3 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

3 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kuz — yaşındadır. Bu vaziyette elini hiç bardağa do - kundurmadan bir bardak suyu bar - dakta bir yudum kalmayıncıya ka- dar içer, Yaşamak — için bakın nelere kat- Tananlar varmış Küpek yiyenler de var Çinliler — köpeğe Cov, derler. Çov de- mek çincede, yiye - cek manasına gelir. Çünkü Çinliler kö - peği ileride yemek için beslerler e Hem el hem ayak Sehirlerde yaşıyan ve daima ayak - jlarına ayakkabı. giyen .& insanların ayakları yü- d 'l tümekten başka bir işe PEP AA yaramaz hale gelmiş - 4'4 A tir. Fakat şehirlerde Giğür Ylkezaı yaşamıyan, yahut la ğ 5 Şarı vahşi halde olan- Ş, <© lar için böyle değildir. * — ” Bunlar ellerini kullandıkları gibi ayak- larını da kullanırlar, Silezyada yaşı - yan yerli balk yaylarını ve oklarının uçlarını ayaklarile tutarak ok atarlar. e Elle yapılmamış bir heykel Bu resimde gördüğünüz köpek hey- keli elle yapılmış| - değildir. Baküde bulunmuş bir bü- yük kayadır. Rüz. gârlar ve sular kayayı o suretle yonmuşlardır. ki kaya tamamile bir köpek heykeli şek- lini almıştır. — Ben şimdi size «inek ot yî_vor.ı desem bu cümlenin faili nerededir? — Çayırda. Geçen Bilmecemizin Mükâfatı Monoloğ: «Sekiz on yaşlarında bir çocuk e - linde bir gözlükle sahneye gelir: Günaydın bayanlar, günaydın bay - lar.. Bana bir hikâye söylemişlerdi, na - sılsa aklımda kalmış.. Hikâyeyi bilir misiniz? Bilmiyor musunuz? Yazık si- ze, ben bile biliyorum da siz nasıl bil- miyorsunuz... Mademki bilmiyorsunuz, ben anla - tayım: Adamın biri evlenmiş.. Birinci gün evine gelmiş, kapıyı karısı açmış, ikin- ci gün evine gelmiş kapıyı karısı aç - mış.. Üçüncü gün evine gelmiş, kapıyı karısı açmış.. Nihayet günün birinde gene evine geldiği zaman gene her za- mandaki gibi kapıyı karısı açmış, ve şaşırmış: — A, demiş, senin bir gözün kör - müş. Kocası da şaşırmış: — Şimdiye kadar sen bunu görme - din mi idi? Kadın cevap vermiş: — Hayır görmedimdi, her akşam ne getirdin diye eline bakıyordum. Bu akşam elin boş gelince yüzüne baktım da gördüm. Bu hikâyeyi niçin anlattığımı mı s0- ruyorsunuz? Sormıya ne hacet hepi - niz elime baktınız da ondan! Bir defa yüzüme bakın da sonra elime bakar - sınız. Hâlâ gözleriniz elimde, merak mı ediyorsunuz? Çoğunuzda olan bir şey: Gözlük! Gözlüğü ben elimde taşıyorum am - mMa, siz gözlerinizin önünde taşıyorsu - nuz.. Benimkinin neye yarıyacağını bilmiyorum; fakat sizinkilerin niye ya- radığını gayet iyi biliyorum. Çünkü benim babamın da var, bü - yük annemin de var, hattâ annemin de... Anlamıyorum; bu gözlük işinde herkes neden çok titiz davranıyorlar..; Annem babamın mendilini - kullanır, büyük annem babamın çatalile yemek yer, fakat gözlük meselesine geldi mi değişir.. Hiç biri, birinin gözlüğünü kullanmaz.. Herkesinki kendine mah- sus. Ben gözlüğün niye yaradığını me - rak ettim, Ben bir şeyi bir kere merak ettim mi muhakkak öğrenirim. Nihayet bunu da öğrendim. Gözlük kavga etmiye yarar.. Hani Soğuk havada yapıda bekçilik etti.. Vadettiğimiz fotoğraf makinesinin rTesmini koyuyoruz. Nasıl beğendiniz mi” İşte geçen bilmecemizi doğru hal- leden bir talihli bu fotoğraf makine- sinin sahibi olacaktır. Fatoğraf makinesinden başka daha bir çok güzel hediyelerimiz var Hele ek cumartesi olsun gazeteyi gö- miz hediyeleri bakın ne gel , Veri karhr beğeneceksiniz. Hermn size söy Bilmeceyi doğru halleden bu fotoğraf makinesini alacak siz seçin. Nasıl hediyeler — isterseniz iyecektim. Biz hedi -| bize yazın, biz onlardan da alır bilme - |* veleri kendimiz seçmiyoruz. Biraz da | celeri doğru halledenlere veririz. SON POSTA geee rar şşş.qumww.wv»ıwı»»»m— -oo»—şu. 'Wüozluk% yumruk gibi, sille gibi, tekme gibi bir şeydir, bakın anlatayım: Babam gazetelerle kavga edeceğ! za- man gözüne gözlüğünü takar. Akşam eve gözlüksüz gelir, yeme - ğini gözlüksüz yer.. Yemekten sonra koltuğa kurulup ta eline gazeteyi aldı mı, o an da gözlük te gözüne takılır. Artık sonrasını hiç sormayın! Babam bir gazeteye bakar, bir söylenir, bir ga- zeteye bakar, bir söylenir.. «Gözlüğü gözüne takar, eline bir ga- zete alır, sesini kalınlaştırır, işte tıpka benim şimdi yaptığım gibi.» Allah Aflah!.. Yok canım!. Olur mu böyle şey? Ne münasebetle böyle olu- yor?.. Gene ayni şey ha.. Bak bak aksili - ğe Çıkmadı, esasen bize çıkmaz ki!. Gider de kimi bulur? Tövbe tövbe bu ne iştir? Dünyanın hali değişmiş... Daha bunun gibi aksi aksi bir çok sözler. Babam böyle! Annemi sorarsanız o da onun gibi.. Hele maazallah ben bah- çede filân düşüp bir yerimi kanatmı - yayım.. — Erhan gel buraya!. Gel buraya dediği zaman evvelâ yü- züne bakarım.. Eğer gözünde gözlük yoksa güle oynıya giderim, gözlük var- sa o fena... an gel buraya!. Gözlük sesinin ahengini bile değiş - tirmiştir. Korka korka yanına gide - rim, Gözlüğünü düzeltir.. — Buü ne bu, bu ne hal?., Bune bu, bu ne hal diye gösterdi- ği ehemmiyetli bir şey değildir. Baca- gımda ufak bir çizik hâsıl olmuştur. Amma o gözlük yok mu.. İşte o ufacı- cık çiziği ona koskocaman göstermiş- tir. Bazar tentirdiyotu, tentirdiyot ta kâfi gelmezse basar arkadan sopayı... Sebep mi? Sebep ne olacak gözündeki gözlük, Ya büyük annemin gözlüğü, hele o büsbütün fena... Gözlüksüz büyük an- nem öyle iyi kadındır ki.. Ne sesi çı - kar, ne sadası. Yanında kedinin kuy - ınu çekerim darılmaz, bardağı de- virir, suyu dökerim; bir şey demez... Hattâ gözlüğüne sicim bağlar araba di- ye çekerim de bir kere bile bBaşını çe - virip: — Ne yapıyorsun? Dediğini duymam, atnma gözlüğü gö- zünce iken iş öyle değil.. Kedinin kuy- ruğunu çektim mi? — Bırak bakayım onu yacamaz Bardağı devirip suyu döktüm mü? — Seni gidi utanmaz haylaz seni şimdi gelirsem seni iki parçaya ayırı - rım. Hele gözlüğünü almak istersem işte ©o zaman tam manasile ateş kesilir. — Daha daha neler? Çat... Yanağıma bir tokat. Bütün bunların sebebi gözlük.. İn - sanlar gözlüksüz olsalar dünya ne iyi o- lacak, Bakın ben gözlüksüzüm. Şimdi size güzel güzel anlatıyorum. Gözlüğü gözüme takarsam iş değişir ha! He - men ben de köpürürüm. «Seyircilerden gözlüklülere.» Ne o bayan gözlüklü, ne o bay göz- lüklü, gözlüklerinizin arkasından göz- lerinizi görüyorum, Belli parlamak ü - zeresiniz.. Ne demeli, kabahat sizin değil gözlüklerinizin. Sustum gözlüklüler.. Sustum, Bir da- ha da ağzımı açmam. Tek siz kızmıya- sınız.. Ne yalan söyliyeyim. Ben göz- lük takmiş herkesten kediden korkan fare gibi korkarım. Erhan İMSET Bekçilik etti amma yapıdan eser kalmadı. — Her hafta bir oyun Kaç kişisiniz, her lıılde ıkidın fıılı olmalısınız, öyle ise bu oyunu oynıya- bilirsiniz. Hepiniz ayakkabılarınızı çıka- rınız, odanın tam ortasına koyunuz, siz çekilip yerlerinize oturunuz. Ve oyu- na girmiyen birisi ayakkabıların, üstlerini bir gazete kâğıdı ile örttükten sonta size göstermeden biribirine ka - rıştırsın. Bu işi yaptıktan sonra size işaret versin, Hep birden koşun, kendi ayakkabılarınızı bulacaksınız, giyecek- siniz ve koşup eski yerinize oturacak - sınız; kim ilk defa eski yerine oturur- sa birinci odur. — Bir kol saati veriyoruz Borunuz, cm: meiıın'ğ İi Ankaradan meraklı bir kardeş im * zasile sunl soran kardeşe: Milâdi takvimden evvel musevilerifi takvimi vardı.'Bu senenin 17 ağusto * sunda 5699 uncu seneye girilmiştir. * İlk mektepte talebe Necati Özen'et Evet, bir dikili taş ta Fransada var“ dır. Parisin Konkort meydanındadır. * Süheylâ Necmiye: Sen diyorsun, senede üç ay tatil nlıg' cağına böyle olmasın, her ay içinde blif kaç gün mektepler tatil edilsin.. Tatilden maksat, dimağın dinlenmeş sidir. Bir ayda yapılacak bir kaç güne lük tatil bunu temin edemez. Hem üf aylık tatil yaza düşer. Güzel güzel ge« zer, güneş ve havadan istifade edersi « hiz. * Aksarayda oturan Necdete: Çocuk sahifesi sizin sahilenizdir. Siâ nasıl isterseniz öyle olur. Sahifede gör, mek istediğiniz şeyleri yazın. | * Azmi Kurt: Mektubunu okudum, sigara içmeli iyi şey değildir. Babanız sigaraya alışı mış olabilir. Fakat onunla sizin aranız daki yaş farkını düşünün ve kat'iyyet böyle bir şey yapmayın! Büyük Kardeş Çocuk Iıyıtrosundı Faımmk İstanbul Şehir Tiyatrosu geçen senâ olduğu gibi bu sene de çocuklar içim temsiller vermiye başladı. Bizde ikl senelik olan Çocuk Tiyatrosu başkt gmemleketlerde daha evvelden vardı. Biz buna ancak geçen yil kavuştuk. Çocuklar, annelerinize babalarınıze söyleyin sizi Çocuk Tiyatrosuna götür; sünler, Çocuk Tiyatrosu haftada iki gün çarşamba ve cumartesi günleri saaf 14 dedir. Şimdi oynanan eszerin adı ,Fatmacıktır. Fatmacığı seyredin, çok hoşunuza gidecektir. — Mektepte sana ceza verdiler, ka- bahat babamda dedin.. | — — Evet, ceza almama sebep olan yanlışı çok vazifeyi babam yapmış - tı. Yeni bilmecemiz Bizim ressam da çok eksik iş görü: yor. Şü resmi yapmış: Yapmış amma! yarım bırakmış.. Adam bir iş görü - yor fakat ne iş gördüğünü anlamak güç, elindeki âletin resmini yapmayı unutmamış olsaydı.. Ne iş gördüğünü belki daha kolayca anlardık. Aksiliğe| bakın ki onu da unutmuş. Şimdi . siz, şu resmi iyice gözden geç Bu a-| damın neci olduğunu ve ne iş gör - düğünü bilebilecek misiniz, bilirsenizi resmi kesin, altına neci olduğunu, ne iş gördüğünü yazın, bize gönderin. Bu sefer birinciye güzel bir kol saati ve receğiz.. Kol saatinden başka daha bir çok hediyelerimiz var. Öteki bi -| lenlere de onları veririz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: