13 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

13 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Sayfa Son Posta'nıı tefrikası: 42 Saray kadınlarının hariçde çeşid çe BON POSTA Yazan : Ziya Şakir şid sevgilileri vardı. Bu sevgililerden bütün haberleri, âşıkane zi kadı mektubları saraya, ter. Hattâ bazı defalar, hükümet ricalinin köşklerine ve yalılarına; ara sıra da Beyoğlunda Ermeni ve Rum kibarları- nin konaklarına gidermiş. Esasen kadınlara pek düşkün olan bu hükümdar, Hıristiyan kadınlarının -o devirdeki- parlak tuvaletlerini ve ser- best tavırlarını gördükçe: Bizim saray kadınları pek pisirik. Ne insanla oturup böyle bülbül gibi konuşmasını bilirler, ne de, böyle zarif elbiseler giyerler.. diye şikâyet eder- miş. Bir gün, gene böyle bir şikâyet es- nasında; Köçeoğlu Andon efendi Sul- tan Mecidin arzusuna hizmet etmek İs- temiş: — Ne tasa çekersin, padişahim.. ya- rından tezi yok; ben saraya bir terzi göndereyim. Kadınlara, hoşunuza gi- decek elbiseler yapsın.. demiş. Sultan Mecid, bu teklifi memnuni- yetle kabul etmiş, Ertesi günden itiba- ren de Meryem Dudu saraya gelmiş. İşte, o günden itibaren, sarayda yeni bir sefahat hayatı açılmış. Eski elbise- ler bir tarafa atılmış, başta Sultanlar, kadınefendiler, gözdeler olmak üzere, bütün saray kadınları arasında (ala- franga) elbise giymek ve böylece de pa dişahın gözüne hoş görünmek merakı başlamış. Bu merak, âdeta müdhiş bir rekabet halini almış. Harem dairesinin masrafı da, arttıkca artmış. Tahmin e- dersiniz ki, bu elbise inkılâbının neti- cesi, sarayın sarrafı olan Köçeoğluna yaramış, Alafranga elbiseye rağbet o derece nlet yetiş! Âdeta, kendi idare 8 yapmış, Yüzlerce kadım terzi kullan- mış. Yalnız hünkâr dairesi değil, bütün sultan ve şehzade daireleri, Ermeni ve Rum terzi kadınlarının istilâsına uğra- Y kadınlarile içli dışlı olan bu terzi kadınlar; yalnız dikiş ile de ik- tifa etmemişler, Genç sultanların, az. ) gözdelerin, toy saraylıların gö: işlerinde de simsarlık ederek böylece de bir hayli menfaatler teminine giriş- mişler. Bu hal, harem dairesinin nizam ve in tizamını bozmuş. Gerek saraylar ara- sında ve gerek hariçte, birçok dediko- dulara sebeb olmuş, Saraylılara namaz sürelerini bellet- mek, isteyenlere de okuyup yazma Öğ- retmek için harem dairelerinin birer hocahanımları vardı. Bunlar; ekseriya, yaşlı başlı kadinlardı. İstedikleri 7a- man serbest serbest saraya girip çıkat- lardı. Yalnız saraykılar değil, sultanlar ve kadımnefendiler bile bunlara ehem- miyet verirlerdi, Çok zaman, karşıları-| na oturtarak onları söyletip dinlerler- di. Bu kadınların bazıları, hakikaten te miz ahlâklhı, dindar idiler. Bunlar, sa- raylılara mütemadiyen cehennem teh- didlerinden, ve cennet vâdlerinden bah sederek, onların taşkınlıklarının ön! ne geçmiye gayret ederlerdi. Meselâ, bunların içinde tanıdığım Cevati hoca- hanım denilen Cavide hanım isminde| bir hoca vardı ki; hakikaten ahlâk ve tin bir nümünesi Bizim sara-| ya, Hacı Bacı isminde uzun boylu zayıf arab kalfasile gidip gelirdi. Vakar ve| başlılığı karşısımda, herkesi kendi- rmete mecbur ederdi. Bu kâdın- içinde yanan-ipek yumuşaklığındaki kü- çücük ellerini yüzüne kapadı; kızına de- fakat kendi kendine: — Onü bana sorma ve isteme!... Kı. diye inledi Yarınki nüshamızda: CİBİNLİK Çeviren: İbrahim Hoyi Yeran: Arthur Mille b Eski saray kadınlarından biri hariçteki kıyafetile dan, sultan efendiler bile çekini Fakat gene bu hocahanımların için- de öyleleri de vardı ki; başlarında yem- yeşil baş örtüsü taşımalarına, beş va- it namaza beş daha katmalarına rağ- men, saman altından su değil; âdeta ne hirler yürütürlerdi. Muayyen saatlerde - saraylılara, mihal), (Risalel ahlâk), (Ahmediye), (Muhammediye) den derslerini verip bitirdikten sonra; gece vakti el ayak çe- kildikten sonra, şessiz sadasız kadınla- rın odalarını gezerler.. ba- lerden, dahildeki sevgi lilere gelen mektubları okumak; bun- lara cevab yazmakla sabahı ederler- di. Hariçteki — sevgililerin h: ekseriya terzi kadınlar getiri sevgililer de, nevi nevidi. Bunlardan bazıları, kolayca ikbale konmak istiyen lerdi. Bunlar, saraylıların gezmeye çık tıkları yerlerde dolaşırlar; içlerinden |intihab ettiklerini, uzaklan kaş göz İşa- retlerile avlarlar, sonra da, gene uzak- lan arabayı takib ederek hangi saraya mensub olduğunu öğrenirler.. o sarayın terzisini bularak avladıkları kızın şek- lini tarif ederler. O vasıta ile mektub gönderirler.. muhabereye girişirler- di. Bu şekilde başlıyan Mmünasebetler, bazan izdivaçla neticelenirdi. Eğer sa- raylı, kendisine âşık olan veyahud âşık rolü oynıyan adamı beğenir ve severse; ne yapıp yaparak (çırağ) çıkar, onun- la evlenirdi. Fakat bazan da bu müna- sebetler; maküs neticeler verirdi. Çün- İkü; âşık rolü oynıyanların ekse koklanmamış gül; ve turfanda meyva meraklıları olabilirdi. Bunlar; böylece bir müddet muhabereyi devam ©- rek beklerler.. sevgililerini (timara çık- ma) (!) ya davet ederler. Zavallı kız- cağız, timara çıkıp da serbesi kalınca, ondan bol bol istifade ederek birdenbire ortadan siliniverirlerdi. Ondan sonra, artık istifade hekim kadınlara gelirdi. Hekim kadınların; harem dairelerin- de oynadıkları roller, çok Bunlar, erkek hekimlere gö: temiyen mütaassıb sara larile tedavi ederlerdi. Binbir derde deva olacak nedbatf ilâçlar bilirlerdi. Aynı zamanda saraylılara sülük tutar- lar, haramat yaparlar, hattâ, nazar değ- miş olanlara kurşun bile dökerlerdi. Bunların en meşhuru, — (Gelincikci Mantik kadın) imiş... Rivayete nazaran Sultan Mecid, şehzadeliğinde hastalan- mış, doktorların hiçbiri, hastalığına ça- ve bulamamış. Antakyalı bir Ermeni (1) (Timara çıkmak) demek; saray- hıların on beş yirmi gün kadar; şehi: sarayın itimad ettiği şahısların nezdin- de misafir kalması demektir, Sinir buh- ranları gösteren veyahud hastalık do- layısile zayıflıyan saraylılar, ikişer ü-, jser ayrılarak timara gönderilirdi. sırası, nlar getirirlerdi. papazının kızı olan bu kadın, şehzade- yi tedaviyi der'uhde etmiş, hattâ: — Eğer kırk günde hastayı iyi ede- mezsem; böynum kıldan ince kılıçtan keskin. Demiş ve hakikaten bu müddet zar- fında hasta âfiyet kesbetmiş. Hattâ, bundan pek memnun olan babası Sul- tar Mahmud, bu kadinın eline bir fer- man vererek gerek kendisini ve gerek evlâd ve ahfadını bütün vergilerden affetmiş. İşte o tarihten itibaren de ar- tık hekim kadınlar, harem daire'erinde mühim bir unsur kesilmişler. Fakat bu hekim kadınlar, maharet- lerini sadece tedavilerde göstermekle iktifa etmezlerdi. Onlar gizlice iki iş da- ha görürler, ve bunlardan da pek bü- yük istifağeler temin ederlerdi. Bu işin birisi; (gözde) lik ve (ikbal) lik şerefine nail olup da çocuğu olmu- yan kadınları çocuk sahibi etmekti. Gözde ve ikbal olup da çocuk doğurmı- yan kadınlar; sarayın hâdiseleri ara- sında unutulup giderlerdi. Veyahud; hariçte birine nikâh edilerek, lüzum- suz bir paçavra gibi saraydan dışarı a- tılıverirlerdi. (Arkası un_'l_ l Aranan kayıplar | Bu kadın nerede? 'Tokadın Mescid mahallesinden ve müba. dil muhaci Hüseyin hoca eçi xırk yaşlarında Hanife bundan bir müddet evvel İzmir sergisini ziyarete gitmiş, oradan Ba - likesir ve Bandırma yolile İstanbula gelmiş, İstanbulda bir hafta kalmış ve akrabası May dos sulh hâkim! Bay Şevki Sarıgül nezdine gideceği beyanlle İstanbuldan —ayrılmış. O ini, | gün, bugün de Tokada dönmemiştir. Tokad- dan Bay Şerkiye çekilen telgraflar cevabaız kalmıştır. Bunun üzerine kadının yoldü ve- Jfat ettiğine dair Tokadda bir şayla deveran etmeye başlamıştır. Bilenlerin ve bu urada Bay Şevkinin Tokaddak! allesini - haberdar etmeleri insanlyet namına rica edilmekte - dir. * Büyük harbde Çanakkalede alay(25), ta- bur (3) kumandanı binbaşı Mehmed Şefik mâlyetinde alay sancağı çavuşu idim. Ma - Iâi tekatid maaşı almak için emrimin tasdi. ki lâzım geldiğinden elyevm bayatla oldu - ğunu ve albay derecesile tekaüde a#vkedil - diğini haber aldım. Elyerm bu Zatin üdresi- ni bilenlerin insaniyet namına: Edremidde, Havranzade . mahallesinde Firinci — İshak'a bildirmeleri. * On iki yaşında bulunan kızım Muaszezin hayat ve mematından 18 birinciteşrin ta - rihindenberi haber alamamaktayım. Şimdi- ye kadar yaptığım araştırmalardan bir ne - tice alamadım. Bilip görenler: Pangaltı Meş- ratiyet mahallesi Piyango sokağında 9 hu - maralı evde anneri Sabihâ İşiksal'a bildir. - meleri rica olunmaktadır. * Kütahyanın Emed kazasının Çinye Işık. lar köyünden Berber oğullarından Mustafa kızı Döndü, Ayşe, Fatma isimlerinde üç kız kardeşim 30 senedenberi kayıptır. Bilenle - rin aşağıdaki adresime bildirmeleri: * Eölrne 224 hudut alayı Tabur (2, bölük 3 AM AAA Çeviren: Ahmed Cemaleddin Saraçoğfü Bulut yaklaştı, yaklaştı ve nihayet ufukta sekiz büy“ vapurla Bobr topçekeri göründü, ben gür bir sesle' “ Haydi çocuklar! Harbe hazırlanın! ,, diye bağırdım Evvelâ —resmi —üniformamı çı- karıp sırlıma sivil bir elbise giydim ve limandaki gemilerin tayfasının devam' ettikleri bir kahvehaneye geçerek bir köşeye oturdum. Kendime İsveçli bir gemici süsü veriyordum. Orada ahbab olduğum kimselerden öğrendim kı «Bobr» topçekeri efradının aileleri «A- bo» limanımda otururlarmış ve bolşe- vik topçekerinin efradı aileleri nezdin- de akşam yemeklerini yerlermiş. Öğ- reneceğimi öğrenmiştim. Sevincimden eleklerim zil çalar bir sür'atle kahve- den fırladım. Vaktimi boş geçirmemiş ve mühim bir ipucu yakalamıştım. «Möve» ye avdet ettiğim zaman vakit hayli ilerlemiş, saat sabahın ikisi ol- muştu. Beraberime — Finlandiyalı bir klavuz almayı da ihmal etmemiştim. Çünkü bu sığlık ve kayalık sularda sey rüsefer müşkülün müşkülü bir işdi. » ve «Nautilus» kruvazör- leri bolşevik «Bobr» topçekerini arayıp bulmak için çoktan limanı terketmiş- ler, yola çıkmışlardı. Hemen demir al- dık ve «Möve> Finlandiyalı klavuzun y ile ertesi günü öğleden soara sa- at ikide «Abo» limanının on mil kadar yakınına sokulmuş bulunuyordu. Maksadım limana girmeyip limzn ağzında «Bobr> u beklemekti. Binaen- aleyh bulunduğumuz noktada demirle- dik. Artık mesele bir sabır işi idi. Funda demir etmemizden iki saat sonra ufukta geniş bir duman sütunu nazarı dikkatimi çekti. Bu duman bulu- tü yaklaşmakta olduğundan hiç olmaz- sa beş on gemiden mürekkeb bir filo- tillânın yaklaşmakta bulunduğu zeha- bına kapıldım. Yoksa bu kadar duma- ni birkaç gemi hasıl edemezdi. Hemen vira demir edilmesini emrettim ve har- be hazırlandım. Dürbün elimde gittikce yaklaşan du- mman bulutunu tarassuddan hâli kalmı- yordum. Bulut yaklaştı, yaklaştı ve ni- yet ufukta tekneler görünmeğe baş- Saydım: Hepsi de müsellâh olmak üzere tamam sekiz kocaman vapurla onları himayesine almış olan mâhüd Bobr topçekeri.. Taliim gene bana yar olmuştu ve av- lamak istediğim av kendi kendine aya- ğıma kadar geliyordu. — Haydi çocuklar!. Harbe hazırla- nın!... Neş'eli ve şakrak bir sesle vermiş ol- duğum bu emir, yanımda duran ikinci kaptanı bir hayli şaşırtmış olmalı ki: - Aman kumandan! dedi, galiba bu dokuz vapura hücum etmek niyetinde- siniz. Halbuki «Bobrs un taşıdığı top- lar bizimkilerden büyük çapta, hem de uzun menzilli!.. Gene siz bilirsiniz ama, hani bir düşünseni Şen bir kahkaha savurarak muavini- min pek haklı ve pek yerinde olan mü- taleasını kestim: — Kızılların «Bobr» ganbotunun ağır toplarla müsellâh olduğunu ben de bi- liyorum. Lâkin buna rağmen gene hü- cum edeceğiz. Haydi azizim, siz askeri silâh başına edin... Sekiz vapurla «Bobre - toplarımızın 'menzili dahiline girince direklerimiz!'n İtepesine Alman harb bandırasını toka ettik, sonra başta gelen vapurun önü- ne bir ihtar güllesi savurarak: — Hemen beyaz bayrak çekip teslim olmazsanız hepinizi batırırım!.. işareti- ni çektirdim. İşaret drislerimizde dal-| galanan bu kat't ve âni emir bir yıldı- rım tesiri yapmış olmalı ki herkes bir-. biri peşi sıra beyaz teslim bayrağı çek- miye başladı. Hattâ ilk teslim bayrağı- nı kaldıran Bobr ganbotu oldu. Müsellâh da olsa bir ticaret gemisi- nin ilk ihtarda teslim olmasını anlar- dım ama doğrusu (Bobr) un emrimi- ze hemen ilaat edivermesini acaib bul- nuştum, Kendi kendime: — Tuhaf şeyl.. Bu herifler neden mu- kavemete lüzum görmeden teslim olu- veriyorlar? diye düşündüm, Ancak bu düşünce ile geçirecek vaktimiz yoktu. Bolşevik gemilerini teslim almak üze- ve bir zabit kumandasında bir silâhen- daz kıt'ası gönderdim. Dokuz geminin zabitleri «Möve» ye hakledildi. | | derdiğim müfreze her gemideki topli” rın kamasını alarak bunları 'maz bir hale getiriyordu ve bütün bi lar yapılırken bir tek mermi sa' dan, bir damla kan akıtmadan müsellâh düşman gemisini teslim mak gibi büyük bir sâdi talie mazbif olduğumdan dolayı da zil takıp oyniy# cağım geliyordu. Doğrusu yaveri ü me ben bile şaşmıya başlamıştım. Her vapura bir zabitle dört neferdei mürekkeb' bir ganimet müfrezesi gö derdim. «Bobr» ganbotuna gelince kâf mıya teşebbüs etmemesi için makines” ni kullanılmaz bir hale getirerek gö botu Rus gemilerinden birisinin Bğine verdim ve (Hangö) limanının y lunu tuttuk. Zira amiral bu limamni idi. «Möver, düşmandan iğlinam edilmi vapurların teşkil ettikleri hattın sonul” cu gemisi idi. Bundan maksadım hepsini göz önünde bulundurmak ve İf lerinden kaçmıya teşebbüs edenler ” lursa onu derhal batırmaktı. Bütün bu tertibatı aldıktan sonra © sir moskof zabitlerinin yanına gi Koca bir filotillânın hiçbir mukavemlir te kalkışmadan teslim oluvermesini bi türlü aklım almıyor, havsalam kı“ edemiyordu. Bolşevik zabitlerinden en yışlı»f hitab ederek: — Hepsi de mükemmelen teslih edik miş dokuz geminiz varken niçin mukf” vemetsiz teslim oldunuz? diye 90f dum. (Arkası ver) Bir Doktorun Günlük Cumartesi Notlarından — () Anjinlerin tedavisi Evvelâ dahilen hafif bir. müshül almak çok muvafıktır. Ağzın ve boğazın hem F Uhabıni defetmek, hem de oradaki mik” robların tekessürrüne mâni olmak ve r telef etmek üzere muzadı taaffün gâf” garalar kullanılır. Bu gargaralar hastâ” hığın €n esaslı ilâcıdır. Basit vak'alardi bir bardak sıcak suya otuz kırk damlf tentürdiyot damlatılıp gargara yal veyahud bir bardak suya bir iki çorba Bi” #ğı oksijene atarak onunla gargara yaP” mak çok fayda verir. Bundan müda bE” runa ya mitol, veyahud gömenollü yağ” lar veyahud tripaflayin mahlülündüü damlatmak elzemdir. Dahilen Müsüilden sonra kinin, aspizii ve piramidon ve ürotropin çok iyi ge ” ten ilâçlardandır. Sabah akşam sıcAk ayak banyoları da muvafıktır. Ataş dÜ7 vam ettiğimüddetçe yataktan çıkmamâ” lıdır, Anjinler pek yakın olanlara Kimse ile sık temas etmek doğru değll” dir. Anjinler ltihabi bir şekil aldığı zamaf mütehassısa müracaat etmeği ihmal ©İ" memelidir. Basit bir anjinden kan zehif” lenmesi mümkün olmakta ve bundan bi” zan feci Akıbetler meydana gelmeki Anjine düçar olanların tdrar tahlili yaP” tırmaları da muvafıktır. (*) Bu notları kesip saklayınız, 'ıl. bir albüme yapıştırıp kollekriyon yapıtik Sıkıntı ramanınızda bu notlar bir doktef gibi imdadınıza yetişebilir. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler gunlAf” dir: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Perlev). Alemdarda: (8i Asım). Beyazıdda: (Belkis). Samı (Rıdyan). Eminönünde: (Hüseyin HÜF nü), Eyübde: (Hikmet Atlamaz). de: (Vitall). Şehremininde: — (Haz Şehzadebaşında: (Üniversite). y rükte: CArif). Küçükpasarda: (Y Bakırköyünde: (İstepan). Beyoğla cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellâsuda). 'I:P:, başında: (Kinyoll). Karaköyde: (Bi yin Hiunü). İstiklâl caddesinde! Ç ge ciyan). Pangaltıda: (Nargileciyan). şiktaşta: (Süleyman Receb). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakileri Usküdarda: (Ahmediye). Sarıyerde: (Ö7 man). Kadıköyünde: (Büyük, ÜSÜ Büyükadadü: (Halk). Heybelide: n b

Bu sayıdan diğer sayfalar: