27 Aralık 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

27 Aralık 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa KIZILAY H YE Program Satan «Aşağıda okuyacağımız hikâye ger- çektir, herkesin başından geçebilecek bir şeydir. Ünlü İngiliz yazıcısı (Pe- tor Cheynoz» ye görüp işitenin ken- disi tarafından anlatılmıştır.» * — Kanunün çevresi dışına çıkmış olup olmadığımı bir türlü kestiremiyo- | rum. Bir gece tiyatroya bir çift gel- mişti ve hemen — gözüme çarpmıştı. Kadın sevimli bir kadındı, arkasında küçük bir servet değerinde bür olbia, kolunda beni bütün ömrümce konfor içinde yaşatacak bir bilezik vardı. Bu- nunla beraber ölüm kadar sefil görü- nüyordu. Erkek ise şişmandı, kaba sa- ba bir hali vardı. * İlk perde arasında fuayyeye git- miştim, kapının önünde uzun boylu, zayıf, iyi gösterişli bir genç yaprak si- garası içiyordu, görünce tanidım. Ken- tiyatronun başlangıcından evvel — bir proğram satmıştım. O dakikada gü- zel kadınla gişman erkek te Fuayyeye geldiler. Bir saniye öyle sandım - ki, genç kadınla kapıda durmakta olan delikanlı arasında, çabuk bir - tanışık- hk işareti geçti. * Şimdi ikinci perdenin başlamak ü- zere olduğunu bildiren zil çalımyor- du, delikanlıdan başka herkes yerli yerine döndü, o ise arkadan yanıma geldi, dirseğime dokundu: — Bir beşlik kazanmak hoşunuza gider mi? diye sordu. Gülümsüyor- du. Ben de öyle yaptım, gözlerinde çok çekici bir şey vardı: — Elbet gider efendim, diye - söy- lendim. Beş Liralık Hediye Cebinden küçük sarı kâğıda sanılı bir paket çıkardı. Sarı telle dikkatlice bağlanmıştı: — «Salonda güzel bir kadınla şiş man bir erkek gözünüze çarpmıştır, sanırım, dedi. Sizden gelecek perdede © kadının yanına yaklaşmanızı ve bu paketi kendisine vermenizi - isterim. Hayret etmiyecektir. Fakat ne olursa olsun yanındaki erkek görmemelidir. İyisi de sıraların kenarından kadının hizasına kadar yürür, arkasından yak- laşır, paketi eteğine salıverirsiniz. Bu- nu yaptıktan sonra saat odasında işi- nizin başına dönüp biraz beklersiniz, Küçük paketi verdiğinizden beş on dakika sonra kadın size gelecek, baş- ka bir küçük paket verecektir, bana getirirsiniz. Sizi bekliyeceğim.» Elimden geleni yapacağımı söyle- dim. Bütün bunların ne demek oldu- ğunu anlamıyordum, yalnız beş İira- lık banknota gönlüm vardı, sonra de- Tikanlının yüzü de hoşuma gidiyordu. Sıraların kenarından kadının hiza- sına kadar yürüdüm, arkasına geçtim, paketin üzerine proğramlarımı — koy- muştum, kimse göremezdi, usulcacık eteğinin üzerine kaydırdım. Hiç — bir hareket yapmadı, sonra geldiğim gibi döndüm. Başka.. İki Beşlik.. Fakat saat odasına gitmedim, ka- dının paketi ne yapacağını — görmek istiyordum. Kapının aralığından gö- zetledim. Herkesin gözü sahnedeydi ve kadın istediğini rahat rahat yapa- bilirdi, nitekim kolundaki bileziği çı- kardığını gördüm, yanındakine sezdir- memek için çok yavaş hareket ediyor- du. Ben bir iki dakika sonra saat oda- sına döndüm, geldi, bileziğini tekrar takmıştı, o hal- de neden çıkarmış olduğuna — hayret ettim. Bana kendisine götürdüğüm pa- ketin üstündeki ayni sarı telle bağlan- miş başka bir paket uzattı ve delikan- hya vermemi söyledi. Hiç şüphe yok, bütün bunlar ön- Kızın Hikâyesi Türkçeye çeviren: Hasnun Uşaklığil — Şimdi beni dinleyiniz, dedi. Ya- jzn yahut öbürgün birisi gelip — size gaç kadının bir paket verip vermedi- ğini sorabilir. Bu takdirde menfi —ce- vap verirsiniz, öbürgün akşam ben tekrar buraya geleceğim, neticeyi öğ-| Bu tenbih beni — sinirlendirmeğe başlamıştı. Fakat ertesi gün daha zi- yade sıkılmam yazılı imiş. Zira mati- ne için tiyatroya geldiğim zaman di- rektör hepimizi odasına çağırttı ve dün akşâam salonda çok kiymetli bir bileziğin kaybolduğunu - söyledi, bu- lup olan olmadığını sordu, herkes gi- bi ben de menfi cevap verdim. Yine © gün akşam üzeri beni tekrar direk- törün odasına çağırdılar. Bu defa ora- da şişman bir adamla karşilaştım, ba- na: — Azizim, dedi. Bileziği kaybeden kadının kocası © gece zevcesinin beş ı&kîh için yanından ayrıldığını söy- Küyor, kadının nereye gitmiş olduğu- nu biliyor musunuz? Ben Detektifim., Eğer doğru cevap verirseniz kazanır- Bir şey bilmediğimi söyledim. O zaman şişman adam: — Fakat birisi bana — © gece sizin genç kadının kucağına küçük bir pa- ket kaydırmış olduğunuzu haber ver- di, dedi. Başımı salladım, şimdilik bu mesele üzerinde daha fazla konuşa- mıyacağımı, ertesi gece tiyatroya ge- lirse belki kendisini tenvir edeceğimi * Ertesi gece delikanlı sözünde du- rarak gelmişti, hikâyeyi anlattım, de- tektif te bir saatten beri bekliyordu, onu haber verdim: — Çekinmeyiniz, ben de şimdi - nunla konuşurum, dedi. Hakikaten de konuştu, meğer tanışıyorlarmış, — de- tektif onu: — VayMichy Sizi polis olduğum zamandan beri görmemiştim, diyerek karşiladı, o da: — Mümkün! cevabiyle mukabele etti. Fakat her şeyden evvel işten bah- sedelim: Geçen akşam Misis İks bu- raya kolunda gayet kıymetli bir bile- zikle gelmişti, halbuki evine döndüğü zaman bu bileziğin yerinde sahte bir benzeri vardı. Kadının yeni ve hiç sev- mediği kocası bileziği kasaya koyarç ken değişikliğin farkına vardı. Simdi bileziği bulmak isteğindedir. Mesele budur değil mi? — Eveti At Şimdi adaram İsteğine köğ- şi kadının da bir isteği vardır: Bu ka- dın evvelce bir delikanlı ile sevişiyor- Şök eden kadın da İ evleneceklerdi. fakat ikisi de fa- kir oldukları için bu arzularını yerine getiremediler. Kadın şimdi eski nişan- hsının sıkıntıya düştüğünü işitmiş, o- na yüz altın göndermek hevesindedir, sonra bu işde başka bir adam vardır ki o da emek parası istemektedir. Detektif şöyle bir dudak büküp ceden tasarlanmıştı, bununla beraber baş salladıktan sonra: bana beşlik iki banknot ta verdi, son- — Rakkam söyleyiniz, dedi. ra yerine döndü, ben de paketi, Fuay-| - — Beş yüz lira! İstanbulda Bir ' Dosta Mektup (Baş tarafı 3 üncü yüzde) olmaz.-Kurun gazetesinin işaretler sü- tununu yazardı, orada geniş gövdesi ve mütevazı boyu ile memleket masa- sında oturür, bu masadan onun biraz feylesof,. biraz tarihçi, biraz coğrafya- €t; bir çok ekonomici ve sosyal bakışla- rı yurdun dört bucağına uzanmakta- | dir. | Sadrinin orada uzun bir kılı sigarasını içerek ve gü sesle öksürerek çalışması, heybetli bir intiba bırakır. Basın Genel Direktörlüğündeki | gazeteciler bukadarcık değildir. — Fa- kat İstanbullular onları tanır mı, tanı- maz mı, bilmiyorum. üzerinizde | Ulus gazetesinde çalışanlar içinde kalın camlı gözlükleriyle bütün müs- veddeleri dört santim mesafeden oku- yan Kemalettin Şükrüyü — tanıramız. | Babiâlinin ve onun iki yakasında iki keçeli uzunan gazete idarehanelerinin | eski emektarıdır. Her ne kadar ken- disi yeni gazeteci değilse de mürekke- İbin, kalemin, hokkanın, dosyanımı Ve |kâğıdın en tazesi, en yenisi onda bu- lunur. Yaşar Nabi de oradadır. Hani bir |zamanlar, Babıâli caddesinde tutustu- rulan yedi edebi meş'alenin biri olan Yaşar Nabi. Yaşına basın âlemindeki kıdemine rağmen bir çok eser ve yazi yazmış olan bu genç şâir, inadına ©| kadar az konuşur. Tahmin ederim ki Yaşar Nabinin en uzun tiradı, telefon- da Bay Abdülhak Şinasiye (Varlık) mecmuasına yazdığı yazılar hakkın- da verdiği izahattır, Bay Abdülhak Şinasiyi tabii bilir- siniz; İstanbulda iken şekerci Lebo - |Jnun muayyen bir masasında saat beş İçayını içerdi. Burada ise Karpiç lo- kantasının yine muayyen bir masa- sında akşam yemeklerini yer ve gaze- telerini okur. Ulusta bir takım genç arkadaslara da rastgelirsiniz. Bunların daha genç Çolması Yaşar Nabi'ye biraz yaşlılık ve- | rir. | — Gençler arasında yarım asırdan be- ri gazetecilik, pehlivanlık eden altmış ikilik Celâl Davudu da İsaymalıyız. —İstanbul — gazetelerinde ’pehlivınlık hakkında epeyce yazı yaz- mış olan Celâl, şimdi Dikmen bağla- rında arı kovanlarını, Ulus gazetesin- | de de yazı provalarını — düzeltmekle | meşguldür. | Ulusun bir odasına Bay Reşat Nu-l rinin idaresi altında Fransızca Anka- ra çıkar ve bir odasında da yanı başın- daki Vehbi Koç apartımanının üstün- de renkli ışıklarıyle gece — reklâmları yapan Tan'ın Mecdi Sadrettin'in baş-| ve arıcılık İkilâtı çalışır. İdarehanenin karşısında Hakkı Ta- | jrik Us'un takma evleri vardır ki bu-| |rada Kurunun, Haberin ve hattâ öte-| |ki gazetelerin anbarları eksik — olmaz. | Onun için Ulus Basım Evinin bulun- | duğu yere bir basın merkezi adımı ve- vebiliriz. Hele tasarlandığı gibi ha:zıııî kürumunun merkezi için bu yapıya bir kat daha ilâve edilince burası büs- bütün Türkiyenin basın yüreği - ola- cak. Şimdilik dostum, Anadolu ajansı- nın merkezinde çalışan arkadaşlardan ve İstanbul pastahanesiyle İbrahim ba- ba lokantasında yüksek edebiyat ya- pan genç şâirlerden, ediplerden ve son günlerde buraya gelen şâir Necip Fazıl Kısakürekten bahsetmiyeceğim. Onlardan da kısmet olursa başka bayrama. Toplu İğne Delikanlı cebinden bir paket çıkar- dı, içinden bir sigara alıp yaktı, bir ta- ne de karşısındakine verdi. Yanyana sokağa çıktılar. * Bu hikâyenin ne netice - verdiğini bir türlü öğrenemedim, fakat hâdise- den bir hafta sonra postadan teahhüt- kanlığı altında bulunan haber alma teş-| — —e Üİ G Ü SÖŞ a B SAT y / , Kadın — yüzleri tecrübe tahtası olmaktan kurlulamadı hayrı.. O krem'erin biç birl değil. Size eu tanınmış kremi KREM PERTEV'i ge'lrdim |.. Ambalaj ve komprimelerin üzerinde halis. )İ Hğln Hmsalf olan 9 Mmarkasını arayınız — d üşlü i kü'bir mektup aldım, içinde 10 İngiliz yede beklemekte olan, güleç yüzlü| — Fakat bu mühim bir para! İster- K gence götürdüm, cebine koydu ve ba-! seniz geliniz gidip kadının kocası ile Brası "'“'d"_ b““"'_'l' b"'h" lıd.ın z konuşalım! , haşabına el'an mütecesifim, düşünü- 'yorum. e l a kee BÜD ö ai v v . aöti SRdlbe ti * —3 LKĞ v nn

Bu sayıdan diğer sayfalar: