25 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

25 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şimdi size hikâyesini anlatacı kaplan, ormanda doğmadı, cambazha de büyümedi. hiddet ettiği zaman kük - Temedi, aç kaldığı zaman önüne geleni parçalamadı. Çünkü o tahtadan yapılmış bir kaplandı. Dört ayağı vardı. Kuyrüğü vardı, ba - Ş vardı, ağzı vardı, hatlâ dişleri de vardı. Fakat boyu bir çocuk elinden uzün de - ğildi. 8 Kaplan bi min üzerine konulmuş- tu. Yanında k r, kitaplar bulunu - yordu. O her gün sabahtan akşama ka - dar kâğıtların üzerine oturur, onların kaçmalarına, rüzgâra kapılıp uçmalarına mâni olurdu. Gündüzleri yalnızdı, geceleri yanına bir bay gelirdi. Bü bay saçları ağarmış bir baydı. Masaya oturur, onu elile kal - alır, o kâğıtlara bir şeyler yazardı. Bu bayın kim olduğunu da size söy » Hiyeyim; bay bir muharrirdi. Çocuklara güzel hikâyeler yazardı. Ve ona kaplanı oğlu vermişti. Bayın oğlu bu yaz annesile birlikte bir köye gitmişti. Köyün koyunlarını otla - tan kendinden bir iki yaş büyük çoban- la arkadaş olmuştu. Çobâan bir gün ko- yunları gölgede dinlendirirken çakısını çıkarmış, bu kaplanı yapmıştı. Köye in- diği zaman Kaplanı şehirli arkadaşıma hediye etmişti. O da çobanın armağanını babasına getirmişti. * Kaplan kâğitların üzerinde oturmak - tan bıkmıştı. Çok sıkılıyordu. Kendi ken- dine: — Ah, diyordu, ne olur, günün birinde Şşuradan çıksam. Vahşi ormanlara dal - sam, canlı kaplanlarla birlikte yaşasam. Fakat bu arzusunu yerine getirmek im- kânını bulamıyordu. Çünkü o tahtadan. &. Tahtadan kaplanlar koşamazlar, yü Fil, Ayı top bir ağacın bir fil boyu içeri girdi. bir de bu tarafına gelsenize, tan hortumunu sokmuş, topu çıkarmıy: dırır, bir kenara koyar, altındaki kâğıtları | şekerse eee eee s ee s AAA RA AA AAA BAA BAA AARAA AAA Fil kardeş bir gün bir top bulmuştu. Fil kardeşin artık key- fine pâyan yoktu. Topâ ayağdle vüruyor, keyifleniyoşdu. Fakat bir aralık topa öyle bir vuruş vurdu ki yüksekliğindeki kovuğundan Ayı kardeş fil kardeşin peşinden geliyordu. Topun ağacın kovuğuna girdiğini görmüştü. Fi? kardeş, ayı kardeşe sordu: leşler, dedi, ne diye boşuna uğraşırsınız, ağacın Fakat © zamana kadar fil kardeş, ağacı Tavşan kardeş, ayı kardeşi ağacın öbür t Orada da bir köyük vardı. Kovuk ta yerle bir hizada idi. Ayı rüyemezlerdi. Kaplanın üzüntusü gün geçtikçe aztı- yordu. Hattâ masanın üzerindeki hokk: pon da üzüntüsünün farkına varmış- lardı. Hokka bir kaç defa teselli etmiş: — Üzülme kaplan arkadaş. Demişti, tampon üzüntülü insanlardan hiç hoşlanmazdı. Çünkü * © yaradılıştan neş'eli idi. Bir yere bıraktikları zaman |sağa sola kırıtır, dans ederdi. Kaplanı karşısında üzülür gördükçe” kizıyordu . Günün birinde komşülük nezaketini u - nuttu. Kaplana çıkıştı: — Hep senin asık suratını mı seyrede- ceğiz, artık bıkkınlık geldi. Kaplan dişlerini gösterdi. — Boşuna dişlerini gösteriyorsun, tah- |tadan dişlerinle beni korkutamazsın.. | Hem senin yerinden kıpırdanmıya me - calin yok ki, bana bir şey yapabilesin! Kaplanım gözleri yaşaracak gibi oldu. İçini çekti: — Ben çok zavallıyım! Dedi. * Bir geceydi. Bu hâdise nasıl oldu bil - miyorum. Belki ay aydınlığı kaplana can verdi. Belki masanın başında uyuklıyan ak saçlı bay rüyasında gördü. Her ne ize © gece kaplana bir hal oldu. Tahta ayak- ları birderbire harekete geldi. Cenesi oy- |nadı. Bir adım attı. Bir adım daha attı. nın üzerinde yürüdü. Her adım atış- yordu. Masadan yere atladığı za- top havalandıkça kardeş kovuktan beraber sırtüsi Tavşanın gös rmanmış, kövuk- aşıyordu. ına gölürdü. uğ yatan fil kardeşin hı oraya nasıl geldiğini -BON POSTA — Tahta Kaplanın hikâyesi — kaplan kadar bü: Gecenin de kayboldu. Kaplan ne « reye gitmişti? İşte bir mesele. Haydi şim- di kaplanı arıyalım. * Kaplan geceleri kimseye görünmeden yürüyor, gündüzleri saklanıyordu. Böy- lece köyler, şehirler, dağlar, ormanlar, denizler geçti. Ve bir akşam üzeri Afri - kanın vahşi bir ormanına girdi. Orman- da vahşi hayvanların her cinsi vardı. Kaplan kendi gibi kaplanların yanına gitti. Onların aralarına karıştı. Kaplanın, öteki kaplanlar gibi yaşa - ması lâzımdı. Öteki kaplanlar nasıl mı ya şıyorlardı? Ormanda dolaşırlardı. Ken- dilerinden zayıf gördükleri hayvanların üzerlerine atılırlar, onları bir, hamlede parçalarlardı. Acaba bizim kaplan mıydı? Bir gün karnı çok acıkmıştı. Yiyecek arıyordu. Karşısına biş koyun çıktı. Ka»- ra kara gözleri, kıvırcık kıvırcık tüyleri vardı. Kaplan bir atılışta onu parçalıya - bilir, karnını doyururdu. Bunun için de hazırlanmıştı. Koyuna bakıyordu. Ko - yun da onu görmüştü. Korkudan olduğu yerde çivilenmiş gibi duruyardu. Bacak- bunu - yapacak larında ne bi geri, ne de bir adım ixlpri atacak at kalmıştı. Kaplan zıpladı. Koyunun yanıbaşında aeassacascra ve Tavşan kardeşler KUT — Şimdi ne yapalım? Ayi kardeş akıl öğretti. — Senin boyun yetişir fil kardeş, ağaca tırman, ve delikten içeri dal, hortumunla topu yal Fil kardeş ayı'kardeşin sözünü dinledi. Fakat tavşan kardeş orlaya çıktı: alhırsın. bu sirada eri girdi. Fil kardeş te topu almaştı. Topla | yuvarlandı. rdiği yoldan ağacın içine giren ayı kardeş, fil kardeşin başını saktuğu kovuğa yükseldi ve yerde sırtüstü e kahkahalarla güldü. Fil kardeş onun ir türlü anlıyamamıştı. Iİ_Merıklı ve Faydalı — | Lindberg feneri idi. Pençesini atıyordu. Fakat geri çekti. Kendini dünyaya getiren köydeki ço - bani hatırlamıştı. O, böyle koyunlara ba- kardı. Eğer dünyaya getirdiği tahta kap- lanın koyun paraladığını duyacak olürsa çok üzülecekti. Kendine emanet edi - len ları parçalamıya vesile olmuş bir insanın vicdan acısını duyacaktı. ko; Kaplan durdu. Vaz ge ret aldı, yürüdü ve uzaklaşi Koyun oesa- h Kaplan, kaplanlar. gibi yaşıyamıyaca- oşt. Tekrar geldiği yere dön- Gene geceleri kimseye görün- meden yürüdü. Gündüzleri kimsenin gö- remiyeceği yerler bulup saklandı, dağ - lardan, ormanlardan, * denizlerden, köy- lerden, şehirlerden geçti. Ve bir gece ak saçlı bâyın bahçesine girdi. Bahçede iken hakiki bir kaplan büyüklüğünde idi. Pencereye tırmandı, odaya girdi. Odaya girdiği zaman bir Van kedisi kadar kü - çülmüştü. Masanın üzerine çıktı. Kendi yerine yürüdü. Artık ufalmıştı. Ayakları yeniden hareketsiz kaldı ve eski tahta kaplan halini aldı. Masanın başında uyuklıyan ak saçlı bay gözlerini açtı. Saatine baktı: — Vakit te epey geç olmuş! Dedi. Tahta kaplanı gördü. Elini uzat- t 2 Yeni yapılmış olan Linüberg fenerl- nin aydınlığı beş yüz kilometre uzaktan görülebilir. “ware Toparlak kanatlı tayyare — Oh benim tahta kaplanim burada - r sın ha! 3 Dedi ve tahta kaplanı okşadı * Bu tayyare yenidir. Tecrübesini ge çenlerde Şikagoda yapmışlardır. Bildiği- Tahta kaplan erlesi gün üzüntülü de- | miz tayyartlerden farkı kanadlarının to- i a nasıdır. Bu tayyarenin çok fay- ğildi, Hokka İle tampon ondaki bu de - | Parlak olması vy ğ Bişikliğin sebebini anlıyamıyorlardı. daları olacağı tahmin edilmektedir. Tampon: mar — Gezdi, dolaştı, üzüntü ti Dedi. Hokka, — C est — |Kazayauğrayantayyarelere — İhtimal! yardım için Deniz tayyareleri deniz üzerinde bozu- lularsa denize inerler, etrafa telsizle ha- berler verirler. A- —a 5 ramaya çıkılır, fa- kat bazan görüle- ** mezler ve parça- - ” İlanmak tehlikesine maruz kalırlar. Kırk yedi binde bir Şimdi bir âlim bir madde bulmuş, bü Kraliçe Elizabetle, kral altıncı Jorjun | madde ile denizi boyamak imkânı ola- taç gi merasimine 47000 mektebli | cakmış. Bü maddeden on kilo kadarı de“ SUF Patm nize atıldığı zaman denizin o kısmı çok f( w uzaklardan görünür vaziyette boyanacak- kırk yedi bin mek- mış ve araştırmaya çıkanlar boyalı de- Diye başını salladı. Fakat onlar yanı - lıyorlardı. Tahta kaplandaki bu değişik- liğe sebep gezmiş, dolaşmış olması değil, sevilmiş, oksaninış ulmasıydı. tebliden ancak bir tanesi merasimde K bulunamamıştı. O nizi gördükleri zaman kazaya uğrayan da evinde hasta tayyarenin orada olduğunu anlıyacaklar yatıyordu. ve hemen yardımıma koşacaklardır. rrekeekesAA AA SAA SA SASARAL AA SAA sa a n AAA FA AAA AAA G YENİ BİLMECEMİZ İşte size güzel bir resim, yalnız boya « sı eksik, artık o işi Resmi renklerle de siz yapın, muhtelif güzelce boyayın, son- ra kesip bize gönde- Fin.. En iyi boyamış o - lanlardan bir kişiye güzel bir çiçek yazç- su hediye edeceğimiz Bgibi diğer yüz kişi « ye de Son Postanın bilhasta küçük oku - yucuları için yaptır- miş olduğu kıymetli ve güzel den vereceğiz, meceye cevap me müddeti on beş gündür, Bilmeceyi bi ze gönderirken kul - lTandığınız zarfın bir kenarma bilmecenin mözetede çıktığı tarihi vazmavı wnmnima wnız € hediyeler « Bil - ver «

Bu sayıdan diğer sayfalar: