18 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

18 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA © . ğ BiZi IDARE EDENLER... Meşhur Muhabbet Tellalı Mişel Bir- denbıre Nasıl Paşa Oluvermişti? O Zamanki Sefahethanelerın Hepsi Haraca Kesilmişti Muharriri l Her Hakkı Mahfuzdur —3l— Mişel, yavaş yavaş Romanya- dan, Lehistandan, Viyona köyle- | rinden geaç ve dilber günahkâr- lar getiriyor, bunları birer birer sarayın erkânına gizlice takdim ediyordu. Romanya, Rusya, Lehistanda da ajanlar tesis etmişti. Bir ta- raftan « o devrin- bazı büyük zabıta erkânından himaye gören ve diğer taraftan kapitülâsyon- lardan istifade eden bu mekruh şirket erkânı, İşi gittikçe büyü- terek Beyoğlunda ( Fiyardi ) so- | kağında ( Mezon Franse), ada sokağında ( Mezon Angle ) Kon- lıorjyınm karşısındaki sokakta (Mezon Ameriken ), — Galatada Leblebici sokağında ( Otel Mari- no) gibi sefahethaneler tesis etmişlerdi. Maamafih, Mişel ve şürekâsı- nın rakipleri gittikçe çoğalmıştı. Artık eskisi gibi pek büyük bir kâr temin etmiyerdu. Fehim Pa- şanın meydana çıkması ve Ya- hudi Süreyyayı da yanına müşavir alması üzerine Mişelin işi başka bir şekil almıştı. Kurnaz Mişel, derhal Fehim Pş. şebekesine il- tihak ederek kârından büyük bir hisse veriyor, buna mukabil bü- yük rakiplerini birer birer ezdi- riyordu. Ayni zamanda Mişel daha kârlı bir iş te bulmuştu. O da, hafiyelik... Arada sırada Avrupaya gidiyor, oradan meb- zul havadisler getiriyor, bum- .ları <jurnallarla Fehim Paşaya bildiriyordu. Mevzuları İstanbul- da tertip olunan bu Avrupa ha- vadisleri, sarayın hoşuna gittiği için Mişel artık ihsan ve nişam larla taltif olunmıya başlamıştı. Günün birinda gazetelerde — şu havadis görüldü: (Lebistan — asılzadegânımdan olup vaktile memaliki mahrusai şahaneye iltica eden ve birçok hususatta hidematiı. momduhası görülen — hayırbahanı — saltanatı seniyeden M. Dofyan Cenaplarına — rütbei ihsan buyrulmuştur. ) Vaktlile umumhane kapıcısı olan Mişel, işte bu suretle © günden itibaren, Mişel Paşa um- vanını kıunımş ve Fehim Paşa avenesinin kuvvetli bir unsuru olmak Üzere Beyoğlunda mubh- telif — işler — üzerinde mıiya — başlamıştır. Artık bütün umumhane ve kumarhanelerden muntazaman — tahsilât — yapılıyor ve derecelerine göre — şebeke erkânına taksim ediliyordu. * Fehim Paşa, bu suretle Be- yoğluna hükümran olmıya başlr yacağı zaman kuvvetli bir rakip karşısında kalmıştı. O da, tüfek- çi Gani Beydi, Bir taraftan Ab- dülhamide, diğer taraftan da - mirimirani Mişel | çalış- | | I Yarın akşam ELHAMRCA sinemasında Knmnlvn vak'ası dolayısile - Ze- | kiye Sultana istinat eden Gani Bey, müthiş bir kumarbaz ve müfrit bir kadın müptelâsı idi. Bu adam, yalnız kumar — oyna- makla kalmıyor, ayni zamanda | kumar oynanan yerlerden de ha« raç alıyordu. Kafe kommmers, Kristal, Konkordiyann — kumar salonu) gibi yerlere devam edi- yor, buralardan bol paralar alıyor, eğer vermezlerse bu kumar salonla- | rını altüst ediyordu. Ayni zamanda umumhanelerde de ayni şekilde yaşıyordu. İstediği zaman istediği bir eve gidiyor, kapıyı kapattı- mnyor, yanında bulanan birçok kafadarile bol bol eğlendikten sonra on para vermeden çıkıp gidiyordu... yet şikâyeti takip ediyor, fakat tahkikat icrasına cesaret edemi- yordu... Gani Bey, birçok yerler- yordu. O zamanlar henüz sivril- miye başlayay Fehim, bu engel- den kurtulmak — için münasip bir çare arıyor; jurnallarla, tehditler- le def'i imkânı olmıyan bu be- | lâyı sessizce ortadan kaldırmağa çalışıyordu. Bu esnada, Beyoğlu kumar salonlarında —üçüncü bir türedi daha vardı. Buna da (Hafız Ömer Paşa) denilirdi. Bu adam küçük- lüğündenberi kirli bir maziye ma- likli. Daima mülevves yollarda gezer ve hayatımı böylece temin ederdi. Mesleği itibarile birçok (zadegân) a ve bahusus Sadrazam Halil Rifat Paşanın oğlu Cavit Beye çatkın olduğu için ne yapıp yaparak bir ( Mirimiran ) rütbesi almış ve bu süretle (Paşa ) lık unvanımı kazandıktan sonra artık ŞİKAGO'da | PANİK | ANDRE BURGERS ve MADELEİN RENAUD tarafından bir sureti fevkalâdede temsil edilen Fransızca sözlü YEMİN (Askerin yemini ) güzel (ilim bu hafla OPERA SİNEMASINDA büyük muyalfakiyet ve takdrler kazanıyur. İlâveten; (KADININ FENDİ ERKEĞİ YENDİ) Fransızca sözlü komedi Nefis Şarkılarla, Bunun üzerine şikâ- | hiçbir resmi makam bu hususta | de Fehimin kudret ve nüfuzunu | kıracak sürette de hareket edi- | zevkli sahnelerle o da Beyoğlu âlemlerini haraca kesmiye başlamıştı. Birçok kı- mar salonlarında hissesi vardı. Bunlardan bol bol paralar ale yor, bütün bu aldığı paralarla hem kendi zevkini, hem de diğer birtakım genç ve nüfuzlu kimse- lerin sefahetini temin ediyordu. Himayesi altında bulunan dilbar- lerin içinde ( Eleni ) isminde genç ve güzel bir rum kadını vardı. Gani Bey, bu kadına musallat olmuştu. Vakitli vakitsiz bu ka- dının evine gidiyor, bazan gün- lerce kalıyor, bazan da elindeki paraları alıyordu. Eleni, mütema- diyen hâmisine şikayet ediyor; fakat hâmisi de aciz içinde kıv- ranarak Gani Beye bir türlü diş geçiremiyordu. Nihayet — günün birinde müthiş bir facia oldu. Eleni, ikamet ettiği ( Rumeli hanı ) nın beşinci — katındaki — apartımanın penceresinden — sokağa — düştü. Düşerken de tesadüfen — oradan geçen bir komiserle bir polise | çarptı, onları da başından yara- | ladi Bu dilber rum kadınının bu süretle kaldırımlar üzerine düşerek feci bir şekilde can vermesi, muhtelif tefsirlere sebep oldu. Fakat bu dedikodular, ni- | hayet bir noktada toplandı. Gü- ya, Elenide gayet kıymettar bir yüzük varmış.Goni Bey, bu yüzüğü Eleniden istemiş, o da vermemiş. Gani Bey kızmış, zavallı ka- dıncağızı tutunca pencereden at- mış. Sonra da doğruca saraya kaçmış... Eleninin vefatı ne &- retle olursa olsun, Gani Beyin | bu ölümde mühim bir âmil ok duğu aşikârdı. Buna binaea Hafız Paşa bundan pek çok müteessir oldu. Bu adam sağ oldukça, ken- disine rahat ve buzur vermiyece- ı ğgini artık kat'iyen anlıyordu. (Arkanı var | ATLANTID DİYARINDA garip sergüzeştler geçiyor. Devamlı bir. neşe- nefis bir musiki ile böyük Rumen artisti ELVİRE POPESCO'nun sevimliliği, çenliği ve tazeliği ARTİSTİK Sinemasının Bu haftairae ettiği VARŞOVALI YEĞENİM eğlenceli filime parlak muvaffa. kıyetler ve nihayetsiz — alkışlar kazandırıyor. dolu ÇILGINLAR OTELİ Filmini göreceksiniz. Mümessili : WİLLY FRİTSCH Büyük UFA opereti Eylül 18 ' Çok Eski Devirlerde İstanbul | İstanbulun İlk Kadısı Ve İlk Belediye Reisi Vaktile, Hamallar Da Dahil Olduğu Halde Her Şeye Narh Konurdu Eski hııııııı:oıılıı—ıy Eski İstanbulu yazarken insan müthiş bir vesika ve mehaz kıt- lığı içinde bunalıyor. Eski İstan- bulun — içtimai, —iktısadi, bedil herhangi bir çebresini vuzuhla de- gil, şöyle bir karikatür halinde bile çizmek mümkün olamıyor. Mevcut Osmanlı tarihi denilen kitaplardan birçoğu — sarayların ve Padişahların vak'anüvis isimli resmi meddahlarının yazdıkları, şehnamelerden başka bir — şey değil. Türkün hükatle başbaşa yürü- yen muazzam taribi, — bilhassa Osmanlılar zamanında çok ihmal edilmiştir. Elmizdeki kitaplardan bazıları da garbın garezkâr kanal- larımdan geçen yanlış ve zararlı tercumelerdir. Arıyan bulur der- ler. Arzumu eldeki kitaplarla tat- min edemeyince eski evrak mahzen- lerimize müracaate karar verdim ve eski meşihattaki tarihl vesa- iki tetkika başladım. Buraya gir- diğim zaman kendimde müthiş bir yoksulluktan ve bunaltıdan son- ra muazzam servetlere gömülen bir insan sevinci hissediyorum. Burada büyük iki odanın çok muntazam ve süslü (25) dolabında eski İstanbulu bir projektör kud- retile gösterebilecek yüz binlerçe el sürülmemiş vesika — vardır. Bilhassa Kanuniden sonraki İ- tanbulu bu mahzende pekâlâ bulabiliriz. Burası İstanbul kadı- larının — sicillerile, — defterlerile dolu. — İstanbulun zaptındanberi İstanbul kadıları ayni zamanda Belediye Reisliği ettikleri için şehrin iktısadi, içtimal, mimari, bedü bütün kısımlarile kadılar alâkadar olmuşlardır. Fatihin ilk İstanbul kadısı olan meşhbur Nas- reddin Hucanın torunu Hızır Bey ayni zamanda İstanbulun ilk Bele- diye Relsi idi. Fetihtenberi İstan- bulda narh konmamış biçbir mad- de ve narhla tesbit edilmemiş hiçbir iş yoktu. Her şeyin ve her işin narhı vardı ve bunlarla biz- zat sadrazamlar ve kadılar meş- gul olurlardı. Her çarşamba gün- leri Unkapanında Fatihin yaptır- dığı husust binada bir narh di- vanı toplanırdı. Burada bizzat padişahlar da bulunurdu. Ka- dıların belediye reisliği (H 1273) tarihine kadar devam etmiştir. Narh için birçok kanunnameler yapılmıştır. (1091) tarihinde Dör- düncü Mehmet zamanında yapılan bir narh kanununda Esirpazarında satılan cariyeler için bile narh konduğu görülüyor. Kanunna- medet “Esirciler sattıkları cariyenin yüzüne aklık, kızıllık ve tezyin reler, Üzerinden esvabını soyup almayalar,, denilmektedir. Şimdi Meşihat mahzeninde 1138 sene- sine ait, Üçüncü Ahmedin İstan- bul kadısı kethüda zade Mehmet Sait Efendinin sicilini tetkik — ediyorum. ğ Bu defterde lıîrçolı narhlar- an bahsediliyor. İki asır evvebk ki İstanbulun ticaret hareketlerinl ve iktısadi vaziyetini kavrayabilmeb için o vakitki hamalların mikta- rını bilmek çok faydalı olur. Esasen hamal işi İstanbulun ezell ve müzmin bir derdidir. Üç asır evvel yalnız Bedestende - (300) bamal varmış. İki asır evvel de yalnız İstan- bul tarafında çalişan hamalların adedi (2256) dır. Eskiden İstan- bulda at, sırık ve arka hamalları vardı. Kadı Mehmet Sait Ef., kâtiplerinden İmam zade Mus- tafa Efendiyi İstanbuldaki ha- malların tesbiline memur etmiş bu zat bütün iskeleleri ve çarşıları — dolaşarak — hamalların isimlerini, yaşlarını ayri ayrı cet- veller halinde tespit ettikten sonra taşıyacakları eşya için de yerlerine ve semtlerine göre narhlar kon- muştur. Her iskele ve kaçının bamalları birer bölükbaşının ida- resinde çalışıyorlar va biribirle- rine müteselsilen kefil oluyorlar. Ayrıca bölükbaşları da her hamala kefil oluyor. — ** Yarın: Eski İstanbul hamal- ları hakkında çok şayanı dik- kat tafsilât vereceğiz. x4 Çengelköy, mütekalt M. Fual Beye, Bu gibi tetkik yazılarını rımızda dalma bulacaksınız. — Alâkante za çok teşekkürler ederiz. Evvelece verilemiyen tafstlâtı Ttr sırası geldikçe okuyacaksınız efondim. Yozgat Halk Evinde Yozgat, 16 — (A A.) — Halk Evi köycülük şubesi köyle- re seyahatler tertibi ile irşat var zifesine — başlamıştır. Köylerde Elektrik Akşebir, 16 (Hususi)— Kaza- mıza merbut Bermende köyünde dökmeci Osman Efendi kendi su değirmenine küçük bir elektrik dinamosu koymuş, bu suüretle köyü elektrik ışığile tenvir etmiş- ir. Köy halkı şimdi elektrik kullanmaktadır. Nizam sütunla-

Bu sayıdan diğer sayfalar: