29 Ekim 1930 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

29 Ekim 1930 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kari Gözile ördüklerimiz Beykoz Belediyesinden Bi Şikâyet Beykozlular belediyenin ataletinden Memurların kahvelerde vakit geçirerek Yehir işlerile meşgul olmadıklarından #ikiyet ediyorlar. Beykoz çayırında Beygir leçlerini köpeklerin sürüklemekte *ldüğu ve bugün bile bir beygir leşinin Bövcut bulundüğu - bildiriliyar. Şehrin kııılui buzusu da tamamen ihmal edilmiş ve geceleri karanlıkta sokak- larda yürünemiyecek bir halde imiş. Bu hususta merci aldinin nazarı dikka- Üai celbetmek mecburiyetinde kalıyoru: GAYRİ MÜBADİLLERİN PARALARI Bundan üç ay evvel Yunan parlf- Menlesu — Türk - Yunan itilâfmamesini Tazdik €ettiği zaman bütün gayri müba- Üller sevinmişti. Öyle ya! Bir ay sonra Y_'uuni.ı.ı. vermeyi taahhüt ettiği 125 * İngiliz İlirasının yansını — tediye Siecek, bu para derhal tevzi edilecek. BÜ Laymet ” edilmeniş “cülikik Türmelesi serian ikmal edilip bonolar Verilecek ve herkes Balkan harbinden Şektiği sefaleti, geçirdiği felâketleri ak değil hiç olmazsa bir müddet *Emek parası düşünmekten kurtulacaktı. Kayri mübadiller bunun için sevin- Nitler ve bilhasaa gayri mübadilliği. ::" Yunanlılarla hallolunacak harlet Mesela değil, bizbirze çaresine bakı- İacak bir iş olduğundan dolayı Ümlde Müşlerdi. Zavallı gayri mübadiller !.. İülütname imzalanalı Üç ay olduğu dt daha takdiri kıymet için teşkiül SÜa sönkasver olan iki bömlüyon ::;:Mı yok. Altmış iki bin beş yüz Xe İiramı tediye edileli iki ay geçtiği '© Maliye Vekili Bey bir türlü tevzi Gine ran olamıyor. İlk zamanlar ö mlanımızın müsait olup olmadığı, Mtakere, talimatname hazırlamak gll lerle tevzlat tehir ediliyor. ve * atlatılıyorduk. Şimdi ise, esbabı mucibe dermeyan *iulyej lizum görmeden paranın tevrli ilüm olmuyan bir tarihe talik edil- Üğini — gazetelerle — bildirmekle — İktifa —""L Bir de Yunanistamı gözümüzün önüne :'Sıııiı.: Beş sene evvel takdiri kaymet Miş, herkese —makten yüzde yirmi kk Talş, kalan yüzde' seksen için Borsa- WI::.Ğ. baş ektiğine paraya tahvil N ilen bonolar verilmiştir. * büyük fark değil mi? Maliye vekili Jelendiye soruyorum : Emanet olarak 8 bulüsan bu paramızı — niy, Blnsime? Ve deha me kadei *mekte devam edeceksiniz ?.. *A CEVAPLARIMIZ b Süleyman Şeref ve İbrahim Hakki .;"'Wy- intihabile meb'us intihabı İ A münazebet yoktur. Belediye _11:.—' kaybeden fırka orada meb'uz da kaybetmiş addolunamaz. < Otda muallim Cevdet Beye : —k,ı:.llmniu' yerine Şetirmeyi biz de de, Ç İSkat bu gibi işler dedikodu- n İçin bir başka hey'etin ve q____—ıı.ııu.ı., birliğinin ön ayak Yeşebili Vtrcih ederiz. Siz o yolda bir Yapımız. Tek>i ex"'ğ numarası: 9 Veremle Mücadele Nasıl Anlıyoruz, Siz Bu Meseleyi Nasıl Telâkki Ediyorsunuz? V Son günlerde Verem cemi- yetinin, Cümhuriyet bayramın- da iane toplaması münasebe- tile, cemiyetten hesap sormuş ve bugüne kadarki faaliyetini kâfi görmemiştik. Cemiyet, iddiamızın haksız olduğunu ispat için bize, yap- tığı faaliyeti bildiriyor. Evvelâ şunu izah edelim ki halkın umumi menfaatlerini ko- rumak için teşekkül eden bir Cemiyet, onu teşkil eden şa- hısların değil, halkındır. Eğer halkın ihtiyaçlarına cevap ver- miyorsa, halktan aldığı para- yı müsmir bir şekilde sarfet- miyorsa, halkın ondan hesap sormak elbette ki hakkıdır. Son Posta sahipleri bir vatan- das ; ifatile, hem deç halka tercüman olan bir gazete sıfa- tile bu hesabı sormayı bir va- zife bilmişlerdir. — “Bu efendiler bize beş kuruş - verdiler mi ki hesap soruyorlar?,, sualini soran zih- niyet, cemiyetin başında asri bir zihniyetin bâkim olmadı- ğını bir daha göstermiştir. Kaldı ki Verem cemiyetine beş veya daha fazla kuruş vermemiz için size haber ver- miye bilmeyiz lüzum var mı- dır? Biz cemiyetin faaliyetini tenkit etmişsek, bir hayır mü- essesesini yıkmak için değil, ©o hayır müessesesini cemiyete faydalı kılmak içindir. Şehrin bir tarafında halk açlıktan, veremden kırılırken, Verem cemiyetinin tenvir sa- hasımı — geçmiyen faaliyetini ( alkışlamak hüsnü niyete de- PEYAMİ SAFA SON POSTA'nın Edebi Romanı Fahri, :'h;_'" mırıldanmıştı : < hağa oldu. Bi 'af etmemeli mi idim? < Silmem ? Galiba, F.hg"üYnmudin ki. , F" tekrar etti' İli €ha oldu. Sbey arkadaş ta konuşmadan N'ğ“'“dm". Sı'..;,,_:n_ıg birdenbire boşaldı. beyaa'ği vakit iplik kadar N*îı. Ve sik sık asabi titre- Öesle 4x Köpardığı hirçin bir Pa &"îye başladı: » Bu elimde ki ut ta FATİH -HARBİYE | sinirime — dokunuyor, — kıra- cağım geliyor. Şunu Şamlıya bırakalım. Bunu benim elime nereden musallat ettiler? Ev- deki hey hey yetişmiyormuş gibi üstelik bir de Darülelhan! Şu alaturka musikiyi kaldıra- caklar mı ne yapacaklar? yapsala da ben de kurtulsam. Hep ailenin tesiri. Babam şark terbiyesi almış. Ney çalar, acemce köhne kitaplar okur, akrabam öyle.. Fakat artık sinirime dokanıyar, bir kere şu musibetin biçimine bak. Hele SON POSTA Etmeyi Biz ; nücadele cemiyetinin azaları bir içtima esnasında ğgil, en kötü bir sui niyete ve | kamyonlar içinde mahali. ma- dalkavukluğa alâmettir. Verem cemiyetinin faaliye- tini niçin kâfi görmüyoruz? cemiyeti — teşekkü- kadar şu faa- Verem lünden bugüne liyeti göstermiş: 1 — Neşriyat. “Verem mec- muası. Lâvhalar. ,, (3000) tane basıyor, (500) tane — Maarif vekâleti, (500) Müdafaayi Milli- ye vekâleti alıyor, mütebakisi verem hakkında tenvire ihti- yacı olmıyan kendi azasına da- gatılıyor. 2 — Konferanslar. O konferanslar ki Türk oca- ğında bu konferanslara ihtiyacı olmıyan münevverlere veriliyor. 3 — Filimler, Öyle bir filim ki şimdiye kadar ancak bir yerde göste- rilmiş ve halkın, asıl muhtaç sınıfının haberi bile olmamıştır: 4 — Dispanser. B Eyipte Şehremaneti dispan-" serinin yanında açılmış, parası olmıyanlara röntken muaye- mnesini meccani yapıyor. İşte cemiyetin faaliyeti bun- dan ibarettir. Efendiler, Açlığın, sefaletin, gıdasız- lığın akın akin ölüme sürük- lediği insanları ne mecmua ile, ne konferansla, ne de filimle kurtaramazsınız. Verem!e mücadelede tenvir, o da tam manasile yapılmak şartile bir cüzdür, esas değik dir. Medeni memleketlerde bu tenvir vesaitinin bin bir şek- line müracaat ederler. Resim- lerle yapılmış seyyar sergileri, bu torbası?... Yirmi gündür elime almıyorum, bugün mec- bur oldum. Bırakacağım musi- beti... Darülelhandan da çıkaca- ğım, yahut alafıranga kısmı- na gireceğim. Zaten — bizim kısmı lağvedeceklermiş. -Allah razı olsun. Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum mahalle, oturduğum ev, — konuştuğum adamların çoğu sinirime doku- nuyor. O Fatih meydanının önünden — geçerken mey- dan kahvelerinde — bir - sü- rü işsiz güçsüz , softa Biraz makulesi adamlar oturuyorlar. temizce) giyindin mi insanın hırkasından fena fena bakıyorlar, kimbilir. ne'er söylemiyorlar, insan yolca Ole rahat yürüye- miyor, Sonra o dükkünların hali nedir? Adım başında halle — gezdirirler, — resimleri halka gösterir, izah ederler. Evlere girerler, anneleri ikar ederler. Fakat yalnız bu ten- virle verem mücadelesi yapı- lamaz. Bunun yanında muaz- zam teşkilât vardır. Tenvir yanlıştır, demek iste- miyoruz, fakat bizim ihtiyacı- mıza göre yalnız tenvir bir lükstür. Verem mecmuasını, vereme tutulmıya müsait olan halk okumaz.| Türk ocağında kon- ferans dinliyen — zengin ve mutavassıt halktır. Halk, rütubetli odalar için- de, bir katre süte hasret çe- ken hasta, dispanserde mua- yene olup, röntken camından Basil Dokohun hücumunu öğ- renmekle hiç birşey kazan- maz. Asıl veremin tahribat yaptı- ğı sınıfa, verem cemiyeti cevap vermemiştir. Ve buraya mec- mua ile, konferansla nüfuz edilemez. Verem cemiyeti tenvir va- sıtalarına — devamla — beraber bu sınıfın arasına inmezse, ve- rem mikrobunu bu türediği menbada — öldüremezse, — biz veremle mücadele başlamıştır, diyemeyiz... Açlığın, sefaletin koynuna sokularak, cemiyetin ekseri- yetini teşkil eden sınıfı ke- miren Basil Dökohlara, sizin mecmualarınız, konferanslarınız vız gelir. Biz asri müessese, asri sây istiyoruz. ahçı ve kahve. Erkeklerin işi gücü 'kahvede, caminin önünde oturup sokağı seyretmek. Dün Tünelden Galatasaraya kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. İnsan bir bahçe- de geziyormuş gibi oluyor. Her camekân çiçek gibi. En âdi keşyayı öyle bir biçime — getiriyorlar ki mü- cevher gibi görnnüyor. Sonra halki da bambaşka. Dönüp bakmazlar. Yürümesini, giyin- mesini bilirler. Her şeyi bilirler canım... O Macidin ellerine baktım, kadın eli gibi, terte- miz, incecik, tırnakları Üstön- de bile ralışmış. Sinasının el- leri gözümün —önune geldi. Tırnağının biri kırık, öbürü batık... Ne imiş? Kemençe Kadın Ve Kalp İşleri Aile Hayatına Siyaset Gin'yof Karı Ve Koca Ayrı Fırkadan Olabilir Mi? uvare Elbisesi KB Aile Ve Siyaset.. Bandırmadan M. Emim im- zalı bir karüm yazıyor: “Üç dört sene evvel iyi bir ailenin kızile çılgınca birbiri- mizi seviyorduk. Birbirimizden uzak bulunmak istemiyorduk. Pederinin memuriyeti - dolayı- sile ayrılmak mecburiyetinde kaldık. Çok geçmeden ben de şirkete girdim ve bu ayrılıkla beraber - birbirimizin — izlerini kaybettik. Üç ay oluyor ki bir mektun aldım, İzmir tarafında olduğu- nu yazıyor. Hiç olmazsa yek- diğerimize gönderilen mektup- larla eski hatıralara avdet et- miş oluyorduk. İki senelik aşk ile çarpan kalplerimizin raşelerini ıstırap- larını dinledik. Ben Serbes fırkadan olduğumdan bana S. fırkadan — çekilmemi yazıyor. İkimiz de fırkacılıkta birbiri- mize zıt gidiyoruz. Ben fırka- cılıkla aşk ve evlenmek me- selesi kıyas edilemez diye yaz- dim, Aramızda bir uçurum açılmakta olduğunu anlıyorum, teyzeciğim. ,, Cevabım: Kadının siyasi hayata gir- mesi, aşk — münasebetlerine bile tesire başlamış demek ! Amma oğlum, bunda en- dişe edecek birşey yok. Ka- dınla erkeğin ayni fikre sa- hip olması, ayni fırkaya men- sup olması şart değil al... Medeni memleketlerde de bu böyledir. Kadın bir fırkaya mensup olur, erkek bir di- ğgerine. Erkek bir gazeteyi sever, kadın ötekini, Bundan ne çıkar.. Sevişen, sevişecek — olan kafanızdaki fikirler değil, sizsiniz. Bir tarafta siyasi kavga yapar, öte tarafta bir anlaşma ile kavgayı halledersiniz. Bundan güzel siyasi kavga olur mu? Hanımteyze Şarkta Kış Başladı Sarıkamış — Kış, bu sene erken gelmiş ve kar yağmıya başlamıştır. Köylerde öküz vebası olduğundan odun kö- mür tedarik edemiyen halk endişe içindedir. çalarmış. Böyle insanım elini parçalıyan sazı - parçalamalı, Hiç telin kenarına tırnak sür- tülen saz görülmüş müdür? Her işimiz acaip, nefret edi- yorum. Daha geçen gün... Neriman üstüste ve hiç durmadan söylüyordu. Bir haf- ta, on ğün, böyle yorulmadan söyliyecekmiş gibidi. Fahriye ihtar etti: — Şamlıyı geçtik! Geriye döndüler ve bir mu- siki dükkânına udu bıraktılar. Dışarı çıkınca, Neriman, sö- zü hiç kesilmemiş gibi, derhal cereyanını bulan bir heyecanla aevam ediyordu. Fahriye, biraz evvel ki ha- disenin bu sinirliliği — uyan- dırdığını — anlıyordu. Mevzua İşte size kış için zarif bir suvare elbisesi. Mudanya'da Spor Ve Müsamere Mudanya — Buradaki alay stajyer zabit — namzetlerile Bursa — kıtaatı stajyer zabit namzetleri — tarafından cuma akşamı parlak bir müsamere verilmiş, ondan evvel de iki taraf, Mudanya sahasında bir futbol maçı yapmışlardır. Maç, iki ikiye beraberlikle netice- lenmiştir. ——— — TAKVİM —— Gün 8128 -Teşrinievel-930Hmr 176 Arabi Rumi 15-Teşrinievrel-1346 Valat-Ezani-Vasati Z— |MAZ 132 (18.45 1133 | 446 $- Cem.elahar-1349 Vakit-Ezani- Vasatı Güneş 13 6. 3 Öğle | 646 | 11.58 İkindi | 9.39 | 1451 Akşami Yatsı Tansak doğrudan doğruya girdi: — Senin deminki meseleye canın — sikildi. Anlıyorum ki Şinasiden de pek — vazgeçe- miyorsun. — Yoksa bu kadar sinirlenmezdin. Fahriyenin bu fikri, Neri- mana tesir etti; onun bu söz- leri, Nerimanın bütün öfkeleri ve isyanları arkasında gizle- nen büyük bir alâkayı kendi gözünde de ansızın meydana çıkardı. İnkâr edemedi, biraz şaşı- rarak itiraf etti: — Tabii... dedi, yedi sene- dir, adeta gece gündüz. beras beriz, bizim evin erkeği gibi birşey. | Arkası var|

Bu sayıdan diğer sayfalar: