2 Temmuz 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

2 Temmuz 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA BİZİ iİDARE EDENLER... Abdülhamit Neler Düşünüyordu ? Recep Paşa Bir İsyan Yapar Mı ? Bir Alemdar Mustafa Paşa Rolü Oynar Mı h? Paşa Nefyedilmişti Mukarriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur aÜi Hacı Ali Paşa, büyük mik- yasta saray entrikalarına karış- mamakla beraber, Abdülhamide bazı dedikoduları yetiştirmekte gecikmezdi. Onun en çok çekin- diği adam, ikinci mabeynci Nuri Paşa idi. Nuri Paşanın, bir se- beple kendi ayağını kaydırarak başmabeyinciliği elinden alaca- ğını zanneder ve onu hiç sev- mezdi, Hatta bir aralık göz- den düşmesinin sebebini de Nuri Paşa ile Başkâtip Tahsin Paşa- | dan bildi. | Hacı Ali Paşanın odası, sara- yın haylice işlek yerlerinden biri idi. Birçok jurnalcı ve padişaha duacılarla beraber genç ve mü- nevver zevattan bazıları da onuu odasının müdavimlerindendi. Bun- lar, Paşanın yüzüne gülerler, bol bol padişaha dua ederler, beş on mecidiye alıp giderlerdi. Paşanın vazifelerinden biri de sadakai şahane tevzi etmekti. Abdülhamit, fukara ve muhta- | cine tevzi edilmek üzere her ay | ciybi humayundan bir mıktar pa- ra ayırır ve bunu Hacı Ali Pa- şaya verirdi. Paşa, bu parayı odasındaki konsolun üst gözüne istif eder; hakikaten muhtaç ve fakir olanlardan ziyade, odası- na devam eden zevata atiye olmak üzere tevzi eylerdi. Fakat verdiği para, hiçbir zaman beş yüz kuruşu geçmezdi. Hacı Ali Pş. Abdülhamitten iki yüz elli altın yani bugünkü para ile bin sekiz yüz liraya yakın bir maaş ve bir o kadar da tahsisat alırdı. Fakat Paşa, bununla iktifa etmezdi. Ecnebi- lerin büyücek işlerine tavassut etmiş ve bu yüzden mühim bir servet elde etmişti. Gariptir ki, Abdülhamidin bu kadar büyük lütfunu gören ve te- veccühünü kazanan bu adamın Abdülhamit idaresine karşı em- niyet ve itimadı yoktu. Abdülâ- ziz ve Sultan Murat nasıl halle- dildi ise, bir gün gelip Abdülha- midin d& öylöte halledileceğine dair Hacı Ali Paşada bir kanaat yardı. Bunun içindir ki, daima saraya gidip gelen sefirlerin ve sefaret erkânının yüzüne güler, onlarla dostluk temin ederdi. Ve şayanı hayrettir ki İngiltere sefareti baş tercümanı ( Air Adam Blok ) ta bu cahil — ve kabasaba adamı pek çok severdi. Hacı Ali Paşa- min İngilizlere bu derece tema- yül ve temellüku, — boş değildi. ©O İngiltere sefarethanesinde ken- disine emin bir ilticagâh hazırlı- yor; şayet — günün — birinde Akdülhamide bir hal — olursa, nüfuz ve kudretine Bd ı Çiltica ederek bu suretle başını kurtarmayı düşünüyordu. Nitekim Abdülhamit bunu hissetmekte ge- cikmedi. Hacı Ali paşa, birdem bire gözden düştü. Vakıâ azledil- medi, bir yere sürülmedi. Fakat artık Abdülhamidin teveccühünü, ebediyen kaybetti. x Abdülhamidin muhiti, bir levis ve Şşenaat yuvasına dönmeden evvel, Yıldız. sarayında temayüz eden bazı mühim simalar vardı. Bunlardan biri de başkâtip Sü- royya Paşa idi. Sait Paşa, daha mühim işler görmek için başkâtiplikten ayrıl- —— RADYO — | 2 Temmuz Cumartesi İstanbul — (1200 metre) 18 gramofon, 19,5 ala az, HHafız Ahmet Bey hey itıdun 20,5 gramofon Ajans at ayarı, Bey 1 alaturka saz, heyeti tarajıtıdan. Bükreş — ( 894 metra ) 20 Hafif musiki, 20,20 stüdyoda komedi, 21 Romen müsiki 20 Konle- 1,10 komedi, Belgrat 429 mötre ö Prağdan nakil, berleri, gramofon pl! çininin Die Şvalbe işminde! ( 498 metre Ga sslorundan y konlerans. Viyaha — ( SI7 metrs ) 20,8 osjanacok tarafından — şarkılar, salon orkealrası. Peşte (B30 metra ) 20,80 noro şarkıları, 21415 piyano konseri erans, 30 akşam haberleri Çigan orkestrası, ve Varşova mofon, 9S0,15 muhtelif, V ptesi, S1 hafif kons radyo musar Şopen- den parçalar. Berlin — ( 16 ran&, 21 Kolonyadan nunaklen 3 Temmuz Pazar İstanbul ırmlı-ıı i metre ) 20 Konle- şen gece, ( A200 meyre ) 18 gra naklen Das Decimaderi Re'grad — (120 motr 20,380 komedi, 91 Fransız ahabe, 22,15 Fransız mnsi ve yarkı, N,A45 m kisi, devam 29,5 akşam konseri Roma — (441 metro oöpereti Prağ 21,45 Dougil yana musiki memleket isminde — bi ç 5 kenseri. Peşte baberleri, © orkestrası Varşova —— (İ4İt motra) konser, 31 halk konseri, kestrası. Berlin — (1695 metra ) Bu halta- nn programl gelmemiştir. akşam 530 metre ) 20,30 spor ,30 şen gece, | şu tarafa (AM metro ) 20 gra- | dıktan sonra bu mevkie Ali Fuat Bey isminde pek muhterem ve | pek mükemmel bir zat gelmişti. Fakat Ali Fuat Beyin memuriyeti | pek uzun sürmedi. Başkitabet, Riza Paşaya verildi. Riza Paşa da, kendi halinde, mütevazı, et- liye sütlüye karışmaz bir zattı. Bu da, kısa bir. müddet bu vazifede kaldiktan sonra Defteri- hakani nezaretine nakledildi. Ye- rine, Şurayı Devlet Başmuavin- lerinden Süreyya Bey getirildi. Süreyya Bey, Abdülhamidin sevgili -Başmabeyincisi Osman Beyin damadı idi. Osman Bey, damadını Abdülhamida bizzat tavsiye etti. Abdülhamit, Sii- reyya Beyi görmek istedi. Gör- dü ve pek beğendi. Derhal baş- kitabet mevkiüne geçirdi ve rüt- beli vezare verdi. Bu svretle ikbale nail olan Süreyya Paşa, mevkiini doldura- cak bir şekil ve vaziyette idi. Orta boylu, az şişmanca, beyaz ve yüzlü, — ağırbaşlı bir Yürüyüşü, — oturuşu, söz söyleyişi azametli idi, Görüş- tüklerinin hürmet hislerini celbe- derdi. Gençliğinde epeyce ho- vardalık âlemlerinde bulunmuş, | fakat sonra birdenbire durmuş ve oturmuştu. “Gayet temiz ge- zer, tuvaletine son derece itina ederdi. Az zaman zarfında sa- rayda mühim bir mevki tuttu. sevimli zatiı. Süreyya Paşa, resml vazife- | sinden başka hiçbir şeye karış- maz, bilhassa dedikoducu adam- ları, odasına ayak bastırmazdı, Esasen halindeki gurur ve aza- | met, buna mânidi. Saray erkânı dursun, — Abdülhamit bile — kendisinden — çekiniyordu. Hünkâr, — diğer — başkâtiplerini günde birkaç defa — huzuruna çağırttığı balde ( Artkası var) Bir Facia Bir Sırp janâarması Yan- lışlıkla İki Genci Vurdu Belgrat 30 (A.A.) — Zabita | tarafından aramılan bir sabıkalıyı | takip esnasında bir jandarma ko- ruda gezen genç bir erkekle bir | kazı mezkür sabıkalı zannederek ! öldürmüştür. Bunlar Jandarmanın | | *Dur,, emrine itaat etmemişlerdir Esnaf Cemiyeti Aidatı Esnaf cemiyetleri azalarından asgari 25 kuruş aidat alınmakta- dır. Bazı cemiyetler senelik aidatı | peşin almak istediklerinden azâ- lar — vilüyete müracaatle yette bulunmuşlardır. şika- Yeni Neşrf'yul İçtihat — Bu ilmi, edebt va ikti- sadi mtcmtama 348 inti sayısı çıkmışlır. Tuıımuı 2 Seneler Geçtıkten Soura Valântinonun cesedini Kadınların — tanıdığı —sinema yıldızi Rudolf Valântino birkaç sene evvel Nevyorkta iken bir- denbire ölüvermişti. Cenazesini trenle Holivuda naklettiler ve orada gömdüler. Fakat bu defin hâdişesinde dikkate şayan bir şey vardı. Ho- livut mezarlığında boş yer yoktu. Rudolf Valântino, öleceğini tah- min etmediği için bu kabris- | tanda hususi bir yer satın ala- mamıştı. Cenaze az daha âçık- ta kalıyordu. Bunun üzerine “Dört süvari , filminin müel- KA olan June Mathis bir tel- grafla cenazenin kendisi için ha- zırlanan kabre gömülmesini bil- | dirdi. Rodolfün cenazesi muvak- katen bu mezara gömüldü. Fakat aksi tesadüf, iki sene sonra da bu kadın yermez mi? Rudolhın cenazesini çıkııdılnr Türk Kadını “ ( Baş tarafı | inci sayfada ) Bu hususta münoevver erkek- lerimizin de fikirlerine müracaat etmiş, dün Etem Akif Beyin mütaleasını neşretmiştik. Bugün de maruf romancımız, Maarif Ve- | kâleti Müfettişi Umumisi Reşat Nuri Beyin mütalcasım dercedi- yoruz. Reşat Nuri Bey: — * Biz şimdiye kadar kadı- nın müstehlik - olduğundan şikâ- yet etmedik ki, mühlik olduğu mevrubahs olsun!,, Dedikten son- Valântinonun Mezarı Mütemadiyen Değişiyor taşıyan mermer tabut kadının cesedini oraya gömdüler, Rudolfun cesedini de kadının kocasının mezarına defnettiler. İşin ikinci garip tarafı Rudolf namına hususi bir mezar yaptır mak için para bulunamamasıdır. Rudolf öldüğü zaman, ev, yat, otomobil vesaire şeklinde bir milyon dolâr miras bırakmıştı. Fakat o kadar çok alacaklısı çıle- tı ki, bu servet bu barçları öde- miye kâfi gelmedi, üstüne Ru- dolf borçlu kaldı. Bu sebeple mezar yaptırmak için para kal- madı. İşte Amerikanın her tarafın- dan ziyaret etmek üzere kadın- ların koştuğu bu mezar, bir türlü yeri belli olmıyan, bergün yer değiştiren garip bir mezardır. Buna rağmen hergün yüzlerce güzel kadın bu seyyar mezarı ziyaret eder ve önünde diz. çö- küp ağlar. — ühlik ,, Mıd Reşat Nuri Bey, Bılakıs * Müstahsildir, Diyor “Bugünkü Türk Kadınlıgında Ben Hiç- bir Gayritabii Vazıyet Gormuyorum.,, lü ve devam etti: —“Bugünkü Türk kadınlığında ben bir anormallik görmüyorum. Türk kadımı, bugün istihsal ve iş sahasına atılmıştır. Evdeki kadın da müstahsildir, Mekteplerdeki talebelere gelince, onlarda pekâlâ yetişiyorlar. Bu itibarla: İş sahasındaki kadın, Mektepteki nesil, Evdeki kadın Hiçbir suretle dir ve olmamıştır.,, mühlik değil- -Dünyanın En Zengin Or- manların ( Baş tarafı | inci sayfada ) leridir. Eskiden Yunanistana, bil- | hassa Mısır ve Suriyeye — birçok kereste ihraç ediliyordu. Fakat bulran dolayısile bugünkü ihra- catımız bir miktar — azalmıştır. Mütehassısların söylediğine göre dünyanın ea kıymetli ağacı Me- şedir ve dünya ormanlarında da pek azdır. Meşe kerestesi daya- nıklılığı noktasından çok mühim- | dir. Bu itibarla bugün Türkiye ormanları mühim bir — servet hazinesidir. Mobilye için tercih edilen dişbudak ve kestane ağaçları da bizim ormanlarda pek çoktur. Katran ağacı düayanım hiçbir Nerdedir n ormanında yoktur. Yalnız Şimalt Afrikada pek az yetişmektedir. Halbuki bizim ormanlarda bu ağaç ta mebzuldür. Bugün Türkiyede ( 159600 ) hektar genişliğinde katran ağacı ormanı vardır. İzmirden Maraşa kadar olan ormanlarımızın ekse- risi katrandır. Rutubete çok mü- tehammil olduğu için inşaata çok elverişlidir. Suriye, Filislin ve Lübnanla Mısır arasında inşaat için yalnız katran kullânmaktadır. Tababetta kullanılan en iyi cins sarı katran da bu ağaçlardan çıkarılır ve bütün dünyaya ihraç edilir. Fa- kat son senelerde katran ihracı da azalmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: