August 20, 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

August 20, 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

çe İhtiyar kadın telâşla: “a atih parkında bir saat SON POSTA Savfx 7 kşam ezanı okundu mu ye diye sordu. Sonra yanındaki tazeye seslendi : “Haydi Fahriye davran, oğlan eve gelip de bizi bulamazsa haşlar alimallah!,, Yazan: Kemal Tahir Li Patih parkındı — Evlâdım saat kaç? — Beşe geliyor teyze, — Akşam ezanı okundu mu? Eyvah gördünüz mü işi? Akşam eza- minin kaçta okunduğunu ben ne bileyim? “77 Vallahi farkında değilim teyzeci- İm, belki okunmuştur. yel Yesciğim) telâşlandı. Eaki sadakor di Woparladı. Yanındaki genç kar Ra Haydi Fahriye davran! Oğlan eve *P de bizi bulamazan haşlar alimellah! li, Ya, Eğer ana, kız, ya kaynana gelin bunlar, son tahminim doğruysa iyi geçini- Yorlar demek. Gelinini Fatih parkına ha-|, Va almağa getirmiş. Arkalarından bakıyo- tum. Kısa boylu ihtiyar kadın önde bu ge- #ntiden fevkalâde memnun, kanaatkâr ge- Na arkada Çhaplarimazak) için ecele ağ dan: çıktılar. — Bütün sralâr dohu. Kadınlı erkekli sa » sesiz bir 'kalabalık.— Azkadaşlarile Bilenler bile konuşmuyor. Birteviye siğara ; bir teviye kabak çekirdeği | yeni- 19. Satıcıların parka girmesi yasak. Bu- için bepai parmaklığın dış tarafına we Talarmmışlar. Fakat vize vizir sabş yapan bi, iyar, sade kabak çekirdekçisi, küçük kahve fincanından ibaret olan ölçeğini Seldürip. doldurup kırk paraya. sadullah Mü etmede. Arkasını! kesmeden “ bağın > Taze taze! Sicak sicak! Sudan ucuz irdek, Dumanı üstünde babat Mi Bir fincanı cebine doldurduktan sonra Maki, #rasmna dönen adam otomatik bir Müşi © gibi (çıtır, çıtır) işe girişiyor. Ye- kı, bitince tekrar parmaklığa yanaşıyor. uzatıp çerezi tazeliyor. ka rduğum sıra meyilli Dehşetli tekir Fâkat ayaklarımın dibinde kabak k,, “SÜ kabukları küme olmuş. Demek di, evvel burada oturanlar da boş namışlar, # köy konuşuyor. Lâkırdılarından anlar N izah ediyor: Simitçilikte iş yok, Siz gene amele Mağ çin Bunca yapı var yahu. Dolaş 50 kuruş yevmiye, yapıda ya- > Gkacakmnız. Gül gibi iş yazmam sallıyorlar. Belli ki » m gözü boyah genç kadın, kaşları Ükiye” ihtiyar kadının arkasına olurmuş, * kadının önünde celep esnafını an- Taş A Kelle kulak yörinde biri var. Yetimi değiştirdim. Yanımdaki sırada 'dar dolu olmasına T Önce) an görünüşler 0 zaman da kapıyı suratımıza kapalı bu- luyoruz, Âlâ doğrusu! Siz benim gibi he- İvardayı güç bulursunuz. Boyalı genç kadın utanıyor, kelime du- yuldu mu? diye ürkek ürkek etrafına ba- |kiniyor. Ben gözlerimi Yöre indirdim, İhtiyar kadın cevap verdi: — Bak şu söylediğin lâfa Tosun evlâ dım, Biz sana öyle müâmele mi. yapıyo- ruz? Yavrucağın, senden başkamna baktı” ğı var mu? Geleceğin geceleri iple çekmi- yorsa oğlum Mehmedin ölüsünü, öpeyim. Fakat neylersin. O gece biraderi gelmişti kızcağızın. Onun yanına seni nasıl alırdık? — Biraderi mi? Kime yütturuyorsunuz? — Â. Delinin zoruna bak. Melâhat neden susuyorsun salak karı? Cevap ver. sene. — Neden cevap verecekmişim, Benim gibi ağızmz dilsiz kızı bulmuş oda fiyaka yapıyor. Haftada on lira ile nasıl geçindi- Simizi soruyor mu?) Erkek celâllandı: — Haftada on papel kötü para Ben eve o kadar oda hârcamıyorum. Üç çocuk, ikisi mektebe gidiyor. “Annem, /baldızım bir de bizimki. Namerdim on lira harcamazlar haftada, Hem antle on Jira mı? Geldiğim akşamlar küfeyi doldurmu- yör mıyım? Elektrik parasile ev kirası da hariç değil mi? Ben sana kapatma mua melesi mi yâpıyorunü nankör? İ * İtfaiye otomobillerinin çam etrafı vel İveleye verdi. Saatlerdir ' parkta hareketsiz Oturan adamlar sarsıldılar. Fatih parkının süküneti bir bayrak gibi dalgalandı. Bir mı? koşuşma oldu Horhor yokuşunun ağzındaki sokakta kırmızı kocaman bir evin bacası tutuşmuş. İFakat bizim İstanbul semti ahalisi yangın- dan, evvel ezeli, o rütbe O yılmış ki her İkaladan bir ses çikiyor. Kalabalıktaği te- lâşa bakan hepsini Ateş alınış evin hisseda- ri zanneder. Tarih sayfaları Reşad Ekrem Koçu Haliçte ilk köp. rüyü, muha; u günlerinde Fatih Donanmayı karadan yürüterek | & de, İstanbulun & Ve zap- kurmuştur Halice indirirken, suyun en dar yeri dubalar üzerine döşenen o kalaslarla bir İ köprü yaptırmış ve bu köprüyü zincirler. EN 3 İle iki sahile bağlatmıştı. Bu köprü 100 İgez uzunluğunda ve 15 gez eninde idi. Bir gez. parmak ucundan dirseğe kadar olan ölçüdür. Yanyana ancak beş kişi - geçebi- lirdi, Az zaman sonra bu köprü harap oldu. | veya kaldırıldı. Ve bir daha, tam dört yüz sene, Halice köprü kurulmadı. — İstanbul halkı Galataya kayıklarla geçti. Türk mimarları coşkun ırmaklar üze rine yüzlerce köprü kürarken, Mimar Si- nan Çekmece köprüsü gibi bir şaheser ya| ratırken, Or manlı adişahları, Galatada Hıristiyanların oturduğunu nazan dikkate alarak Halice köprü kurdurmamışlardı. İstanbula Süley- maniye gibi bir âbide hediye etmiş olan Sinan, bir de köprü yapsaydı, bu muaz- zam Türk beldesine kim bilir ne güzel eser olurdu. Nihayet 1252 de, Unkapanı ile Azap- kapısı arasında bir köprü kurulmasına lü- zum görüldü. Birbirine bağlı sallar üzerine bir köprü kuruldu. 600 zira uzunluğunda olan bu köprü iki araba ile iki yüklü bey- Topkapı sarıyımda oturan * Bir Fransız gazetesi «İspanyadan &- nan gizli mektuplar» serlevhasile şu Yazıyı neşretmektedir: 13 üncü Alfons, Avrupanın en fakir kralı olduğu için bir takım ticaret iş- lerine girişmişti. Halbuki karısı Vic- toria İngiltere kraliçesinden miras ye- diği için zengindi... O da parasını art- tırmak sevdasına düşmüştü. Onun için, maruf iş ve ticaret a- Ve gir ve iki tarafında yayaların geçinesine müsaid. olacak kadar genişti. Altından w- fak gen'lerin geçebilmesi için iki büyük söz, büy k gemiler için de açılır kapanır ka pılar -yapilmiştı: Merasimi mahsusa, dua» İlarla, ve kurbanlar kesilerek açılmış, gemi- ler dönanarak top şenliği yapılmış, evvelâ önde ve at üzerinde ikinci Mahmut, ve ar- kada yaya olarak devlet ricali Azapkapı- sından Unkapanı tarafına geçmişler. Köp- rünün muhafazasına ve kapılarını açıp ka- pamağa memurlar tayin edilmiş İkinci Mahmuda köprüden geçit parası alalim di- ye teklif yöpmışlar, Mahmut iğin verme- müş. Köprüye «Siratiyes adı Verilmiş. Kan- dilci Reşit. adında biri baldırı çıplak sürücü, değnekçileri yarak yük bejgirlerinden: mürüriye almas ğa teşebbük emiş, yakalandığı gibi İstan- köy adasına sürülmüş. sürücü ve değnek- ileri de küteğe atılmış: etrafına bir alay topla- Bu tarihten sekiz sene sonra da,. Ab- dülmecit zamanında, 1260 da Karaköy - Eminönü köprüsü yapılmıştır. Fakat Obu . | Allaha şükür itfsiye yakın. Hemen Yetişti. yeni köprünün inşa msrafına mukabil bir müruriye konulmasına. karar verilmiştir. Gene ilkönce padişah, sonra devlet ricali İ geçmiş. Halk ta üç gün parasız geçmiş. Söhra' beş para : Kadar da bir mürüriye Muazzam itlaiye arazozunun ağzına ka- | konmuğ. men evlerden kova” İlar, tenekeler çıkanldı. Her kafadan bir | demir dubalar üzerine yeni bir Mi a Aapartıman kapıcın diğer ikisilses çıkıyor. Millet haklı. İstanbulun Şan-|şuldu. Eskisi Unkapanına gö 1279 da Karaköy » Eminönü arasına &ın âletine teknikle karşı koymuğa başla-| da kuruldu. Ayvansaray ile Hasköy & İ dığımızın tarihi nekadarcık! Daha hepimizin hayalinde Yenicami merdivenlerine oturarak tulumba © bekle- yen kalabalığın alâkalı sabırsızlığıyla, biç- kin tulumbacıların kurt dingili, nâralı sür- ati taptaze yaşıyor, * Parkta uyuşuk uyuşuk oturan işsizle- sin, ehemmiyetsiz bir yangın başlangıcına karşı gösterdikleri atikliğe, geyrete “ bak» İ rasına 'da ilçüncü bir köprü yapıldı ise de on gün sonra yandı. Adı Yahudi köprüsü idi. 1279 köprüsü 1328 tarihine kadar ye- rinde kaldı. 1328 de şimdiki köprü yapıl dı. Bu köprüden de geçenler bir müruriye vereceklerdi. İ © 1279'da Unkapamnn kurulmuş | «1260» köprüsü kışın olan büyük taya kadar orâda kaldı. Fırtınada ortası olan fır tig Yavaş konuşuyorlardı. Sonra sesle-|tim da, kendi kendime gayrihtiyari #ÖY” koptu. Sonra. tamamen sökülerek Bahari- Yaş, ><tde perde yükseltiler. Herif çıkışı- in | > Zaten haftada bir gece geliyoruz, | sahırıcak. İlendim: İ — Herkes için bir iş bulunsa, herkes Kemal Tahir yeye nakledildi. Şimdi orada durmaktadır. ir Reşad Ekrem Koçu damlarını saraya davet eder, onlarla bir takım kombinezonlar yapar, ba - zılarının işlerini hükümete israrla yap- tırırdı. Kraliçe, Akdenizin en büyük ve maruf gangsteri ile de teniasa gel - mişti, Bu adam meşhur kaçakçılar şa- hi Juan March idi ve serbestçe işini görebilmek için kraliçeye senede yarım milyon peçeta rüşvet veriyordu. * İşte, bu kraliçenin adamlarından ve eski sefirinden birinin Asturiede mü- kemmel bir şatosu vardı. İsyan kopun- ca, hükümet milisleriyle Maıksistlerin gelip de şatosunu yağma etmelerine mâni olmak iğin bir çare düşündü ve şu kurnazlığı yaptı . Şatonun © duvarlarına hükümete mensup müteaddit sigorta şirketleri - nin levhalarını koydu ve kendisi de gidip içeride rahatça oturdu. . Milisler orasını işgal edince tabii derhal nazar- larını şatoya tevcih ettiler, tam kapıyı zorlayacakları esnada bir köylü gö - rünerek: — Arkadaşlar, diye bağırdı, bu şa- Loya girmeyin, siz deli misiniz? Bura- yi yağma ederseniz, kesesi zaten dolu olan bu adam, bizim sigorta şirketleri- mizden zarar ve ziyan isteyerek para» lorimi alır, Sevgili hükümetimize za- tTarımız dokunmasın. Milisler ,bir müddet düşündüler: — Pek doğru diyip oradan ayrılır - larken, sabık sefir içerde piposunu içi- yordu. Köylü yaptığı bu hizmete mu - kabil 4000 peçeta aldı. * İspanyada fikirler köyden köye ve kilometreden (o kilometreye (o değişir. Köylerden bir tanesinde komünist mi - lisleri, Fransız seyyahlarını durduru - -İyorlar. Otomobile kırmızı oraklı çekiç- li bir bayrak çekiyorlar. Köyün memur İarı bunları serbestçe koyuveriyorlar, bir kaç kilometre “gidildikten sonra ikinci bir köye girerken “burasını da komünist zanneden Fransız seyyahla- rı, yumruklarını kaldırıp selâm veri - yorlar, birdenbire sağdan soldan tü - fek, tabanca sesleri patlıyor. Yanıl » nuşlar... Meğerse, köy faşistmiş... * 12 yaşındaki bir milis vavrusu, ib- tiyar bir adamın yolunu çeviriyor: — Sen faşistsin, seni öldüreceğim! diyor. ; Adam gülüyor, çocuk şaka yapıyor, * - ——--—-— — İstanbul — Sansürden kaçırılan A İspanya mektupları * 12 Yaşında bir milis yavrusu ibtiyar bir adamı durdurarak “Sen faşistsin, seni öldüreceğim, dedi. İhtiyar şaka zannederek sordu: “ Neden anladın? ,, aldığı cevap şu oldu: “ İhtiyarsin da ondan, Çocuk bundan sonra arka cebinden bir tabanca çıkartarak boşalttı ve ıslık çala çala uzaklaştı Bir enkaz yığınına dönen şehirlerden birinde sokak muharebesi zannediyor. — Faşist olduğumu zeredeni bila yorsun? diye soruyor. — İhtiyarsın da ondan. Arka cebinden çıkardığı, tepeden dolma 17 inci asırlık bir tabancayı za- vallı adamın üzerine boşaltıyor, sonra da ıslık çalarak oradan ayrılıyor. * Bir Fransız seyyahiyle 13 yaşında bir milisçi arasında geçen mükâleme; — Kaç yaşındasın? — On üç.. — Niçin dövüşüyorsun? — Vatanım ve zevkim için. — Ne zevki? — Meşhur Palace otelinde yemek yedim, ayağıma iik defa syakkabi giye dim, kızlar bana kahraman diye bakı- yorlar,.. Yaşasın ihtilâl, yaşasın kız * lar, — Ya bir kurşun yer de ölürsen?. — Viz gelir... Ben zaten yaşamı - yordum ki... Bu hayatı gördükten sonra ölsem de gam yemem. * Seville'de âsi bir asker, cigarasını içen bir delikanlının yanına sokulu - yor — Bana bir cigara ver! diyor. Diğe- ri itaat ediyor. Âsi nefer eline cigarayı alınca: — Ne diyor, sen İngiliz cigarası mi içiyorsun? Niçin yerli malı kullanmı - yorsun? İspanyol cigaraları içmiyor « suni. Al sana... Ve bir kurşunla delikanlıyı yere se- riyok, sonra da İngiliz digarasının dü- manlarını ciğerlerine çeke çeke göidi- yor. * Tuleytelede bir tabanca patlıyor. Ar- kasından da tüfekler, tabancalar, mit- ralyözler işlemeğe koyuluyorlar. Kim kimi öldürüyor, kiminle kim çarpışi » yor, bu belli değil. Nihayet bir adam ileri fırlıyor: — Yahu diyor, hiç bir şey yok. Benim tabancam kazara patladı. Size ne olnuyor, ne oluyorsunuz? İspanyada bir yerde bir tabanca patladı mı arkasından da derhal ön ne gelen silâha sarılıyor. Nereye ah - yor? Kime atıyor, belli olmiyor. 57 Âsi olmakla tanınan bir adam, kur- süna dizilmek için yatağından kaldırı- hyor. Kendisine« bizi takip © ediniz» deniliyor. Adam: © — Müsaade edin de giyineyim, çıp- lağım, diye müsaade isteyince, bükü - #netçilerden bir delikanlı bağırıyor — Lüzumu yok, gideceğiniz yerde zaten elbiseye ihtiyaç yok! K4*k

Bu sayıdan diğer sayfalar: