17 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

17 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

L S Sayfü — - TEEU ' Dünya Hüdiseleri rı Küba İsyanı Şeklini Bozdu Antiy denizinde ve şimali Ame- rikanın yakınında bulunmasından dolaiı vuiyeü;ı- merikayı son de- | Aık_cr_!ır rece Z alâkadar Hâk'm | eden Küba adası isyanı yepyeni bir safhaya girdi. Denilebilir ki bu adada, bir müd- det evvel sabık Cümhur reisine ve onun şiddet ve dehşet siyase- tine karşı ayaklanan isyan hare- keti, şimdi açık bir komünist kı- yamı halini a!mıştır. Sabık Cümhur reişi Maşado Liberal fırkanın başlıca ileri ge- lenlerindendi. Fakat halk ekseri- yetinin meyillerine tabil bir suret- te karşı durmak imkânımı göre- meyince şiddet yoluna saptı ve bu şiddet gün geçtikçe arttı. Vaziyete Son kıyam ile Maşado firara mec- bur olup ta bir kısım taraftarları öldürülünce, yerine geçen Cüm- hur reisi M. Cespedes ve arka- daşlarının vaziyete hâkim olacak- ları zannedildi. Fakat birdenbire Kara ve deniz askerlerinin bir hareketi ile muvakkat hükümet devrildi. Şimdi bir çavuşun idare- gi altında bulunan yeni bir hü- kümet iktidar mevkiine geldi. Bu hükümet halka yiyecek vermek için dükkânları yağma ettirmeyi düşündüğü gibi sarayları ka- patmakta ve devlet — binalarım kışla haline ifrağ — etmektedir. Amerika hükümeti Kübadaki bu müfrit hareketten endişe duyarak altı harp gemisile beraber Bah- riye Nazırını adanın merkezi olan Havanaya göndermiştir. Her ne kadar Amerika hükümeti Küba- mın dahili işlerine karışmak fik- rinde olmadığım ısrarla beyan etmekte ise de son kıyamın aldığı şekil karşısında takınacağı tavru hareket cidden merak uyandır- maktadır. * Avrupıdın Amerika'ya ve oradan — tekrar — Avrı- Mollisonla- | Paya — dönerek rin Yeni | tzun mesafe ve Hazırlıkları ::ğt geâı:qBıh:: korlarını kırmak maksadile ge- çenlerde İngiltereden havalanan ve Nevyork cıvarında kazaya uğrayan Mollison ailesine İngiliz- ler yeni bir tayyare yaptırıp he- diye etmişlerdir. Bu tayyareyi görmek Özere bir müddet evvel Avrapaya — gelen M Mollison Amerikaya hareket ettiği gibi tayyare de vapura - bindirilerek yola çıkarılmıştır.. M. — Mollison tayyareden iki gün evvel Ame- rikaya varacak ve ilk hazırlıkla- JFin — yapılmasını tamamlar — ta- mamlamaz tayyaresi gelip ken- disine — yetişmiş olacaktır. Mi- sis Ami Mollison Nevyorktan Kanadaya, Monreale — gitmiştir. Orada, — tayyarenin müsait bir surette — havalanmasına — elverişli bir yüksek saha arıyacaktır. Mol- lison ailesinin maksadı, Amerika- dan uçarak Bağdada gitmek ve son zamanda Kodos ve Rossi isimli Fransız tayyarecilerinin te- sis ettikleri uzun mesafe reko- runu kırmaktır. Mollisonlar, bu uçuşlarım eylülün ikinci on beşi zarfında yaparak fena havalardan evvel istedikleri neticeyi almıya çalışacaklardır. -man başı eyik -—:Bı'zde İI_İ;Kadın Tayy —S ON LDOSTME âreci: Bedriy e Hanım “Kuşlar Gibi Uçmak Büyük Bir Zevktir!,, 'Bugünkü Kadın ölümlerden Ve Facialardan Kuvvet Alır Ve Bugünkü Kadın Artık Şiire İlham Olmaktan Çıkmıştır Bizim eski şairlerimiz, Nedim, Baki, Nef'i ve Fuzuli kadın de- nilen mahluku şöyle tarif ederler: — Teni nazik işlenmiş ve kokusu gül.. Şarap rengi yanak- larına ipek yaşmaklar kondurmuş. “Kâkülü kerrakeli, mor hareli,, , “serapa büsnüan, dilistan, nazper- ver, cihanü mihriban,, , kuştü- yü yastıklar içinde nermin vücut- larını, birer nazli kuş kanadı gibi çırpıp duran, ilâhi, efsanevi, can, hayat, mal, mülk mahlüku... Asırlar, hep bu ahenkle ka- nuz demektir.. bu kâfi değilmi?.. Ne zaman başladınız. bu zevkli ve tatlı spora?.. — Bu sene içinde! Hoşuma gidiyordu.. uçmak zevki içimde tuhaf, garip bir sevgi halinde büyümüştü.. bilmemki, ben kaş ları bunnu için mi çocukluğum- danberi severim?.. Uçarken kendimi bambaşka bir insan zannediyorum, Adeta başım dönüyor, çılgın bir neş'e içinde sarhoş gibi oluyorum.. şimdi bile bu zevki size ta- tası yapılsa ve halk, en küçüğün- den, en büyüğüne kadar mecburi olarak tayyareye bindirilse, gez- dirilse, vallahi, tayyareden kor- kan kimse kalmaz.. Doğru değil mi efendim. — Ölüm, ölüm, diyorsunuz?, Acaba havada ölmeyi tercih eder misiniz?.. — Ölüm her yerde birdir.. Fa- kat ben çok sevdiğim tayyaremde ölmeyi her zaman için tercih ederim.. — Ya evlenmeyi?. Bedriye H. ve Kalanıştaki koyda hocası Vecihi ve arkadaşlarile bir arada.. dını terennüm etti.. Lâle bahçele- rinde, helva sohbetlerinde ve saray eğlencelerinde kadın hep bu hayali, tütsülü, büyülü hava içinde çalkandı durdu... Şimdi kadın nasıl şeydir, gö- rüyoruz.. Nereye baksanız, nere- de ararsanız, kadımı ya bir dak- tilo masası başında, ya bir büro- da yahut ta kürsüde, Adliyede, kalemde şurada burada bulursu- nuz.. Artık kadın teninin nazikliği- le kuştüyü yastıkları kurulmuyor, erkeğe hayal vermiyor, yalnız evin, dişiliğin bir mahlüku olarak esler arasında oturmuyor... —— l?üıllnihı. bu hayal kadını, .şiı_ııvh hiç korkmadan bir tayyare içinde bulutlara dalıyor, denize, dağlara büyük bir hızla iniyor, geziyor, dolaşıyor ve hatta eğle- niyor.. N Bizde ilk kadın tayyareci Bed- riye Hanımdır. Vecihi onun için: — Bütün talebelerimden üstün- dür. Hatta erkeklerden bile... Göreceksiniz. Bedriye yakında semalar melikesi olacak, hem de nasıl?. Bir kartal yavrusu 'gibi.. » Bedriye Hanımı hergün Dör- düncü - Vakıf hanında, hariciye , ofisinde bulabilirsiniz.. Köşede, mcerenin (dibinde —mini mini ir masası vardır. Çalışma saatı başlangıcından itibaren “her za- ve parmakları hareketlidir. Ofisin rakam üze- rinde dizilen yazıları; hep Bedriye Hanımın elinden — geçer.. Belki pilotluğu bu makine düğmelerin- den öğrenmiştir, kimbilir?. Kar- şılıklı oturduk.. Bedriye H. dir- seklerini masaya dayayarak, yü- züme baktı: — Vallahi, dedi.. nasıl söyle- yim?.. Ben henüz tayyareci olma- dim ki... — Uçuyorsunuz ya?,. Evet uçuyorum.. — Mükemmel.. mademki uçu- yorsunuz, mademki tayyare kulla- nabiliyorsunuz, tayyareci olmuşsu- e rif edemem.. İnsanlar niçin uç- maktan korkuyorlar, şaşıyorum.. Ne var, ölüm mü, heyülâ mı, kâbuş mu?. Hayır.. hiçbiri yok.. uçmak zevl. girift — bir cebir muadelesidir. Fakat uçan bir insan, bu halledilemiyen muade- le içinde mutlaka zevk duyar, ayrılamaz.. Bedriye Hanım önündeki dak- tilo makinesine parmak uçlarile dokundu: — Uçmak başlı başına bir âlemdir.. İçimde bir arzu var.. bazı sabahlar, uykumdan güneşin ışıklarile değil, tayyare motoru- nun gürültülerile uyanmak istiyo- rum.. istiyorum ki, toprakta ge- zen her insan havada — uçsun.. Bütün memleket.. herkes uçma- nın büyük, namütenahi zevkini duysun, gaşyolsun.. Hem niçin olmasın — camım, niçin herkes uçmasın? burada, bu topraktaki — isanlar — yara- dılışlarında zaten — birer ka- natlı kuşturlar.. zaten uçmıya, havalanmıya teşnedirler.. değilmi efendim? Tuhaftır. Ben mektebe girdi- ğim zaman, herkes ağzılı açtı, ayrı ayrı hayret etti: — Nası olur? sen,böyle, genç küçücük bir kız tayyareye - bine- ceksin hal.. — Diyorlardı.. kimse benim tayyareye binmemi istemedi.. ba- ğgırdılar, çağırdılar, söylendiler.. fakat aradan bir müddet geçtik- ten sonra alıştılar.. şimdi. uzak- tan bir motör sesi işittilermi, pencereye koşuyor, ellerini kolla- gere gere bağrışıyorlar.. hem na- sıl bağrışma?.. Sevinç çığlıkları ve kahkaha- lar içinde... Bedriye H. hafif hafif güldü; — Ben olsam. Ne yaparım, bi- Tiyormusunuz? Halka tayyarenin bir ölüm vasıtası olmadığını, bütün kuvve- timle bağıra bağıra anlatırım. Nedir?.. Niçin korkarlar?.. Tay- yx ı:it:âıı:ı:î:ıîl:n çok d.lıhy:ıı emni- yetli Ünedir; öi zööyleyiüz H $ e ğ ğ ı 9 9 9 9 9 9 898 9 İ — Nerede, havada mı?.. Evli- liğin ağır yükünü yüklenmiye karar verdikten sonra ister ha- vada, ister yerde, nerede olursa olsun evlenmek — bence birdir. Ben bunda hiçbir fark göre- miyorum.. Yeter ki, o büyük vazifeyi — başarmak için — insan kendinde kuvvet bulabilsin.. — Göüzel, çok güzel., Bedriye hanım, önündeki ofis kâğıtlarını çekti, düzeltti:.. Ben çocukluğumdanberi nedense hep göğü ve denizi se- verdim.. Haklı değil miyim? Me- selâ toprağın güzelliği insanların güzelliği gibi geçicicir. İlkbahar- da yeşeren kırlar, bayırlar, yazın sararır ve sonbaharla kış içinde kapkara, kuru ve çıplak bir top- rağa döner. Halbuki deniz ve goî böyle midir?.. Denizde ve gökte dünyanın en büyük güzel- liği vardır. Renkler, çizgiler, her zaman için, zevkle seyredilecek birer tabiat parçalarıdır. Meselâ ben köpüren bir denize ve sakin bir semaya bayılırım.. Bedriye Hanım, meselâ sizin bir gayeniz olsa ve bu gaye de, sırf insanları harpten, kavga- dan, fenalıktan kurtarmak - için size teklif edilse ne yaparsınız ? — Anlıyamadım. * — Size bir defne dalı verseler ve deseler ki iı.e.kBu defne =ıu gökün en yerine çıkara- caksın ve :ı?:ık © zaman dünya- ya sulhh ve sükün inecektir | ,, deseler ve bu da ölüm bahasına olsa, y:(pır mısınız ? — Yaparım.. Ben kendimi feda :tmâı.le dünyanın sulha ve süküna — kavuşacağını — bilsem, Stratosferlerin en yüksek noktasına kadar atılırım ve ölürüm |. Ne cesaret ve ne cür'et değil mi?. İşte bugünkü kadın budur.. Bugünkü kadın ölümlerden ve facialardan kuvvet alır, bugünkü kadın, İâlezarlarda, şaire ilham değil, hayata can verir. Eğer mutlaka bugünkü kadı- nın kudretini görmek isterseniz, Bedriye Hanımı daktilosu başında ve tayyaresinde gidip görünüz. n AERT İ a e Eylâl 17 |(Köy İmamları | Yetiştirilmelidir Memlekette her sahada sene- | lerdenberi devam eden ge- | niş bir inkılâp içindeyiz. Bu in- kılâbın bütün halk tabakaları üzerinde ve köylerde kökleşmesi için münevver gençlik büyük va- zifeler deruhte etmiştir. Vazife- lerinin ehemmiyeti — derecesinde her inkılâp işinde öncülük ya- pıyorlar. Bu içtimai savaş kümelerine iltihakları düşünülmek lâzım ge- len bir zümre var: Köy imamları. Bugün — Anadolünun —| ütün köylerinde, mektebi, muallimi «!- mıyan köşelerde binlerce imam var. Bunların ekserisi hâlâ bir az (tecvit karabaş) ile birkaç duadan başka birşey bilmiyor. Henüz” yeni yazıyı öğrenenleri bile pek az. İmamların - köylüden bütün farkı başlarındaki sarıktan iba- rettir. Köy imamları öyle bir hale getirilmeli ki herbiri uzak vatan köşelerinde birer milliyet vatanperverlik mürebbisi olsun- lar. Bulundukları muhitte her vesile ile Türk inkılâbım — teren- Düm etsinler, Büyük şehirlerde rastladığı- mız mütefennin vaizlerin riyase- tinde yer yer imam kursları açı- ması çok faydalı olacaktır. Ufak kasaba ve köylerdeki müftü, vâiz hatip ve imamlar arasında yapı- lacak ilmi bir tasfiye bu zümreyi memlekete daha faydalı bir hale getirecektir. Böylece köy imam- ları muasır bilgilerle mücehhez olarak köylerde her vesile ile köylüyü tenvir eden birer halk hatibi olacaklardır. Narilli: Rıza Öz Abdesthane Kıtlığı Benim vazifem seyyardır. İs tanbulun her yerini her gün ge zerim. Nazarı dikkatimi celbeden bir nokta İstanbulda abdesthane kıtlığı olmasıdır. Halk bu hususta çok sıkıntı çekiyor. Belediye şelh- rin umumi yerlerinde helâ yaptır- malıdır. Mevcut abdesthaneler'n yanından da kokudan geçilmiyor. AĞ Bir Eşya Piyangosunun Listesi Amasya'da Pilevne ve Üçler mektepleri fakir çocukları men- faatine — yapılan büyük — oşya piyango biletlerinden kasabamız- da yüze yakın satılmıştı. Piyongo ağustcsta — çekildi. Fakat liste hâlâ kasabamıza gelmedi. Yıldızeli: Hikm- * Adepazarında A. Tevfik Beyâ Mektubunuz sarih — değildir. Ekmeğin —ucuz — olması — halkıt menfaatine değil midir? Siz acabıt * Asker Kümil zevcesi Zehra Hammt! Sıhhat Vekâleti -en müsait zamanda sizlerin vaziyetlerinizi ! nararı dikkate alacaktır. * | Ahmet Hilmi Beye: | Yazınız çok güzel, fakat "' | şekilde edebi yazıları bir edelf" yat mecmuasına — gönderme! tavsiye ederiz. * Adanada Makbüale Hanıma - — Kekelemek tedavi “| doktora müracaat ediniz. ucuzluktan mı şikâyet ediyorsu” — — e a

Bu sayıdan diğer sayfalar: