20 Ağustos 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

20 Ağustos 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Köylü ve münevver Yazan: Muhittin Birgen Di: soran münasbetile ga- zetelerimizde köy ve köylü- den bahsediliyor ve köyle köylünün Ülehinde veya aleyhinde hükümler veriliyor. Köyle şehir ve köylü ile Malinevveri arasındaki ihtilâf, köyle Şehrim teşekkülü kadar eskidir. Bu Aktif, tarihin seyrine göre, bazı memleketlerde çok şiddetli, bazıla- sehir Kpında ise hafiftir, Meselâ, eski Rus -| Mya, bu ihtilâfların en şiddetli şekil) lerini görmüş olan memleketlerin Başında gelirdi Nitekim, kı muz Bulz da köylü ile İmünev- nda en fazla y ik hösmeden memleketlerden biridir. Bu arada Türkiyeye bukocak o - Bisrsak şunu görürüz: Osmanlı dev- iinde ve saltanatın en koyu za - ği nar memleketi, yani İstanbullumu ile köylü nda uçurumlar vardı. Her iki ta- Kral da birbirine adeta düşman gibi İbakardı. Tanzimantanberi, tedricen #afilliyen bu telükkiyi, cümhuriyet levri, büsbütün ortadan kaldırma- i, erişilmesi icab eden büyük gaye- den biri olarak kabul etti. Bu - beraber, halen bu gayeye eri- değildir; çünkü, bu gibi iş- ; İnsan himmetine olduğu kadar gayretine de mubtacdır. r, tutumlu, yavaş hareket “eder; zekâsından ziyade adalesile işar; toprak ve para sevgisi, onda türlü sevginin üstündedir; buna ir sevgi değil hırs diyebiliriz; bu 1 onu bazan çok haşin, çok dürüşt N ji * WE Köylü her yerde köylüdür: Mu- 1 | N kuvvetli müdafaa rolünü oyn Kan bir unsur haline getirir. Köylü, ili servetin bekçisi, vatan top - m hamisi, milli ruhun asırlar ında devam ve bakasın! temin den muhafaza kudretinin halis küt- dir. Köylü, ocaksız kayalara ki geç ve güç aldığı hara - ene geç ve güç verirler. Köy İli bünyede baka ve devamın legâne unsurudun. Bİ Münevver ve şehirli, dönüp dole- İMİp köylü sayesinde yaşıyan bir iç Memati mahlüktur. Eğer şebirliler, bir Mâraftan köye nisbetle çok hafif o- in hayatlarını yaparlarken köylüye u ve samimi bir rehberlik yap- bilirlerse köylü onlardan İemnun olur ve memleket ileri gi . Şehirli köylü sayesinde yaşa - la beraber bir milli | bünyede ve fuzuli unsur Odeğildir. terakkiyi şehirli temin ede tektir. O şehirli ki, köyün kadrini onun zâflarını tanır, fakat ona İrmet eder. Böyle yapacak yerde irli, köylüyü hakir görür, onu siniz zayıf taraflarile tanırsa rolü J m ve yanlış yapan bir unsur HE Münevverler ekseriyetle zanne - ki köylü, kendilerine düs - dir. Ben bu fikirde değilim ve ME erübelerimle çok iyi biliyorum. Ni çöylü kendisine dost olan münev- arkasından kuzu gibi gider. ii, o da insandır ve münevver - ister, ilerlemekten zevk a - j * Hayatımın en olgun ve köylü İ 4 nlnrla çok iyi anlaştığım günler de arasında geçirdim. aramızda ihtilâfler çıktığı fan da vardı. mumi surette diye- Sİ ki, Türk köylüsü, bilhassa ik ve mütevazı köylü, mükem- Kiel bir terakki unsurudut. Fiverir ki n onların menfaatlerine gö-| İİ İşletmeği bilelim ve kendi men - timizi onların menfaatlerinde a- him. Elverirki, onların derde - anlıyan ve bu derdler için liyan bir kalb taşıyalım, Köyün bozulmuş, hattâ çok bozul - Muş olduğunu söylemek kolay ve İki de kısmen doğrudur. Fakat, Ün güç olan tarafı bundan bize dü. *n büyük me ti inkâr edebil Höktir. Köyde ahlâk bozuksa, ken- il de daha yüksek bir vesiye id - : İ edemez! #Türk şehirlisi ve Türk mürevveri, rk köyünü tanımaz. Eğer onu bu- İki halile ve tarihteki ahval ve İsafile yakından tanıyacak olur- N köy ve köylü hakkında elbet başka düşünür ve ona bir ts. fan bürmet eder ve öbür taraf - da acir. Benim kanaatim sud: harab olan bir memleket li için, kendi lehine İleri sü- tek bir iddia olamaz. / senelerini | ON POSTA Biderler. orası mu teşebbistür, Birkaç | nükte Toplayan: İbrahim Hoyi Manon operasının meşhur beste- kâr Massenet'in, eserlerini ve şah- sini uluorta herkesin yanında tahkir eden bestekâr SainrSaens hakkın- da daima takdirkâr sözler | sarfet- mesi dostlarının nazarı dikkatini celbetmiş, Bestekârdan sebebini an- lamak istemişler. Massenet te şa cevabı vermiş: — Aldırmayınız, bırakınız Saint- Saens ne İsterse söylesin, ben de o- nu methetmekten geri durmiyaca- em, Zira hiç kimse içinden geçir. diklerini dışarıya vurmaz, her ha- kikati ortaya koymaz. * Oscar Wilde ve hayaletler İngilizler peri, cin, hayslet ma- sallarına pek düşkündürler, Asır- lardanberi sürüp giden bir an'aneye göre, İngiliz şehirlerinin muazzam kuleli köşklerinin her birinde bir hayalet vardır ve bu hayalet sene- İsin muayyen zamanlarımda be köşkleri ziyaret eder. Bunlara dair çıkarılan ve nesilden nesile intikal İeden masalları dinlemek her İngiliz in tadına doyum olmıyan bir İ zevktir, İşte İskoçyalı bir köşk anhibine misafirliğe giden meshur İngiliz e diblerinden Oscar Wilde de, diğer misafirlerin unlattığı hayalet masal- rini biç lâfa karışmaksızın dinle- dikten sonra, mecliste soğuk dav- zanmanın hoş kaçmıyacağını hisse- derek, bildiği bir hayalet hikâyesini elinden geldiği kadar anlatır, Din- Hiyenlerini o kadar heyrcana düsü- rür, hazır bulunanların üzerinde öy- le bir esrarengiz hava yaratır ki, su- ların kararınakta olduğunu gören jev sahibi, ortalığı bürüyen korkuyu İönlemek için Jâmbaları yaktırır. İ O wralarda daha henliz matbuat | 8lemine yeni atılmış olan genç ve güzel bir kadın romana Oscar Wilde'n sorar: — Bu mevzwu işliyor musunuz, üstad?, Wilde cevab verir: — Hayır madam. Bu hikâyeyi yazmak niyetinde değilim, — Ah ne yazıktı, Bu sırada misafirler yemeğe iner- ler. Ziyafet bittikten sonra genç 10- mancı tekrar edibs yanaşarak s0- rars — Hakikaten bu hikâyeyi yaz- mayıcağınıza emin misiniz Üstad?.. — Hayır madam.. ben bu hikâ- Fakat oraya nasl YAZAN: İnsanların hepsi de doğduklar: gün birer «Röbersone Damsedidirler. Engin bir denizde, bir sandalın içinde yapya, O adanmadı eİstikbal dir l bulunacak? Burasını hiç kimse tayin edemez, buna mukai tlimizde güvenebileceğimiz mühim bir kuvvet vardır, onun adı da şahsi lniz meçhul bir adaya doğru gidilecek Şahsli küreği can ki kışmael ünferid Şahsi çezinini AGİ TMVAYE Tek ışık & İ Mi | yolcunun tek ışığı, hayatın biricik i teşebbüs olmayınca tahsli, bilgi, servet hiç bir © etmez. Paslanıp kalmıya mahkümdur. Şahi teşebbüsünüzü dalma işletmiye çalışınız, paslanmasını meydan vermekten €hemmiyetle İlk çocukluğu ve meş'um talihinin ilk tecellisi izi türlü sağ olsaydı kifayet Nişantaşında Okmanbep bahçesi” ne müntehi olan ve o zaman adeta bir sahra halinde bulunan caddede sefertası şeklinde dört katlı, ma'mur yüksekliğinden ve velnerinden başka bir görmediğimiz için senelerdenkeri 0. turduğumuz bir evde doğdu, bursda yine senelerdenheri yali hastalıkların tehdidi altında bizi | iddi endişeden: ebdişeye sürükleyen Gü, | fikirleri meydana vurmayacak ka: zin ile meşguldük. Anneleri çocuk. pin r larını bizzat emzirecek halde bulu- | Aenesinin böyle srar ile muhat şe- namadığı için sötakieler: mi ee | rak dairesinde evden götürülmesiz. mecburiyi . derdlere uğratmıştı, Güzini hasta, | hissederek onun eve avdetine sebeb | Hece saatleri pencerelerden sokak acılara hıktan hastalığa sürükleyen yine bu idi. Bu defa doğan çocuğu mutlaka kendisi emzirip büyütmek istiyen annesini bu fikrinden caydır- mağa teşebbüs bile etmedim. Çocuğa Halil Vedad dedik. İlk ismini büyük babasının adınd mıştım. Ondan evvel kaybettiğimiz Sa'dun - ki cidden pek güzel bir ço- - babamın âdeta aşk ile sev- i. Onun vefatında cenazesin- de hazır bulunan babacığımın be-| yaz sakalından süzülüp akan yaşlarını dâ'ima tehattür ederdim. oğlunun bu ikinci İoğlunu da birincisi kadar severdi di-| e dü wn V ismi içsem a çed mize) dan kayarak uzun ren ağladı muştum. İlkönce, aylarca, annesinin çocu- ğu bizzat emzirmesinde pek isabet ettiğine hüküm verdirecek netayiç gördük. Fakat çocuk büyüdükçe ve fazla gıdaya ihtiyaç hissettikçe gör- dük ki ana sü! fazla olarak anüs bir iltihab mukaedemesi belirdi ve gün geçtikçe bu arıza hatta bir ameliyeye bile lüzum gös- terdi. Öyle ki artık henüz bir yaşı- na gelmeden, çocuğu memeden mek ve aher suretle beslemek mec- buriyeti hasıl oldu. etmiyor, inin göddelerinde ilerliyerek | zen Burada pek 'ncı bi: hatma için durmak ihtiyacını duyuyorum. An-| mesinin guddelerinde iltihab endişe pek merdi-|:ek eve götürdüm, merdivenlerden İmin içinde ve sızlıyarak | tamamile mahzurunu | Şıkatarak yatağına yatırdım. göz ken meliyat yapıldı. Bu, pek mühim bir iş değildi, fakat refikamın kendine gelmesi ve eve dönebilecek okadar açılması birkaç saat sürdü, Nihayet onu aldım ve bir arabaya bindire- Güzin o wrada dört yaşının için- Biz |de idi, fakat yaşından beklenemiye- müte.)cek kadar zeki, ve o niabette içli, varlı, beyninde o çalkalanan dar metanete malik bir kızcağız idi. ve | de mutlaka fena bir sebeb olacağını ay apısına koşa koşa geçirdiğini son- inn bana hikâye ettiler. Vakta ki annesi getirilip haygın denecek bir halde yatağına yatırıldı, o bir türlü onun yatağına kadar gelmeğe kuv- vet bulamıyarak yatak odasile ya- “İnindeki küçük n birleştiren ka- pının eşiğinde, ne içeriye, ne dışarı- ya bir adım almağa cesaret edemi- yerek, başı bir ra dayanmış gözleri küçük yüreğinin olanca aşk kabiliyetile solmuş annesinin yüzü- be dikilmiş, hiçbir ses çıkarmıyarak, hiçbir kelime söylemiyerek, | fakat bitmez tükenmez bir seylân ile a- kan gözyarlarn yanaklarının üzerin- Ben onun yanına gittim, kucak- ladım, gözlerinin yaşlarını — silerek: «Ne için ağlıyorsun, yavrum, annen biraz yoruldu, dinleniyor, işte yalnız o kadar...» diye teskine çalıştım. O. beni yavaşça itiyor, «annemi gö- türdün, kim bilir neler yaptın, ve bak! Onu ne halde getirdin!..» de- İmek istiyen bir infi'n! ile, âdeta an- İskendarun : ma takviye edi'ecek İskenderun ile limanımız arasında muntazaman yapılacak *ileb seferle, ri için armatörlerle Denizyolları İda. arasında konuşmalar yapilmakta di. Fakat birçok armatörler kömür! nakliye işlerle uğrastıklarmdan bu yeyi kat'iyen yazmıyacağımı size) verecek bir dereceye varınca 6 za- #te seferlere #fleb tahsisine im. temin ederim. za man her ikisile meşgul olan Asal) yan hami olamamıştır. — Şu halde, başka birisi yazarsa Derviş çocuğun hemen o memeden| simdilik yalnız Sakarya silebi bu darılmazsınız ya.. — Asla. asla... Hafta sonunda Flandres'teki €- vine dönen genç kadın o romancı, Oscar Wilde'den işittiği | hikâyeyi kaleme almaya başlar. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra postacı Londradaki cok samimi bir arkada- undan bir telgraf getirir. Telgrafta nlar yazılıdır: di pe zahmet edip o hikâye mevzuu ile uğraşma, zira onu bü- (Devamı 4 üncü sayfada) İSTER — İstanbulda odun ihtiyacı ve odun flati meselesi gün geçtikçe hâd bir İSTER İNAN, İSTER INANMA! Gazeteler: INAN, kesilmesine kat'i bir lüzum göster di ve beni yalnızca göterek o te şehrin en muktedir ameliyat mü. tehassıslarından olan Kamburoğli- le istirare edeceğini ve onun muaye nesinden geçtikten sonra icab eder- se hasta bözlerin çıkarılmasına ka- rar verileceğini söyledi. bu neticeyi verdi ve bir gün ben hiç kimseye sebebini söylemeden refi- kamı alarak Alman hastanesine gö- türdüm. Evvelden üzere refikam uyutularak hemen 2- Muayene kararlaştırıldığı hat için Denizyolları tarafından ki. ralanmış bulunmaktadır. Gerek bu sile» ve gerekse Deniayollarının $u hatta tahsis ettiği Dumlumnar ve - purunun simdiki halde ihtiyacı kar, sılamıyncafı o zannedilmektedir. Bu itibarla Denizyolları bü hatta bir va. pur dahn tahsis edecektir. Diğer taraftan Yunan vapurlarının da İskenderuna uğramaları mevsun- bahstir. Bu suretle İzminden olduğu gibi İskenderundan da Ihracat yap. mak mümkün olabilecektir. İS GER diyorlar, Bugün Ağustosun 20 aldir. «jgibi değildir. Arkadaşların Ağustos 20 Sözün kısası atbuat âleminde va- it bir saramtı oalur. rakib çıkar.. d.ki kuvvetli ve keli olabileceği tevehhüm edi Önce, idarehanelerde bunun de- dikodusu başlar. Fb'adı şu, sayfa lar şu kader olacakmış; makinesi filân sistemde imiş; kâğıdını temin etmiş, edememiş, edecekmiş: falan zat oraya sekreter oluyormuş; ha- yır, vazgeçmiş... Meslektaşlardan © bazılan estar- enşiz bir tayır takinırlar. Biribirle- rinden şöphelenmeler başlar. — Yoksa, sen de mi oraya ge çiyorsun? Tarzında sualler, hatabı az çok kıymet sunlin mu- bir unsur ise, ren: — Bakalım. fazla para verirlerse seden geçmiyeyim ?. Kabilinden müphem O cevablar başlar. Derken yeni rakib ortaya çık. Çok defa, umulduğu, O beklendiği tebrik ve temennileri, ilk nüshanın Omü“ kemmelliği ile makösen mütenasib olur. Gazetede bir hayatiyet sezili-. satırla iktifa edilir. Man- ise ve yaşama kabiliyeti az görülüyorsa tumturakh sözlerle bir fıkracık tahsis olunur, Yeni gazetenin oltaya çıktığı gün öbür gazeteleri de gözden ge- girmek oldukça eğlencelidir. Hep- sinde bir hamle, bir takım yenilik- ler müşahede edilir. oMatbuatın an'aneler üzerine kurulmuş muha- patronlânı t yeti bana yükleten bir kin manasile, beni dinlemiyor ve hep uzur uzun, sen çıkarmadan, bol yaşlarla ağlı- yordu. Bu levhayı bugün hâlâ gözleri- görüyorum. * Hayata böyle bir arıza ile başlı- yan çocukla, belki icab: kadar meş- igul olamıyorduk, bütün tekayyüdar Jimkânmi Güzin mas ediyordu. Ni - ayet 9 yavrucuğun kurtulamıyarak vefatı vuku'a: gelince, evi o bosalt- adada yaz. kış oturmak kararını aldık. Vedad bir buçuk yaşında cılız, koca kafalı, in- ce boyunlu, dâ'ima üşüyen, rna galoş, sırtına kalın palto rilen, boynuna bir mi tekayyi bir çocuktu. Biz acımızın te'siratın- İdan kurtanlabilen bütün ihtimam. larla onu ihatadan hâli deği lâkin evde çocuk bir matem hav. teneffüs ediyordu. Bir iyi test eseri olarak gayet güzel huylu, leç yüzlü, kendi çocuklarını büyü- terek analık duyguları küşayiş bul- muş, Luçiya isminde Kefalonya «- dalı Rum katoliklerinden bir dadı bulduk. ve çocuk onun refakatin- de evde bulamadığı saf havayı A» danın çamlıklarında teneffüs o ede- rek günden güne kuvvet obulmağa başladı. Bu Ada ikametine aid Vedada müteallik batıralardan «Kırk Yil» ki Bunlara tekrar Yalnız bir hatırayı kaydetmek iste- İki yaşında bir çocuk araba altında ka'dı Karagümrükte Sarmaşık caddesin. de 2 numaralı evde oturan arabacı Balih dün saba arabasile Arabsami caddesinden geçerken, sokakta bir. denbire önüne çıkan 2 yaşlarında bir İ cocuğa çarpmıştır. Bü sadme neti. cesinde çocuk arabanın altına düş - müş ve feci bir şekilde ezilmiştir. Henüz hüviyeti anlaşılamıyan kö, çük karayede bâygın bir h Şişi bantanesine kaldırılmış, ari kalanmıştır. Bir sarhoş başını duvara çarpıp yaralandı Sirkeelde Anüdnlu otelinde. yatahi Urfah Ömer dün gece Oslatada bir meyhanede içmiş ve kendini kaybet. miştir. Ömer sokakta giderken ba - gını bir duvara çarpmış ve ağır su - retir yaralanmıştır. Yaralı Beyoğin hastanesine kaldırılmıştır, INANMA! şekil almaktadır. İxi hafta evvel çekisinin fiata 300 kuruştu, şimdi 420 dir, fazakâr durumunu, yeni rakib kam- çılamış gibidir. o Sayfaların tertib tarzı değişir, mündericat zenginle şir, tanınmış ve o zamana kadar ih« mal edilen kale msahibleri birden- bire «canım, ciğerim» olur ve im- dada çağırılır, merak (o tefrikalara başları Yeni rakib şu veya bu gazeteden önemlice unsurları ayartmıştır. Bun- ların yerine çarçabuk diğerleri ika- me edilir. Bu «kaymakam» lar ace- leye geldikleri için, telâşla, barsak- tan, barsığın sesinden, idrardan bâ- his ilk fıkralarile bazan falso &der- ler. Gene bir başka gazetenin acemi (Devamı 4 üncü sayfada) Sabahtan Sabaha Türk genci ve makine «Bütün Türkiyede dört lise bı. rakarak geri kalan lise ve orfa mektebleri ameli san'at mektebi yapalım.» şeklinde bir fikir or- tayn almıştım, Esbabi nrucibesi de şa idi: — Merekette edebiyatedan, nazariyatçıdan, ukalâdan ge - çilmiyor. Fakat evimizde radyo- muz bozulma yaplıracak bir Türk san'atkârı bulamıyoruz. Halbuki memleket gittikçe ma, kinelesiyor. Bu işleri yapacak genç elemanlar yoktur. Bu ya. yımızım çıktığı gündenberi mem. leketin her tarafından yüzlerce mektub alıyorum. Hâlâ da ge - Uyor, Hepsi de bu fikrimi tak - dirle karmamakta mütteliktir , ler. Bunlar arasında bilhassa sa. lâhiyetli bir karimin mektu bundan birkaç parça almak is . terim. Bu karlim yüksek elektrik mühendisi Hasan Halettir. Mektubundan şu parçaları a- hyorum: > > # yıldır kurduğumuz me, deniyet makine omedeniyetidir. Öz malımız olan tsan hususun. daki hamla erimiz bile sanayi sa. hazındaki merkitmize erişeme di. Ne eare ki bugün milyonlar sarfile meydana getirdiğimiz a- telyeler, fabrikalar, elektrik san, tenliları, kombinalar issizlik, ©. Temansırlık yüzünden sıkıntı /- ler. Buna mukabil “se, Wi ve üniversite her yıl binlere ©8 nazarivaleı yetiştirmekle mes, | guldür. Sınai kalkınmayı ha urlarken bunları iletecek ele. manları da yetistirmek şarttır. Bu noktadan memleketimiz eid. di bir mahrumiyel iciniledir. Or- ta mekteb ve lise çağındaki genetiti müsbet Kimler ve fek, nik bilgilerle techiz edip kolin. rna birer altın bilezik takebi - melerint temin etmek hem ken. dlleri hem memleket için fayda- W olacaktır.» Muhterem mühendisin kana . — Teknisyen yetiştirelim!

Bu sayıdan diğer sayfalar: