28 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA d Tke ı Hâşâ Ve Hâşâ Allah Göstermesin Bir Saltanat Tebeddülü Yapacakmışsınız Lâzlar Geceleri K?ğlîğ_cğpgâne E Mukarriri « , Her Hakkı Mahfuzdur —H41— Halbuki Reşit Paşa, kendisi bir Faytona biniyor, arkasına da bazı sivil memurlar alarak Fuat Paşa- nın köşkü etrafında dölaşıyor; vazife ve salâhiyetinin hududunu aşıyor, yavaş yavaş ta Fuat Paşa- nn sabrimi taşırıyordu. Gölgesinden korkacak derece- de ötlek olan Reşit Paşanın bu | celâdetini gördükçe Fuat Paşa bayret ediyor, bu adamın kim- den kuüvvet ve cür'et aldığını öğrenmek — istiyordu. Nihayet bir. akşam, Reşit Paşa bir paytonla — geçiyor, — arkasındaki acabada da Üüç sivil memur, bermutat paytonunu takip edi- yordu.. O sırada Fuat Paşa, Kapı- nn önünde bulunuyordu. Reşit Paşayı, resmi ceketinin düğmeleri açık, paytonun köşesine yarı uzanmış, kendisini görmemezlik- ten gelen bir vaziyette görünce, bu disiplinci askerin fena hâlde | dokundu. — Paytonu, durdurdu. — Köşke ça- | ğırdı. Arkasından paşa — ceke- tini çıkarttı.. Evveiâ, güzelce bir dayak attı. Hatta Reşit Paşa bu dayağı yerken ( Babiâlide katlolunan Harbiye Nazırı) Nâzım | Paşa da orada bulunuyor, ibrete şayan olan bu sahneye bakıyor- | du... Dayak faslı hitam bulduktan sonra Fuat Paşa Reşit Paşayı tekrar karşısına dikerek şu suali sordu: — Sana soracağım suale doğ- | ruca cevap verirsen, artık başka | bir şey yapmam, seni serbest | bırakırım. — Fakat yalan - söyler- sen sonunda kendin düşün... Söy- le bakalım, seni, benim takibime kim memur etti?. Reşit Paşa, bu suale, ağlıya ağlıya cevap verdi: — Zatı devletinize karşı pek büyük hürmetim vardır. Fakat Arap İzzet Paşanın ısrarı Üze- rine bu harekete mecbur ol | düm! Pek iyice — bilemiyorum amma, —Ali Şamil Paşa ile Fehim Paşanın da efendimizi ta- kibe memur olduklarını işittim. Esasen bunları Fuat paşa da biliyor, fakat Reşit paşaya iliraf | ettirmek istiyorda. Şimdi asıl öğ- renmek İâzım gelen bir nokta | vardı. Fuat paşa, onu da sordu: — Pekâlâ, ben ne yapıyor- | muşum. Benim, nemi takip edi- | yorsunuz?... Tabil, Arap İzzet, bu hususta talimat vermiştir. Bu sual, Reşit Paşayı şaşırttı. Bir müddet tereddüt gösterdi. Lâkin, Fuat Paşanın şedit nazar- ları karşısında mukavemet ede- medi. Nihayet, onu da söyledi: — Efendimiz, vakıâ bendeniz aslı olmadığını biliyorum amma., Güya, zatı devletiniz. Kadıköy ve Üsküdar cihetinde hafi bir | teşkilât — yapıyormuşsunuz. Men—ı sinirlerine derhal | | tebeddülü — yapacak subiyetinizle şerefyap olan birçek zabitanı Selimiye kışlasına yer- leştiriveriyormuşsunuz.. Bu sı- retle bütün — kıt'aların başına emin olduğunuz zabitanı yerleş- tirdikten sonra bir ihtilâl çıkara- cak.. ve hâşâ, Allah göstermesin, söylemiye -bir türlü dilim varmı- yor, hâşâ ve hâşâ bir saltanat imişsiniz..., Avrupada - tahsilde bulunan mah- dumu âlileri Beyefendiler vasıta- | e— —. Bu akşam MEL Herkesin sabırsızlıkla bekle ADALAR (La Rumba Taşıtıyorlarmış sile Jön Türklerle münasebette bulunuluyormuş... Geceleri, saz âlemi bahanesile birçok zevat toplanarak gizli müzakereler ya- pılıyormuş.. Köşke gelen erzak sandıkla- rının arasında cephane sandıkları | da varmış.. Geceleri sahile Lüz takaları yanaşarak Çerkezler va- sılasile köşke silâh taşımıyormuş.. ( Arkası var ) EK sinemasında diği, aşk, şiir ve zevk filmi ŞARKISI D'Amour ) Seve seve dinlediğimiz (RUMBA) şarkısının menşei ve hikâyesi Mümossllleri ; LUPE VELEZ-LAWRENCE. TİBET Filme ilâve olarak: Yeni ve havadisleri mükemmel Paramount dünya gazatesi Yerlerin evvelden tedariki rica olunur. Beyler : Karın.zı aldatırsanız başınıza neler geleceğini anlamak için YARİN AKŞAM ARTISTik sinemasında ALİCE COCEA ve ANDRE ROANNE'n Ha KOCAM BENİ Ülimini görücüz Yarın akşam Al 142 ta Hacı Kasımın Büyüsü Fransuzca aözlü fili HARRY BAUR vo RENE tarafından ALKAZAR . SİNEMASI Arzuyu umumi üzerine ATEŞ ORDUSU Tekmili Sözlü Sesli Heyecan ve Sergüzeşt Filmi. Tekmili olan 24 kısım birden gösterilecektir. ettikleri Fransızca sözlü ve şarkılı ALDATIRSA temsil GLORYA Sinemasında RAMON NOVARO”nun SUZY VERNON ile beraber temsil ettiği AŞIK RAHİBE (Sevil'li Şarkıcı ) tamamen Fransızca sözlü ve şarkılı ilk filmin iraesi şerefine Glorya Caz'ın iştirakile EİRİNCİ GALA MÜSAMERESİ Mevsimin en şen ve şuh Fransızca opereti: NE SEVİMLİ?.. Henry Garat ve Meg Lemonnier yarından itibaren : ALEMDAR Sinemasında Yarın akşam ASRİ SİNEMA Kış mevsimini Buster Keaton ve sehhar CONCHİTA MON- TENEGRO'nun emsalsiz ve gö- rülmemiş tamamen İspanyolca sözlü ve şarkılı MALEK HARBE GİDİYOR Komedisi le açıyor Metro- Goldwyn - Mayer filmi. Eylöl 28 amuutar şanı;ı .. Uvey P_ederi Kayboldu (Baş tarafı | Inel sayfada ) sevketti. Hastalandı ve hatırımız- da kaldığına göre genç yaşında zatürrecden vefat etti. Bedri Beyle yakından teması olan Galatasaraylı arkadaşları, aralarında derin bir boşluk bıra- karak — çekilen bu iyi kalpli gencin hatırasını, kendisine lâyık ihtifalle taziz ettiler. lik İhillâtiar Abhmet Muhtar Paşanın oğlu Mahmut Muhtar Paşa, (iki defa bahriye nazırı olan zattır) Üvey valdesinin Hikmet Beyle izdivacımı pek te iyi bir gözle görmemişti. Bu yüzden birtakım miras ihtilâf- ları çıktı. O zaman, bu münase- betle gerek Hikmet Bey ve gerek zevcesi Hammefendi Büyük Millet Meclisi Azalarma hitaben açık bir istida bastırdılar, haksızlığa uğradıkları beyanile, bu matbu varakayı, Meclis azalarına dağıt- tılar. O zaman, Hikmet Bey, ticaret yapıyor ve hatırımızda kaldığına göre, bu istidanın bir suretini de bize vermek Üzere matbaamıza geldiği zaman domuz yetiştirmek tasavvurunda bulun- duğundan bahsediyordu. Bedrl Beyin Ülümü Bundan bir müddet — sonra Bedri Beyin Pariste öldüğü haberi alındı. Vaziyet davalı olduğu için, Ahmet Muhtar Paşanın en büyük | mirası Bedri Beye kalmıştı. Bir müddet Hikmet Beyle refikası Bedri Beyin Pariste ka- lan metrukâtını ve evraklarını beklediler. Mesafenin uzaklığı, buna istenildiği gibi imkân ver- meyince Hikmet Beyin bizzat Parise gitmesi tekarrür etti. Bu arada, Mahmut Muhtar Pa- şa, Seyrisefain namına karşılıksız olarak imzalanmış bir mukavele- , den dolayı mahkemece mühim | bir mahküm hanlarile cezasına kısım para - edilmiş, — bir | Beyazıttaki emlâk ve dükkânlarına omam Yarın akşam smamu| hazine namına haciz konulmuş- tu. Bundan dolayı*Mahmut Muh- tar Paşa, Avrupadan gelmek is- | temiyordu. Hikmet Bey, bu se- | yahati esnasında Mahmut Muhtar | Paşa ile de görüşmek kararında | idi, kalktı gitti. Fransız Gazetelerinin Neşriyatı Bundan sonrasını, aynen Fran- /| sız gazetelerinden naklediyoruz: *“Paristeki Türk konsoloshz- nesi, Fransız emniyeti umumiye ve polis kısmı adlisine — müra- caat ederek esrarengiz bir su- rette kaybolap Türk tebeasından Hikmet Bey hakkında tahkikatta bulunmasımı talep etmiştir. Bu zat, takriben elli — yaşlarında, eski — bir bahriye — zabitidir. Ve Gazi Ahmet Muhtar Paşanın dul zevcesile evlenmiştir. Hikmet Beyin bu seyahati, zevcesinin Ahmet Muhtar Paşa- dan hasıl olmuş Pariste vefat eden Bedrettin Bey ismindeki oğlunun mirası meselesile alâka- dardı. Ahmet Muhtar Paşamın bü- yük oğlu ise iyi bir asker olmak üzere tanıman, Balkan ve Yunan muharebelerine — iştirak — etmiş, Türkiyede nazırlık yapmış Mah- mut Muhtar Paşadır. Bu xat ayni zamanda Berlin sefaretinde de bulunmuştur. Hikmet Beyin halletmek için Parise kadar geldiği mirasın kıy- meti 10 milyon frankı buluyordu. Hikmet Bey, mayıs bidayetin- de Parise gelmiş, Matüren soka- ğmda 50 numaralı bir otele inmiş ve ayın 19 unda bu otelden ayrılmıştır. Hikmet Bey otelden ayrılırlarken, dostlarından Ağa- canyan Efendiye — şunları söy- lemiştir: “Lozana, Mahmut Muhtar Paşayı görmiye gidiyorum. Ken- disile bu miras meselesi hakkın- da görüşeceğim. ,, Esrarengiz Bir Tegayyüp Fakat ©o tarihten sonra Hik- met Beyden hiçbir haber alına- mamıştır. Bu — sessizliği garip bulan akrabaları Matüren soka- gaındaki otele mektup yazmışlar, Hikmet Beyin hareketini haber almışlar, fakat Ayni zamanda hayretle — öğrenmişler ki, Hik- met Beyin valizi ile şemsiyesi otele iade edilmiştir. Bunun üzeri- ne tahkikat yapılarak öğrenilmiş ki Hikmet Beyin şemsiyesile bavulunu Parise iade eden bir nakliye Aacentasıdır. Bu acente, bavul ile şemsiyeyi, Laros şehrin- de bir otelden almıştır. Laroş Şehrinde Tahkikat Bunun üzerine Laros şehrinde tahkikat yapılmış ve öğrenilmiş- tirki Hikmet Bey Laroş istasiyo- nunun 150 metre uzağına, Reün- yon isimli otele misafir olmuştur. Bu otelin sahibi Düpre isminde bir Fransızdır. Zabıta memurları- na şunları söylemiştir : “Filvaki — otelime muntazam giyinmiş bir müşteri geldi, bir oda tuttu. Garsona bir şemsiye ile bir bavul teslim etti. Fransızcayı zorlukla konuşuyordu. Otel fişini sonra dolduracağını söyledi. Cüz- danından bir tomar kâğıt çıka- rarak gösterdi. Bunlar anlama- dığım bir lisanla yazılmışlardı. Cenevrede bulunan bir Türk kız talebesine telgraf göndere- ceğini söyliyerek karşıdaki te- grafhaneye gitti. Ondan sonra bir daha kendisini görmedim. Üç hafta sonra iki defa, Ce- nevre — Türk konsolosluğundan telefon — edildi. Bu — telefonda, bavul ile şemsiyenin Paristeki otele gönderilmesi bildiriliyordu. Müşterinin iki günlük borcu ol- duğunu, paralar — gönderilmezse eşyanın verilmeyeceğini bildirdim. Ertesi gün, Cenevre Türk Konsoloshanesinin antetli kâğıdı ile 20 fırankk geldi. Ben de eşyayı Parise gönderdim. Bu müddet zarfında merak ederek bavulun içine baktım. Çamaşırdan başka bir şey yoktu. Aynı zamanda, Ağacanyan isminde Pariste bu- lunan bir Ermeniden de iki mek- tup aldım. Mektup sahibi, Hik- mot Beyden haber soruyordu. ,, Anlaşılmaz Bir Sıri M. Düprenin sözleri burada bitmektedir. Paris Türk konso- loshanesi,, otelden bavul ile şem- siyeyi aldırmıştır ve yine Fransız gazetelerine göre Mahmut Muhtar Paşa, konsoloshaneye müracaat ederek içinde kendisine ait bir şey olup aolmadığını anlamak üzere bavulu muayene etmek istemiştir. Türk — konsoloshane- sinin endişesi, Hikmet Beyin paraya tamsan bir taarruza kurban gidip gitmediğidir. Çünkü bu zat, üzerinde külliyetlice para taşımak adetinda idi. Arasıra Parise gittiği zaman inmek itiya- dında bulunduğu Matüren ote- linde ise, kendisinin muntazam , fakat ına rağmen bir 'y;:: ıllyi.lızı"hoşlınırâar adam olarak tanınmaktadır. fîı © erelilkeikiğle üÜü adai ll Di n

Bu sayıdan diğer sayfalar: