2 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

2 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA, Bacagı Bıraz Aksayan AliŞamilB. Kızdı lskemleyı Vurarak Bacağını Kırdı Palavracı Operatör Hadıseyı Görünce Bayıldı BMuharriri X Her Hakkı Mahfuzdur —205— Ali Şamil B. (Gazi Osman Paşâ ) nin maiyetine verilmişli. Bu büyük kumandanla ( Plevne muhasarası ) nda bulundu. Feda- kârane barbetti. Birçok yerinden yaralandı. Ve nihayet bütün Plevne kahramanları meyanında e da Ruslara esir oldu. Esaretten avdeti — müteakıp, harpte yararlıkları görünen bir- çok zabitler arasnda Ali Şamil Beyin de rütpesi terfi edildi ve (Urfa) ya gönderildi. Fakat bu şekilde terfi, Ali Şamil Beyi memnun etmedi. Esasen pek ha- şin tablatli idi. Kumandanile ge- çinemedi. Hakknda vâki olan şikâyet üzerine (Şam) a nakledil- di... Şamın meşhur olan ezvak ve huzuzatı ona hoş geldi. Bura- da, az zaman zarf.nda, (Cebeli- lübnan) ım ahü gözlü dilberleri arasında bir mümtaziyet kesbetti. Ali Şamil B. genç, yakışıklı, gür- büz, kevvetli bir zabitti. Vefat eden pederinden mevrus serveti de her türlü zevk ve eğlencesine kâfi gelecek derecede idi. Bütün bunlar, Şam gibi bir beldede bayatını tatlı geçirmek istiyen bir adama kâli gelebilirdi. Lâkin Ali Şamil Beyin canımı sıkan bir şey vardı. O da ( Plevne harbi ) nden yadigâr kalan aksaklıktı. Ali Şamil Bey, bu harpta vücudunun |muhtelif yerlerinden birçok yaralar almış; fakat bun- lar, büyük bir arıza bırakma- mıştı. Yaln z sağ bacağına gelen bir. kurşun, (azmı kasaba ) yı parçalamış, hber ne kadar tedavi edilmişsede, © bacağını biraz eğri bırakmıştı. — Yürürken tarafa doğru aksıyor: bu da, bu genç ve yıkı;klı adamın canını sıkıyordu. Bir gün Ali Şamil Bey ahbap ve arkadaşlarile bir gazinoda oturuyordu. O srada henüz bin- başı olmuştu. O mecliste, (Asker! hastahane ) nia operatoru da bu- hanuyordu. Şundan bundan bahs- olunurken — söz, harbe, harpte mecruhiyele, tedavi usuüllerine, fena tedavilerin vücutta bıraktığı arızalara intikal etti, Operator, bunlar bakkında uzun uzadıya mütalea beya 1 ettikten sonra Âli Şamil Beye hitabn: — Nitekim, işte sizin ayağı- mz da bu kabildendir. Gğer iyi bir tedavi görmüş — olsaydınız, her halde böyle sakat kalmaz- dınız. Bu söz üzerine Ali Şamil B. bir lahzede düşündü. Evvelâ, va- kat bacağına, sonra da opera- | törün yüzüne baktı: -— hger bacağım — kırıldığı zaman siz olsaydın z, bunu daha | mi iyi yapardınız?, Diye sordu... Operatör, bilâ- tereddüt cevap verdi: — Şüphesiz daha iyi yapar- dım.. ayağnızda, hiç bir arıza bırakmazdım. dalma o | Bu cevap Üzerine Ali Şamil B. hemen sakat ayagını bir boş sandalyenin Üstüne koydu. Kiü- çük sandalyelerdan birini kavra« dı. Havaya kaldırdı. Bütün kuv vetile (azmı kasaba) nin Üzerine şiddetli bir darbe yapıştırdı. Ve ayni zamanda: — Haydi.. gel bakalım., şimdi, bir de sen yap... Diye bağırdı. O anda, Ali Şamil Beyın pan- | talonunun paçasından kanlar sız- mıya başladı.. Operatör derhal düştü, bayıldı. Yanındakiler de, bu harikulâde cür'et ve muka- vemet karşısında şaşırmış, kal- mışlardı.. Ali Şamil Beyi kaldır- dılar. Hastaneye naklederek te- davi altına aldılar. Tafraföruş operatör birbayli zaman uğraştı. Fakat kırılan bacağı, eskisinden daha fena yaptı. Şu misal ile de anlaşılıyor ki, Ali Şamil Bey emsaline uadir tesadüf —olunan yaratılışta bir adamdı. * Bu Hâdisenin üzerinden bir sene kadar bir zaman geçmişti. Ali Şamil Beyin amcası Mustafa Paşa vefat etti ve Pş.nın mühim bir serveti vardı. Vefatından evvel bir vasiyetname yazmış, serveti- nin mübim bir kısmını kürt köy- lerinde mektep açmıya tahsis etmiş; bu vasiyetnamenin hük- münü tatbike de Ali Şamil Beyle HARP MUHABİRİ| Temaşakiranı fevkalâde mem- nun edecek muhteşem bir film. FRANSIZ Tiyatrosunda Bu akşam sant 21,30 da SÜREYYA OPERETİ tarafından ,LEBLEBİCİ HORHOR Bugün saat 15,30 da talebeye tenzili fiatla EMİR Neler Nasıl Nasıl Nasıl çektik ? ağladık ? sattılar bizi? döğöştük ? Nasıl kurtardı Lizi »? Nasıl kurtulduk? Bütün m'lli kurtaluşumuzun destanı! BiR MiLLET UYANIYOR filminde İpek-film stüdyolarında İstan- bulda yapılan ilk sesli, sözlü film. Rejisör:ERTUĞRUL MUKSİ ıı Senaryo: - Nizameltin Nazıl Pek yakında ELHAMRA ve MELEK $ diğer bazı akrabalarını memur ey- lemişti.. Halbuki, Pş. nın vefatını dörtgözle bekliyen ve onun serve- tinden kâmilen istifade etmek isti- yen adamlar da vardı. Bunlar, telâş ettiler, Vasiyetnamenin hükmünü iptal ettirr * ve parayı kâmilen ele geçırmk için Abdülhamide bir jurnal verdiler. ( Bedirhaniler, evvelâ Kürt maarifini ihya ve | sonrı da istiklâllerini ilân ede- cekler ) dediler, Abdülhamit, bu — jurnaldan kuşkullandı. Ali Şamil Beyin derhal tevkifi ile kuvvetli bir muhafaza altında İstanbula görm derilmesi için beşinci ordu mü- şirliği ne şifreli bir telgraf yob- lad. Ayni zamanda, aile elra- dından Emin, Murat, Hasan, Kâmil Beyler de tevkif olundu. İstanbula getirtildi. ( Taşkışla) da hapsedildi. İstanbul müddeiumu- misi tarafından baklarında bir ithamname — tanzim — olunarak (cinayet mahkemesi) ne verildi. Muhakeme gçünü tekazrür etti. Maznunlar, kuvvetli bir muhafaza altmda mahkemeye getirildi. Ve- kil tuttukları (avukat, Kont Oz- torrof ) ta beraberdi. Mahkeme salonu hıncahınç dolmuştu. Heyet salona çıkıp ta muhıkemeyo baş- hyacağı zaman, reise derhal bir emir tebliğ olundu. Bu emir üze- rine muhakeme durdu. Heyet müzakere odasına çekildi. Maz- nunlar da oldukları yerde netice- yi bekiiyorlardı. ( Arkası var ) Doktor KADRİ RAŞİT PAŞA hastalarını, Divanyolu'anda Şehrema- neti civarında Fuat Paşa Türbesinde Dr. Abdülkadir Bey apartımanındaki muayen:hanesinde kabu'e başlamış'ır, Bu akşam saat — İçışnbul Belediyesi E;’;a:î &hmuıîm Operet:3 perde 27 tablo Yazan: Ekrem Roşit Busteliyon : Cemal Reşit Umuma Parartesi oyun yoktur. Matinaler yalnız Cuma günleridir. MEKTEPLİ KIZLAR Dün akşom Hanımları Beyleri, gençleri, lhlıyı.rlın. herkesi hıyrııı etti Bugün siz de yalnız| MAJ K'e gidecek ve bu ha- rikayı alkışlıyacaksız. Beşıktaş Cınc-yetının l Yüzü Çok £ Karanlıktır (Baştaarlı 1 İnci ııyîıd.ı ) vardı. Bilâhare hepimiz tramvay kumpatyasındaki — vazifelerimiz- den ayrıldık. — İsmail ve Halim, iki arkadaş, Ayaspaşada ağabey- rinin üzerindeki kahveyi tutlu- lar. Ben tramvaydan sonra Zon- guldakta — çalışıyordum, oradan döndüğüm zaman beş ay kadar işsiz kaldım. İsmail bana: — Şimdi boştasın gel bana yardım et, —sana günde yetmiş beş kuruş yövmiye vereyim! de- di. Kabul ettim, bir müddet bu seretle çalıştım. Sonra yeni me- müriyetime — tayin olundum. Bu vesile ile onlarla aramızdaki eski dostluk canlanmıştı. Hayırlı Bir Haberim Vari Bundan sonra birgün Halim ile Eşref bana, daireye geldiler. Eşref bara: — Sana dün gelecektim, ha- yırlı bir haberim var, Dedi. — Nedir? dedim. Keorimemi mektebe — gider- ken görüp beğenmiş olan Zeki isminde bir mühendisin istediğini söyledi. Ben yaşının küçüklüğünü ileri sürdüm, ovlar: — Zaten daha askerliği var- dır, o zamana kadar kız da bü- yür, biz şimdilik mşan yapalım! dediler.. Ankaradaki kainbira- derimin fikrini sormam lâzimge- dıgmdtn bir müddet beklemele- rini söyledim. Aradan bir müd- det daha çeçti. Birgün teklifle- rinl tekrarladılar. kiraz Etüm Ayni mabzuru ileri sürdüm, bir hafta sonra iki kardeş evime geldiler. İsrarla rica ettiler. Bir- gün de aileme ve bana Ayaspa- şada kahvede Zekiyi gösterdiler. Düşündük taşıandık muvafakata karar verdik. Ve tahkikata baş- hadık. İyidle Dadiler Şirketten — sorduk, — amirleri lehinde idarei kelâm — eitiler. İnandık. Kendisine kimsesi olup olmadığımı sorduk: — Benim kimsem — yoktur, yalnız Üsküdarda bir süt teyzem Ankarada bir süt dayım, bir de Bal.kesirde — Alay Kut Asım Bey isminde bir akrabam vardır, dedi. Üsküdardaki teyzesini bulduk. O da Zekinin lehinde söyledi. Bunun üzerine — nışan kal'iyetle takarrur etmiş gibi idi. Ük Defa Bribirlerini gördüler Birgün — Zeki, Halim, Eşref hep beraber evime geldiler. İşte kızımla Zekinin biribirlerini ilk görmeleri ogün olmuştur. Zeki'ye kızımın tahsiline mâni olmıyaca- ğına, ve yalnız gezmelerine mü- saade edemiyeceğime dair şart- har sürdüm. Kabul etti. Bundan sonra — daha — nışan - olmadan bize gelip gitmiye başladı. Bir- gün Cabhide ile yalnız çıkmak istedi, mâni oldum. Ük Kavgal . Bu yüzden ilk ayrılık vuku- buldu Bir mücdet mutavassıtla- rın yeniden delâletile barıştık. O aralık Zeki asker olarak Tekirdağıma — gittk — Birkaç ay ıgndc de birçün anszın geldir — Gözlerimden çürüğe çıka- rildem! dedi. Bundan nişan oldu. Nışanı müteakip İsmail efer din delâlelile kendisinin bizimle oturması kararlaştı. Bu takdirde masraf artacaktı. Büyük bir eve taşındık. Zeki umumi — wmasrafa baftada sekiz lira vererek iştirak etmeyi taahhüt etti. Bize yerleşti. İlk Üç hafta ta- ahhüdünü ifa etti. Sonra tam dört ay on para vermeden bizde yedi içti, yaktı... Nişanı Tekrar Bozduk! Bu aralk, fena muameleleri ve yalanları yüzünden araları &- çıldı. Nişanı bozduk. yüzükleri iade ettik. Çıktı gitti. Üç ay sonra bir gün doğre- dan doğruya eva geldi, davete lüzum görmeden içeri girdi. Yak wardı, yakardı. Badema dürüst olacağını vadetti. Kızım da bu vade güvenerek razı oldu, nişanı tecdit ettik, Yüzükleri Satmış Fakat birkaç gün sonra dü- şürdüğünü söylediği yüzükleri sat- tığımı anladık, Bu yüzden çıkan münakaşada kızımı dövmeye kalktı Oğlum araya girdi. Biçak biçağa geldiler. Araya girdik nişan tabil yine bozuldu. Yine bir gün Beşiktaşa geldi, ayni şekilde eve girdi, yal- vardı, yakardı, vaitler etti, artık kat'iyen doğru hareket edeceğine söz verdi. Kızım da yine bu vait- lere aldandı. Nişanı bir defa daha yeniledik. O sırada ben evimi yapbırıyor- dum, evimde üç gün kadar bilfül çalıştığı doğrudur. Mühendise de fikren yardımlarda bulundu. Zeki Para Gönder'yor Sonra vazife alarak Boyabada gitti, oradan ilk ay kırk lira, ikinci ay kırk lira, üçüncü ay elli lira gönderdi. Bu paranın mühim bir kısmile kendisinin buradaki borçlarını ödedik, mütebakisinin bir parçasile de yine kendişine öteberi yolladık. Hazmiye Hanım Moselesi Boyabattan geldiği zaman da Narmiye Hanım meselesi meydana çıktı. Uzun tahkikattan -sonra Zekinin Nazmiye Hanımla mace- ralarının gazetenizde yardığınızla harfiyen mutabık olduğunu anlar dık. Nazmiye Hanım bize: — Zeki alçak bir adamdır. Bütün bunları ben size söyledik- ten sonra yine siz bilirsiniz, is- en beş gün sonra terseniz kızınızı ona vermekte » serbestsiniz, dedi. Son Dala Nişanı Bozduk Tabü nişanı kat'i olarak boz duük. Zeki eşyalarını ve kızıma verdiği hediyelerin hepsini aldı, çıktı İzmire gilti, oradan kızıma bir taahbütlü mektup gönderdi, Kızım mektubu bana verdi: — Baba, ben böyle alçak, riyakâr bir. adamla evlenemem, dedi. Annesi, ben, kızm ona kat'i bir ret mektubu gönderdik- Sonra da geldi, facia, yine gaze tenizin yazdığı şekilde bitti. Almanların “BERLİN'in BÜLBÜLÜ,, ismini verdikleri Gİ T T At ARPAR sonderece LÜKS ve ferkalâde fllml olan letafat'me doyulmaz KADIN SEVERSE. de sizi teshir ve mestedecektir. Yakında ARTİSTİK Sinemasında ni üeü

Bu sayıdan diğer sayfalar: