif Türkân'la tanıştık- ları gün, ilk cümlesi bu olmuştu. Üstelik, "rakibe” sayılırlardı. Bir Bir horoz adağın var. O adağmmı, Kara sevdaya tutulmuşsun. O can seni sevmez, sen Onu seversn!...” Gönül, en usta falcıları bile kıs- kandıracak bir üslüpla, fal bak- yordu... O deyimleri, kırk yıllık AYŞECİK ve ZEKİ MÜREN Ankara'da tiyatroya gittiler tiyatro sey Mavidir”e, j n n lerde — Zeki y ni | Ze Değirmencioğ- ZEKİ MÜREN DİYOR Kİ Sestere: — Zet AYŞECİK DİYOR Kİ Zerez, Pstrmenci ü ... Meydan inde, “Ay — ta kalmış, Devlet Tiyatrosunda oynanan dört oyu- Yeni Tiyatroda “'Ağaçlar Ayakta — nu görmüş! . Bunlar, “İnsansızlar”, “Ağaçlar Ölür”e gitmişti. Düşüncelerini şöyle açıklıyor: — “Ankara'nın en cici sahnesinde (Ay Mavi- dir)i seyrettim. Oyunun adını da sevmiştim... Ayın, kırmızı ile sarı arasındaki çeşitli renkle- rini görmüştüm. Bu adın, “Sembolik” olduğunu . Oyunu bi di ı alkış- ladım... Bu küçük, şirin tiyatroyu da çok sev- miştim. Seyircil bir daireni berine sıra- lanmış gibiydiler. Bir de, bana “Ağaçlar Ayakta Ölür”ü övdüler... 'Git seyret' dediler, 'Bir Maci- de Tanır var' dediler. Bir gün sonra ise (Ağaçlar Ayakta Ölür)e git- tim. Duygulu, şiirli, güzel bir oyundu. İnsan ha- yatı boyunca özlediği şeyleri, bu iki saatlik oyun- da bulabiliyordu... Macide Tanır, küçüklüğümün büyükannesiydi. Ama ben ninemi, bu daki Ayakta Ölür”, “Ocak” ve "*Don Juan”dı... Oyun- ları, oyuncuları şöyle anlatıyor: — “Gördüğüm oyunlar içinde en güzeli (Ocak) tı. Oyuna b Ne yalan söyliyeyim, (Ağaç- lar Ayakta Ölür)den daha güzeldi. Ocak'ta bir (deli kadın) vardı. Yaşlı bir hanım oynuyordu. Nurşen Özkui ile Beyhan Hürol'u da beğendim... Sonra Don Juan'a gittim. Hiç beğenmedim... Oyundan bir şey dım. İ oyunu bir tuhafıma gitti, Ben fili alışmışım, yüzlerce figüran oynar. Bu oyunda, iki kişi vardı. Perde kapanıncaya kadar bek- ledim, üçüncü bir adam sahneye girmedi. Bi- raz masala benziyordu. Birçok sözler, uykumu getirdi... Beğendiğim oyunculardan çoğunun ad- larını ö; n Meselâ, *Ocak”taki deli gibi gi işti Öteki da çok başarılıydılar. Oyun bir kelime ile, şaha- neydi... Bir tek satırlık özlemle avunan, yaşa- ma sevgisi aşılayan, seven, sevilen ve sonra ağaç gibi ayakta ölüveren insanların hikâyesi, çok gü- zel çizilmişti.. kadını, “Ağaçlar Ayakta Ölür”deki büyükanneyi... Opera görmeyi çok istedim, ama olmadı... Don Juan'daki artistlerin elbiselerini de çok beğendim. Ocak'taki şu söze çok güldüm: (Biz ikimiz, çocuklarımıza bakmak için arabaya ko- şulan iki beygir gibi çalşıyoruz.) n