20 Ağustos 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

20 Ağustos 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

b I Dünya Hâdiseleri l ı Londra'da Bir Moda Dedi, Kodusu Londra - İktısat Konferansının nihayet — bulması münasebetile İngi- liz kıral ve kıra- Pek Ayıp | diçesi, gerek mu- rahhaslara, gerek onların şerefine çağırdığı üç binden fazla davet- liye gardenparti - verdiler. Fa- kat verdiklerine de sonradan piş- man oldular. Çünkü bu gibi merasimde büyük bir dikkatle riayet olunan — kıyafet kaidesi ayak altına alındı ve son derece büyük — bir dedikoduya sebep oldu. Hâdiseyi çıkaaranlar — dört İngiliz kızıdır. Bunlar, uzun etekli Çorapsızlık İngilizlerde elbiseler, giymiş, fakat ayakkap- | larının içine çorap giymemişlerdir. Kapıdan — davetlileri — karşılıyan memurlar, - bunların çorapsız. ol- duklarını farketmişlerdir. Fakat içeriye, bahçeye girdikleri zaman ayak veya bacaklarının çıplak olduğu görülünce büyük bir hayret ve teessür hasıl olmuştur. Bütün gazeteler, istisnasız olarak bu hâdiseye sebep olan ve mubalât- sızlık yapan genç kızları - şid- detle tenkit etmektedirler, Fa- kat şimdiye kadar bunların hüvi- yetleri ifşa edilmemiştir. —— * Luıdrı sosyetesinin mümtaz | simalarından bir Cagern — vardır. Bu kadıncağız spora çok merak- Baron ayı Kak Yapun Karı, Koca da, — Japonların olan — Jiu - Jitsu'yu —öğrenmiştir. Jin - Jitsu, Mmücadele ederken vücudün bazı zayıf noktalarını ik ederek hasmı — ma; m oyunudur. Baron Cı:'eünpı de bu oyunu son derece iyi öğrenmiştir, O derecede ki hiç kimsenin kendisine mukavemet edebileceği- ni zannetmiyordu. Geçen gün madam Cagern kocasile bahse girişmiş, karı koca güreşmiye kar rar vermişler. Bidayette iş sadece bir lâtife mahiyetinde ikin araya izzeti nefis iddiası karışmış. Mü- cadele kızışmış. Kadın hırçınlaş- mış, erkek sertleşmiş, oyun kav- gaya müncer olmuş, kadıncağız, bu arada, kocasından bir temiz dayak yemiş, Bu gibi hâdiselerde olduğu vechile madam Cagem ertesi gün doğru mahkemeye gi- giderek kocası aleyhine bir bo- şanma davası açmış. Fakat ko- cası, kendisini iyi müdafaa etmiş. Demişki: — Hâkim efendi; mesele bir şaka idi, kavga ile nihayet buldu. Karım döğmek değil, incitmek bile aklımdan geçmiyordu. Ne ya- payımki mücadelenin hartireti es- nasında böyle bir müessif vaziyet hâdis oldu. Kusurumu itiraf, fa- kat işte kast olmadığım iddia ediyorum.,, Hâkim güzel Baronenin dava- sını reddederken kendisine şu nasıhatı vermiştir: — Tavsiye ederim: Karı ko- ca arasında tertip — edeceğiniz maçlarda daha ihtiyatlı olunuz..,, ——— —— -— TAKVİM —— Gün PAZAR Hınır 3 20 AĞUSTOS 933 107 Arabi Rumt *28 Rebililakır 1362 | 7 - Aı...ı.. » 18 milli — güreşi Vakli Glüneş Öğle ikindi Exani (Vusat' wıu sıı .u Vaklt ıhıl |Vasatt -,fL—_ 5 Mİ Akşam (12 I2 18)| Yataa 16 06)| İanmala .. ıu hdir, son zaman- | Karacaahmet Üzerınde Mo- Birdenbire Bozuluverdi 547 -malk Öğret Tayyarecı Vecıhı Neler Anlatıyor P- *Gök Mavisi Bir Hava İçinde Bir Düşman Tayyaresi Görsem Bayılacak Gibi Heyecan Duyarım,, Biz Kalamışa ı:ldıgımıı u-r man Vecihiyi son uçuşu bitirmiş, hangarda çalışıyor bulduk.. yeni- den iki tayyare yapıyormuş.. ince çıtalı, mini mini çivili kanat is- keletlefini görünce evvelâ şaşır- | dım.. bulutlar arasında, rüzgâra ve fırtmaya karşı gelen bu çocuk oyuncağı şeyler midir?. Bu kutu gibi, tenekeden gibi irünen tayyareler, o hergün — İstanbul semasında gördü- ğümüz — muhay- yerülukul tayya- reler midir?.. Vecihinin bir- az işi varmış.. Arkadaşım Ziya Şakirle gazino- lardan — birine otarunca Vecihi uzaktan görün- dü.. Eğer ben Ve- cihiyi tanımasay- dım mutlaka hay- ret ederdim.. çünkü bu meşhur tayyarecimiz, çok sade ve kalen- der bir gençtir. Ayağında par- mak uçları kesilmeş keten bir ayakkabı, üstünde de basit bir $ ı | pantalonla gömlek var.. Vecihi ara sıra şaka ettikçe gömleğini açıyor, pantolonunu çekiyor, içini ve etini gösteriyordu : — İşte ben böyle gezerim.. Her an soyunup denize düşmiye hazırım, diyor.. Bahis yine — havaiyattandı.. Tabii bu havaiyatın abur cubur- olmayıp tayyareciliğe ait oldu- ğunu kestirebilirsiniz.. * Ziya Şakirin refikası İsmet Hanım da yanımızda, İkide birde Vecihiye takılıyor: — Nasıl bir daha Karacaak- medin üstünde motörü durdura- bilir misin ? diyor.. Vecihi oralarda değil: — Bana vızgelir.. Filvaki be- nim kadar ölümden korkan adam yoktur.. Ölümden müthiş korka- rım.. Fakat bu korku bana tay- yarede iken hiç uğramaz.. Tuhaf değil mi ?.. ben tayyareyi oto- mobilden daha emin buluyorum.. İsmet Hanım âlay etti: — Karacaahmedin — üzerinde benzin kül gibi oldu amma... — Farkında değilim... Sonra bana anlattılar: One tehlike imiş meğer... tasavvur edin.. tayyare Kalamış- tan kalkmış, Erenköy, Kadıköy, Moda üzerinden dönüp dolaştık- tan sonra Karacaahmet servileri üzerine gelmiş.. * Tayyarede bir de kadın var: İsmet Ziya !Şakir Ha- mım... Vecihi ikide birde elini |ıkıiını koyup gazel söylüyor!. Fakat tam bu sırada motör: “Zınk! ,, deyip — durmaz mı?.. Hangarda bir telâştır. kopuyor.. işçilerden biri: — Felâket, motör durdu.. bu iyi alâmet değil! Bittiler!.. Diyerek sapsarı kesiliyor.. Aşağıda Ziya Şakirin rengi de kül gibi... İnsan nasıl kül olmaz ki, bu felâketi hissedenler, bu - işin ustasıdırlar... Kalamış koyunda birdenbire derin bir ölüm ve felâket havası esmiye başlıyar... Bundan sonrasını bakın İsmet Hanım nasıl anlatıyor: — Vecihiye baktım, rengi kül gibi olmuştu.. tehlike ve ölüm muhakkaktı.. artık düşüp param parça olacağımızı anladım.. benim tuhaf bir tabiatim var: Korktu- ğumu veya büyük bir korku Vecihinin yeni gaptığı Tayyare içinde sarsıldığımı belli etmem.. Vecihi tayyareyi yavaş yavaş aşağıya, Haydarpaşa ve Kadıköy çukurluklarına — doğru — bıraktı.. ben nekadar tayyarecilikten an- lamasam da motörün bozuldu- gunu hissetmiştim.. Vecihi bütün dikkatile iniyordu. tam Kalamış meydanına doğru inerken, bir- denbire büyük bir direğe çarptık ve tayyarenin — ku; param- parça oldu... Tekerlekler yere değer değmez Vecihi kahkahayı bastı: — Horozun kuyruğunu kopar- dık!.. * Bize bir muallim hanım da ilti- Vecihi bir tağyare ihtifalinde nutuk söylerken hak etti. Arzusu bugün mutlaka, amma mutlaka tayyareye binmek tir. İçinde şimdiden büyük, ge- niş bir heyecan var.. kollarını gererek mütemadiyen gerinmek istiyor.. hatta bir aralık acıktığı- nı da söyledi.. doğrudur. Her in- san heyecanının yemek lokmala- rile basılacağını zanneder.. öyle değil midir?.. Vecihiye: — Gevezelikten çayın soğudu, haydi iç! dediler.. # « Vecihi dayanamadı, kahveciyi çağırdı: — Oğlum, evlâdım, şunu cez- İ veye boşalt ta bir ısıtıver.. dedi. | Sonra bize döndü: l — Vallahi ben pek o kadar titiz. değilimdir. Çay olsun da renkli sıcak bir su, birkaç parça şeker olsun, kâfi.. * koyu yavaş — yavaş “ Vecihi koyu ,, olmıya başlamış.. Vecihi burasını adeta bir yurt haline getirmiş.. Hele akşamları bu sahil bütün Modanın, Kala- mışın kibar aile- lerile dohym olsa, burasını öy- le bir park ha. line getiririm ki, İstanbulda eşi bulunmaz.. Görün ©o zaman bu sahil ne olur, ne olur!.. Vecihi ile konuşmiya başladık: — Sizin şu Bedriye Hanımı pek merak ettik Vecihi Bey.. Nasıl, Türk kadınının tayyarecili- ği de muvaffakiyetli mi?.. — — — Ne diyorsunuz azizim.. Ben bu kız talebemin — mahareti- ne karşı hayranım.. yapıyor ki, erkek talebelerimi bile geçti. Bir kere hiç mi hiç korkusu yok... Cür'etin her tür- lüsüne girişiyor.. Yakı zamanda onun “semalar melikesi,, olaca- ğına kaniim.. — Bizde ilk kadın tayyare- ci Bedriye Hanım mıdır? — Evet veya hayır.. Çünkü | bizde ilk defa tayyareye binen Meziyet H. isminde biridir.. Hiç unutmam.. 20 sene kadar evveldi. Ben o zaman tayyareciliğe yeni başlamıştım. Meziyet H, peçenin, feracenin ve kafesin hüküm sür- düğü ©o bulanık devirlerde ilk | defa, kadın olarak tayyareye binmişti. Tabit bu hâdise ozaman müthiş bir bomba halinde patla- dı, dal budak saldı.. — Muhakkak ki kadının yü- reği erkeğinkinden daha yufka- dır.. Acaba yeni tayyareye binen bir kadın, ilk defa neler duyar neler hisseder?. — Pek tabil olarak korkuya ! bürünmüş bir heyecan.. Meselâ geçenlerde çok korkan bir genç kız geldi.. Beni bir köşeye çekip sordu, binerken yine sordu, soruşturdu... Yükseliş esnasında oturduğu kol- tuğa iki ellerile tutunmuştu. Yüzü sapsarı dişleri biribirine girmişti.. Biz yükseldikçe büyüyen gözleri yavaş vavaş küçülmeye, yüzü hali tabiisini almıya başladı.. Bu sı- | | bulunduğu retle alıştı gitti. Bu işte korku tayyareye — binmeden — evveldir.. Blndıktaı sonra bir şey lfılııııı. — Ah, dedi. Şu mektebi hayırlısı ile bir açabilsem, bir yola koyabilsem o zaman dünya- ( Dekvamı ; H isti sayfada ) soruştürdü. — Tayyareye | Şarapçılık Müreftclilere Asrit mek Lâzımdır Mürefte (Hususi) — Türkiye- de senelik şarap istihsalâtı üç milyon kiloya yakındır. Bu is- tihsalâtın dörtte üçünü Mürefte temin etmekte olduğundan bu kasabaya Türkiyenin Bordosu di- yebiliriz. Kasabamız şarapçılık ve bağ- cılıkla temayüz etmiş bir memle- ket olduğu halde her nedense buraya lâzım gelen alâka göste- rilmiyor. Bugün Türkiyede en az miktarda şarap çıkarılan yerle burası bir tutuluyor. Memleketi zirai mıntakalara ayırmak ve her mıntakanın, en mühim ziraatini teşkil eden, un- surları — teşkilâtlandırmak — sure- tile himaye ve muhafaza etmek ve oraya hepsinden Üüstün bir görüşle bakmak lâzımdır. Bügün Müreftede milyonlarca kilo üzüm ve şarap istihsal olunduğu halde İnhisarlar İdaresi bir şarap müte- hassısı gönderip haliniz necdir nasıl şarap yapıyorsunuz diye tah- kik ettirmemiş ve sordurmamış- tır. Fransa'dan getirilen ve bir- kaç sene çalıştırılan şarap müte- hassısı ise burada kaldığı seneler içinde yalnız bir defa gelmiş bu fabrikalara ateş vermeli deyip gitmiştir. Mütehassıs istiyor . ki Fransadaki - gibi muazzam teşki- lâtlı fabrikalar ve tesisatlar ol- osun. Halbuki orada istihlâk olu- nan şarapla bizde istihlâk olunan şarabın arasında dağlar kadar Öyle uçuş İfark vardır. Yalnız Parisin gün- lük istihlâki bizim senelik istih- lâkimizden — fazladır. Muazzam fabrikaları bizde hangi sermaye vücude getirecek ? Riraat Vekâleti de Mürefte ile pak seyrek alâkadar olmakta, fevkalâde bir hal zühur etmeden yardıma koşmamaktadır. İnhisarlar İdaresi şarapçılık yapan mintakalarda her sene şarap mevsiminde — mütehassıslar gönderip halka fenni şarapçılığı öğretmeli ve bugünkü şarapçı'ı- gimizi islah ettirmelidir. İptidat şekilde imal edilen saraplarımız- da fenni şarapta aranılan evsafı bulmak istemek ve aramak abes'e uğraşmak demektir. Bu sene yüz binlerce kilo şarap bozuk çıkmış, imha edilmiş, müstahsil de zarar etmiştir. İnhisar İdaresi ilk evvel fenni şarapları öğretmeli ki şa- raplarda evsaf aramıya hakkı olabilsin. — T, B. Resim Taklili Kuponu AAAT ALARARARARARIPODARARI Tabiatinizi öğrenmek istiyorsanız reşminizi & adet kupon ile birlikte gönderiniz. — Resminiz — sıraya tübidir ve iade edilmez. İsim, meslek veya san'at Resim intişar edecek mi? Resmin klişesi BO kuruşlul pukmukabilinde gönderilebilir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: