19 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

19 Nisan 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Nisan Siyaset Âlemi Almanyanın Başı- na Kalmak Tehli- kesi Karşısında prensip — itibarile könseyinin — Almanya Danimarkanın Uluslar hakkın iMnası ve diğer konsey arasının AÂl- bir taraflı — olarak Versay Muahedesini ihlâl etmek vaziyetinde görmesi ve göstermesi, kabul etmek lâzımdır ki uluslar tarihinde ilk defa görülen bir hâdisedir. afih Al- Mausyanın bütün bir cihan busumetile karşı karşıya gelmesi birinci — defa görülmüş — bir gey değildir. Fakat Uluslararası bir meselede onun tek taraflı kaldığı ancak İlk olarak mü- Şahede ediliyor. Almanya için böyle bir karard baş eğip emrivakli aksülâmelsiz kabul etmek düşünülemci. Esasen kararla- ras ki kararma müstenkif kal- Mmanyayı rinı umümiyetle bir taraflı sayarak | içinden çıkıp ayrıldığı Uluslar Kuru- muna da bu vaziyette tekrar girmssi beklenemez. Fakat bir prensip etra- fında birleşmiş görünen bütün bir husumet blokuma kargı alabileceği Yaziyet te, cidden meraka değer. Daha şimdiden başlamış olan Alman reaksiyonu, Uluslar Kurumu kararı hakkında şiddetli neşriyatla tezahür ediyor. Fakat doğruyu söylemek lâ- zmgelirse bu neticenin mes'uliyeti yine Almanyanın hattıhareketinde arrnmak Tâzımdır. Almanya gibi hayatiyeti kuv- vötli teknik teşkilâtı mükemmel yetmiş küzsür milyonluk bir kütlenin silâh- lanmasından endişe duymayacak bir millet tasavvur edilemezdi. Umumi harpta bu milletin mücadele kal yeti de bilhassa ölçülüp anlaşıldıktan sonra. Almanya için takip edilecek poli- tika, sabır ve tayammüle dayanan ve emniyet uyandırın — bir poli olmak gerekti. -Almanya bunun aksini yaptı ve sabırsız'ık gösterdi. Gururuna kapıldı. Bu sebep- ledir ki bugünkü netice, dünkü ace- leciliğin cezasından başka birşey de- Bildir. — Süreyya ÂAklını Kaybetmiş ! Paris, 18 (Hususi) — İrl vü- gutlu bir adam sokakta kendisini bilmez bir halde bulunmuştur. Hüviyetini hatırlamamaktadır. O- nemi neticesi hafızasını kayip ettiği zan olunuyor. Edebt Tefrikamız Otel kâtibi Zihni Efendi, genç zabitin uzanan elini tuttu, okşadı: — Yok, Cevat Bıyrjğiı.n... Böyle, deme.. Ben, Aktaşa gittim, Hacer Hanımın annesi — Emeti uollı,ı gördüm. Cevat Bey, kesti: — Mehmet Beyin vurulduğu gün, bende Aktaşa — gitmiştim. Tahkikatta Emti Mollayı gördüm. Zihni Efendi, ayağa kalkmıştı: — O halde, mesele kalmıyor, Cevat Beyciğim.. Emeti Mollayı gördüğünüz gibi, Hacer Hanımı da gördünüz. Şimdi, bu ana kız, bir arada oturur, bir arada yaşa- yabilirler mi? Bu ana kızın, karşı- laştıkları zaman, orada bulunup görmek isterim.. Burası, Hacer Hanımın doğduğu yer amma, Hacer Hanımın bura ile bir ilişiği kalmamış ki.., — Ana da, kız da, biribirlerini görmeden, kendi kem dilerise gelin güvey oluyorlar.. Jandarma — zabiti de ayağa kalktı ve biraz — evvelki hiddeti Sönmüş — gibiydi; otel kâtibine Adeta acıyarak bakıp gülüyordu: kütibin sözünü TTTT T | SON POSTA Fransada 24 Casus! Hepsi De Mahküm Oldu Paris, 18 (A.A.) — Ceza mah- kemesi, 1933 ilkkânununda mey- dana çıkarılan ve muhtelif uluslara mensup 31 kişinin tevkifi ile ne- | ticelenen casusluk meselesi hak-« kındaki hükmünlü vermiştir. Uzun süren bir gizli celseden sonra mahkeme, 24 mazhunu 2 ile 5 sene arasında muhtelif haplis cezalarına mahküm etmiştir. Casusluk işinde mühlim bir rol oynamış olan Lidya Stal ls- mindeki Rus kadını, beş #sene hapse mahküm edilmiştir. Çin Ile Amerika Şimdi De Hava Yo'ile Birleştiriliyor Honolulu, 18.(A. A.) — Çin, Amerika hava yolunu #çmakta olan Âmerika — tayyaresi 2,400 millik mesafoyl 17 sant 47 daki- kada katetmek saretile yeni bir rekor tesis ederek Pearl-harbur- da denize İnmiştir. Fransız Eski Muharipleri italyada Karşılandılar Roma, 18. (A. A.) — Eskl muhariblerden büyük bir kalaba- lık, Romayı dostçasına ziyarete gelen 2000 kadar eski Fransız muhariblerini, dün akşam hara- retle karşılamışlardır. Goçenki Tayyare Faclasının Kurbanları Bordo 18 (Hususi) — Hattı Üstüva mıntakasına en yakın Af rika Fransız müstemlekesi valisi olup geçenlerde tayyare ile mıntaka- sını tayin ederken tayyarenin düş- moslle karısıda dahil olarak yedi kişi ile beraber ölen bay Rönar la arkadaşlarının cenazeleri bu- raya getirilmiştir. Yzana: Mahmut Yesaril — Yâni sen. Hacer Hanımın annesi Emeti Mollayı, görgüsüz, sersem, alık bir köylü karısı mı, zannediyorsun ? Sağ elini, Zihni muzuna koymuştu: a - Bund: yanılıyorsun, Zihal Efendi.., Ben, Aktaş tahkikatın da çok Şşeyler öğrendim. Emeti Molla, hiç te göründüğü gibi de- gil; gayet kurnaz, tedbirli ve iş- güzar bir kadın... Kocası öldük- ten sonra, bütün işlere, © bak- yor... Müddeiumumi Bey de, ay- ni kıyafette,.. Emeti Molla, işine gelince, gayet saf, sarsak görlün- meyi biliyor... Müddeiumumi sual- lerile onu şaşırtmak İstedi; fakat o, cevaplarile — müddeiumumiyi şaşırttı. Otel — kâtibi, — anlıyamıyarak bakıyordu: — Ne diyorsunuz, Ceyat Bey- ciğim?.. Genç mülârzım, tok bir sesle: — Ben de şaşırdım, dedi. Ve dost bir sesle anlattı: — Cinayetin sebebi araştırı- hyordu. Müddelumumit, tahkikatı Efendinin Casusbaşı Lidya Stal | tulü meve | Fransada | Televizion . > Servisleri Paris, 18 (A.A.) — Postn, teb- graf ve telefon bakanı, 175 metre Üzerinde — televizion emlsyonlarının bir haftaya kadar başlıyacağını bildirmektedir. Çek Meclisi Dağıldı Prag, 18 (A.A.) — Cümhur Relsi, meclislerin feshi hakkındaki kararnameyi imza etmiştir. İnti- habın 19 Mayısta başlaması muh- temeldir. Para Oyuncuları Brüksel, 18. (A. A.) — Bek- çika frangının kıymetten — düşü- renler hakkında parlâmanter bir anket açılmasına, meclisçe karar I verilmiştir. — Son Postanın Rıdyt; Haberleri Londrada her Kesi Korkutan Bir Yangın Londra 18 (Hususi)—Burada bir mağazanın alt kısmındaki elektrik tellerinde hasıl olan kursirküiden dolayı bir infilâk olmuş, mağaza- nın bu kısmında bulunan konserve kutuları birer şerapnel misketi gibi etrafa saçılmışlardır. Bu yüz- den halk arasında büyük bir heyecan baş göstermiş, mutahas- sıslar gelip kazanın mahiyeti tayla ve tehlikenin önünü alıncaya ka- dar şehrin bu kısmında gelip geçme yasak edilmiştir. Bir Nümayiş Fransa Posta Memurları Hükümete Kızmışlar Paris, 18 (Hususi) — Posta ve telgraf mezaretinin memurlar hakkında koyduğu yeni ahkâmı protesto etmek Üzere toplanlı derinleştirince, Bekir Efenin, ni- çin silâha davrandığı anlaşıldı. Tahkikatın ucu, Hacer Hanımda düğümlenmişti. Emeti Mollaya 6 ruldu: — Istanbulda, Hacer isminde bir kızın varmış, geliyormuş! Öy- le mi? Emeti Molla, sualler karşısın da hiç irkilmiyordu: — Var... Geliyor... Müddelumumi — soruyordu: — Onun buraya geleceğini nasıl biliyorsun? İhtiyar kadın, cevap variyor- du; — Bana mektup göndermiş.. — Kırın — için, — Istanbulda kayboldu, diyorlarmış.. — Bir vakitler, öyle sandıktı: — Sonra, birbirinizden nasıl haber - aldınız? : — O mektup yazmış.. — Kızın köyden çıktığı za- man kaç yaşında İdi? — On iki, on üçünde vardı. — Istanbula — giltikten kaç sene sonra mektup gönderdi. — Lilemeyom pek... Beş on yıl sonra olacak. — Mektup — köye mi Kasabaya m? — Kasabaya ge'miş... Sonra bize ilettiler. — Kasabaya kime gelmiş? — Orasını da — bilemeyom... geldi? Koca Vapur Harap Oldu Atlantik Vapuru Hurda Halinde Satılacak Paris, 18 (Hususi) — Geçen- lerde Şimal denizinde, Şerburg civarında karaya oturan ve artık istifade —imkâm — görülemiyen Atlantik vapurunun — enkazı, üç romorkör — tarafından — çekilerek Şerburg limanına — getirilmiştir. Yarın (bugün) gemi sökülerek burda halinde satılacaktır. lamak ve nümayişten feragat et- mek hususunda — yapılan ihtarı dinlememiş'erdir. Bu — hadiscele- başılarının — vazifelerine nihayet verilecektir. Bizim irahmetli ağa, getirdi gel- di idi, — Kızının mektubuna karp- hk gönderdiniz ml idi? — Gönderdikti... Öyleyse, kızının — Istanbüulda oturduğu yerleri biliyorsun. — Bilemeyom. Mektupları rahmetllağa, okutur, — bana da derdi İşte... — Ne derdi? — Hacerden mektup var. So- lâm yazıyor, derdi. — Başka blirşey demez miydi? — Başka, ne diyecek k1? — Kızın, babasının öldüğünü nasıl haber almış ? Jandarma durdu ve otel kâti: binin gözlerinin İçine baktı 1 — Buraya İiyice dikkat et, Zihni Efendi.. Bu, en can alacak noktadır. Müddelumuminin hazır- ladığı suallerin içinde en mühim- mi bu, Idi. Emeti Molla, ne cevap verecek ? Diye bekliyorduk. Ih- tiyar kadın, zerre kâdar şaşala- mamıştı : — Ben, yazdırdım, — Kime ? — Kasabadaki süt ağabeyi- min karısına... — Demek kızının nerede otur- duğunu, o, kadın biliyor. — O da bilmez! — Neye? — Bize yol parası yük olma- yaeikeleler., yapan memurlar, vazifelerine baş- Sayfa 5 '| Gönül İşleri Çocuk |İstemiyen “|Genç Anneler Henüz Nişanlıyım. Sevişiyoruz da. Tabii yalnız kaldıkoa — isli kuracağımız yuvadan bahsediyoruz, ha- yaller yapıyoruz. Fakat bu konuşmular sırasında dikkatimi çeken şu oldu. Nı- şanlım çocuk sevmiyor ve anne olmak istemiyor. Evlenmemiz yaklaşıyar. Onun bu zihniyeti beni düşündürmiye başladı. Cocuksuz yuya olurmu. Necdet Henuz gençliğinin zevkınl çı- karmamış olan genç kızları ana- korkutabilir. Evlenir evlenmez a- na olmak, dünyayı görmeden bü- tün hayatını evine ve çocuğa hasretmek bir genç kızı ürküte- bilir. Onların bu zihniyetlerini tabit görmek Jâzımdır. Yalnız bu zihniyetin düşündü- ren bir tarafı vardır ki o da şudur: Sinema genç kızlara yeni ve ge- rip idealler telkin ediyor. Kızlar iyi bir ana olmaktan ziyade iyi gence, İyl yaşamaya, elbise ve gösterişe ehemmiyet veriyorlar, Binaenaleyh evlenirken bile, ko- casını ona bü imkânları temin eden bir vasıta gibi görüyor. İş- te İşin fena tarafı budur. Mamafih bu işin teselli tarafı da yok değildir. Hiç bir kız, ev- lendikten bir. müddet sonra ço- cuk yapmaktan kaçmaz. Evlili- ğin ilk senelerinde serbest kak mak ister, Fakat sonra analık Ihtiyacı kendisini bis ettirir. Ben şimdiye kadar kendi ihti- yarlarile çocuk yapmamış bir evli çifte rastgelmedim. Ve yine ço- cukları olmadığı için bu vaziyet- ten mütecessir olmıyan kimseye rastgelmedim. Binaenaleyh bugün çocuktan korkar gibi görünen nişanlınız yarın düşüncesini değiş- tirir. Bunun için neş'enizi bozma- yınız : TEYZE sın, diye, Hacer, pullu zarf gön- derirdi. Yazdığım mektubu, ona koyar, postaya atardım. Otel kâtibi Zihni Efendi, me- rakla sordu : — Emeti Mollanın sütağabey-« si, Hacer Hanımın kasabadaki akrabaları olacak. Kim bu ? — Ebehanımın kocası Hacı Cuma ! Zihni Efendi, nefesi kesilmiş gibi ağzını açmıştı : — Ebehanımın kocası Hacı Cuma, Hacer Hanımın annesinin sütağabeysi mi oluyormuş ? Fakat Cevat Beyciğim, İnanmıyacağınız bir şey söyliyeyim. Hacer Hanım, Ebehanımı da, Hacı Cumayı da bilmiyor ! Jandarma zabiti, kaşlarını ça- tarak baktı ; — İnanmıyacağım değil... Ina- nırım... Ben, kasabadaki tahkikat- ta da bulundum. Hacı Cuma, hiç bir şeyden haberi olmadığını söy« ledi. Ebehanım da, Emeti Molla- yı tasdik etti. Müddeiumumi, Ha- cer Hanımın gelmesini bekliyordu. Fakat doğrudan doğruya onu ça« ğırıp sorguya çekmektense, peşine polis koyup nezaret altında bu- lundurmayı ve avın kendiliğinden elive düşmesini İstedi... Halbuki Hacer Hamm, ne şehirde, ne ka- sabada, akrabalarile temasa gek medi... Evvelâ, bunü, genç kadr nın bir hiylesi zannettik... (Ç Arkamı var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: