21 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

21 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Sayfa »”BON POSTA Marmarada bir denizaltı gemisinin maceraları * 4 x İngilizlerin E 11 denizaltısı umumi harbde Marma- raya nasıl girmiş, Halice nasıl sokulmuş ve cephane yükleyen bir gemiyi nasıl berhava etmişti ? Büyük harb esnasında, bir iki düşman tahtelbahirinin Çanakkale boğazından geçerek Marmarada icrayi faaliyet et- tikleri ve bunların batırdıkları gemiler arasında Mes'udiye zırhlısının da bulun- duğu malümdur. Bu tahtelbahirlerden İngiliz E 11 tahtelbahiri İstanbulun önü- ne, hattâ Halice bile girmeğe muvaffak olmuştur. B di tahtelhahirinin kaptanı olan Nasmith, dünyanın en tecrübeli denizaltı kaptanlarından biridir. İngiliz denizaltı zabitleri arasında pek meşhurdur. Orta boylu, iş başında çelik gibi, babası bile gelse tanımaz; eğlence zamanmda ise herkesin dört gözle aradığı neş'eli, höş- sohbet bir adamdır. Nasmith'in bütün maceralarında ken- disine mahsus bir çeşni, bir hususiyet vardır: Meharet ve cesaret, Hattâ buna küstahlık ta diyebiliriz. Nasmith'in bu macerası şöyle anlatıl- maktadır: 'Türk muhafaza gemilerinin E 14 tah- telbahirine karşı hareketlerini göz önün- de bulunduran Nasmith, boğazdan guçer geçmez ilk iş olarak bir yelkenliyi zap- tetti ve yelkenliyi adetâ bordasına flerlemeğe başladı ve bir 'gün süren giz- Jenmeden sonra, yelkenliyi setbest bıra- karak şarka teveccüh etti. İki gün kadar hiçbir vukuat olmadı. Ne bir yelkenli, ne de bir duman görüldü. Sanki E 14, deniz ticaret yollarını temiz- Temişti. Fakat, maceranın 23 üncü gü- nünde, işler değişti. O sabah erkenden E 11, Boğaziçinin ce- nub cihetinin birkaç mil ötesinde bulu- nuyordu. Tam bu sırada, küçük bir yel- kenli belirdi. Tahtelbahirdekiler, bunun: la meşgül olurlarken, şimalde de İstan- bula doğru yol âlmiş”olan bir şilep gö- Tündü. Küçük avı, büyüğe feda eden Nasmith şilebi takibe başladı. Yelkenli saat 3,30 snalarında, şilep ise saat dörtten sonra görünmüştü. Sekiz mil ötede de, neredey- se gecenin karanlıkları içinde gizlenecek olan İstanbul vardı. Deniz sakindi. Ufa- €ik bir çırpıntı bile yoktu. Onun için, pe- riskopu suyun sathını, o da zaman Za- man ancak birkaç saniye için tabrik ede- bilmek mümkün oluyordu. Saat altıya doğru, daha iyı bir av bul- mak ümidile nakliye gemisi serbest b rakıldı. Bu sırada İstanbul açıklarından «Pelenkideryar gambotu müşahede edildi. E N, torpil atmak için bir manevra yap- ti ve torpili koyuverdi. 'Türk bâhriyelileri de, toplarını doldur- dular ve küstah bir tavırla karşılarına di- kilen periskopu nişanlıyarak ateş açtılar. İlk ateşler, periskopun tam ucuna iza- bet etti. Bu harikulâde, fevkalâde bir a- teşti. Kaçmaktan başka çare yoktu, Üsse iltica ederek, periskop tamir edildi. Tayfa da çoktanberi hak ettikleri hamamlarını yaptılar. E 11, beş yüz senedenberi Türklerin tahtı tasarrufunda bulunan — İstanbulun mukaddes Halicine giren ilk düşman ge- misidir. Nasmith hatıratında bundan bahseder- ken: «— Biz işte İstanbula, böyle, görünme- den, dalarak girdik» diye kısaca yazmak- tadır, Kaptan Nasmith, e gün öğleden sonra, tam limanın göbeğinde periskopu — yük- seltmiş ve hoşuna giden bir macera ha- zırlamıştır. Bunu, kendi ağzıncan dinli- yelim: «— Burada mütekabil cereyanlar çamur yüzünden manevra yapmak çok güç oluyordu. Üstelik bir balıkçının da, periskopu yükseltip te etrafı gözetliyece- #lm sırada ağını atarak, periskopun başı- ni yakalamak istemesi işimi bozuyı Ömründe periskop nedir görmemiş h balıkçının, bu hareketinde sibotte ki bi kasd mevcud olamazdı. On müddet periskopu olduğu v ta rak, iyice bakmasına fırsat v m. Sön- r&, periskopu aşağı alarak kayığını batır- dıim. Bir başka hatıram daha: İstanbul limanındayız. Amerikalıların Scorpion gemisinin yanında ve tam cep- haneliğe yakın bir gemi gördüm. Torpili wvurdum. Hesabı yanlış mı olmuş nt- dir, isabet vaki olmadı, torpll hattâ isti- kameti bile değişerek, başsız bir tavuk gibi, limanda seyretmeğe başladı. Olduk- ça sür'atle giden törpilin dönüp dolaşıp, bize isabet etmesi ihtimalini düşünerek gemiye bir torpil daha savurdum. Bitta- bi limanda heyecan baş gösterdi. Vaziye- timiz pek nazikleşmişti. Aklıma — geldi. Periskopun, «göz> yerine bir fotoğraf ma- kinesi yerleştirdim, ve timanda cephane yükliyen geminin berhava oluşunun Tes- mint aldım. Bu gemi, eski bir geml idi, Batmasının © kadar ehemmiyeti yoktu amma, şehir- de panik baş göstermişti. Askerler, nak- liye gemilerinden çıkarıldı, ve İstanbul şehri ile bütün mantakalar arasında de- niz seyrüseferi bir müddet için mene- dildi. İstanbuldan ayrılışımız da> gayet me- raklıdır. Dalma emrini verdim. Battık ve oturduk, Derken 10 metre kadar yu- karıya doğru bir sıçradık, sonra, tekrar oturduk. Puslaya bakatak harcketimizi tayin etmek isterken rotamızın mütema- diyen değiştiğini gördük. Hep sağa doğ- ru meylediyorduk. Bunu dikkatle takib etmeğe başladık. Kızkulesinin civarında- ki sığlıklar üzerinde olduğumuzu ve mü- temadi cereyan ve anaforların — tesirile sürüklendiğimizi anladık. Bu da hiç ho- şa gider bir şey değildi. Motörlerimizi İş- lettik ve buradan uzaklaştık. 85 kadem derinliğe inerek limandan ayrıldık.» Antepte zehirli gaz kursları Gaziantep (Hususi) — Gazdün ko - rTunma ve zehirli gas işleri üzerinde ih - tisasını kuvvetlendirmek üzere Ankara- ya çağırılan doktar Ziyaeddin Ankara - dan döndü. Ziyacddin Maktav, Gazian- tep ve çevresinde gazdan korunma işle- ri Üzerinde çalışacaktır. Yakında her ,yanda bu işe dair konferanslar vulhııe— sine başlanacaktır. ve içi: K A D Bayanlar, çirkin |Şık birörgü caket görünmeyiniz | X /l x. e Güzellik yalnız doğuşta değildir. Mü L% ( Z C İşte bir başka yanlışlık daha. Ayakta him bir kısmı sonradan kazanılır. İyi gi- |dururken - bilhassa jimnastik sırasında - yinmek, iyi boyanmak, iyi konuşmak gi-|bir çok kadınlar omuzlarını yukarı doğ- bi mühtelif âmiller, tabif güzelliği kat kat arttırabilir. Büyük bir artist (güzelleşmek istiyor- sanız, her şeyden önce nelerin çirkinleş- tirdiğini belleyiniz) der. Koyduğumuz resimlere bakarak artis- tin bu sözlerine hak vermemek müm - kün mü? Ortada — Bakınız. Fena zünden çene, boyun, hattâ başın biçimi ne kadar bozüluyor. İster yatınız, ister oturunuz veya ayakla durunuz hiç bir zaman çenehizi boynunuza dayayıp sıkış- tırmamalısınız. Bilâkis onu mümkün ol- duğu kadar yukarı doğru kaldırmalısı - mız, ve boynunuzu omuzlarınızın arasına sıkışıp kalmaktan kurtarmalısınız. BAA Koyu renk yünlü kumaştan tayyör bir düruş yü- Bel sıkı, kolları çok az kabarık, yakası yassı tüylü kürkten. Göğsünde ve bel a- şağısında üç cebi var. ru çekerler. Bu yüzden arka kanburla - şır. Ense çirkin bir şekilde öne eğilir. Ne- rede ve ne zaman olursa olsun ayakta iken kat'iyyen örle doöğru eğilmemelisi - niz. Bilhassa omuzlarınızı yukarı doğru çekmemiye, bilâkis mümkün olduğu ka- dar aşağı doğru indirmiye çok dikkat et- melisiniz. Bu, ayni zamanda boyunu da meydana Çikarıf ve uzun gösterir. Hiç bir şey yüzü buruşturmak kadar insanı yaşlı göstermez. Bunu, ekseriya zor bir iş görürken yaparız. Aklınızda kalsın. Ne kadar güç bir iş görürseniz gö- tünüz hiç bir zaman sarfettiğiniz gayret yüzünüzden okunmamalıdır, Yüzünüz dalma sâkin kalmalıdır. Bu, hem bugün sizi yaşımızdan fazla görünmekten kur » tarır, hem de yüzünüzün vakitsiz çizgi - lerle buruşmaktan korur. sescessasasa Yaka, roba ve cep kahve rengi yün « den, diğer kısımlar gri yünden yapıl « mıştır. Bu sonbahar her iki renk te eh ziyade beğenilen renkler arasındadır. Bu iki rengi bir arada görmiye alışık olma * dığımız için ikisinin birleştirilmesi çök hoş bir yenilik yapmaktadır. Ceketin biçimi çok sade, örgüsü düz * dür. Onu; renklerindeki tezatla düğmele- rinin dikilişindeki değişiklik şıklaştır. * maktadır. Düğmeler kahve rengidir. Gri yünle ortalarından cekete dikildikten sonra yünün uçları birer ufak fiyonga de toplanmıştır. Bu sene yaka biçimleri Yeni mevsim için hazırlanan moödelle- rin bilhassa yakalarında büyük bir ye- nilik göze çarpmaktadır. Gündüz esvabla- rında ve gece esvablarında da yakaların şekli geçen yıla nisbetle çok daha çeşidli ve daha orijinaldir. Resimde bunlar ara- sında en ziyade beğenilenleri görüyor- sunuz. (Solda yukarıda) 1 — Eski devir kıya- fetlerini hatırlatan dik bir yaka. Munta- zam hattâ biraz da sert durabilmesi için iki yanlarına balina konulmuştur. Bu yaka yalnız pek şık (öğleden sonra) el- biseleri içindir. (Yukarıda solda) 3 — Spor elbiseler için yeni biçim bir eşarp yaka. Boynu sıkıca sardıktan sonra önde ulak bir fi- yonga şeklinde bağlanıyor. (Ortada saldan başlıyarak) 3 — Bir gece elbisesinde orijinal bir dekolte. Bu şekil yaka açıklığı göğsü, olduğundan — biraz daha şişman ve omuzları geniş gösterir. Bu yıl bu iki noktaya fazla ehemmiyet verilmektedir. 4 ve 7 — Ayni maksadlara yarayan ka- palı yaka şekilleri. Numara 4 iki sıra büzgülüdür. Bu büzgüler, kolların yu- karı-kısmına kadar uzalıldığı için Omuz- _lın geniş göstermektedir. w ee ll a değişiyor ... Numara 7 bilâkis göğsü büyük göster- mek içindir. Büzgülerin şekli bunu te- min etmektedir. Yakanın açılış şekli ön ve arkada (V) harfi biçimindedir. 5 ve'6 — Birincisinde arka tamamile açıktır. Elbisenin önü enseden geçen bit (band) a merbuttur, İkincisi daha şık ve daha rağbette olan bir modeldir. Önü kalb şeklinde açık. Kenarlarına dar bir kürk band geçirilmiş. Bu kürkün uçları elbisenin arkasını boyuna raptediyor. 8 — Ceketler için yeni biçim rever yas ka. (9 ve 10) — Bazı öğleden sonra elbiseler rinde yakaların bilhassa arka taraflarına ehemmiyet verilmektedir. Numara 9 si- yah satendendir. Yakanın önü düz, ka- palıdır. Arkası, bele kadar inen dekolte yi hemen hemen kapayacak kadar büyük bir denizci yakası biçimindedir. Numara 10 siyah kreptendir. Yakanın kenarlarına şoffat bir dantel geçirik miştir

Bu sayıdan diğer sayfalar: