29 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

29 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Atatürkün millete En büyük, en güzel Hediyesi: Cumhuriyet Yazan: Muhittin Birgen (Baş tarafı 1 inci sayfada) man görüyorum ki, bakikaten Atatür - kün bu memlekste en büyük hediyesi bu- dur. Bunda en küçük bir mübalâğaya düşmediğim, bence muhakkaktır. Böyle bayram günlerinde, insan, bazı hâdise- leri sübjektif bir gözün büyütücü adesesi altında dalma, lüzumundan fazla büyüt- meğe meyleder; ben, şu dakikada böyle bir yanlış görüşün tesiri altında olmadı- ğama kaniim. Gayet büyük bir vüzuh ile Eörüyorum ve um ki, Cumhuriyet Atatürkün bu memlekete en güzel ve en büyük hediyesidir. * Hatıra gelebilir en büyük he- diyesi, o emsalsiz zafer, o büyük bir düş- man ordusunu bir yumrukta yokeden ku- mandasıdır. Ben bu fikirde değilim. Her bangi bir millet için, gözünün önünde duran bir düşmanı yenmek, büyük bir mesele olmıya illet, gördüğü düşmanı, eğer kuvveti varsa, elbet ye- ner, Geç yener, güç yener, az veya çok uğraşır, fakat mutlaka yener. Türk mil- leti de bu harici düşmanı nasıl olsa ye- nerdi; Atatürk düşmanın çabuk ve bir hamlede yenilmesini temin etti. Fakat, o- nun asil büyük eseri, milletin düşman olarak görmekte birleştiği, ittifak ettiği yenmesi değil, göze vü- zuh ile y â dost zannodi- len dahilt düşmanı yok etmesidir. anda duran düşmanı yenmek ko- r. Zor olan şey, kendisini düşman arak göstermiyen, gizli düşmanı, saklı mı yenmektir. Ata işte, on ' dört sene evvel, bugünde bu işi yaptı. Ben şu hakikate kaniim ki Türk milleti, . kütle halinde ve fakat, ifade edilemiyen milli bir tahteşşuf inde, asıl düşmamı asırlardanberi pek güzel <his> ediyordu. Fakat, bu duyguyu henüz vüzuh ve kat'i- yetle ifade derecesine gelmiş değildi. Ay- ni milletin münevverleri ve politikacıları ise kısmen, ya bilmiyerek veya farkında olmıyarak, yahut ta bir takım siyasi ih- tirasların tesiri altında, bu göze görün- *miyen düşmanın tarafını iltizam ediyor- Jardı. Demek, dahili düşman üzerinde bir taraftan tam bir görüş ittifakı yoktu ve diğer taraftan da henüz millet, bu düş- manın açıkça adını koymuş değildi. Ata- türk, onun adımı koydu: «Sultanlık ve halifelik» dedi. Ondan sonra da bunim vücudunu ortadan kaldırmak için, millt tahteşşuüra güvendi ve güzel gören bir kumandan gözile bir hamlede onu da kaldırdı. harict düşman rk, * NUTUK'un ö heyecan verici sayfalarını dikkatle okumuş olanlar anlamışlardır ki Atatürk, üç, dört sene içinde bu inkılâb işinde hiç bir zaman t düflerle yürümüş değildir; bilâkis her şeyi muayyen bir plân içinde düşünmüş, we her hareketini bu —plâna göre idare — etmiştir. —Başka — memleket- lerde — yapılmış — olduğu — gibi, velâ asıl düşmana, dahili düşmana hü- cum etmiş olsaydı, belki neticede gene Mmuzaffer du; fakat, ço an dökü çok zarar görülür ve çok çekilirdi. Az kan, az zarar ve w b ile iki düş- manı birden ve ayni zamanda yenmek ü- zere, ilk hamlesini gözle görülen, elle tu- tulan düşmana çev evvelâ onu ye- re serdikten sonra kini de birlikte . yok etti. Tarihte bu kadar güzel plâ bir inkılâb, zannedersem, hiç görülmü değildir! 920-921 senelerinde Ankarada bulun- muüş olanlar bilirler ki, Atatürk ve onun etrafındaki bir avuç inkılâb amel, tan ve halifeyi «düşmana esir, kur ması elzem bir milli kuvvet» şeklinde Vân etmişlerdi. Atatürk, uzun müddet buna muhalif olarak hiç bir şey söyle - reedi ve plânlarını gizli tutan büyük ku mandanlara mahsus bir dikkatle, resm her şeyi sakladı. Fakat, gene o tarih: Jerde orada ve onun etrafında bulunmu: olanlar bilirler ki, Atatürkün uzak ve de- rin gören gözlerinin içinde bu inkılâb he- defi bütün canlılığı ile daha o zaman ya- şıyordu. O, «ihmal değil, imhâl — edi- yordu! ev- * g Evet, hiç mübalâğa etmiyorum: Atı- türkün millete en büyük hediyesi bu cumhuriyettir. Bir kasım münevverlerin ağızlarına almıya bile cesaret edemedik- “İvız sarayının ve tahtının menfaatlerini *|ve halifelik ortadan kalkmadıkça, mille- “|bu ilk ve son hamlenin tabil neticeleri ve Resimli Makale: Garbde ihtisasa ehemmiyet verilir, şarkta aranan ise bir kimsenin her şeyden az çok anlamasıdır. SON POSTA Garbde bir adam yalnız bir şey bilir. Fakat iyi bilir, şark- ta herkes her şeyi bilir. fakat yarım bilir, istifade edemez. SOZ Japon güreşleri Moda oluyor Meşhur Japon Civ-CiwSut — oyunları şimdi Avrupada bilhassa kadınlar ara- sında moda olmuştur. Yukarıdaki resim- de bu güreşi yapan iki İngiliz misini gö- rüyorsunuz. Yakında Japon, İngiliz ve Amerikalı kadınlar arasında büyük bir müsabaka yapılacağı da bildirili iiyor. 14 yaşında ikinci defa kocaya varan kız 12 yaşında evlenen Lassiter —isminde Amerikalı bir kız, 13 yaşına basınca, dul kalmış, ve şimdi de 14 ünde olduğu hal- de, Texas'lı başka birisile yeniden evlen- miştir. 13 aylık ta bir kız çocuğu vardır. leri bu sözü hep bir ağızdan millete söy- letmekle ve tarihin mukadder ve zaruri olan bir hâdisesini, Colombo'nun yumur- tası gibi siyaset masasının üstüne otur- tuvermekle, Atatürk en büyük hiz yapmış oldu. Dahilt düşman İst. oturdukça, debdebe ve haşmeti ile, düşüneh miskin ve çürümüş ruhu, mernfur ve hasis an'anelerile, millet işlerinde en son söz hakkına sahib oldukça bu memle- ket için kurtulüş imkânı olamazdı. Da - hili düşman orada durdukça harici düş- manın biri gider, diğeri gelirdi. Bir ruh ve bir zihniyet müessesesi olan sultanlık #in Türk olarak ve millet olarak varlığı mümkün değildir. Tüklüğü inkâr edip Osmanlılık diye bir askeri ve siyasi feo- dalizm yaratan bu ruh ve zihniyetin or- tadan kal 9, Türkün açıkça ve sadece 'Türk olması lâzımdı. İşte Atatürk bunu yaptı. Bir aralık onun kolunu tutmuş olan münevverlerle politikacılara rağmen o, milli tahteşşuüra tercüman olan hamle - sile, işini tamamladı ve millete en büyük hediyesini verdi. Ondan sonra gördüğümüz şeyler, hep bu en büyük hediyenin teferrüatı idi... Muhittin Birgen ARA HERGÖN BİR FIKRA | Misafirleri rahatsız etmemeleri'"lçin Otuz kırk sene evvel Parise giden bir paşayı bir ziyafete çağırmışlar, ziyafet sofrasındaki kadınlar paşaya: — Sizin kaç karınız var? — Karılarınız sokağa çıkarken tor- baya girerler değil mi? Tarzında garib garib sualler soru- yorlarmış. Paşa bunlara cevab ver- mekten yorgun düşmüş, bir aralık kadımlardan biri gene bir sual sor- müş: — Siz ziyafet sofralarına karıları- mızı almazmışsınız, öyle mi? Paşa cevab vermiş: — Evet madam. — Fakat niçin? Paşa gülmüş: — Garib sualler sorarak misafirleri rahatsız etmemeleri için!... d Hastasını öpen doktor Cezasını buldu Genç bir kadının bir doktorun ken- disini öptüğü hakkındaki ihbarı İngi - liz hâkimlerince doktorun hapse lık: fM©asına ve san'atini icradan men'e görülmüştür. Bu kadın, 22 yaşında ve bir ressamın karısıdır. Başka bir doktorun tavsiyesi üzerine kalb hasta- lıklarında ihtisası bulunan 34 yaşında Söçeneğ isminde bir doktora Müracaat etmişti. Hâkim kararını tefhim ederken dok- tora: «— Bana verilen bu ceza pek ha - fiftir. Sen şimdiden sonra artık başka bir san'at intihap etmek — mecburiye - tindesin» demiştir. Bernard Shawçn—Candı' hakkındaki fikri 69 yaşına basması Üzerine, hayatına fevkalâde bir nüsha çıkar- mıya hazırlanan, Karaşideki Hind moe- mualarından biri, Bernard Shaw'un da ihtisaslarını sormuş. Hiciv üstadı verdiği cevabda: «Demek, Gandi 69 yaşına basti ha. Maamafih hakkında hususf ve fevkalâde nüshalar k kâadar, yaşlı sayıl- maz. Beni yetmişten sonra böyle fevkalâ- de nüshalarla tazib ve idam ettiler, O sa- yısız ve nazik tobrik kartlarile Gandinin sın ölümü boylıyacaktım» dem —- SINDA Romada 18 birinci Teşrin şenlikleri Her sene 18 teşrintevvelde Romada Düçenin önünde büyük geçid resimleri yapılır, Bu münasebetle halka birçok he- yecanlı numaralar da gösterilir. Yukarı- daki resimde bir İtalyan askerinin moto- sikletile bir ateş çemberden geçtiğini gö- TÜyorsunuz. İngilizler muazzam bir Trans atlantik yapıyorlar Yeni bir İngiliz Transatlantiğinin, 1938 senesi birinciteşrininde kızaktan indirileceği ve 1940 da sefere başlaya- cağı hesab edilmektedir, Cuine Mary - nin kardeşi denilen bu yeni geminin tonajı 85,000 dir. Makineleri de 180 beygir kuvvetindedir. Sür'ati saatte 30 mil olacaktır. Bu devâsa geminin boyu Ruine Mary'den 14 kadem daha bü - yük olduğu gibi diğer bir çok kısım - arasında da farklar vardır. Üçüncü rist ve yolcular için tahsis edi- len mevkiler her türlü isştirahati te - min edecek şekildedir. Yeni İngiliz Transatlantiği 5,750,000 İngiliz lira - na mal| olacaktır. Bu para pek az fa- uzun müddetli krazlar ile te - min edilmiş, İngiliz hükümeti de kefi! olmuştur. 5 Rallı bir ev G0 metre öteye nakledildi Sovyet gazeteleri Moskova mühen- dislerinin dokuz bin ton ağırlığında bü yük bir evi eski yerinden kaldırarak altmış metre uzakta yeni temeller üze- rine koyduklarını yazıyorlar. Evin nak- Hi esnasında içinde oturanların kâffe- si kendi dairelerinde hergünkü işleri- le meşgul olmuşlar ve bu nakil keyfi- yetinden en ufak bir rahatsızlık hisset- memişlerdir. Nakledilen ev beş katlı ve içinde o- turanlar da cem'an yekün 620 kişi 1 - iş. Bu büyük binanın nakli yedi saat üştüf. Ev demir silindirler üze - İrinde götürülmüştür. İSTER yeni sene bütçesine tahsisatı konur kon cektir. Şüphe yok ki fikir iyidir ve sadece eski renin elinde bulunan arabaların teçhiri takdirde kolaylıkla tatbik edilebilecekti İSTER İNAN, İstanbulda tarihi kıymeti haiz arabaların teşhir edilmesi için bir müze açılmasının faydalı olabileceği üzerinde inceleme yapıldı. Nihayet kararı verildi, düşünüldü, şimdi maz fi'liyata geçile- tabli Âmi- ile iktifa edildiği r. Fakat kendi he- | İNAN, İSTER ISTER. İNANMA! sabımıza biz İstanbulda ve civarında bugün dahi işlemekte olan bütün arabalarda tarihi birer kıymet buluyoruz, ve bunların içinden sadece birer nümune alınıp ta teşhir edi- | decek olanlar arasınz konulduğu takdirde hepsini birden istlab edebllecek derecede büyük bir çatıaltı bulunabile- ceğine İnanmıyoruz, amma ey okuyucu sen: İNANMA! , j bir kürsü deği Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı Memleket Meseleleri (Baştarafı 1 inci sayfada) »e« Düşünüyorum. »» Cumhuriyet bir mefhumdur; Atâ * türk, bu mefhumu milletin tahteşşuürüü” dan çıkardı ve kütlenin gözünün önünü Koydu. O mefhumu, bu kütlenin, sade se“ nede bir gün, böyle bir şendik alayı içif” de bayram kâfi değil, bunu tafl ifadesi ve bütün varlığı ile anlaması İâ* zımdır. «Cumhutiyet» mefhumu ana Kâ* nunun, Türk mür enatına ilâve bir kelime ve yahut & nin yirminci * asra mahsts bir <moda-fif” — ma> sı değildir. O, baştan başa herkes tAt” rafından anlaşılması lâzım gelen bir Ü” kir sistemidir. et müessesesi * Fakat, Cumhuriyet sade bir fikir Sİf temi değildir. Bilâkis bütün bir ahlâklife Bir milletin ve cemiyetin, siyasi ve mE” deni sahada bir nevi duygularının ve BU duygular içine yerleşmiş bir takım an'l” nelerinin ifadesidir. Cumhuriyet, TüTE milletinin tah' ürunda yaşamış Ve Ü” y a çıkarılm olalt u oldu. Şimdi bi nün milli şuüra karışması ve onun G” rinliklerine kadar işlemesi lâzımdır. * «Ben cumhuriyet genciyim!» diye. ÖYÜ nen ve benden aldığını, eksik ve boZü bir şekilde bana satmıya çalıştığının fAF” kında olmayarak, sadece gururla gölSü” nü kabartan bir kısım gençlere baktık$i içim sızlar. Cumhuriyet mefhumunu BU, gençlik ne tamam anlamış, ne de bilhl_9 sa onu ruhunun derinliklerine kadar ” lemiş bir ahlâk ve an'ane haline getir” miştir. Atatürkün bu millete: — A, sev, işle, büyüt! Diye hediye ettiği bu mefhumu ve BU ahlâkı, bu millet gençliği ile aladak V€ anun kalbile sevip, onun elile işliyecei onun emeğile besleyip büyütecektir. Tüfı; kiye, ancak bu şartla cumhuriyete 9'_“: olabilir. Cumhuriyet bayramlarını, Tür? milleti asıl o zaman şuür ile karşılıya6âti ve asıl o zaman mes'ud olup şenlik saadet duyacaktır. Atatürk, cumhuriyeti gençliğe t6t etti. Gençlik te bundan mağrurdur; ;”d! kat mağrur olacak bir şey yok, belki © işlenecek bir iş var. Atatürk gençliğe İf raf edilecek bir miras vermiş değildiri e tesllii dif. k bir eserd” püyü” Öyle üzerinde sevgi İle işlenece Öyle bit eser ki gençliğin kafasile tülmesi ve tamamlanması lâzımdır. U? | çliğin kalbile bütün ? am! re dağılması ve yayılması VâZ! * İşte, bunları düşünüyorum: Üniversitede bir cumhüuriyet kürsül pılsa nasıl olur? Öyle bir curahuriyet * süsü ki, orada kafaları ilim cevhefi ”| dolu ve kalbleri cumhuriyet ve d€ çoft rosi ateşi ile yanan profesörlerin - PP . sörün değil - birinin inip, diğerinin b . tığını görsün... Bence, bizim ünivel | nin en muhtaç olduğu kürsü budur! Cumhuriyet, çok ince bir mefhut çok işlenmeğe muhtaç ve kafadan ire ya süzüle süzüle geçip ruhtan ruhü 3:# katre yayılmıya muhtaçtır. Bu mln' $ bir kaç nesil işlemedikçe, bu mh.ı:';a,. nesli kendisinin sıcak kucağına M ça bu memlekette cumhutiyet olamaz. v yüyük Atatürkün bu en güzel ve €8 Üliya hediyesini bu gençliğin işlemesi MÜ'T ya lözimdir. Elemle ve ıztırabla görül ' ag ki türlü türlü menfaat ve ihtiras İf La bulunan matbuat sütunları;bu vasif3)i e pamaz.Bize üniversite çatısının altıf' yıl*. kürsü lâzım. Fakat, üniversite İSİM bir bürokrasi veya arpalık mevzW' bu memleket memlekete mahsus bir cumhuriyet humunu işliyecek ve Türk muıer!w g ü gında Türk cumhurculuğunun yayacak bir kürsü! İşte bir bayram düşüncesi... Muhittin Bir9” j | | ' ğ 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: