14 Ağustos 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

14 Ağustos 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 0SON'FOSTA Bir gün Alüş Efendiyi aaıli hırsız- Bardan biri kovalıyordu. Hasan Beyle Afacan sokaktan geçerlerken karşılarına azgın bir koç çıktı. Afacanın ödü kopmuş- tu.. Korkuyla kaçarken babası lan çekti. — Ne korkuyorsun her gün yediğin şey.. ş Afacan küskün küskün cevap verdi, — Öyle amma, bu pişmiş değil ki babal.. Gelmemiş Birgün — Afacana sordum: — Mektepte neler okudun bakayım Afacan? Cevap verdi: — Tarih.. — Tarih mi?. Güzel... Öyle ise bana Âdem ile Havvayı an- lat bakayım? — — Daha oralara gelmedik ki... oğlum, — Eyvah mendilimi unutmuşum ! — Ne olur canım, bir gün de mendilsiz. gez !. —- Onün için d be . Annem bir Yey tenbih etmişti. Unatmıyayım - diye Mendilimi düğümlemiştim.. Tuu Allah Bördün mü şimdi ?.. Para Hasan Bey sabahleyin evden çıkarken Afacanı bir — kenara çekti: — Bak oğlum, dedi. Evde misafir var. Uslu durursan sana akşam yepyeni, hiç kullanılmamış piril piril bir yüzlük vereceğim, Afacan güldü: — Yirmi beş kuruşluk ver de, eski kullanılmış olsun babacığım! Trende Trene binmişlerdi. Bakırköyü- ne gidiyorlardı. Cingöz Afacana dedi ki: — Hâlâ Bakırköye gelemedik! Öndeki — birinci mevkie | geldi. çöp tenekesi gördü, Alüş Elendi yüzünü döner dönmez kırsız önü tamdiı. ve — müthkiş bir hızla,.. Alüş EL köşeyi döner dönmez bir | ÜÖN Derhal çöp - tenekesinin — sundığını ve aklına bir şey ı kaptı, yeleğinin altına #oktu. Alüş Kaldırdı. Y gYD rdı. Yaradana — siğini Tömale Efendinin karnma bir yı etti.. ı.. Ve ellerini — yakasına Şimdi sen görürsün | » dedi. Bekledi. Fakat — zavallı.. Çöp tenekesinin kapağına isabet eden eli acıdan üdeta kopmuştu. AFACANIN MUZİPLİKLERİ Cingöz soluk soluğa gidip | dırımın üzerinde şöyle bir boylu 1 Afacan koşa koşa gelir, durur ve birdenbire seyircilere dönerek şaşırır J Efendim Cingözü tanırsınız.. Acarın biridir. Herşeye burnunu sokar.. Aklının ermediği şeylere karışır.. Ben böyle miyim ya ? Bakmayın, annem benim haylaz olduğumu söyler amma, siz ona inanmayın.. Ha, ne diyordum, Cingöz biraz evvel yanıma geldi, elini kolunu gere gere develer gibi esnedi: — Camım sıkılıyor - Afacan!.. Dedi.. Dünya hali bu.. Benim de canım sıkiliyordu.. Allahın sıca- ğında ne top aynamyor, ne de köşekapmaca.. Ne yapalım, ne yapalım derken, aklıma bir şey geldi : — Haa, dedim.. Haydi Cingöz ne güzel bir eğlence buldum, bayılırsın.. . Haydi — git, bizim çöp tenekesinden, biraz kavun luguğu al, . izi ev caddededir.. gnndüıleri cad- de de pek tenha olur. Arası- ra tramvay ve otomobil geçer.. şakat akşama doğru da pek kala- balıklaşır.. geldi.. elinde bir sürü kavun kabuğu vardı.. oturduk. — Bunlar kör bir bıçakla avuç büyüklü- | ğgünde doğradık. Hepsinide bir | kese kâğdına koyduk..sonra iki- | miz de caddenin kaldırımlarına, , kimseye belli etmeksizin döktük.. Taaaam!. İş olmuştu.. ikimiz- kıs kis gülerek köşe başında bek- Evvelâ bit ihtiyar geldi, kak — Bağında” şark, — solunda garp, önünde şimal. Arkanda ne var? — Resim tablosu var baba!.. boyunca yuvarlanınca, aman ya- rabbi, kırıldık gülmekten.. kasık- larımız çatladı. Derken efendim, arkasından bir sütçü süt teneke- lerile yere yuvarlanmasın mı?., Eh, gel keyfim kel.. ya bir ha- nım nine, ya bir hanımnine!.. Dü- şerken gözlüğü bir yana, basto- nu bir yana gitti.. zavallıcık çök- tüğü yerden de kalkamadı.. Kavun kabuğuna basan yu- varlanıyor, imdadına yetişmek is- tiyenler — yuvarlanıyordu.. Artık koca cadde dut ağaçlarının altı- na dönmüştü., of, bakın gülmek- ten kasıklarım çatladı, hâlâ acı- yöor!.. Gülmektenmi acaba?.. Duuuurun, bitmedi!. Derken efendim, bu sırada bizim arka- mızdan gür bir ses bağırmaz mı? — Tutun şu haylâzları.. tutun şu yumurcakları!.. Ödümüz koptu.. meğerse biz kavun kabuklarını atarken bizi görmüşler, -o korku ile mahut kaldırımlara — koşarken, Cingöz bir yana, ben bir yana kaydık.. kasıklarımız ezildi.. kemiklerimiz kırıldı... Güç halle kendimizi da- yaktan kurtardık!.. — — ee Alacan evlerinden hergün bir yey aşıran hursız lodılın qu_hunl'ıı diye artık bu kiyaletile kovalamıya başladı. sokarak : | g, Azılı nirsiz gelince evvelâ — şaşırdı. Acaba galik çalan — bi 4 Elendi vi îıu an bu #dam Alâş | Parçalamak İ ei glll Afacan birgün bana sordu: » — Kurtları, aslanlar niçin öldürürler.? — Muzar hayvanlardır da on- dan.. ağıllara gelip kuzuları, ko- yunları parçalarlar... Afacan birkaç dakika dü- şündü: — Peki amma, kasapları niçin öldürmiyorlar! onlar da kuzuları koyunları parçalıyorlar yal, Neş'e Cingöz sokaktan geçen asık suratlı, sert bir adamla yine asık suratlı çocuklarını gösterdi: — Şu çocukları görüyor mu- sun? hiç gülmezler.. — Neden?, — Bilmem.. babaları da huy- Mezarlığa nereden giiıî Dacul Afacan — Caddenin ortasından !., “Tatlı O akşam sofrada bir sürü =& vardı.. ıîıçleıihndenhîr kaçı temadiyen hoş hoş hikâyel anlatıyor, Su(_ndıkileıini zülıyııee;: ten kırıp geçiriyorlardı. öiye Tei l pe 'a tatlı geldi.. Bu meyandı Afacanın tabağına tatlı ko:j:lıı: Afacan hikâyeleri tatlı tatlı din- lerken tatlısını farkma varmadan mığıt:mııü.. Bir de başını - R ağlamıya î::lıî:me sesr di el Sofradakiler telâşla sordular: — Aman oğ ğ B N olduo lum, ne ağlıyor- Afacan gö: l ilerek tabağını göfte:di:yq Ka — Nasıl ağlamam ki, haberim olmadan tatlımı yemişim!. Yaş — Afacana sordular: — Kaç yaşındasın? Ne bileyim, dedi. : değişiyor. Bende ,ıııhnı kal- m. g Heıu-j

Bu sayıdan diğer sayfalar: