20 Ağustos 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

20 Ağustos 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bulgar - Rumen | ihtilâfının halli ve YAZAN sesenmmmseseeez Emekli general İ H. Emir Erkilet | ikeri muhazriri İ ulgar - Rumen anlaşması, ” gu anda, belki imza edilmiz-| ki komşu Balkan memleketi #-| andaki ihtilâfların başlıcamını bir ela. meselesi teşkil ettiği için, Sa gönül nzasile ve hakkaniy' esine, doğrudan doğruya laşmaları pek güç, belki de imkân- Deaş seydir; intekim, ikinci Bal - muharebesindenberi devam © -| iöselen bu ihülüf, zaman, zaman, dü let fakat bir türlü halle *| Arazi ihtilâfları, tashihleri ekse- tiya kabil olan küçük hudud anla - #amamazlıklarından ibaret olmadık- ları takdirde, pek nadir olarak, *baiz hallolunabilirler; bunun için » verecek tarafın üzerinde şiddetli be azyik olmek gerektir. Bu ve - ble Bulgaristan, Romanya ile ken ii arasında 1914 den, yani Tuba asırdan fazla bir zamısndan - rİ süren; çetin Dobruca davası: tin halinden dolayı, Almanyaya ve &ni zamanda İtalyaya (teşekküre eğer Almanya ve ©- j italya Dobrucada bir Mikdar arazinin Bulgaristana terkini Ye ahali mübadelesi meselesindi kan davranmasını Romany #1 mahiyette tavsiye etmeseydi - cenubt Dobruca meselesinin ba- 9 yolile halledilmesine gene bir ân bulunmıyacaktı. Bulgarlarla Romenlerin, ne şek de olursa olsun, Dobruca mesrlesin-| de anlaşabilmelerinin Balkanlarda) İf ehemmiyeti vardır; çünkü hakiki Ve umum bir Balkan ittifakının vü- bulmasına yıllarca mâni a unsurlardan biri, Dobruca Meselesi olmuştu. Bunun halledilmiş gan, Balkanlarda vee, ve ar vaziyetin şimdi hayli değişmiz| almasına rağmen, cenub doğu Av Mipanın barışı nam ve hesabına Ze“ Ne büyük bir ehermiyet ifade eder. Bulgarların zahirde dönen iki ir tekleri vardir; birisi ikinci Balkan "binde Romaryaya vermeğe mec- | oldukları, Büyük Harbin 89 - munda da cebri Nöyyi muahedesile Romanyaya bir daha terketmek 74 -/2. Taretinde kaldıkları cenubi Dobru- tanın geri verilmesi, yani Bulga - Hetana yapılmış olan bir haksızlığı tamiri; diğer Bulgar isteği de. ms-| bir hai kapı edinmektir. al Dobrucaya aid Bulgar isteğinin. I arifesinde bulunduğu bir sırada, nun hukuki ve tarihi mabiyetin imek ve şü veya bu taraf leyhine veya lehine neticeler çıkar- mak beyhudedir. Bundan başka Bulgarlar, bu sefer mahzm Rumen - rle uyuşmayı kolaylaştırmak işin 1914 Bükreş ve 1919 Nöyyi mun elerile Romanyaya bırakmak 70- Yanda kaldıkları bütün cenubi Dob-| pe Kicayı geri istemediler. Bulgarlerın| Dobruca telebierinden biraz eksilt - Meleri, şüphesiz, Almanların telki -| Bile olmuştur. Fakat ne olursa olsun. | 'omanya ile Bulgaristan, camsbi| Dobrucadaki siyasi hududlarını kav-| Banz değiştirecekler ve ekalliyetlere Mid ihtilâflarını ahali mübadelesi w- #ulile halledeceklerdir. Bu hususta, simdilik bizim söyliyeceğimiz — #€Y Yeni Bulgar - Rumen anlaşmasının İkanlarda ih ve temenni Bulgar - Rumen ihtilüflarının. ye- bancı büyük devletlerin ile İledilmiş olmalarının mahzuru #öp > bu tazyikin kalkması vey3 kutub değiştirmesi halinde yeniden » göstermeleri ihtimalidir. Bu *- ble bizim için idenl olan şey Bal kan devletlerinin kendi ihtilâflarını kendi aralarında, kendi rızmlarie halletmeleriydi. Fakat bu, bir türlü müsaid ayınca, bu hususta en Yaziyette bulunan Türkiye ile Yü - #oslavyanın en geç geçen »er*> Ri Men - Bulgar ihtilâfını kaldırıxn tavasadut ve teşebbüs etmeleri zu” mu akla gelebilir, Onlar böyle bi tavassuta teşebbüs arzu ve BA leri hakkında bir mütalenda bulun” maksızın sadece diyebiliriz ki. CöTT böyle bir tavasut teşebbüsile Buz Gar - Rumen ihülâfın halletme İmkân olsaydı, bu teşebbüs ESİ rakılmazdı. Arazi terketmek — İçİn dostların tları tazyik etmeleri çetin, İNT - Mim olduğu üzere, Adalar denizinde üşk ns so İNEMA | Mağlüb Fransada sinemacılığın ölümü Artık o muazzam hareketsiz duruyor, dağılmıştır. Son bir Akdeniz şehrinde bul Danielle Son bir iki sene içinde bir hayli varlık göstermeğe muvaffak olan, Avr merikada hoş görülmeğe başlanan, harb başlıyalıdanberi de kendisin- den bir haber alınamıyan (Fransız sinemacılığı bugün mahvolmuş bir vaziyettedir. Son alınan haberlere göre işgal altında bulunmıyan Fransa mınta- kalarında henüz hiçbir yeni (filme başlanmamaştır. İşgal altında bulunan muntaka- İsida ise meşhur Alman sinema teş- kiliti UFA'nın murahhasları stüd- tetkiklörde bulunmaktadır- İman memurları Fransız stüd- dosyalarını, her hüsüsta Bugün Canne 1 altında bulunmayan mınta- film çevirmek pek büyük k demeki Bu büyük müşkülât içinde en mühimmi bir metre olsun film bu- İamamaktır. Filvaki, işgal (altında bulunmıyan Fransada şimdilik o ne- getif veya pozitif film bulmağa im- kân yoktur. Üzerinde pek büyük bir dikk, ile durulacak bir nokta daha va Bagün, sırf işgal altında bulunmıyan mıntakalarda & terilmek Üzere ya- ir Fransız filmi mali ba- bir suretle amorti edile- kımdan hiç İT val alında bulunan Fransiz vi wpa piyasalarını tutmağa ve Ar! stüdyolar Alman memurlarının elinde beyaz perdenin bütün yıldızları ümid var: kıyılarında canlandırmak... Fransız sinemacılığını lunan Fransızların en güzel yıldı Dariewr İlâyetlerinde, Belçikada gözterilebi- ilecek bir Filmi çevirmek için evvele- İmirde hem Berlinin o muvafakati almak, hem Alman sansürünün vi- zesini koparmak icab eder, Bu son müşkülât gayri kabili ik- tiham değildir. Stüdyolar meselesine gelince: İ Paris mntakasında bulunan stüd- İyolar işgal alında bulunmaktad lar. Elde ancak Marsilya stüdyoleri ile Akdeniz sahilleri bulunan tektük stüdyolar kalmaktadır. Bazı Fransiz sinemacılar Marsil yayı ve Fransanın Akdeniz kıyıla- rını yeni Fransız sinemacılığının be- siği olarak telâkki eylemektedirler. Hatırlarda olsa gerektir: Bu har- be başlamazdan evvel o Fransanın Akdeniz sahillerinin incisi telâkki e- dilen Cannes şehrinde ilk defa ola- rak büyük bir beynelmilel sinema ve film sergisi açılacaktı. Bu sergiyi açmağa önayak olan Georges Piades; Cannes ve civarını «Avrupanın Hollywoodun tesmiye eylemişti, Bu fikir Fransada şimdi yeniden canlanmış bulunmaktadır. Franz filmeiliğinin en mühim sahsiyetlerinden biri olan o Marcel THerbier Fransız o sinemacılığının pek yakında büyük bir inkişaf gös- tereceğine inanmaktadır. Bunun için Cote d'Azur denilen Fransanın Akdeniz kıyılarında Fran- sanın şerefi, müstakbel Fransız si- nemacılığının kudreti ile mütenasib «Son Posta» nın edebi tefrikası m YEŞİL TULUMBA Yazan: Ercümend Ekrem Talu inamafih, mal sabibesine karşı ö- meri tutmuş olduğu yoldan hiç madı. Aralarında böyle Bibi? eli sanki hiç olmamış gibi davran- $. Dükkânm kirasını, gününde, gi na verdi. mağa gelen M m» * efendiyi, alışverişin durdu- ğu 'de, asma terazisinin başın- Dn bei ile teveccüh etmi » onun, zihninde, müdafaa- bir kadın hakkında bin- ekte olduğunu bil- meden: — Ne mül cağız! Mahallemize ayak bat denberi hepimizin Tiz! Dünya, böylelerin yüzü suyu hür- metine duruyor. diyorlardı. ime hanım da d İk imami çoktan unutmuştu. İki, üç gün düşündükten sonra, Müjgün hakkında Besime hanımın teklifine sib bulduğu barek, ne nurani adam- ği gün fi. Ve lâkin, Müjgân, evvelce de dediğim gibi henüz yaşça çok ufak. Haline bakip ta aldanmamak. Ben onu baz bazı gizliden O gözetlerim Jde, köşede bucakta kendi kendine İip atladığını, bebek oynadığını gö- İsinden, bir evi korkanm. rürüm. Henüz bu kafadaki bir ço- çevirememesinden cuğun bir kocayı idare edememe- POSTA Bunları biliyor mu idiniz ? Tek tabutlu tek mezarlı memleket Dalmat ada - sındaki Velalo - İka kasabasının mabedinde bir tek tabut var - dır. Bütün 8 - lenler bu tek ta- Üiçinde götürülür. sabada bir tek mezar bulunmasıdır. Ölü tabuta en güzel elbisesi giy - dirilmiş halde konulur. Ve tabut ür- tünde bir kapağı bulunan muazzam mezarın kapağı yanına (götürülür. Mezarın anahtarı belediye reisinde- dir. Belediye reisi kapağı açar, ölü tabuttan çıkarılıp mezara al kapak derhal kapanır. Orada ölüye ağlamak da büyük ayıb sayılır. * Mukaddes ilâc şişeleri İ Hindis- tanda bir köye giden birkaç Av rupalı köyde mi- e sişesi gör - müşler. Bu şişelerde evvelce ne bü- lunduğunu anlamak için ellerine al- mak istedikleri zaman köylüler der- bal mâni olmuşları — Sakın dokunmayın onlar mu- İkaddestir. Hepimize fenalık gelir. İ Demislerdir.. Avrupaklar buna hayret etmişler o ve ilâç şişelerine kudsiyet izafe edilmesinin sebebini öğrenmişlerdir. Bir tarihte o köyde ibir hastalık çıkmış, Ove tesadüfen köye gelmiş olan bir doktor bu şi - şelere koyduğu ilâclarla o köylüleri iyi etmiş, o zamandanberi (şişeler mukaddes addedilmiş ve kimse bun lara dokun, muazzam bir sinema beldesi kurmak fikrini yaymaktadır. Marcel : FHerbiernin milli bir Fransiz sinemacılık merke- zi tesisi hakkındaki arzu ve fikirleri her tarafta büyük bir alâka ile kar- gılanmaktadır. Fransız sinemacılığırın bu Omü- bim şahsiyeti, işe, şimdiki stüdyoları sanlandırmakla, geninletmekle, mo- demleştirmekle başlamak arzusun- dadır Etrafına Fransız sinemacılığının güzide simaların otoplamış olan Marcel YHerbier durmadan çalış- maktadır. Fransanın mühim sinema şahsi- yetlerinden biri daha olan Abel Gance halen Cannes'da bulunn.ak- tadır. Çok faal bir adam olan Abel Gance hemen ise koyulmuş bulun- maktadır. Cannes'da bulunan o (la Victe- tine) adındaki arödyolarını birkaç ay için kiralamak üzeredir. Hazırlamakta olduğu ilk filmini bu stüdyoda çevirecektir. Mesleki- nin âşıkı olan bu sen'atkâr bu stüd- (Devamı & ncı sayfada) akar sular durur. Ne diyeyim? Var mn, beş altı ay yavuklu dürsunla İnşallah, kısmetse, ilkbahara düğün- terini yaparız. Sade... — Sade, ne? — Saimi nasl kandıracağım, bilmem! O, bu evlenmeye pek he- vesli, — Allah daim etsin. Amini — Şu halde, kararımız öyle mi, kardeş? — Öyle. Lâkin, bana bak, Kızı çeyizliyeceğim diye fazla | saçılır. dökülme. O, bizim, çıplak ta olsa kabulütmüz. — A, bilmez miyim? Zaten nem var ki ne yapacağım? İlk şünün- denberi hazırlayıp ta iki büyük san- dığa doldurduğum eşya yandı, kül karar, | Besime hanım buna da cevabiğidi, İ buldu: : —i , Sa- | — Mâhi kardeş! Ben Müjgümi;,, a şe ona gelin diye mi alacağım? Kendime Jevlid edineceğim. Onda © kabiliyet! kımız . arttı. | varken ez vakitte, Saim gibi on ta-| p., suretle mutabık kaldılar. $e- neyi idare etmesini öğrenir. — Ne olur? Sen de benim bu -denin bilva-|kadarcık hatırmı yap. Bugün »öz kesmiş olalım. Çocuklar nişanlansın. Önümüz kış, nasıl olsa. Yarın öbür- gün mübarek Ramazan. Ondan aylar geliyor. Bu sü dasız, belki de imkânsız bir şeydirİzi ve alime Nazi Onun için, Balkanlılar arasmda, Ya-| “e in öliek İd be bir müdahale olmaksızın. an” simi dedi: ll memnuni-İ za da aynısını yapmalıyım. "Devamı 7 nel sayfada) |Benim kızı aha iyisini |deyip te bastım bir kere. yele rt mii Üin| “Be sebebleri, Besime hanım da —» ber şeğini, Bil- | yerinde buldu. İon katını yapar. — İnşallah! hime hanım o gün evine dö Müjgüm çağırdı, karşısına oturttu. — Müjgünciğim, evlâdimi diye söze başladı. sana, hayırlı bir haber vereceğim. Besime hanim ( teyzen, seni oğluna almak istiyor. Şimdi o- radan geliyorum; söz kestik. — Artık, bugürden böyle akıllı, uslu, hanım ol, Zaten hanımsın mun- buta konulur, ve mezara tek baba Daha garibi ka - buralarda | “İkıta yılışan E/ mm Hâdiseler | Karşısında daya giden vapurun bi ci mevki salonuna giri Bir yer bulup oturdum. Birinci mev- İkii, lüks mevkiden ayıran tahta - pergedeki levhalara (o gözüm ilişti. Okudum: «Yerlere tükürmeyinizn tındadır.» — Lüzumlu ikazlar, Diye düşündüm. Başımı sol ya - nıma çevirdim, İyi giyinmiş, genç İbir kadın gördüm. Çirkin de de - ğildi. Kendine yakişmeak (tarzda tuvalet yapmış da addedilebilir Fakat terlemişti. Dudağının boyi bu yüzden yumuşamış, çenesine doğ ru akmıştı. — Vapurların ötesine berisine İ «Aynaya bakın, dudak Oboyanız çenenize akmış olmasın» levhuları assalardı, ne iyi olacaktı. Diye düşündüm. Kulağıma bir ses geldi. Arka - mızda konuşuyorlardı. Kulak ver - — Neclâya da ne giyse yakış - mar, rüküşe benzer. ptırdığı pembe kostümü gördün ya. Neclâ... Pembe kostüm. den bahseltiklerini anlamıştım... safir kaldıkları İ — Vapurların ötesine berisine evde bir kenar Er «Yüksek sesle dedikodu yaprak - | daeş e ZE |tan sakınınız, hemen yanınızda otu- ran, hakkında dedikodu yaptığınız kimsenin en yakı olabilir» levha- İsrı amalardı, ne iyi olacaktı. Diye düşündüm. Karşımda oturan orta yaşlı ka - dın, bir plâjzede idi. Yanık kolla rından deriler uç «Cankurtaranlar kanapelerin al- Kim-| Adaya giderken Bir aralik bu deri uçlarını yaka- İayıp yolmaya başladı. — Vapurları ötesine | berisinet «Derilerinizi o yolmayınız. Hem iyi bir şey değildir, hem de karşınızda otu iğrendirirsiniz» levhaları as- salardı, ne iyi olacaktı, Diye düşündüm, | yanındı erkek otu - koyu, diğeri açık renki kostümler giymişlerdi. Koyu Tenli İkostüm giyenin omuzlarına başın - an kepekler dökülmüştü. — Vapurların ötesine eketinizin yakasındaki kepekleri inizo levhaları assalardı, ne İyi olacaktı. Diye düşündüm. Açık renk kostüm Gi biraz evvel kahve içmiş ol daklarmın iki yanında birikmiş tek veden belli oluyordu. — Vapurların ötesine berisi «Dudaklarınızın iki yanında birik - İmiş kahve telvelerini lev - haları asalardı, ne iyi olacaktı Diye düşündüm. ütün bu gördüklerim beni si » sirlendirmişti. — Vpaurların ötesine berisine şu bu değil fakat yalnız gayet bü - yük yazıyla yazılmış «Vapurda si nirlenmeden seyahat etmek isterse İniz, gözlerinizi ve kulaklarınızı kas payın» İvhalan assalardi ne iyi olam çaktı. Diye düşündüm. İsmet 4 selüsi Okuyucularıma cevablarım R.S.Gse Madde madde yazdığınız mektuba ben de madde madde cevab vereçe - gim: 1 — Bir kimsenin sevip sevmedi - ini anlamak için bir usul ve Sevgi İzin derecesi yin işin de bir ölçü mevcud değildir. Sevgi derecesi usul. le ölçüye deği, hislerle anlaşılır. Na- &l hareket etmeniz icab ettiğini yal. nız kendiniz tayin edebilirsiniz 2 — Kıskanç davranmağa ne lü - som var o Asabi olmaktan mümkün olduğu kadar çekininiz. 3 — Başka hediyeler de verebilir. #inis. Onun zevkine uygun ve ho na gidecek şeyleri intihab ediniz. * Kumkapı N. S. e: İzdivscda meslek ve istikbal gözö- İninde tutulmalıdır. Fakat şu okla. İya bilhassa işaret etmek isterim. İ — İleride beni o isterse. İ Tarzında düşünce boş bir ümid - den ibarettir, Bugün neye istemi da ileride iztiyecek. Buma sebeb ne? Diğerinin hareketini dürüs; ve be. nim her zaman tavsiye ettiğim Wsule rat, derli toplu olmağa bak, Yarın, öbürgün elin olarak gideceğin yer- de beni mahcub etme. Sana daha çok öğüdler vereceğim, daba nice vasiyetlerim var amma, ileride. Şimdilik henüz nişanlı sayılırsın. Kurban bayramından sorra inşallah düğününüzü yapacağız. O vakte ka- dar bana yardım et, sana çeyiz ha- zrkyalım., Kızın, heyecandan çenesi | titri- yordu. Hıçkırmamak için büzdükçe üğü dudaklarında renk kal ten mi, te- essürden mi ileri geldiğini tayinden kendi de âciz bulunuyordu. Şehime hanım rikkate geldi. kok — Gel, kızım! dedi; seni bağır- ma basayım. İ Böyle bir davetle ilk defa karşı İlaşan çocuk, kendisine açılan kuca- ğa tehalükle atıldı. Ve Şebime ha- nım onu doya doya öperken, artık dayanamıyarak, gözlerinin yaşlarını serbestçe akıttı. imiğğ.i — Şu kendin.. şu kismetin.. iki vakıttan bir haber alacaksın. İki gün mü desem, iki halta mı? Herhalde İçok uzak değil Sevineceksin. Koca göbeğin hop hop hoplayacaksın. At, bakayım yuraya gönlünden ne ki koparsa. Keyfinden, tükrüklerini akıta a- myır Hoca, yol ke- narında rasiladığı çingene karsının önünde çömelmiş falına baktırıyor- du. Kuşağının katmerleri utasına el atarak çekip çıkardığ. #zme kese - muvafık buluyorum. Annesi TAS. sile ailenden istetiyor. Ve belli ki bü. tün gayesi temiz bir yuva kurmak « tır. Esasen siz de kendinizin iyi bir ev kadını olacağının genç kışlık haya” ız anlatmakla meydana koymuş İ oluyorsunuz. Karâr vermek size bağlıdır. Ağabe, yinizin fikrini de elniz. | * Bayan N. e: Aradaki yaş farkını düşününüz. O. nun yaşı yirmi, sizin yaşınız oluz beş, Bugün için mevzuubahs olmıyan bü yaş furkı on sene sonra, yani onun otuz yaşına geldiği zaman mevzu. bahs olacaktır. O saman siz onun karşısına “kırk beşlik, yani ihtiyar Dir kadın halinde çıkacaksınız. Orun Zö. zü yaşı kendine denk olanlarda olan çak. Bu hal onu üzecek, sizden ural, laşmasa bile gönlü 5'te bağlı kala « mıyacak, Siz bunu hissedeceksiniz v9 yaşamak bir zevk değil, bir ıztırab ©. lacak. Bütün bu söylediklerim mu, | hakkaktır. Vazgeçiniz. i TEYZE yerdeki ecel acaib fal malzemesinin arasına fırlattı. Karı bu cömerdçesine ihsanın daha arkasını getirtmek ümidile yar lanlarına, hoşa gidecek tarzda de- vam etti: — Yosma bir hanımcağıza gönül vermişsin, O da senin için alev alev yanıyor. Yakın vakitte kavuşacak- sın. Hoca dayanamadı; “içindeki sr meydana vurarak: — Ağzını öpeyim! dedi. Çingene, bu sözden, işine yarıyas, cak manayı çıkarmıştı. — İlle, senin bir düşmanın var dır. Ondan kocunasın. Bu adam © hanımı senden soğutmak istiyor. Gelgelelim eremiyecek muradına, sen ereceksin! Yerde, bütün bu kerametieri sax vurmıya vasta olan boncuk, kura bakla tanesi, çakıl, aşık gibi refatı, kan, kınah, tozlu, topraklı ellerile topladı, yeniden savurdu: — At paşacığım bir kuruşcağız daha! İmam tekrar keseye davrandı. Falcının da şevk ve gayrti artt Müstatil bir taşı işaret ederek: — Şu yata dedi. Bak: Seve gilin, nasıl yatağının üstüne düştü. Tiz vakitte mutlaka o kavuşacaksın. O vakit, Ayvansaraylı Pembeyi has brla, Şu günler, bir delikanlı senin yolunu kesmiye bulaşacak. Çok dikkatli davranmalısın. İlle velâkin hiç bir sey yapamıyscaklar sana$ feraha çıkacaksın. Aynes, güzel başçağızına devlet konu - ys aa ea e KE a T z Zay mamaya Km ağ RR e Mg A

Bu sayıdan diğer sayfalar: