14 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

14 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Yeni Zabıta Romanımızın Kahramanları Rıdvan Sadullah: Zabıta erkâninin Serkomiser Osman: Cinayet masam Cevad Fehmı, Rıdvan Sadullahın kâtibi - Valide: Sabur Paşazadeler ailesinin en Kenan: Muallim ve Sabur Paşazadeler dostu olan eszki bir gazeteci, şahsi serkomiseri, Rulvan Sadallahın dostu servete malik zengin bir adam ati ve hatıraları yazan büyük rüknü, paşanın karısı Dr. Baha: Sabur Paşazadeler ailesinin Suphi: Ailenin yaşça doktordan küçük Murad: Sabur Paşazadeler ailesinin en Selma: Sabur Paşanın akrabasından ikinci çocuğu olan çocuğu, komisyoncu küçük çocuğu, tıb talebesi olan ve allesi yanında büyüyen Selma gilesinin çocuklarından o “Sor Posta,,nın Zabıta Romanı: T enununun 32 iLKTEŞRİN — Mukaddeme — on Posta'nın sahibleri olan Ali Ek- Tem ve Selim Ragıpla çok eskiden İtmışırız. Hepimiz aşağı yukarı ayni sene- İerde gazeteci olduk, Selim, ben ve bugün Patronum olan Rıdvan Sadullah üçümüz AyYTı ayrı gazetelerde zabıta muhar -| :'*d idik, Ekrem ise zannederim Selimin | Unduğu gazetede çalışıyordu. Fakat! :ı:a Zabıta işlerine fevkalâde — meraklı | Bu merak, dördümüz arasındaki arka * Gaşhık ve samimiyetin en kuvvetli bağı Ha . Gene bu merak yüzünden ta Kinı ile aramızda sıki bir dostluk te- etti. Bu #uretle aradan seneler geçli. Rıd - Sadullah babasının bıraktığı büyük 'lıqin idaresini eline alınca gazeteci - çekildi. Beni de kendisine vekili İle Yaptı. Buna rağmen zabıta erkânı Bi cinayet masası serkomiseri chk"h dostluğunu unutmadı. Onlar da Rübi ülüde bir zeklâ ve nüfuzu nazar sa- dele, Olan bu dostlarından her müşkül me- _h:! tstifadeyi ihmal etmediler. Hiç bir emç, V salâhiyeti olmadığı halde bir çok Meç 0 Cinayetlerde tahkikatı idare eö- beş'i Ona bıraktılar ve bittabi bunda isa- tt ettiler. ._:" bu şekilde yaşarken gazeteciliği .q:"uııen Ekrem ve Selim kendilerini © sahibliğine götüren terakki ve '*ınız Merdiveninde yavaş yavaş yükse- debeelda. Onlar da bizimle olan müna - te l;k"ını kesmemiştiler. -Dostluğumuz GÜyor, M Miyetimiz ayni şekilde devam e- ı,n;'—_mdun Sadullahın ele alıp hal- Baden, bir çok zabıta davalarına — vükıf uyorl ..)B"[_'“hwh (Valide Sultanın gerdanlır nd.'"ü:'m hakkındaki — notlarımım g 'diğı büyük alâka — karşısında "”"o:ınıım (32 İlkteşrin meselesi) ni Öi » diye ikisi birden ayak direyin- Sadullah «hakkımda yazı n hoşlanmam» diyebildi, ne Yazmayı reddetmek imkânmı d, '4% b!ıldnm_ BAA KÜ mı_"lllıd isteyen genç kız hmqun ayının gon günü idi. "ıııu:m apartımanımızın oturma 0- Rıdvan Sadullah ile yalnızdık, Ğ Wtinde '—Mılın.ı.lll—h.lıı zabıta romanı yakmda #ıkarılacaktır. Dışarıda yağmurlu, pis bir hava vardı. Rıdvan Sadullah son günlerde me- rak sardırdığı tıbbi bir bahse ald kitah- ları tedkik ediyor, ben de emlâk hesab- larile meşgul oluyordum. gara dumanı içinde idi. Belki öğle yemeğindenberi tek kelime konuş- mamıştık. Sessizlik ayet telefonun zili ile bozuldu. Kalkıp baktım. Hırçın bir kadın sesi tel telâşlı konuşuyor- du: — Alo... Alo... Beni dinleyiniz, Ru- kiye Sevime söyleyin, yahud daha iyisi not ediniz... Gene otomatik telefonun muziblikle- rinden birile karşılaşmıştım. Can sı « kıntısı içinde: — Affedersiniz, dedim. Yanlış numa- ra çevirmiş olacaksınız. Burası....., Kadın sözümü ikmale vakit bırakma- dı. Sesi daha fazla heyecanlanmıştı: — Hayır... Hayır devam etmeyin! Si- ze ne diyorum, not ediniz! Peki not edeyim ama hanımefen- di  Başını kitablarından kaldıran Rıdvan Sadullah müdahale etti: — Ne var, ne oluyor Cevad Fehmi? garib tesadüfü? Jvan Sadullah sualime cevab ver- miyerek yarı şaka, yarı ciddi seslendi: — Kadınların dediklerini yapmalı dostum! Not et... Canım not et! Aşikâr bir isteksizlikle kâğıd kalem alarak telefon başına döndüm ve: — Yazıyorum, buyurun! dedim. Kadın sesi ayni heyecan içinde ace- le acele söylemeğe başladı: — Knut Hamsun'un (Açlık) isimli kitabının tercümelerini karşılaştırdım. Ben noktsi nazarımda haklıyım. İşte bulduğum farklar... Yazıyor musunuz? — Yazıyorum, devam ediniz! —Sayfa 3, satır 4: «Dar tavan aram- da uyanık yatıyarum.» Sayfa 13, satır 31: «Hangi kitab, defter canım? Sayfa 38, satır 16: «Orada oturdum ve rutübetli bir havada uyu- şup kaldım» Sayfa 72, satır 24 «Lütfen nöbetci müfettişe müracaat e- der misiniz, imdad bekleniyore ... Say- fa 107, satır 9: eHışıldayan genç kız e- tekleri, orada burada kısa bir kahka- ha...» .. Sayfa 113, satır 25, «Perili ev, hayaletler, hissikablelvukular, manasız fikirler...» Sayfa 130, satır 1l: «Evlenmek üzere bulunan bir adamı görmiye ihtiyacım var», Sayfa 131, sa- rı Kieruf tehlikede!», Sayfa 177, satır 21: «Peki sonra... Son- ra ne oldu?» ...... Hepsini yazdınız de- ğil mi? Rukiye Sevlime söyleyiniz, ter- eümeleri karşılaştırsın. Çok rica ede- rim, mümkün olan sür'atle söyleyiniz. 'Telefon kapandı. Ve ben elimde bu bir sürü manasız not! bulunduğu halde Rıdvan Sadullaha döndüm: — Bir şey değil, kadıni da aldatmış olduk! dedim. Zavallı, arkadaşı Rukiye Sevim'den cevab bekleyip duracak. Be- reket mesele ehemmiyetli değil! — Eğer tahminimde aldanmıyorsam mesele çok ehemmiyetli Cevad Fehmi! Hayretle yüzüne baktım. Çehresi her zamanki lâkayd ve müstehzi eda- dan sıyrılmış, bakışı manasını pek iyi anladığım şekilde canlanmıştı: — Rukiye Sevimi arıyorlar. Ya ben | tahminimde aldanıyorum, yahud da de- | diğim gibi mesele çok ehemmiyetli... | Rukiye Sevim, yani Rıdvan Sadullahın ilk harflerile başlıyan bir isim... Bu buluş benim de nazarı dikkatimi celbet — Haktkaten öyle! dedim. — Natları bana ver, Cevad Fehmi! Bir tecrübe edelim. Kadın ne demişti? Rukiye Sevim tercümeleri karşılaştır- sın. Knut Hamsun'un (Açlık) isimli ki- tabının tercümesi,.. Hatırladığıma gö- re bu Peyami Safa tarafından tercüme edilen edebi bir romandır. Kütübhane- de olacak, Jütfen bakıver, Cevad Fehmi. Kitabı arayıp bulmak beş dakikadan fazla sürmedi. Kabında renkli bir resim bulunan vasat büyüklükte bir eserdi. Rıdvan Sadullahın yanına dönünce: — Peki ama bu tercümelerden biri, dedim. Ötekini) nereden bulacağız? — Başka tercüme yoktur, Cevad Feh- mi.. diğer tercüme de kadının bize söyledikleri... Anlıyor musun? — Doğrusu İ tur! Ben notları okuyacağım, sen say- faları açıp satırları bularak cümleleri söyliyeceksin. Oturdum, notları okumıya başladı: — Sayfa 3, satır 4... Buldun mu Ce- vad Fehmi? Dördüncü satırı oku baka- hm... Okudum: — «Tavan aramda uyanık yatıyo- rum...» Yazan: Cevad Fehmi amamaanmadaauunacunununuunununnnunud” — İşte mesele ehemmiyet kesi ye başladı. Kadının bize söylediği lede bir kelime fazla... (Dar) keli: kitabda yok. Devam edelim, Fehml! Sayfa 13, satır 31... 13 üncü sayfayı açarak cümlı dum: — «Hangi kitab canım! dedi» — Gördün mü, burada da ( kelimesi fazla... Bunu da bir ke not edelim. Geçiyorum. Sayfa 386, tır 16... — #*€Orada oturdum ve rütubetli ha- vada uyuşup kaldım!» — Fazla olarak (Bir) kelimesi var değil mi? Yazıyorum. Bir çeyrek sonra kadının telefonda söylediği cümlelerle kitahdaki satırlurı karşılaştırma neticesinde şu kelimele- rin fazla olduğunu tesbit ettik: «Dar... Defter... Bir ...İmdad bekli niyor... Genç kız... Perili ev... E' mek üzere bulunan... Tehlikede... Sön- Ta...> Ben derin bir şaşkınlık içinde bu kelimeleri tedkik ederken, Rıdvan Sa- dullah: — Şimdi bunları sıraya koyalım! de- di. «Evlenmek üzere bulunan bir genç kız tehlikede, imdad bekleniyor!» İşte iki cümle teşkil ettik. esi Cevad okü. r) ra sa« «Dar... Defter... Per İkimiz de heyecan içinde idi rimizden kalkmış, kâğıdları masaya küe yarak üzerlerine”eğilmiştik. On daki- kâalık bir düşünceden sonra son düğüm de çözüldü. Rıdvan Sadullah: Buldum, dedi. Nasıl oldu da şim- diye kadar düşünemedik. «Defterdar- dan sonra perili ev...» Evet « bde perili ev...» Eyüb kelimesi elbet! cüme bir kitaba sokulamazdı. Defter- dardan sonra neresi gelir?... Eyüb... Mükemmel... Heyecan içinde biri Doğrusu meselenin ehemmiyetini dir etmekle beraber işin iç yü kavriyamamıştım. — Yani bu bir ihbar mı? diye sor- dum. — Şübhe mi ediyorsun? — Peki ama bu dolambaçlı yola ne lüzum var? imize bakış inü (Devamı 12 önci sayfanın dördüncü ve beşinci sütunlarının başındadır)

Bu sayıdan diğer sayfalar: