14 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

14 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No: 84 Fakat mesele Grald Longto- nun korktuğu gibi değil. Jack Bromley işini biliyordu. Bu saatte hava limanının civarındaki hava yolları gelen giden tayyarelcrle dolu idi. Fundan maada kendi- lerinin Londra üzerinde bulumr dukları, telsizle yol üzerinde bu- kanan diğer tayyare'ere haber ve- rilmişti. Onun İçia Bromley bir- denbire yolunu değiştirmeğe ce- saret edemiyordu. Gözünün özündeki âletler tı- kip ettiği istikameti, sanki asfalt bir yolda gidiyormuş gibi güste- teriyordu. Bu yo'da yirmi mil ka- dar daha gittikten sonra Bromley yolu değişlirmeğe karar verdi ve tayyerenin başını cenuba, şerka çevirerek Progue yolunu tutturdu. Mittegsburg dağlarının ayın ışığı altında parlayan karlı teçe- İ eri zaman Jach Brom- areket'e tayyarenin yolulunu değiştirdi ve bir bulutun arkasına sılılsadı. O tama ı etra- fina bakınin * F c1 Lsagtin ka- natlarında Alman İartalının şek- İini taşıyan bir tayyarenin yolla- rını kestiğini gördü. Alman tayyaresi e'eklilk fe- nerlerile işaret iderek yolcu tay- yaresine bazı emirler — veriyordu. Fakat Brom'ey bu emirlere derhal itaat etmediğinden karşıdaki tay- yarc m . tralyözünü çevirerek ateş etmeğe başladı. Mitralyözün ses'ni İşlden Ge- rald Longtonu fena bir korku aldı. Korkmakta haklı idi. Çünlü kendi tayyareleri ta- mame: müdafaasız bir halde idi. Bundan miada ateş açan tayya- renin maksadını da bilmiyordu. Fakat mitralyöz kendilerine doğru ateş etmiyor, kendilerine bir ihtar olmak Üzere takip ede- cekleri yolu kesecek turette ateş ediyordu. Bu ihtara aldırış etme- mek olamazdı. Jack Eromley tayyaresini gerisin geriye çevirdi ve bir müddet de bu süretle uçtüu. A'man nöbetçi tayyaresi şüphelenmiş, kendilerini takip ediyordu. Nihayet so2 bir Ihtar olmak üzere beş o2 kurşuün daha attıktan sonra peşlerini bi- raktı ve savuşup gitli. Bunu gören pilot muhavere borusu ile Gerald Langton'a: — “Şimdi n& yapalım? Çem- beri yarmak için bir tecrüte da- ha yapalım mı, yoksa gerisin ge- riye Loncraya mı gidelim?,, diye sordu. Gerald Langton: — “Sizce bir mahzur yoksa bir daha teerübe edelim,, diy cevap verdi. t Jack Promley neş'eli bir suret- te sırıtti. Önün canı zaten sergü- zeşt istiyerdu. Bu arzuyu tatmin , İçin bundan daha iyl bir firsat olabilir mi idi? Beynelmilel hava nizamlarını ayak altına ve pilot rühsatnamesini kaybetmek tehli- kesini de göze alarak derhal tayyaremin ışıklarını söndürdü ve gerisin geriye dönerek tekrar Prag istikametinde uçmağa ko- yuldu. Biraz sonra daha yükseklere çiktı ve bir müddet bu su- retle uçtu. Şim- di Şimali gar- biden esmeğe başlıyan — bir fırtına tayya- reyi beşik gibi sallıyordu. Föyleca yo- lusa — devam eden tayyare n hayet Bav- yera ile Bo- bemyayı - bir- birinden ayı- ran — yüksek dağları aştı. Tam bu sırada Jack Bromley iki Çekoslavak tayyaresinin ka- radlıklar içinde kaçmakta, bitaraf havalara iltica etmek için son —a SON POSTA Tayyarenin yolunu değiştirdi ve bulutun arkasına saklandı sür'atle uçmakta olduğu ve on on beş kadar Alman tayyaresinin de bunları kovalamakta oldukla- rını gördü. (Arkası var) Yaşlı Adam Takiplerile Kızın İstikbalini Körletiyormuş (Beşterafı Birinel yüzde) nimle alâka tesis etmek is'İyor. Maksadı benimle evlenmekmiş.. Ben bundan iki yıl evvel Melimet Ali adında bir zatla ni- şanlanmıştım. Aramız çok iyi idi. Fit gün nişanlımla fotoğraf çikart: mak lizere İzmire indim. Bu zat beni takibe başladı. Izmirde nereye gittiysek karşıma çıktı. Dönüşte Karşıyaka vapurunda tam karşıma oturdu Nişanlım, Fundan kuüşkülanıyordu. Vapur Karşıyakaya yanaş'ı, Nişanlımla vapurdan indik, Karşıyaka kor- donunda kolkola hnişanlımla gi- derken bü adam önümüze çıktı ve hiçbir sebep yokken nişanlımı tokatladı. Sebep: Onu bileriyoruz. Yalnız bu hâdiseden sonra nişanlım, benim bu adam'a alâkalı 6'duğu- mü zatnederek — nişânimı — geri gönderdi. Aradar lir müddet geçti. Mühim bir vazifesi olan bir zat İstanbuldan bana talip oldu, nişanlandık. Bu adam iklaci nişamı haber alırca kudurdu, adeta.. Meğer bu adamın evinde oturan Hatico adında kir kadıncağız bana güz- cülük edecek, nişan'anırken ona haber verecekmiş, Bu adam haber. vermeyen Hat'cenin evine giciyer. Ona baber vermediği için çıkıştıktan sonra : — Eğer ben Mebrureyi nmi- şanl.sından eyiramazsım bana da “N.,, demesinle:. Pu <dam komşumuz Samiye de: — Allah Mebrure ile ikimizi bir mezara koyacaktır. Demiş. Bu nz dexek oluyor, bu ihtiyar adam bana eş olabilir mi ?. Nihayet bu adam ikinel! nişa- numı da bazmağa muraf'ak oldu. Nişanlıma mektup yazarak, güya benim kendisile alâzalı olduğumu, benim Foçada kendisile görüş- tüğü mü haber vermiş.. Kendisinden davacıyım.. Bana hakaret —ediyor ve İstikbalime mâni alduğu gibi namusumu da payimal edecek harketler yapı- yordu. “ N,, nun Mebrurenin jnişanlı- sını | : di İ TEeR ea e aa mevcut olduğu İçin bunlar tesbit edilecektir. Ad. Bil, Alacağını .w. . İstediği İçin ( Beştarafı 1 inel yüzde ) yumruğa dayanmış. Araya giren- ler iki kavgacıyı ayırmışlar. Şük- rü doğru evine gitmiş, tabtanca- sını cebine yerleştirerek tekrar Tevfik'in dükkânına gelmiş ve bir kelime bile söylemeden tabanca- sını dükkânın önünde duran Ali- nin Üzerine boşültmış. Çıkan beş kurşundan sonun- cusu Ali'nin göğsüne rastlıyarak agir sürette yaralamıştır. Şükrü hvkîf_îdilıılqlir. Müessef bir irtihal Sadrı eabak merhum Meraşal Gazi Ahmet Muhtarın hafidi ve merhum General Mahmut Mühtasın mahtumu ve estak Mısir Hidivi Atbas Hi'mi Paşanın damzdı. Bay Ömer Muhtar pek genç yaşında müpte'â olluğu hestalıktan — kurlu'nmmyarak irtihali darıbaka eylemiştir. Naşı mağfiret mapı 16 Temmüz 935 S l: günü saat on birde Emirgün- daki yalı'arından kaldırilarık Emirgân eamlişer'finde öğle namaznı mütex. kip Emirgând:ki maklerci mahsusa- sına def nedilecektir. Mevla Rahmet Eyliye, aaa ee aa hem aa eemenn Toplantılar, Davetler Himayel Etfal Cemiyetleri Kongresi Bu sene Atinada ikinel teşrinin 20 sinden 24 üne kedar Balkan Etfali H'maye ecemiyetleri birindi kongresi yapılacaktır. Bu kongrade normal ve anormal çocukler üzerinde söylevler söylenecek, devletlerin Ççocuklar üze- rinda yopacığı himaye'ler, yetişecek çocuklırın te biyeleri görüşülecektir. Kâdın sıhal ( Beştarrfı Tiaci yüzde ) — Ya! Demek bınur için bir çok kadınlar çocuklarını doğma- dan evvel aldırmak is iyorlar. Genç kadın gü'dü: — Bakınız, dedi. Fu da biz- de yan'ış bir telâkki. Bizde evli kadınların hiç biri çocuğunu dü- şürmek istemiyor, Bir kaç sene evvel aile kadınları içinde çocuk düşürmek moda gibi idi. Fakat şimdi bütün evli kadınlar dok- torlara “Çocugumuzu alınız ! ,, Diyerek değ': “Aman çocuğumuz — olmuyor ne yapalım,, diye müracaat edi- yorlar. — Bunun sebebi ne dir?.. Memlekektte refahın artması mı? — Hayır. — Bilakis — sefaletin çoğalmasıdır. — Anlayamadım. — Anlatayım. Sefalet yüzün- den birçok kadınlar sokaklara dökülmekte ve hayatlarını erkekle: kandırarak karanmaktadırlar. A- le erkeği bu kadın bolluğu içinde avare olmakta ve evinden uzak- laşmakta, parasını dışarda, eğlen- cede harcetmektedir. Bunu gören kadın erkeğini evine bağlamak için yeni bir çareye baş vurmak İstiyor. Bu da çocuk yapmak ve ile bağını kuvvetleştirmek. Bu yüzden de her sene mun mıktarı artınaktadır. Eskiden bizlm hastanelerde muhfe'if has- talıklardan dolayı kadın ameliyati çok yapardık. Ğ'Mnn Şataklarımız !tîıı.hınıııl' e Jabusalarla ( gde- ladur, çocuğunu düşürmek isti- yen kadınlar ekseriya bir kazaya kurban giden genç kızlar ve kas dınlardır. Oplar için bütün hayat bir yük ve ar olacak. Bu canlı günahtan kurtülmâk en büyük emeldir. Fakat kanunlar bunu yapmıya müsaade etmediği için bu kadınlar çaresiz kalıyorlar. Kendi kendilerine çocuklarını yok etmiye teşebbls ediyorlar. Veya bu çocukları sokaklara bırakıyor- lar. En büyük dert. babasız ço- cük bakan kadınlardadır. Bu ka- dınların himaye edilmesi lâzımdır. Erkekler bütün kanunları kendi hodbinliklerine göre yapmışlar. Bu zavallı kadınların himayesi en mühim meseledir. Bu ara yanımıza gelen büyük kadın hekimi de söze karışıyor: — Geçen gün diyor vapur- | dan çıklığım zaman bir kalabas hk gördüm: — "Ne diye?,, Diye merak etlim, yaklaştım,baktım. Denizden bir çocuk ölüsü çıkarmışlar birkaç gön'ük bir çocuk ölüsü, Tam otomobilin yanına ge'miştim. Bir mem:r geldi. Pana: - * Doktor 804 günlerde nerelerde doğum yaptınız. bize söyler misiniz?,, dedi. Ona: — “A eğlum! diye cevap verdim. Hiç beni evine çağırtan, ağzımın kokusunu dinleyen, liste- lik Ce ceb'me para vererek, bana çocuğunu aldırtan bir aile bu çocuğu tuter da denize atar mı?. Bu çocuğun damgası Üzerinde. Ya sefalet veya günahin çocuğu- dur; anas.n: bulüp da ne yapacak- sınız; cezalandıracaksınız değil mi?.. Acaba bir anaya çocuğunu sokak- lara atmıya, ortadan yok etmeye mecbur o'maktar daha büyük b'r ceza mı ölür?.. Ne yaparsanız yapısız kadının bu İşi yapıncaya Anai -an—ı;ı Derdi t Doktorlarile Has-' ı I l Temmuz 14 * seRMA Serisi kadar çektiği i kencenin kâ'bına varamazsıdız.,, Bilm'yorum. Pclls sonra rnasıl tahkikat yaptı. Benim bildiğim bir şey varsa ©o ca kadınların isimlez'ni, kim olduklarını kaydet-i tirmeye lüzüm görmeden doğura- bllecek'eri ve ; ine ellerile bakmak istemedikleri çocuk'arı teslim ede- cekleri müesseseler olmacıkça bu faclaları sık, sık görecğiz. 4 — Demek dedim en dertli Acalarımız gayrimeşru çecukların anasıdır? ! — Gayrımeşru yahutta - sefil — çocukların anaları ben — bütün — çocukların devlet bakımında ol masığa taraftar değilim. Çünkü tecrübelerle görülmüştürki. Aile içinde — büyüyen — çocukla leyli mekteplerde — büyüyen — çocuk arasında çok fark var. Bu fark iyi bir aile içinde yetişenin lehi- nedir. Maamafih çocuklarına ba- kamıyanlar hakkında bir kanun çıkmalı bu çocuklarla doğrudan doğruya devlet meşgul olmalıdır. Maamafih bundan evvel mem- leketimizde meşgul olunacak — bir şey vardır; o da anne: ğ — Eger memlekette nüfus — yetiştirmek — istiyorsak — evvelâ, ana olacak, ara — olabilecek” kadınlar — yetiştirelim. — Maalesef şunü - söylemek — mecburiyetinde- yim ki bilhassa yüksek tabakası: dan dediğimiz kadınlar tamamille cahildir. , î — Ne diyorsunuz? l İ Iıjâ.i[] : Fes | "îFĞ'&r ) ââg' :m'“”', İ kendilerini doktora göstermesini — bilmezler. Meselâ bir tanesine: * “— Ne zamandır rahatsız- sınız,, diye sordunuz mu?.. Lü- | kırdıya şöyle başlar : — “Bu ikinci çocuğum doks tor. Bunu alan doktor çok — iyl bir. doktordur. Bundan - sonra,'" hiçbir - rahatsızlık- - hissetmedim.' Bu dört yaşındadır. Bundan" Bonra... ,, Ona: — Lütfen ne zamandır hastas' sınız ?,, diye Gorarım : Bi — “İşte anlatıyorum; ne dk” yordum. Bu doğduktan sonra bi Kayaeriye gittik. Kayseride..,, — * “— Ne zamandır hastasınız efendim onu öğrenmek ,, , “— İşte geliyorum doktor' oraya geliyorum. ,, “— Nereden oraya geliyor. da oradan başlamıyor bunu ane? lamağa imkân yoktur. Hastalığını. da tarif edemez. Doktorluk malümü- yal EFaytarlık değildir. Ancak doğru konuşan bir hastayı doktor tedati edebilir. Eğer memlekete iyi çocuk yetiştirmek istiyorsak evvelâ — kadınlarımızı — yetişte relim. — Onları — İlkmektepten itbaren — kontrol altına — alır hm. Böyle cahil insanlar nasıl çocuk — yetiştirebilirler ? — Anar ların en büyük derdi cehalettir. — Çok kuvvetli söylüyorsunu? daktor dedim. — Evet dedi eğer cesaretini£ varsa yazınız. Ben kendi hesabımâ ismimle mülâkat vermek istemem Çünkü dokter isimlerinin etrafındâ yaplan bir revi reklâm gibi. oluyar hoşuma gitmiyor. — EBcen yazacağım — dedim isminizi — koymadan — yazmama, (r müsaade edersiniz ya.. ) — Hay, hay dedi. Eğer bugün genç kız. kadıt ( Devamı 9 uncu “yüzde ) İ 4 t İ | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: