28 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

28 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Romanya * * * Memura sorarsınız: Maaşımız azdır, der, Dükkâncı krizden şikâyet eder. Tüccar gümrük, kontenjan, Öyle iken herkes geçinir. Herkes, eğlenir, strandlar adam almaz. Sinayada kumar masalarının başı karınca Bükreşten bir Bükreşe, öğleye yakın bir saatte var- dım. Gölgede otuz iki derece sıcağın bu- naltıcı ağırlığı altında şehri uykuda bu- lacağımı sanıyordum. Eski aşina, Bulvar öteline varmak için, istasyondan Çeşme- €i parkının hizasına çıktığım vakit cad- delerdeki kalabalık, tahminimde yanıl- mış olduğamu gösterdi. Otelde güçlükle oda buldum. Demek ki Romanyayı yaz sıcağında ziyaret eden sade ben değilmi- şim?. Ve doğrusunu isterseniz, Bükreşin yazı kadar kışı canlı olmiyacak. Bu çiçek ve yeşillik mevsimi bu şehre çok yakışıyor ve havasına sinirleri tenbih edici hey çan verici bir hassa bahşediyor. Parklar- da ve meydanları süsliyen ufak bahçe- lerde rengârenk çiçeklerin baygın koku- ları havaya yayıldıkça, bunların civarın- dan geçenler birer defa, kamçılanmış gi- bi, irkiliyorlar. Vızır vızır, ve hiçbir ih- tiyat kaidesine riayet etmeden geçen o- tomobillerin, çift atlı paytonların, tram- vayların önünde bu başı dönmüş halkın nasıl ezilmediğine hayret ediyorsunuz. Nüfusu osasen bir milyona yaklaşan Bükreş, yazın daha kalabalıklaşıyor. Me- zun taşra memurları, eyaletlerde kazan- dıkları hesabsız parayı payitahtın sayı- sız eğlence yerlerinde yemeğe gelen fab- rikatör, çiftçi, tücear makulesi.. kana bo- Gulmuş şişman vücudlerini, kahvelerin, kaldırıma taşan iskemlelerinde dinlendi- riyorlar. Ortalıkta sizi gayri ihtiyari — coşturan bir hava esiyor. Muttasıl hareket etmek ihtiyacını duyuyorsunuz. Öğle üzeri, en sıcak zamanda, bir iki saat ancak devam eden bir «perde ara- gı ndan sonra, evler gene tamamile s0- kağa boşalıyor. Şehrin başlıca piyasa ye- ri olan Kalea Viktoriyei (Zafer Caddesi) uğultulu bir kalabalığın hücnmuna uğ-| rüyor. İncecik elbiselerinin altında, gü- zel vücudlerinin kusursuz bütün çizgile- ri belli olan Rumen kadınları, saat dörde kadar kapalı duran dükkânların açılma- sını bekliyerek, bir aşağı, bir yukarı ge-| ziniyor, Kapşaya veyahud ki Kotsoya uğrıyarak birer dondurma yiyorlar, Gittikçe kesafet bulan bu başdöndürü- €ü kalabalığın karşısında: — Bu insanlar ne vakit ve nerede ça- bşıyorlar?, Sualini kendi kendinize sormak ihti-| yacını duyüyorsunuz. Muhakkak bir şey varsa, bütün bu gördüğünüz insanların, günde yirmi dört saat, fasılasız zevk ot- mek, sefahet etmek için bol bol para ka- zandığıdır. Bükreş, dünyanın en pahalı şehirle- rinden biridir. En kötü bir İokantada, hele bir, iki kadeh bira da içecek olursa- nız, hesabınızı 150 leiden aşağı kapıya- mazsınız. Bir yorgunluk kahvesi, bizim para ile 30 kuruşa malolur, öyle iken kah- veler, kazinolar, plâjlar - ki bunlara strand derler - lokantalar, bahçeler, gü- nün her saatinde dopdoludur. Nakil! va- sıtalarının boşunu bulmak bir meseledir. Tramvaylar dolu, otomobil ve arabalar mütemadiyen faaliyet halindedir. Sade Bükreşte 20,000 otomobilin işlemekte ol- duğunu mevsuk bir yerden duydum, Petrol ve benzin istihsal eden bir mem- lekette buna şaşılmaz. Lâükin bu 20.000 SON POSTA DÜNün, BUGÜNün ve YARINın tarihi: 10 eğleniyor AVRUPANIN ALTINDAKI AT döviz müşkülâtından dem vurur. lokantalar, bahçeler, Osmanlı tmparatorluğunun harabeleri Mle büyük harbin dağdağası üstünde ye- ni bir Türk milleti doğdu, yükseldi, Bu milleti yaratan bir adamdır, ve mukad - deratı da on beş günde taayyün etmiştir, Türkler, her taraftan İtilâf devletleri ile çevrili olduğu halde, 1918 ikinciteş- rininde mütarekeyi imzaladılar, ve a - rabca konuşan müstemlekelerile Mısır- dan vazgeçtiler, Böylelikle yıllardır can çekişen Osmanlı imparatorluğu ebediy- yen gömüldü, Abdülhamid, dini esaslar dahilinde müslüman — imparatorluğunu yaşatmak istemiş, fakat muvaffak olamamıştı, ya- vaş yavaş panlazlanmıya, nüfuzlarını art- tırmıya başlıyan genç Türk partisi garb usulleri ile bir nevi emperyalist impa- ratorluğu kurmak teşebbüsünde bulun - muşlar, onlar da muvaffakiyetsizliğe uğ- ramışlardı. Fakat Türkiyede bir adam vardı ki, hülyası, bütün dinf an'aneler - den uzak ve kendi kendini idare edebilen bir Türk devleti yaratmak idi, Bu adam, bir çok harblerde askeri de » hasını göstermiş olan, ve İngilizleri Ge - Mboluda mağlüb etmekle meslek ve de- hasını taçlandıran, acar Türk zabiti Mus- tafa Kemaldi. Harb bitmişti. Türkiye İti- 'af devletlerinin elinde oyuncak olmuş - manzara otomobilin her an harekette bulunduğu düşünülürse, bu girinti ve çıkıntısı her yerden fazla şehirde daha çok kaza ol- mayışına da hayret etmemek mümkün değildir. * Gündüzleri bu halk, biraz mwvvel de söy- lediğim gibi, eğlencesini Çeşmeci ve Ka- rol parklarında ve bilhassa strandlarda arar, bulur. Çeşmeci parkı Orta Avruvanın en bü- yük ve en bakımlı umum? bahçelerinden biridir. Harikulâde çiçek tarhları, ulu a- ğaçları gözü oyaladığı ve ruhu dinlendir- diği gibi, orada biri ucuz, diğeri lüks ve çok pahalı iki lokanta, bir de kazino var- dır. Orta yerde geniş bir havuzun üze- rinde altı düz sandallarla kilrek çekmek, gezintiler yapmak ve böylece serinlemek kabildir. Karol parkı daha yenidir. Ağaçları o kâadar yetişkin değildir. Bu parkın bir hususiyeti, içinde gayet şirin bir cami bulunuşudur. Strandların en mübimleri iki tanedir. Biri şehrin uzakça bir semtinde, meşhur bira fabrikatörü Bragadiru'nun adını ta- an ve onun malı olan stranddır. Bu- nun yüzme havuzu açık havada, ve çok geniştir. 'ak günlerde, bu kocaman ha- vuzun içi, kocaman bir tencere gibi kay- durur. Akşama kadar bu serin suda, Bükreşin kadınlı, erkekli gençliği çıplak bir geçid resmi yapar. Öteki strand şehrin daha merkezi bir noktasında bulunan Lidodur. Bunun ha- vuzunda vakit vakit, busus! tertibat ile, sun'i dalgalar hâsıl ederler. Burası da, bilhassa öğle vakti on ikiden üçe kadar | fevkalâde kalabalık olur. İşle, bütün bu eğlence yerlerine vaki olan tehacümü gördükten sonra, İnsanın zihninde kıvrılan istifham işaretlerinin sevabını vermenin imkânı hemen hemen yok gibidir. Bükreş eğlenir.. Bükreş zevk, neş'e ve eğlence şehridir.. ne ile? Hangi esraren- giz membadan durmayıp akan hangi tü- kenmez servetle?. Bu memleketin fıka- rası yok mudur? Ve nerededir? Memura sorarsınız: Maaşımız azdır, der; dükkâncı krizden şikâyet eder; tüc- car gümrük, kontenjan, döviz müşkülüâ- tından dem vurur; öyle iken herkes ge- çinir.. herkes eğlenir.. lokantalar, bahçe- ler, kahveler, strandlar adam almaz. Her istikamete işliyen trenlerin hepsi de do- ludur. Hafta sonlarında Sinaya - gibi, Közstence gibi, Braşov gibi. hava alınacak ve eğlenilecek civar şehirlerde, oteller odalarını müşteriye bir hafta, on beş gün evvelinden kiralarlar. Yalnız Sinayaya münhasır olmak üze- re, hükümet kumar oynanmasıma izin vermiştir. Her hafta orada, müteaddid rulet ve bakara masalarının etrafı karın- ca gibi işler. Ne ile? Nasıl?. Muamma!. Göze çarpan tek bir hakikat var. Apa- çık bir hakikat: Romanya eğleniyor.. ve zevki her şeyden üstün tutan Rumen milleti, bu uğurda bütün enerjesini sar- federek, ne yapıp yapıp, kazancını temin ediyor. Bu ise, elbette takdire şayandır. Ercümend Ekrem Talu Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti temsil heyeti reisi Mustafa Kemal Paşa tu. Sültan da, Kostantaniyede, İngilizle- rin esiri bulunuyordu. İngilizlerin, Mal - taya sürülecekler listesine kaydettikleri Mustafa Kemal de İstanbulun ücra bir köşesinde yaşıyordu. Sultanın nefretini kazanmış olan, genç 'Türklerin itimadsızlığıma maruz kalan ve İngilizlerce de şüpheli görülen Mustafa Kemal, bütün Türkiyede maneviyatı kı- rılmıyan yegâne adamdı. Mustafa Ke - malin bütün hayatı faaliyet - sultana göre de - entrika içinde geçmişti. Bunun için sultan, efendilerinden onu silâhsız- lanma işlerini kontrol etmek üzere, A- nadolu Bozkırlarına göndermek iznini ko- pardı. Mustafa Kemalin vazifesi, silâh altına alınmış olan köylüleri terhis - etmekti. Fakat, romantik Türkiyesi hayali ile ya- şıyan Mustafa Kemal, onları terhis ede- ceği yerde, daha sıkı bir disipline soktu. Teşkilâtlandırdı, ve harbedecek bir va- ziyete getirdi. İstanbuldaki sültan, Mustafa Kemalin feraatını duyunca fena halde korktu, ve yiğitliğe leke sürmiyerek kırmandanın: Beriye çağırdı. Fakat Mustafa Kemal bu daveti reddetti, ve: — Millet istiklâlini kazanıncıya kadar Anadoluda kalacağım.., dedi. Bu söze herkes güldü. Zira bütün kuv- vetler Türk kumandanının aleyhinde idi, Sultan, Kürdleri Mustafa Kemalin aley- Yeni Türkiye nasıl doğdu? Bu deyl_etî yaratan bir tek adamdır: Birçok harblerde askeri dehâsını göstermiş olan; İngilizleri Geliboluda mağlüb etmekle dehâsını taclandıran Mustafa Kemal... Yazan: Emrys Jones - Çeviren: İbrahim | Hoyi İtilâf devletleri donanması Istanbulda Osmanlı Mebusan Meclisi önünde hine kışkırttı. Mustafa Kemal, bundan istifade etti; ve menfi propagandalara girişti. ti. Ve sonunda Yunan ordusunun — ezicl safları paniğe uğradılar ve kaçtılar. Bir çok harbler, muhakkak sürette bi 1919 mayısında, Yunanlılar, bir İtilâf netice vermiş değildirler. Fekat Sakaryâ devleti filosunun himayesinde İzmire çıktılar, Yunan mezalimini, Türklere bütün — fecaatile — anlatan — Mustafa Kemal, bu suretle halkiı — kurtuluş savaşı için ayaklandırdı. Ve İstanbul hü- kümetine karşılık olmak üzere 1919 ha- ziranında Erzurumda ilk Millet Mecli - sini kurdu. Anadolunun her küşesinden gizli olarak gelen mümessiller, Mustafa Kemali kendilerine şef seçtiler, Eylülde toplanan ikinci meclis, yeni Türkiye hükümet ve milleti namma ha- reket edecek olan bir komite intihab etti. Mustafa Kemal hükümet merkezini Ankaraya makletti. Bu, İtilâfi, devlet- lerinin ayaklarını suya erdirdi; ve: «İstanbulda usulü dairesinde - toplanı cak olurlarsa Kemalist hükümetini tanıyacağız». — dediler, —Mustafa Ke - mal kuşkulanmıştı. Fakat mümessille - rin bir İstanbul seyahati yapmak hoşuna gitmişti. Mustafa Kemal Ankarada kal- mıştı. 1920 kânunusanisinde Kemalistler meş- ru bir hükümet olarak tanınmış bulu - nuyorlardı. Üzerinden iki ay geçmemiş - ti ki, İtilâf devletleri umuml binaları iş- gal ettiler, milli Hiderlerden kırkını ya- kalıyarak Maltaya sürdüler. Mustafa Ke- mal İtilâf devletlerine itimad etmemek- te haklı çıkmıştı. Mustafa Kemali haklı çıkaran, onun yardımına koşanlar, gene İtilâf devletle- ri oldu. Yaptıkları Sövres muahedesile Türkiyeyi budamışlar, ve Türklere yak- nız dağları vermişlerdi. Bu da, engin bir şiddetle yağmıya başlamış olan Türk mil- da mütevazi köylülerin akıttığı kanlar « dan, bugün dünyanın tanıdığı ve hürmet ettiği yeni Türk milleti doğmuş bulu « nuyor. Türkler Yunanlıları müdhiş bir hezi « mete uğratınca ilerlediler ve Üç hafta içinde İzmiri yeniden âldılar. Yunanlılar ene kaçtılar. Muzaffer ve fatih olan 'ustafa Kemal meşhur emri yevmisini ilân etti: - Ordular lik hedeliniz Akdeniz: dir!: İleri! Bu zaferden dolayı Meclis kendisine (Gazi) Ünvanını serdi. 1922 de İngiltere az kalsın Türkiye ile harbedecekti. Mustafa Kemal Türklere zorla tatbik edilmek isteniler sulh mwa-< hedesini reddederek İtilâf — devletlerine meydan okudu. İngiltere bu mun'ı»de « nin tatbik mevkiine konulmasını —:t < lak suürette istiyordu. Fakat Fransızlazla İtalyanlar pek o kadar alâkalı görünmüs yorlardı. Fransızlar, İngilterenin arkasın« dan Türkiye ile gizli bir muahede ak - dettiler. Yunanlıları mağlüb etmiş olan 'Türkler, Çanakkaleyi tutan İngilizlerle karşı karşıya gelmiş bulunuyorlardı. Loyd Corc, İngilterenin Türkiye ile ikinci bir harbe hazır alduğunu sandı. Lord Riddell hatıralarında Loyd Carcunt şu sözlerini naklediyor! «Vaziyet çok vahimdir. Bu bir katliâm demektir ki bu da dalma çok vahimdir. «Türkler gelmeden evvel, İstanbulda ve Trakyadaki Türk olmiyan halka kaça « bilmek imkân ve fırsatlarını vermeğe ça“ Tışıyoruz. «Boğazların serbestisi hayati bir mese- licilerin İsyan ateşini körükledi. İngil - tere, Fransa ve İtalya İsyanı bastırmak için birbirlerine girdiler ve Yunanlıla- rın liberal başvekili, Venizelvsa, Ana - doluda eski düşmanları Türklere karşı te- cavüzi harbe girişmek iznini verdiler. Ankarada Mustafa Kemal geceyi gün- düze katarak, kuvvetlerini tensik etmeğe, ve çıplak ayaklı köylülerden, çiftçiler - den muntazam bir asker kadrosu kur - mıya çalıştı, ve hiç yoktan 25 bin kişi - lik bir ordu çıkardı, Evet, bu ordunun e- hemmiyete şayan silâhları yoktu, bu - günkü anladığımız manada topçusu bu- Tunmuyordu. Fakat bu 25 bin kişinin her neferinde Mustafa Kemalin cesareti. az- mi kaynıyordu. Yunanlılar 80 bin kişilik, gayet mü - kemmel surette silâhlanmış, mücehhez ordularile hücuma geçtiler. Bir dalga, bir Bel gibi akarak Türkleri Ankaranın ö - nündeki son müdafaa hattı olan Sakar-| 1922 de Bonar Law, Lord Beaverbrookul ya nehrine kadar sürdüler, süj lüler, Fulhamdaki evine gitti ve <gazetolerö Eğer bu bat yarılsaydı, yeni Türkiye | SöYle bir mektub gönderiyorum» dedi. de ebediyyen inkiraza uğrıyacaktı. Bonar Law şunları yazmiştı: Mustafa Kemal, dayan!.. emrini verdi.| — Biz tek başımıza dünyanın polisli * Ve burada asrımızın en heyacanlı harb -| ğini yapamayız!., lerir.den biri oldu. Ve gene burada, yo -| Mektub harb hazırlıklarını durdurtti Tülmak nedir bilmiyen, cesaret verici ve| hükümeti düşürdü. Loyd Corcun 17 st * parlak bir kumandan olan Mustafa Ke -| nelik vazifesini nihayetlendirdi ve an btf mal, kendisinin yeni Napolyon olduğu -| gün geçmeden Bonar Law başvekil ol * nu isbat etti. muştu, Harb 14 gün bütün şiddetile devam et- ledir. Türklerin teminatını kabul ede « meyiz. Onlar bit kere ahde vefasızlık et miş bulunuyorlar. Tekrar böyle yapa « * bilirler. Onların bu hareketi bize mi yonlarca lHraya patlamıştır, «Ülkenin yeni bir harbe tahammül edt miyeceğini söylüyorsunuz. Ben bt hu * susta size uyamam. Boğazlar meselesi mevzuu bahsolunca, İngiltere: — İhtiyaç halinde, silâh kuvvetlerile bizim bu hareketimize istekle yardımda bulunacaktır.» * İngilterede muhafazakâr safları. Harb ihtimaline karşı müdhiş tuğyan etmişler” di, köpürüyorlardı. Mevkli iktidarda bif koalisyon hükümeti vardı. Harbin mes'ü* liyeti de, bu koalisyon partinin en j gelen fırkasının, yani muhafazakârlarıf omuzuna yüklenecekti. 6 birinciteşri!? (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: