8 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

8 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beyanatı karşısında Yazan: Muhittin Birgen —— «Her türlü bayrağın İskenderun Sancağına çekilmesi menedilebilir; fa- kat, çekilmesi menedilemiyocek bir tek bayrak varsa o da, Suriye bayrağıdır. İskenderan Suriyenin bir parçasıdır; onun semasında sallanacak olan ye - güne baycak Suriye bayrağıdır.» Süriye Hariciye Nazırı Sadullah Cabiri Yukarıdaki satırları, Suriye - hariciye veziri Sadullah Cabirinin, Hatayda yeni mizamın ilânı münasebetile Suriye par- lamentosunda yapılan nümayiş esnasın- da söylemiş olduğu nutuktan alıyorum. Son Postanın Şamm muhabiri dün neş- zedilen mektubunda, Hataya Fransız bayrağının ne münasebetle çekilmiş ol- duğunu d£, Şam muh görüşile, pek güzel anlatıyordu. Suriye, Hatay bayra- #inın çekilmesini istemiyor. Türkiye büu bayrağın çekilmesini iltimas etmiş. Fran- ga müstemleke idaresi de ne onun, ne de ötekinin tarafını iltizam — etmiyerek | hükürmet konağının direğine sadece Fran- sız bayrağını çekmekle iktifâ eylemiş! Hiç şüpbe etmiyelim ve Suriyeliler de biç şüphe etmesinler ki müstemlekecile- Tin bütün arzuları bu bayrağı oradan hiç indirmemektir. Milletler Cemiyeti na - muna Suriyeyi Suriyeliler namına ve Su- riyeliler için idare etmek demek olan fransızca mandat kelimesinin manası ne olursa olsun, Fransız müstemlekecileri Suriyeyi kendileri için ve kendi hesab- larma ellerinde tutuyorlar. Hattâ, Mil - letler Cemiyetinin son kararı da gene ne olursa olsun, Fransa — müstemlekecileri Hatayı henüz ellerinden çıkarmıya karar wermiş görünmüyorlar. Bundan başka bizzat Suriyenin bayrağı, Fransanın bay- rağından başka bir şey değildir. Bugün bizzat Suriyenin semasında sallanan bay- Tak, Fransanın bayrağıdır ve Suriye dev- tinin en yüksek hükümranlık salâhi - yetleri Kont de Martelin imzası ile ifade edilir. Henüz müstakil bir bayrak sahibi olamıyan Suriye, henüz kanunlarını ken- di devlet teşkilâtmın salâhiyetleri — ve kuvvetleri ile ilân edemiyen Suriye, Ha- tay meselesinde, hariciye nazırının dili'e, | istiyor ki Sancağın semasında Suriyenin bayrağı sallansın! e Suriye hariciye nazırı Bay Sadullah Cabiri Suriyenin selâmetini ve Suriye va- ftanının istiklâl ve istikbalini düşünerek söz söylemeğe karar verdiği zaman, gö- mnül isterdi ki, heinen tamamı Türk olan Hatayda Suriye ve Türkiye kardeşliğini temsil edecek küçük bir Hatay bayrağı- nın çekilmesine muhalefet edecek yerde bilâkis Suriyenin müstakil bir bayrak ve müstakil bir devlet olmasını istesin. Hal- buki, Bay Sadullah Cabirinin bu sözleri söylediği günden birkaç gün sonra, Fransa Tadyoları, Suriyeye yarım bir istiklâl ve- recek olan Fransa - Suriye muahedesinin tedkiki işinin ilkbahara bırakıldığını ilân ediyordu! Hakikat şudur ki Türkiye ile Suriye Hatay meselesinde birbirlerine — karşı böylece resmi ve zahirt Bir muhülefet va- ziyeti almış bulundukları bir sırada bun- dan istifade edenler, yalnız, Fransanın doymak bilmiyen müstemlekecile 'Türkiye, bu vaziyette, kendisine farzolan vazifeyi ifada elbet kusur edecek değ'l - dir. Elbet Türkiye, Hatayı müstemleke olmaktan kurtaracaktır. Fakat, gene gö- Hül isterdi ki, bu bahiste Suriyenin me hükümeti de vaziyetin ehemmiyeti ve tiddiyeti ile mütenasib bir tavır alsın ve Hatayda Suriye şekline girmiş bir müs- temleke bayrağını müdafaa edecek yerde bizzat Suriye için, bu memleketin muhak- kak surette lâyık olduğu istiklâlin bay - rak davasını gütsün! Eğer, Suriye hariciye nazırı böyle bir dava müdafaa etmiş olsaydı, Türkiye de onunla birlikte ve bütün kuvvetile bu Favanın haklı olduğunu söyliyecek, hu - | dudlarının yanıbaşında hür ve müstakil | bir Suriyenin tahakkukunu görmek için elinden geleni yapacaktı. Nitekim, Bay Sadullah Cabirinin bu siyasete tamamen maküs bir istikametten gitmekte olma - v eti bütün ha- le gören unsurla birlikte, Türkiye bu vazifeyi ifadan hali kalacak değildir. Müste-ilekecilerin elile parça parça parçalanmakta olan Suriyelilere, bir ke- Te daha kardeşçe söylemek isteriz ki, me- sele Hatayda Suriye bayrağınin yaşaması değildir. Bizzat Suriyeye hür ve müsta- kil! bir bayrak yapmaktır. Eğer Şamda Avrupalılar arasında xadın kuvvetini önüne alan büyük Fredrik oldu. Almanyayı derken: — Milleti yetiştirmek için önce ann zımdır, demişti. Hakikaten de bazan Alman erkeğine de takdim ederek Alman kadınını yetiştirdi. Fakat kadın kuvvetinin ehemmiyeti derecesini en iyi takdir eden harb sonu dünyası olmuştur. SON POSTA herkesten evvel göz tensik e- eyi yetiştirmek lâ - ğil yükseltmektir. Bugün bütün dünyaca kabul edilen kaide şudur: — «İlk çıkacak harbde memieketin ne kadar erkeği varsa hepsi de cepbeye yollanacaktır. Geri hizmetlerinin tamamı kadınlarındır. Sadece geri hizmetlerinde cepbe işlerinde kullanılmaları da mümkündür.» Bugün bütün dünya biliyor ki kadını, hele vücud kabili- yetini artırma bahsinde ihmal edem millet kuvvetinin msfı- nı muattal bırakmış demektir. Hedef onu ihmal etmek de- € Kadın kuvveti 36 değil, icabında SÜOÜZ 5600 liraya Satılan bir pul 1904 nisanında piyasaya çıkarılarak a| Nebatlar da hayvanlar| beş gün kadar satılan bu pul, Londrada bir müzayedede 850 İngiliz lirasına (5600 liraya) satılmıştır. Bu cinsten 12 — pul mevcuddur. Üç tanesi kral George'un ko- leksiyonunda vardır. İngiliz hazinesinin mirastan aldığı kazanç Yalnız bir sene içinde on İngiliz mil- yönerinin baraktığı mürastan — İngiltere hazinesi tam on milyon İngiliz lirası ver- Bi tahsil etmiştir. İngilterede pek yakın- dan varisi bulunmuyanların bıraktıkları mirasın nısfı devlet hazinesine aid oldu- ğundan uzaktan akrabası bulunarak ö- lenlerin mirası devlete hakiki bir teberrü teşkil etmektedir. Son günlerde ölen bir | İngiliz vapur mücehhezinin bıraktığı ye- | di milyon İngiliz lirası servetin (müte- weffanın bir yeğeni ile bir kardeş çocuğu bulunduğundan) dört milyonu hükümete | » intikal edip yalnız üç milyonu akraba- sına kalmıştır. arnenenan erreri ee sane ee e se ee neceenesenAn böylerbir bayrak dalgalanmış olsaydı, Şam parlamentosunun ilân ettiği kanun- lar Suriyenin kendi hükümranlık otori - i ile imzalanmış olarak hayata geçi - ş Hatay meselesinde Su- ye ile Türkiye kolayca, komşuca ve hattâ kardeşçe pek kolay anlaşabilirdi. Bunlar olmadığından dolayıdır ki Türki- ye Hatay bahsinde Suriye ile değil, Fran- sa ile konuşuyor. Çünkü şu dakikada, maalesef, henüz Suriye yoktur. Türkiye, Suriye ile pek kolay anlaşa - bilir. Fakat, hâdiseler gösteriyor ki, bi - zim için şark! Akdenizde türlü türlü gizli plânlar peşinde koşan müstemlekecilerle anlaşmak imkânı yoktur. Davanın dosta- ne bir şekli hali için bütün Ümidimiz Pa- ristedir. Muhittin Birgen AR HERGÜN BİR. FIKRA | Deseydi ya Bir gün meddah Süruriyi sokakta bir adama çıkışırken gördüler. Tanı- yanlar sokuldular: — Yahu, dediler, adamcağıza ne çı- kışıyorsun? — Neye çıkışmıyayım, karşımda du- ruyor, bir yol soruyorum. Cevab ver- miyor.. — Nasıl cevab versin, yol sorduğun adarm hem sağır, hem de dilsizdir. Vahvahk zavallıya boşuna çıkış mışim ama gene kendi kabahati, ben hem sağır, hem de dilsizim deseydi ya! # b Gibi hislidirler | — Meşhur nebatat âlimi Hindli Hadra Boze geçenlerde Bingalede vefat etmiş |tir. Hindli âlim nebatat üzerinde yap - tığı tedkikler ile bütün dünyaca meş - hur olduğu kadar nebatatım hayvanat gibi phissettiklerini ve harici tesirlerden müteessir olduklarını göstermek İçin i- cad ettiği müh'elif ve pek hassas ma - |kinelerle büyük şöhret kazanmı: Hadra Boze nebatların alkollü içki « lerle sarhoş olduğunu, bayıltıcı madde « ler tesirile de hislerini kaybettiklerini isbat etmiştir. Hindli âlim meşhur İngiliz muhar - riri Bernard Selhaw'ı bir defa hayret - Jer içinde bırakmıştı. Kendisi bir zamanlar Bingalede bu- lunduğu zaman Hindliyi ziyaret etmiş. Konuşmaları arasında İngiliz mu - harriri kendisinin en Ççok sebze ile bes. lendiğini ve sebzelerden lâhanayı pek fazla sevdiğini söylediği zaman Hadra Boze muharrire kaynar su içine atılan nanın nasıl ihtilâçlar içinde çırpın. dığını göstermiş ve lâhananın ölümü nün-bir kuzu ve dana ölümü kadar f; ci olduğunu isbat etmiştir. Bir Hind mihracesi için yapılan büyük merasim Geçenlerde Bikaria mihracesinin yir. mi beşinci yıldönümü münasebetile bü- yük merasım yapılmıştı. Bu merasime davetli bulunan Hindistan kral naibi için 100 yaşında bir filin üstüne bir taht ku. rulmuş ve İngiliz kral najbi de o tahtın üzerinde oturmuştu. Bu tahtı ve kral na- bini taşıyan 100 yaşındaki filin etrafıma nı geçmiş 30 fil daha sıralanmış SINDA Brincikânun 8 Sözün Kısası Vakitsiz Ölenler... KA —e Üyük üstad Halid Ziya Uşak- hgilin, otuz üç yaşında ve çok acıklı bir şekilde hayata gözlerini yuman Ciğerparesi Vedadı çok yakından tan dım, Hemen hemen elimde büyümü Kültürün kıymetini herkesten iyi bilen mecib bir babanın bu değerli evlâdı çok iyi yetişmişti. Birkaç dil,bilir, fevkalâde piyano çalardı; müteaddid yüksek tahsil diplomalarını haizdi. Hariciye mesleğine intisab etmezden önce, bankacılıkta mümtaz bir mevki ih- işti. Çok okur, boş vakitlerini en n tetebbüü ile geçirirdi. Gü- de hariciyeden de ayrılmış ol- saydı, fikri ile, kalemi ile bu vatana gene hayırlı hizmetler ifa etmesi, maalesef pek zengin olmıyan fikir âlemimize kendi ir- fan nurunu katması büyük bir ihtimal dahilinde ( Onun içindir ki, bu vakitsiz ve müna- sebetsiz ülüme, Vedadı yakından bilenler ve kendisinden yurd kültürüne hizmet bekliyenler, içten yandık. Türk edebiyatının sağ kalmış en bü- Mide fesadına Uğrayan boksör Eski dünya boks şampiyonu Jack Dem- psey boksu bıraktıktan sonra, Nevyorkta bir lokanta açmıştır. Fakat midesine aşı- ti derecede düşkün olan boksör her on beş dakikada bir mutfağa iner ve aşçı- sının pişirdiği yemeklerin tadına bakmak bahanesile atıştırırmış. Bu yüzden mide hastalığına uğramış, ve geçenlerde- bir böks maçında hakemlik yaparken, bay- ginlik geçirmiş. Şimdi sıkı bir perhize sokulan boksör: «Ah © canım tavuk kızartmaları, domuz sucukları, elma börekleri» diye içini çek- mekte imiş. Misline rastlanmamış bir boşanma davası Parisin boşanma davalarına bakan mahkemesi şimdiye kadar emsaline te- sadüf edilmiyen bir meselenin halline da- ir bir hüküm vermiştir. sele şudur: Parisin zerigin tüccarla- rından birisi iki sene evvel bir hayır mü- sesinin verdiği baloda çok güzel fa- fakir bir kızı tanımış ve onunta ev- lenmişti. Evlendiklerinden on sekiz ay rdenbire karısının yüzünde sa- başlamış ve yapılan bü tedavilere rağmen bunun önü alınamıa- mişlir, Tüccarın müracaat ettiği en büyük cild mütehassısları karısının yüzünde çıkan sakalın imhasına imkân olmadıktan baş- ka gitgide daha ziyade artacağını söyie- meleri üzerine tüccar mahkemeye müra- caat ederek boşanma kararı — istemii Mahkeme bu vaziyeti iyice tedkik ettil İ ten ra serveti nisbetinde bir nafaka | üzere aralarındaki nikâhın fes. carar vermiştir. İSTER İNAN, Bir meslekdaşımızın sayfalarını açınca, Bayram intıbaları başlığı arasnda sütun sütun fotograf gördük, baktık, fotog- raflar eğlence yerlerinde alınmıştı. Çeşid çeşid salıncakların etrafında toplanmış yüzlerce yavruyu gösteriyordu. Güldük, İSTER IST hncak kurulm İNAN, İSTER ; N, ER İNANMA! » çünkü beiediye bazı kazaların asını yasak etmişti ve bayram günü şehrin hiç bir yerinde salıncak yoktu. Artık bu fotografların eski bay- ramlardan kalmayıp ta bu bayram içinde alınmış olduğuna: İNANMA! ine geçmek maksadile sa- Akızecağız derhal yük simasını teselliyet bulmaz bir mate- me uğratan bu elim hâdiseyi düşünürken, Bene böyle vakitsiz uful etmiş bir başka kıymetin bugünlerde ölümünün yıldönü- mü olduğunu hatırladım: Doktor Süleyman! Onu da, hir iki sene evvel, böyle bir sonbahar güründe, mezarına teşyi e tik. O da, yüksek kültürünü, kabiliy temiz bir seciye, dürüst bir ahlâk ve bir vicdan ile mezcetmiş seçkin bir vatan evlâdı idi. Yüzlerce hastasını kahredici pençesin- der kurtarmağa muvaffak olduğu (ve- rem) denilen menkus illetin bizzat kur« banı olarak kara topraklara genç yaşın- da düşmek bedbahtlığına uğrıyan doktor Süleymandan, sağ kalsaydı, daha pek çok şeyler bekliyorduk. Henüz otuz yaşında iken, kerli ferli profesörleri, İlminin ve iktidarının huzu. runda hürmetle baş eğmeğe mocbur e- den Süleyman, daha pek çok hastalara ümid ve reha verecekti. Başkalarına bezlettiği bilgisini ve e- meklerini kendi nefsinden esirgiyecek kadar diğergâm olan bu asil çocuk, ölüre ken bile, yalnız mesleği ve meslekdaşla- rını düşündü. Onlara, kütübhanesini ve âletlerini miras bıraktı.. İşte, böyle vakitsiz ve yakışıksız ölüm- lerin karşisında insan tablatin kanunla- rına isyan ediyor, Ölüm sıra gözetse, ne iyi olurdu? Fa- kat, ne edelim ki gözetmiyor.. ve bu hak- sızlığın, bu insafsızlığın doğurduğu kat- merli acıların tesellisini ne türlü bulaca- ğamızı kestiremiyen bizler, bunun içindir ki hayatı omuzlarımızda ağır bir yük ola- rak taşıyoruz. Zavallı, vakitsiz ölenler.. ve onların ar. kasından ağlamağa mahküm daha zavallı Ankarada bir Otomobil kazası Ankara, 7 (Hususi) — Bu sabah do- kuzda Yenişehirde caddede bir oto « mobil kazası oldu. Operalör Şevkete aid hususi araba !6 yaşında bir genç kıza çarptı. Ayağının kemiği kırılan hastaneye - kaldırıldı. Tahkikat neticesinde kazanın nasıl ol- duğu ve direksiyonu kimin kullandığı tesbil edildi. et ÇARŞAMBA GÜNEŞ 5. b. 2 7 32 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: