29 Şubat 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

29 Şubat 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tunceli vilâyetinin ilk umumi meclisi t&)landı Unlumî müfettiş azalara bir ziyafet verdi ve yapılacak işleri anlattı, yolların inşasına başlanıldı Tunceli umumi meclisi mElâziz (Özel) — Yeni teşkil edilen ü:"meli vilâyetinin. umumi meclisi . toplantısını yapmıştır. Toplantı va- Ve genel enspektör general Abdullah Doğanın başkanlığında yapılmış, ;Tıııudı bütün kaymakamlar hazır Unmuşlardır. h Meclisi general Abdullah bir nutak- açmış ve bu nutukta, Tunceli vilâ - ,.'?'ih'kvenıihbıkımındmlıirm- İni yapmış, sonra da Tunceli adının .î_'nvııııedeuguldiiiniınlımıç,î'ıın-! yapılması kararlaştırılan ve ya- Dilması icap eden işlerden bahsetmiştir. ı"'“iııı sonra bütçe müzakeresine baş- haılmış, 40 bin liralık bir muvakkat bütçe kabul edilmiştir. » İçtima günü akşamı general tarafın- Meclisi umumi azalarına ve kay- müfettişi umumilik bina - finda bir ziyafet verilmiştir. * Tünceli viâyeti dahilinde bir an el inşası zaruri olan yolların ya - " başlanılmıştır. Yeni yollar 5» Metro genişliğinde olacak ve O - 'ü'iıhıh. uzayacaktır. Bu yollar bir zamanda bitecek, Ovacıkla KERV — 10 h'..ıîümimî olarak anlamışlardı ki dini bir tle tarikat şekilleri arasında hiç Münasebet yoktur. Ka Pin, itikat herkesin kalbinde, tân- Hü: kul arasında bir gizli inanışın ba- h Halbuki tuttukları yolla allaha da- kısa yoldan varacaklarını iddia e - ten tarikatçıların bütün işi kendileri- B ldukları müridler sayesinde ge- Tamek, kurduklari tekköleri birer fe- .© Ve şenaat ,zevk ve şehvet mezbele- :lkıî.'"“ getirmekti. Böyle yollardan 'â nasıl varılırdı? lıı. Genç müddeiumuminin — anlattığı hakikatler (Tarikatı bediiye) dava- Süa karışan saf yürekli insanları bir at uyandırdığı için şimdi hepsi geç- Ti yolun tehlikesini takdir ediyor İK Ugün yürüdükleri yolun ilerisini 8örebiliyorlardı. KPt netice yalnız onları değil, on- Ka beraber bütün yeni ve ileri hare- iketlere karşı hâlâ şüphe ve tereddüt Yi bocalayan bir çoklarını da u- andırmıştı. ı,_q“mk kasketinin viziyerini arkada kan, başına keçe külâh, takke gibi yler geçirip aklınca günaha girmek- sekinen lise talebesi geçerken dul AN YÜ * ü içtimaından sonra |Elâziz arasındaki mesafe dört — saatte Dördüncü umumi müfettişlik mın- takası için yapılan hususi kanunların tatbikma başlanılmıştır. Tunceli halkından ve adam öldür - mekten suçlu Mustafa oğlu İsmail ağır ceza mahkemesi tarafından 12 buçük yıl hapse mahküm edilmiştir. Gayri mevkuf olarak muhakeme edil- mekte olan suçluların da duruşmala - rının mevkufen yapılmasına başlanıl- mıştır. d Menemende biri karısını yaraladı İzmir (Hususi) — İzmirde oturan Zafranbolulu Mehmet oğlu Osman Menemenin Seyrek köyünde amcası- na misafir gitmiş olan karısı Zehrayı İzmire döndürmek istemiş, Zehra mu- vafakat etmeyince vücudünün muhte- HKf yerlerinden ağır surette yaralamış- tır. Buna mâni olmak istiyen Zehra - nın amcası 70 yaşında Aliyi de aya - ğından yaralamıştır. Yaralılar mem - leket hastanesine kaldırılmış, Osman da adliyeye teslim edilmişti! RÜYOR »2- 936 gıcırdatan insanlar görünmez olmuş- tu. Zaten vak'alar, hâdiseler © kadar biribirini takip ediyordu ki bir -sür'at katarı gibi yürüyen hayat böyle kırık, dökük, saçma sapan ilişikleri çiğneyip geçiyordu. x» «Tarikatı Bediiye» nin birinci saf elebaşıları girdikleri şüpheli ve tehli- keli işin cezasını hayatlariyle ödediler. İkinci safta kalanlar altışar, onar aylık mahkümiyetleri geçirmek üzere muhtelif hapishanelere dağıtıldılar. Hatip Ak Osmanla Müderris Ha- fız Nuri cürümde beraber oldukları gi- bi cezada da ayrılmadılar. İkisi bir hapishaneye düşmüşlerdi. Bu zindan arkadaşlığı eski (Ce yeti sofiye) nin yeni (Tarikatı bedi- ye) nin iki elebaşısı için bir teselli ol- muştu. Hapishane hayatına — alışmışlardı. Bu mahrumiyet vaktiyle medrese ©- |dalarında geçirdikleri çömezlik haya- tından pek te farklı değildi. | Yalnız hapishanedeki kaza ve ka- der kurbanları olan arkadaşlariyle bir İtürlü bağdaşamadılar. Tarikatçılık suçundan aralarına iki | Aydında Esrarengiz Bir cinayet Bıçakçı Rüştüyü karısının öldürdüğü zannediliyor — İzmir — Aydıri demiryolu üzerinde Ortaklar istasyonunda Emir Hatice isminde zengin bir kadın vardır. Faiz- İcilik yüzünden 605 tane bahçe ve epey- ce para sahibi olan Emir Hatice on beş | Vyıldsn beri bıçakçı Rüştü ile evlidir. Kocasına, uşak muamelesi yapan ve daima bıçak ve tabanca ile gezen Emir | Haticenin kocasını komgular işittikleri üç el silâh sesinden sonra ölü olarak bulmuşlardır. Vak'a mahalline - gittik. - Karakol kumandanı ile muhtar ve ihtiyar he - yeti hemen tahkikata - başlamışlardır. Hatice kocasını kendisinin vurmadığı ve hariçten gelen iki kişi — tarafından vurulduğunu iddia etmiştir. Tahkikat devam etmektedir. Yeni kaymakam ve mektupçular Erzincan mektupçuluğuna cski Gö- rele kaymakamı Rauf, Van mektup - çuluğuna Erzincandan Şevket, Tokat mektupçuluğuna — Niğdeden Kâzım, Niğdeye Burdurdan Abdurrahman, Burdura, Malatyadan İsmail, Malat - yaya eski Mardin tahrirat müdürü Mu- hittin, Ağrıya da Karstan Şeref, Karsa |Borcika kaymakamı İzzettin, Sivasa eski Mersin tahrirat mü Süley - man Sami, Urfaya Gümüşhaneden |Behcet, Gümüşhaneye Urfadan Seyfi, Bitlise eski Malatya tahrirat müdürü Agâh, Borçika kaymakamlığına Sivas mektupçusu Fahri tayin edilmişlerdir. Yeni varidat müdürleri İzmit varidat müdürlüğüne Çeşme muhasebe müdürü Ahmet Tevfik, İz- mir varidat müdürlüğüne İstanbul tah- üfettişi İlhami, Kars varidat mü - ine Çorum mal müdürü Necip tayin edilmişlerdir. Bina ve arazi vergilerinin hususi müuhasebelere devri üzerine hususi muhasebelere devredilecek memurla - vTın adedi yedi yüz adettir. hoca karıştığını gören öteki mahküm- lar bu saçlı, sakallı adamlarla kayna- şamıyorlardı. Kimi kız kaçırmaktan, kimi yol kes-| mekten, kimi adam öldürmekten suç- lu yüzlerce mahküm arasında iki ho- ea kurt hücumuna uğramış iki zavallı lâgar beygir gibi müdafaalarını şırmışlardı. satmış yüzlerce mahküm tarikatçı ho- calara takılıyor, eğleniyor, alay ediyor- lardı. Hele bir katilden yirmi yıla mah- küm Kara Recep vardı. Sultan dağla- rında yörük çadırlarını basıp erkekleri | bağlamış, paranın çin onların gözleri önünde kadınları! göbeğine kızgın yağ dökmüştü. Belâlı bir adamdı. Hapishanede koğuş kıdemlisi oldu- ğu için meydancılık vazifesini de o yapıyordu. İki hoca aralarına gelince önce altlarına döşekler serdi. Hergün kaynattığı tencereden yemekler verdi. Hocaların eyi dünyalık tuttuklarını sa- j« |NIyordu. Hatip Ak Osmanla Müderris Ha- faz Nuri mahkemeden bitkin bir halde çıkmış olmalarına rağmen mahkümi- |yetlerini anlayıp hapishaneye - gelince zindan arkadaşlarına karşı hemen bir otorite kurmak sevdasına düştüler. Yıllarca medreselerde, camilerde, halkı cennet, cehennem — masallariyle sindirip uyuşturmanın verdiği alışkan- lıkla hapishanede de ayni marifeti gös- termeğe il ".l Feleğin çenberinden geçmiş, ipini ' ini söyletmek i- ; n Matbuat müdürlüğünü n antolojisi — Falih Rıfkı Ataya göre » * » “İyisi mütehassısları t arafından türkçede bile yapılmamış olan bir eserin mesele ile ancak bir bakımdan alâkadar olan bir makamca kusursuz | Basın Direk - törlüğünün yap - mış olduğu son cinayeti şüphe - siz haber almış - sınızdır: — Gelen geçen, yahut Türkiyeye — hiç uğramıyan, fa - kat hemen hepsi henüz Türkiye - nin garblı. sanat ve fikir udamları olduğundan şüp- he eden frenklere — Falih Refki Atay vermek üzere bir küçük antoloji hazır- , r;(ı îğ,â SA G6 OU —- kaçını unutmuş, yahut bir kaçı hakkın- da, kendilerine veya başkalarına ay - kırıca gelen hükümlerde bulunmuş, Halbuki siz bizim biribirimiz — için hükümlerimizin ne kadar insaflı ve doğru olduğunu bilirsiniz. Dilimizde de sanat ve edebiyatın dünkü veya bu- günkü vaziyetini gösteren bir sürü - scrin de bulunduğundan şüphesiz ma- Tümatınız vardır. Tevazuumuz da sizin için meçhul değildir. Basın Direktör - lüğü ne bu hükümleri tartmış, ne bu eserleri okumuş, ne de nefislerimiz hakkındaki muhakemelerimizi gözö - nünde tulmuştur. Lâtifeyi bırakınız: Biz edipler, şair, tenkitçiler kendimiz türkçe bir edebi- yat tarihi veya bir antoloji yapsak da Basın Direktörlüğü gibi, vazifeleri doğrudan doğruya bu olmıyan, fakat biraz eksik ve yanlışta olsa, yeni Türki- yenin manevi ve maddi manzarasını tanıtmaktan — mes'ul — olanlara — bir örnek veya kaynak bazırlamış olsak, daha iyi bir harekette bulunmuş ol - maz mıiyız? Fransızca Ankara'yı çı - karırken, edip ve — şairlerimizden, frenkçeye hangi eserlerinin çevrilme - sini istediklerini sormuştuk. Fransız- ca Ankara, Basın Direktörlüğünün antolojisinin yetişmiyeceği kadar ge - niş bir muhit Oraya tarikatçılık suçundan sokul- duklarını bile unutarak daha ilk gün- den vaaza, derse benzer yarı dua yarı takrir din, diyanet bahisleri açtılar. Hele Ak Osman karşısında kendini dinleyen bir kalabalık görünce büsbü- tün coştu. Günah ve sevap bahislerine nin, hırsızlık etmek, gibi günahların İsezdi büride telâ - alfedilmiyeceğini jkendilerinin sırf kelâmullahı yükselt- |mek için çalışan masum ve makbul insanlar olduğunu söyledi. İsteyerek, istemiyerek kan döken, can yakan ve bugün zindan köşesinde mukadderatlarını bekleyen — bu talisiz insanlara karşı iki hocanın tuttuğu bu garip yol ilkönce Kara Recebi kızdırdı. Hatip Ak Osman; — Ulemaya hürmet, lâzimei attir! Diye yeni bir bahse girerken: — Hey bire Dizgallı hocal. diye hay- kırdı. Sen sağlam ayakkabı - olsaydın şeri- ıiçimizı: düşmezdin. Seni buraya nu- mara yapsın diye değil cezasını çek- sin diye tıktılar be hoca. Şimdi — bize maval okuyacağına edebinle — oturup rahatına baksaydın yal Burası tekke değil. Çok dırıltı etme başım - belâya girer. Zaten burnuma taze kan ke-| martaval dolu işkemhe- kuları geliyor, örürsün hal ni boşalmış gö Kara Recebin bu salışı Hatiple Mü-' derrisi sindirdi. Koğuş kıdemlisinin bu hareketi ö- teki mahkümlrı da kışkırtmıştı. Şimdi iş birdenbire tersine dönüvermişti. lamış! Şiir ve nesir yazanlarımızdan bir | içinde - okunmaktadır. | Gönüllü aboneleri arasında bir kral ilerdir. girdi. Zina işlemenin, adam öldürme- | yapılmasını beklemekte nasıl haklı olabiliriz ? ,, bile vardır. Aldığımız cevaplar hemen hemen hiçtir. İyisi mütehassısları tarafından türk- çed bile yapılmamış olan bir eserin, mesele ile ancak bir bakımdan alâka- dar olan bir makamca hiç kusursuzu yapılmasını beklemekte nasıl haklı 0- labiliriz? Bizi şahsen istediğimiz — gibi tanıt - mamışsa da, bir takım eksikleri ve zü- hulleri olsa da, mensup olduğumuz fi- kir âlemi hakkında, Türkiyeyi pek az bilen veya hiç bilmiyenleri, az çok ilgilendirmeğe çalışan Basın Direk - ü tebrik etsek daha doğru ©0- lar. Bu bir ticaret firmaları kataloğu de - gildir ki unutulanlar veya istedikleri İgibi ilân edilmiyenler, zarara uğra - maktan şikâyet etsinler. İngilizce ve lalmancasını yaparken, Basın Direk - törlüğüne herkesten eser istemesini tavsiye ederim. Bundan başka, herkes. ten muayyen bir liste isimleri hakkın- jda tenkit fikri de istesin. Sonra kü - çük bir jüriye eserleri ve mütalcaları tasnif ettirsin. Böylelikle Türkiyenir 'de bir eksikliğini tamamlamağa delâ let etmiş olur. | Falih Rıfkı — Ulus istanbul - Edirne — yolu Tekirdağ — Büyük karıştıran yo hundaki Ergene köprüsü müteahhitle» re ihale edilmiştir. Yakında yapı işine |başlanacaktır. | Geçen sene ihale edilen İstanbul 4 Edirne asfalt yolu da bu yıl içinde bi tirilecektir. Silivriden İstanbula kadar olan (510) kilemetrelik kısmın asfal- tılmasına bir haziranda başlanacaktır. | Bir baba ve oğlun akibeti | Müş — Muşun Solhan kazasına bağlı Velir nahiyesinin Gençtavus kö- yünden İsmail, oğlu İbrahimle birlik- te Abasan köyünden beş dakika uzak- İta ka fırtınasına tutulmuşlar. Baba (oğul fırtınanın tesirile uçuruma yuvar- lanmışlar v kar altında kalarak ölmüş- İki hocanın mevkii koğuşta çok köe tüledi. | — Şimdi meydancı sıfatıyla Kara Re- İcep kovuşun bütün angaryesini onlara gördürüyordu. Gardiyanlar dahili işle- re karışmıyorlardı. Burada zorlu kim- se o rahat ediyor, eli ayağı tutmayan angaryeye düşüyordu. Hatiple Müderris her sabah koğuşu süpürüyor, yemek pişirmek — işlerinde İKara Recebe yardım ediyor, yatakları kaldırıp yayıyorlardı. Paraları da tükenmişti. Hapishanede parasız kalmak ta ko« lay değildi. | — Kasabaya yazdıkları mektuplara eyi :c:vaphı gelmiyordu. Müderrisin hali zaten eyi değildi, Hatibin de aylığı kesilmişti. İki felâket arkadaşı bunları düşün- dükçe gözlerinin önüne evkaf müdürü |geliyor: | — Zındık herifi Nihayet yaptıl Diyorlardı. Başlarına gelen musibeti daima baş kalarından bilmek isteyen kabahatliler gibi onlar da bu işi evkaf müdürün- 'den biliyorlardı. Hapishanede geçecek aylardan sone İra ne olacaktı? v Burada katillerin, esrarkeşlerin &. İrasında hakaret görerek yaşamak onlar ra çok ağır geliyordu. Bir kere hapishane müdürüne yar nıklı, uzun bir arzuhal verdiler. ( Arkası'var ) dediğini

Bu sayıdan diğer sayfalar: