9 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

9 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Çukurovada tahsilsiz kalan 32.000 çocuk var Bu binlerce çocuğu okutmak içinde 600 muallime re Çukurovadaki köy mekteb lerinden birinin talebeleri Adana (Hususi) — Adana maarifi bugün nasıldır? Ve nasıl bir şekil ai- masına çalışılmaktadır? Adana maarif müdürlüğü birkaç gün evvel umumi mecliste bu hususta mufassal bir rapor vermiştir. Bu nok. tu üstünde yaptığım tetkikatı rakam- larla hülâsa edeyim: Buyün vilâyetin şehir, kasaba ve köylerinde faal bulunan 167 ilk tedri- sat müessesesi var. Bu mekteblerde 323 öğretmen. 36 eğitmen çalışmakta ve 15113 ğü erkek ve 6677 si kız olmak Üzere 21.790 talebe okumaktadır. 935 yılı talebe mevcudile 940 yılı kadrosu arasında 6.635 rakammı bulan bir artış görülüyor. Yani 935 yılında ilk tedri- sat müesseselerinde 15.190 talebe okur- ken. bugün bu rakam 21.790 1 bulmuş- tur. Raporda deniliyor ki: «Ha'kın okuma sevgisini canlı bir su- rette anlatan talebe artışına karşı öğ- Tetmen sayısı yeteri kadar çoğaltılama- mıştır. Bu yüzden ihtiyacı karşılamak ve Türk çocuğunu okulsuz bırakmamak gayretile sınıflar gittikçe kalabalıklaş- tırılmaktadır. Resmi kayıdlara göre vilâyette beş yılda 6.635 talebe artışına karşı Kadroya ancak 23 öğretmen ilâve edilmiştir. Bu artışı karşılamak için bütçe ile yalnız öğretmen msaşını ver- mek, bina ve ders vastalarının köyler- de olduğu gibi şehir ve kasabalarda da halkın yardımile temininden başka ça- re görmüyoruz.» Köy okulları meselesi, vilâyette 701 köy vardır. Bu köylerden 99 u öğret- menli. 30 tanesi de e$itmenli olmak ve 400 eğitmene şiddetle ihtiyac duyuluyor - üzere 129 okul vardır. Şu hale göre bugün Seyhan vilâyetinin 700 köyü mektebsizdir. Ve bu köylerde okuma çağında kaç çocuk vardır? Bunu tah- mininiz güçtür. Söyliyelimi: 32.806. Maarif davasının yurdun en zengin ve verimli bir parçam olan Çukurova da kısa bir zamanda tahakkuk ettiril- mesi lâzımdır, Netice şu: Çukurova maarif kadrosu tahsilsiz kalan 32.000 çocuğu okutmak için. kadrosuna 600 muallim ve 400 eğitmen ister. İzmirde bir hamal mahkemeye çıkarken heyecandan düşüp öldü İzmir (Hususi) — Sulh ceza mah-| kemesi salonunda bir hâdise olmuş.| hamal Ali oğlu Etem düşerek bayılmış tir. Etem hastaneye nakli sırasında öl- müştür. Etemin heyecandan mütevel- lid kalb sektesinden öldüğü anlaşıl - mıştır. Çamaltı tuzlasında bir arabacı boğuldu İzmir (Hususi) — Çamaltı tuzlası yolunda müthiş bir araba kazası olmuş tur, Menemenin Kaklıç köyünden 18 yaşında arabacı Receb. arabasile Çatı köprüsünden geçtiği sırada arabası devrilmiş. Receb, arabasının (altında kalmış. hem yaralanmış, hem de suyun içinde boğulmak suretile ölmüştür. Menemen adliyesi bhâdiseyi tahkika başlamıştır. e (C Adana vilâyet umumi meclisinin mesaisi ) Adana ( Hususi ) — Seyhan vilâyet umu mi meclisi -mesaisi- ne devam etmekte- dir. Umumi! meclis son © toplantısında Bazı kararlar almış. tır. Buna göre, ev - velce işlemesi mene- dilen iki tekerlekli çiltçi (o arabalarının tekrar çiftçi işlerin. de kullanılması fay- dalı (o görülmüştür. Ayni zamanda be. lediye ile Seyhan muhasebesinin iştirakile kurulmuş olan ve fakat gayri faal bir halde bulunan Adana imar birliğinin lâğvolunması da kararlaştırılmıştır. Resim meclisi çalı- 'ken gösteriyor. Bitlisliler bir lise bekliyorlar Bitliştan yazılıyor: Bitliste ve civar Doğu illerinde birer orta okulu mev- cud olup bu okulu bitirenlerden yüz- de 5 1 ancak liselere gitmekte vedi. Berleri maddi vaziyetlerinin müsande- sizliğinden tahsile devam (edeme - mekte, birçokları da oducılık, müvez- zilik, mübaşirlik gibi vazilelere tayin edilmektedirler. Doğu halkının iri eekâları bu sebebden dolayı inkişaf emekten mahrum kalmaktadır. Tahsillerini yükselmek istiyen bu vatan yavrularının ileride yurda daha nafi birer uzuv olabilmeleri yolunda hiç olmazsa lise tahsülerini yapma - larının temini Doğuda bir leyli mec. cani lise açılmasına mütevakkı! bu - lunmaktadır. Bitlis vilâyet merkezi, Doğunun ci. Yar vilâyetlerinin uğrağı olan bir tran sit merkezidir. Van, Hakkâri, Siiri, Muş vilâyetleri orta okullarını bitiren talebelerin Bitliste açılacak llseye te- halükle gelecekleri pek tabildir, BİL, * Mste bir İlsenin açılması halkı ve bil- hassa İstikbale hamrlanmış orta okulu bitiren ve bitirecek olan yavruları gok sevirdirecektir. Bu dileğin yerine getirilmesini bütün Bitlisliler Maarif Vekilimizden bekliyorlar, İzmirde çingeneler arasında bir sokak arbedesi İzmir (Husus) — Tepecikte, Kıpti- lerin mukim bulunduğu Teneke ma - hallesinde kadınlı, erkekli 6 kişinin iş- tirak ettiği bir sokak arbedesi olmuş ve 2 kişi yaralanmıştır. Tahkikats gö- Te Nani adındaki genç bir kadına eski kocası Acem Ali sokakta tesadüf edin- ice: — Karımı kodese tıktılar. Şimdi yal nızım, benim evime gel, evlenelim, de miştir. Nani bunu sıcağı sıcağına ikin- ci kocası Muhittine duyurmuş, Muhit- tin de keyfiyeti mahalle delikanlıları. na haber vermiştir, Altı kişi Acem Alinin sokakta yolu- nu bekliyerek üzerine atılmışlar, fena halde dövmüşlerdir. Acem Ali başımn- dan ağır surette yaralanmış, o da ta - bancasını çekerek Muhittini iki yerin- den ağır surette yaralamıştır. Yaralı- lar hastaneye kaldırılmıştır, Adapazarı cezaevinde mahkümlar birbirlerini yaraladılar Adapazarı (Hususi) — Bugün Ada- Pazarı cezaevinde mahkümlar arasın - da çıkan bir kavga sonunda iki mah - küm ağır surette yaralanmıştır. Geçen Salı gece saat onda idam mahkümu Kemaliye köyünden Dönme Hasan Yılmaz ve 24 seneye mahküm İsmail Yıldırım ile 12 seneye mahküm Alâeddin arasında bir kavga çıkmış Hasan ve İsmail bir olup Alâeddinin üzerine saldırmışlar. kafasından ve burnundan yaralamışlardır. Bu sırada araya giren 15 seneye mahküm Ham- za oğlu Hamdi de altı yerinden susta. hı çakı ile yaralanmıştır. Kavga bas - tırıldıktan sonra yaralılar omemleket hastanesine kaldırılmışlardır. Şİ Küçük memleket haberleri Denizlide muhtarlar kursu 7 Şubat 1940 günü Halkevinde köy muh , tarlarını vazifeleri hakkında tenvir etmek için bir muhtarlar kurşu açılacaktır. Gerede Hakevi Başkantığı Gerede Halkevi Başkanlığına Parti Yönku. MM Dem ve tüccardan Al! Turan seçil, miştir. Bu genç arkadaşa yeni vazifesind başarılnr temenni olunur. çi Pazar Ola Hasan Bey Diyorki: — Hasan Bey, Fin har- bine dairgazetede bir yazı gördüm. ,.. Finlen tayyare han « garlarının. ocepanelikleri » nin üstlerini öyle renklerle (hale böyuyorlarmış ki. emir? Rİ Yin esi isinde bu raları değişip, tanınmıyacak Hasan Bey — Nasıl de - Şubat -9 Edebiyat: Nurullah Ataca geciken bir cevab (Baştarafı 6 ne sayfada) «Ben, san'atlarına inandığım kudretli şairlere karşı hayranlık vazifemi ifaya çalışıyorum. Kimseyi himaye etmek iste- sem (bu cümle doğru olabilmek için «her hangi bir kimseyi demek lâzım gelirdi, bay münekkid!) Halid Fahriyi himaye e- derdim. «Bırak Allah aşkına şu adamları! Ya)- nız şiir söylerken değil, şöyle dübedüz konuşurken bile ne dediklerini bilmiyor- lar. Bir de onları kara listeye koymağa kalkmışlar. Listeyi Gavsinin yaptığı ne kadar belli! Babasını şair sayıp ta kara listeye koymak ondan başka kimsenin aklına gelemezdil; İşte tek kelime ile herzelerin! Hangi birini düzelteyim? Kudretli şairlere kar- şi hayranlık vazifeni nasıl ifa ettiğini, © min ol, artık gençler de anladılar) «Yazık yorsa Maarif Vekâletindön hesab sor! Ne diye resmi programlarında hececi şairler için de müşlakil bir kısım ayırmışlar di ye... Allah Allah! Demek sen tek kitabın olmadığı halde münekkii geçiniyorsun da, ben, yarısı manzume olmak üzere #- dedi kırkı aşan eserlerimle böyle bir hek- ka malik değilim! Bu hakkı da senden a- lacağım, öyle mi? Hâsılı, sen de farkındasın ya, sana ev velce edebiyatın eli baltalısı demekle as bile söylemişim! Eli bombehsı demeli imişim! Maamafih, görüyorum ki asıl bomba senin «Haber» deki cumbanda patlamış. Oradan seni aşırmışlar ve - bunu kendin söylüyorsun - haftada iki defa olsun baş- ka bir cumbadn başka bir başlıkla ko- nuşmana müsaade ettiği için Rasim Us'a müteşekkirmissin! Bilmem ki bu teşek- oldu Süleyman efendiye» mısramı en gü-/kür, içinin yanıklığını giderebildi mif zel mısraınızdır diye ilân ettiğin gün «| nu nasılsa yazmış olan gence en büyük fenalığı etmişsindir. Bundan sonra Orhan Hele şu komik tarzda yanıp yakılman ömür; «Ben, hâdiseleri takib edemediğimi Veli, ağzile kuş tutsa da nafile! Kim bilir! kendiliğimden anlayıp ta vazgeçseydim daha ne kadar zaman onu bep bu MSTBn | karilerime bir veda mektubu yazardım» komedisi içinde seyredecekler! Günah de-| Eh, artık buna benim tarafımdan ilâve ğil mi? Bu mu hayranlık vazifen?.. Bana edecek söz yok. Veda mektubundan vaz- gelince, hamdolsun himayene ihtiyacım | geçtik, asıl mesele şu: Sen daha kendini yok.. kendi âlemim yeter bana.. fakat O himayeden mahrumsun, değil ki başka- kadar iyi bir kalbin var da mutlaka hi- Jarını himaye edesin! Fakat bu işin daha maye edecek bir şey arıyorsan insanlar- gülünç tarafı, gençlerden evvel Lacdri'ye dan vazgeç te yalnız şu edebiyata acı! E- postunu kaptırman! Anla artık ne hale min ol, sen bu bahiste sustuğun gün, Ya” gelmişsin! Riyaziyedeki X bile seni sus- ni kalemini susturduğun gün bugünkü turmağa kâfi. vah zavallı san'at dağan Türk edebiyatını en büyük himayene cığı! Meğer ne kadar kıtık dolu, ne kadar mazhar etmiş olacaksın! | entipüftüdenmişsin! Ey, öyle hal Demek bizler yalnız söy-! Dur. gitme. çunu da söyliyeyim! A, lerken değil, dübedüz konuşurken bile affedersin. unuttum... Sen bu yazımı da, ne dediğimizi bilmezmişizi Haydi bir ds-| pek tabii, hakkında yazılan bütün yazılar kika bunu kabul edelim: Orhan Seyfi,| gibi gene okumamış olacaksın, yalnız ben ve filân ne dediğimizi bilmiyoruz! İ başkasından işiteceksin: Nasıl ki her za- Peki amma, sen ne dediğini ne zaman bil-! man böyle iddia eder durursun. Genc de din ki biz hiç olmazsa münekkidden ders | alalım! Gelgelelim şu soğukluğuna: «Listeyi Gavsinin yaptığı ne kadar belli imiş! Ba- basını şair saymış ta...» A kuzum, Gevsiye ne darılıyorsun? Mümkünse yirmi beş şu kadar yıldır be- nim eserlerimi satın alıp okuyan yüzle- rini görmediğim sayısız karilerime sözü- nü geçir! Senelerce temsil edilen man- zum piyeslerimi alkışlarile tekrar tekrar sahneye getirten binlerce ve binlerce se- yircilerime sor! Onlar, emin ol ki senin gibi hisleri garazla ve eser yaratamamak ıztırabile yoğurulmuş Münekkidler de- gildi, edebiyatı seven ve anlıyan tam mü- nevverlerdi. Onların bana lyık gördük- leri şairlik sıfatı ise bana yeteri Geride eksik olan senin alkışın olsun! Flem da- hası var: Bana kızacağına edebiyat kitab- larını yazanlara kız! Ne diye ismimi e- serlerine geçirmişler diye. elinden geli- ediyorsun ya: Anket mektubunda da, Ha- * berdeki son makalelerinde de... İşte bu neviden üslübunun son bir misalini bw raya da geçiriyorum, çünkü benim oku- yucularıma da biraz neş'e lâzım: «Geçem lerde bir zat ta bunu İstiklâl gazetesinde söylemiş. Ben okumadım; okuyup anla- tan arkadaş ta mükale sahibinin adını w- nutmuş. Kim olduğunu merak etmiyo rum. Yeni bir şey buyurmamış! O halde yeni bir arkadaşına da benim bu yazımı sorarsın, Eminim, yine, kendi gözlerinle satır satır okumuşsun gibi bu yazıdan da kelimesi kelimesine haberdar olacaksın, Artık bakalım bu defa Uzaktan De hava ile eseceksin? Karayel halinde mi? Fakat ne kadar essen nafile! Bizim burada bir yaprak bile kımıldatamazsınl Çünkü bu hayal perdesinde en beceremi- yeceğin şey, Kanlı Kavak oyunudur. Halid Fahri Ozansoy Ziraat: Çeltik ziraati sıtma yapar mı? (Baştarafı 7 nci sayafada) suyun geliş ve gidişine elverişli bir şekil de itinalı yapılması zaruretidir. > yani bu usul keşfedilmeden sine sebeb olmuştur. Yeni çeltik kanunu- muz her ne kadar kesik sulamayı mecbu- ri kılmış ve çeltikliklerin su verimini dü zenleyecek birçok kayıdlar koymuş ise önce çeltik tarlalarının meskün yerler-İde, tatbikatta birçok aksaklıkların önü den pek uzak yapılması usulden idi. Hal-İ gene alınamadığından, çeltik ziraati sıh- buki mesafe meselesi takyid edilmekle,İhi endişelerle vakit vakit hoşnudsuzluk * Şeltik ziraatinin mucib olduğu sıtma ile | uyandırmakta devam ediyor. mücadele edilmiş olmaz, Çeltik ziraatile| (O Alikadarlara göre kanunun tatbika- uğraşan Bulgaristan ve İtalyada bunu te-| tındaki aksaklığı giderecek yeni tedbir yid edecek misaller vardır: İtalyada kü-|lere ihtiyaç vardır ve temin ediliyor ki, şük köylerin değil, Milano ve Torino gi-|bir taraftan sıtma mücadelesinin kuvved- bi milyona yakın nüfuslu büyük şehirle- rin yanında da korkusuzca çeltik ekil- mektedir, Bu yerlerde pek çok sivrisinek görülmesine mukabil, sılmalı kimselere pek seyrek raslanır. Çünkü sivrisineğin mevcudiyeti, sıtmanın olabilmesi için kâ- fi değildir. Sivrisinek, ancak sıtmalı in- sanların kanını emmeğe imkân buldukça başkaları İçin mazarrath olur. Yani sıtma mücadelesinde esas; çeltiklikleri uzakla- ra atmak değil, sıtmalıları ciddi takib ve tedavilerle azaltmak olmalıdır. Bunun gibi çeltiklerin kesik sula - maya tâbi tutulması da sivrisinekleri büsbütün yok edevek bir tedbir değildir. Fakat sıtma mücadelesinin, sıtmalıların bakkından gelemediği yerlerde, sivrisi- nek neslini kıracak en mühim tedbirler den biri, hattâ ilkidir. .Yakım zamana kadar bizde çeltik eki- gişmez birader, Finlândiya- |mi, daimi sulamaya tâbi tavalarda ve pek da kadınlar da askeri hiz -| biçimsiz bir şekilde yapıldığından, öte- metlerde çalışıyorlür!, denberi bu yerler sivrisineklerin üreme- lendiri'mesi, diğer taraftan çeltik ziraat. nin daha düzenli ve kusursuz ifasile, baş- ka memleketlerdeki sıtma epidemisinin önünü almak nasil kabil olmuş ise; bizde de öylece kabil olur. İşin başı budur: Sıtmanın vaki ve şafi tedavisini halka benimsetmek, çeltik »#- raatini fenni icablara uydurmak, Yoksa pirinç ziraatini meskün yerlere pek uzak sahalara almak, yhaud şu ve bu taraflarda büsbütün menetmek, mem- leketin sıhhatini koruyucu bir tedbir ola- mıyacağı gibi, zirai ve iktısedi ihtiyaçla rına da uygun düşecek bir teşebbüs ola- maz. Torneman i.m Haseki imareti de ihya edildi Vakıflar idaresi Üsküdar, Lâleli ve B- yübdeki imaretlere ilâveten, Hasekideki imareti de tamir ve ihya etmiş, bu mın - takadaki fakir halka sicak.yemek tevzik- ne başlanmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: