7 Ocak 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

7 Ocak 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. : Kimya harbi.. Kazan: ALİ KEMAL SUNMAN 1M sonesi Almanların yeniden surcile harekete geçeceklerine ir bir takımı tahminlerle gir- ' l *Ü meğe lüzüm yok. Komanyaya ş ınefı aekeri birikiyoe, Bundan 1 maksat İngilizlerin mazarı dik- atini Avrupanın cenup tarafına kerek asıl maksada varmak e- Celidir. Yani İngiltereye taarruz # Ü mektir. Sonra Almanya mutla- » İtalyaya yardım bahanesile ha- ) * Ü>kete geçerek Akdenize inecek- . vefigire gibi. Her tasavvurun eslenmesi ve hepsi de enizdir. Alman erkânıharbiyesinin he- bi nedir, Almanyanım siyaseli 'baba müttefiki İtalyaya karşı me tikamet alacak?. Bunlara dair ae azılanlar hep tahmin hududu da- ae Ülilinde kalıyor. Sarar " e ' G tadendocin göre siyaset e D rliğia içabıdır. Siyaseti idare e- « hep askerliğin icapları olmak | ir. Alman askeri muharrir- : yrince bu fikrin sonradam müna- taşa edildiği görüldü. Kayzer A İ n biz Her ne hal ise belli elan bir ci- | 4 var ki © da Almanyanın ister | ü yeti umumiye olarak cereyan > *Öğttiğidir. Her hareket mutlaka di ; sahalarda da tesirini göstere- 'ğektir. Hiçbir hareket diğerinden ecrit edilemiyor. Müttefiki lu.l; ya alacağı vaziyetin lzeler vereceğini - düşünmek a taallık eder. Fakat e- siyasetin askerliğe tâbi — bir fiyet olduğuna dair Luden - fikri bugünkü —Almanya n da üstün tutuluyarıa iya müttelikine karşı poli- Ükasında bir çok ihtimalleri göz- ü mecburiyetinde - | r. İtalyaya yardım, yahut İtal- tayı istilâ.. ne olursa olsun mün- erit bir keyfiyet olarak kalacak " Öileğildir. Almanya için çok eski imparmtorluğu bugün dirilt - ek isliyerek Akdeniz sahillerine * Okadar inmeğe zaman müsait gö - ünmüyor, Eğer büküm süren ha- MAt ise 6 halde bakikat İle kar- şmak lâzım gelecek. Hakikat Telkke güler yüzlü değil. İngütereye taarraz tasavvuru- bu seler artık filiyat sahasın - başarmak işi ise' daha kolay ğ benzemiyor. Bunun ne - olamıryacağına dair şimdiye kadar o kadar askeri, fenni delil- ve izah görüldü ki ahsin üzerinde bu noktada ısrara * İlizam kalmıyabilir. İngiltereyo ta- n başarılması değil, böyle ir harekete başlanması bile her ürlü hesap düşüncenin kabul e- miyeceği bir fedakürlığa mal- acaktır. Bunun Almamyada an- şılmamış olduğu — farzedilse de | i;sı ROMAN: 19 Sonra birden yine kendi ket 'e coşuyor: n — Ataba ne oldu, Refikciğim? — O olsaydı kimbilir şimdi 00> | B ” temezdim ki.. gakarıyordu. — Mezarlığa bırakmak onu V- ltmak, ondan vazgeçmek değil Miydi? Öyle imdi üşünüyo - '._!?.e,ıı şimdi ne düşünüy! Ve.. yine kondi kendisine man 'ğ'ıııı yürüyüşünü tamamlıyor » — Eh., ne de olsa evlât. Acısı Yörekten çıkmıyor. Fakat onların ü unutmak ,yeni hayala gir- T CO KOY MN “Sen de Seveceksin! | Yazan : ETEM İZZET BENİCE fazan : " DT — Z elerde sürünecektim?. Hem bür Diyor, muhakemesini selimele | ğ ni u t İ it şı F | g İ l E j lî ğı ! İngiltere üzerime yayının nava ta- arruzları ile İngilizlerin çok yıl « muş olduklarını söylemek suretile Almanya dahilinde elkârı uyul - mak da daha we kadar sürecek?, bilinemez. Fakat yeni senenin gelecek gün- leti, haftaları ve ayları için her ihtimale göre İngilizlerin bazıt - Tandığı besbellidir. İngilizler için hayat ve memat mücadelesi sayı - lan bu barbi devam eltirmek hu- susunda menba yalnız para kuv- veti değildir. İngilizler diyor kit Harp mek - tebinde yetişmek zordur. — Fakat buna alışıldı. Her İngiliz kendin- den beklenen işi kat kat görecek haldedir. Eğer Alman tarafı bütün tecrübelerini yapar, daha az paha- dıya malolacak her türlü teşebbüs. lerin akim kaldığımı iyiden iyiye anlarsa işi daha ileriye götürmek | de istiyecektir. Bu arada zebirli gazleri unutmamalı, Fakat İngil- terede de kimyager vardır. İ: liz ihtisas erbabı geceli güm çalışarak momleketin müdafaası | ve zehirli gazlerden korunmak i- çin noler düşünmek, hazırlanmak lâzımsa ona uğraşmaktadır. | ri inkâr etmek, güneşi inkâr İnsanlar hediyeden tabit oşlanır Moarif vekili bir karar ver- miş: — M tavru hareketi, çalışkanlığı ve ter- | Biyesi ile temayüz eden ço - çuklara münasip hediyeler da- Şıtılacakmış. Bu gibi çocuk- ların da daha evvel, mektep- lerdeki şeref levhalarına ad- rinler, tahsinler, mükâfatlar vardı. Bilahare, banlar kal - dırıldı, çocuklarımız çalışıyor ve terbiyelidir. Böyle sun'i ter biye ve teşvik vasıtalarına lü- züm yok, denildi. Aradan zaman geçti. Eski usüllerin, başka isimlerle tek- | rar ihdas edildiğiri görüyo - ruz. Demek ki, bundan evvel Gayet tabü, çocuk da insan- dır. O da, daha fazla çalışabil- mek için teşvik, mükâfat, he- diye vezaire ister. İnsanların yaradılışına ait olan bu hisle- etmek demektir. Biz,yeni tasavvur edilen hediye uvulünü pek muvalık ve yerinde buluyoruz. BÜRHAN CEVAT Banlar ihlimal dakilinde olan, fakat vukuat sahasına çıkmamış o- lan keyfiyetlerdir. Zehirli gazleri kullanmak ağır bir mes'uliyettir. Bunun nelere yol açacağını tasav- vur etmek zordur. İngilizler Al - | man taarruz ihtimallerini düşü - | nürken pek pahalıya malolacak, daha az pahalıya malolacak diye | ikiye ayırıyorlar. Yani Almanlara | pabalıya malolacak diyorlar, - Çalgının akor- du bozulmuş Londrada ait olduğu mahkeme- de şöyle bir dava görülmüştür: Mis Heniberg isminde genç bir ikadın ile Merkel isminde hali vak- ti yerinde bir adam bundan üç dört sene evvel beraber yı | karar vermişler, Merkel kadına iyi | bir ev tabsis etmiştir. Adamın ser- | veti yerinde olduğu için kendi ev- | terinden birini kadının oturmasına tahsis etmakte zorluk çekmemiş, fakat bu ev yüzünden iş nihayet mahkemeye aksetmiştir. Merkel | kadına bel bel paralar da vermiş- | tir. Tâ ki canı sıkılmasın, istediği | gibi sarfetsin diye. Lâkin kadın bir gün şikâyete buşlamış, kendi. | .a.ı:l:ırk' işi icabı kendisinden | | | | ayrıldığı zamanlar çok yalnız kal- dığından, üzüldüğünden şikâyet etmiştir: Buna bir çare olarak Mis Amerikada bulunan amıcasının oğlunu İngiltereye ge- tirmek ıı,:ı“hmlvm. Bu adam | karısı ölmüş, kimsesiz kalınış, yay h bir adamımış. Merkel para yol - | luyor, amıcazadeyi getirtiyor, Ka- | danin hatırını kırmamak için onun | daha başka seyahat arzularını da yerine gelirmek üzere her üçü Fransanın cenubuna, sonra da en | pahalı vapurlarla Amerikaya se- mok, avunmak, mes'ul olmuya çe- lâzam. 'T:(.. kızla Salihi, nişanlısını gözden geçiriyor, Uzun uzun ime- riade duruyordu: | — Yüzbaşı. Yaşı kırk diyorlar puşmuyor, hâlâ içinde. lep KATIŞININ KIKİSİ | hd“a.w-"*:;“"—* B çile dolduran | rümen :_ e yerine Vir yüsbüş | bir Lütfiyi terim. Zaten bet | ykarısı, Daha n bir kadınım. GSÖLCüLü ll Alelâmum tâmı acı olan şeyler | İ | hut turunç kabuğu bulüsasını bir | yordu: İŞTAHSIZLIK lık ya bir hastalık ne- ücesi vücudün uğradığı zaftan, yahut gayrimuntazam zamanlarda yemek yemekten, fikren çalışıldığı | zaman, yâhul vücüdün hareketsiz yahut da çok sigare ve kahve içmeyi itiyat etmiş ol- maktan ileri gelir. İştihasızlık ârizi olduğu için, bu | ârıza izale edildiği zaman, iştiha yerine gelir, iştihayı tahrik eder. Yemekten ev- vel bir kahve kaşığı kınakma, ya- | Hincan su ile içmek iyidir. Bununla bereber — cczanelerde iştihayı açacak birçok ilâçlür var- dır, İştihasızlar neden yemek yi yemediklerini pokâlâ bilirler. De- miz gibi şilaçlar kullanarak, zorla iştihayı celbetmektense, â- rızi sebebi neyse onu ortadan kal- dırmak en iyisidir. —— yahat ediyorlar. Her mevsimi gü- zel bir yerde geçirerek tallı za - manlar yaşıyorlar. Bütün bu mas- rafları Merkel veriyor, Mahkemede hâükim kararını ve- rirken kadına diyor ki: — Bu iyi geçen günler nihayet fenalasmış ,çalgının akordu bo - zalmuştur. Aranızda kavza başl: mış, mihuyet Merkel evinden çı gitmenizi istemişlir, Siz iso bu e- vin kendinize ait eldağunu iddia ediyorsunuz. Fuzuli işgale imkân yoktur. Evi sahibine vereceğiniz gibi mahkeme masraflarını da ö- diyeceksiniz!. Sonra durup durüp tersini mu- bakeme ediyor; — Varmasaydım ne olacaktı?, Diyor, onuu da tahlilini yapı - | süneş büyüdü. Firdovs ha- | mimin yanında rahatım çak iyi.. Ben artık dadiliktan — çıktım da, onun, kardeşi gibi okdum, fakat, me de olsa bir yük değil miyim?. Yarın öbür gün ya bunlara ağır gelmiyo başlarsam, o vakit ve o- lurum?, Ne gidecek yerim var, ne sığınacak ,güvenecek bir yeyim. Hem Salihten benim her şeyinsi sakladılar. Kocası öldü.. dediler. Kendi kuları gibi evlendiriyorlar, Firdevs hanım günde üç beş kere çarşıya gidiyor, bana öteberi alı- yor, Bu, benim için bir devlet ku- | gu sayılmalı. Ve.. bütün bu mu- | bakemeleri yaptıktan sonra aklı * kesiyor ki, bu evlenme kendisi i- | çin en iyi bir evlenme, hem de | iştir. Yalnza, bir büyük üzüntüsü eee ü et yar. Güneş OT PUT | MAHKEMELERDE: “Bed asla necabet mi eX EROR T verir hiç oniforma,, Ölümü dört gözle beklenen inmeli hanımefendi neler anlatıyor ? Yaşlıca giyimi, kuşamı — zarif, | #epkasının iki yanından çıkan bi- | Ter tutam kır saç çehresine ayrı bir asalet ve zarafet veren, sözü gohbeti yerinde, temkinli bir ka- dindi. Hukuk mahkemeleri kari- doründa, yine kendisini andıran, | arttan, fakat, kendisin- daha yaşlı bir ka - senuşuyordu. Konuşma tarz- rından, orada tanışt.kları, yeni p oldukları da anlaşılıyordu. lara çevirip dinlemez mühaverelerini, kılıkı- hna, bir harf kaçırmadan takip e- diyorum. — Vallahi hanimefendi - diye anlatıyor - böylesi ne duyulmuş, ne görülmüştür Bendeniz, esbak ferikandan Süleyman paşanın ha- | , Peder merhum da, ba- 1 sermkeri şube müdire- nındandı. Pederin hâli hayatında iki defa izdivaç ettim. Birincisi bir miralaydı. Sizlere ömür merhum oldu. İkincisi, Hayriye tüecarla - rından birinin oğluydu. Pek hay- | löz, şımarık, yılışık, — zipçiktiy - dı. Geçinemedik. Mes'ut olamıya- cağımı anladım. Ayrıldık, Peder merhüm olduktan sanra bir müd- | det evlenmedim. Fakat, hanıme- fendi, hazıra Gağlar dayanmaz.. Sonra, yalnız ba dul bir ka - dın... Türlü tefsirlere, türlü kıylü-| kallere hedef olur. Nihayet, yeni- den evlenmeğe karar verdim. K lavuz madam Eteto, son efendimi buldu. Tahkik, tetkik ettirdim. Yalnız bir adam; kimsesi yok, Ti garet yapıyor; işleri - yolunda... Zengin. Madam Ereto resmini ge- tirdi. Çirkin de değil. Kısmetmiş. Oldu. Dediğim, on beş, yirmi sene | evvel... Etendimin hüsmühal ve terbiye- sinden, zevkiseliminden, hüsnü - intihabından, herşeyinden mem- nundum, Yalnız, bir kusuru vardı: Kadınlara karşı zayıf tarafı, Onu da, ben hissediyordum. Fakat, ne yalan söyliyeyim, hiçbir şeyini görüp duymadım. Yalnız, — son zamanlardı, son zamanlarda de « diğim iki üç sene evvel, yazıha - neye bir daktilo kız almak lâzım geldiğini, münasip bir şey aradı - Him söylediği zaman, içime bir güphe düştü. Birkaç güfi sonra da «bir arkadaş tavsiye etti Afif, namuskâr, terbiyeli, iyi bir alle kızı varmış, kanaatkâr, on beş, yirmi liraya da çalışacakmış » de- diği zaman, kuşkum büsbütün art- t Fakat, ben şüphemi belli etmek istemedim. Hiç aldırmaz gibi gü- ründüm, O günden sonra, bir kurt | da içimi kemirmeğe başladı. Öyle | anlıyordum ki, beyin, daktiloyla işi yolundaydı. | Nihayet, bir gün ben hastalan - | dem. Selâmün kavlen min rabbir- rahim, sağ tarafım tutuldu. İşte o mralık da, ne olmuşsa olmuş. Şir- fintı mahalle kızı, meramıma nail görünerel — Ondan nasıl ayrılacağım?. Diyor, Bunun de tesellisini bu- luyordur — Kiraladığımız ev buraya ya- kin Sık sik gelü Olmarzsa saha! şama kadar yanımda tutar, seve doyar, akşamları gönderirim, Bunu böyle düşündü, — Sabahları aklırır, akşamları gönderirim.. | Derken birdenbire içine de bir | böbürlenme düşüyor, — koltukları güvençle kabarıyordu: — Yürzbaşı evi. Helbet benim de kapıruda bir iki askerim olacak. Tuttukları evi de beğeniyor: — Küçük amma, İyi bir ev, Ra- hat, düzayak. Döşemesi de iyi el- du!, Diyer, düğünü düşünttyor işte e wakit içinde bir ürperti, bir geık- Tanma duyuyor: — Alayla, düğünle ikinci bir de- fa el adamının koymuna gitmek de * me tuhaf?, Her kadın muhakkak . »ii BÜ l a a eÜi Ci ni ei Ze olmuş. Bunların hepsini sonradan öğreniyorum. O şarfıntı, utanmadan, bir bir, yüzüme söyledi. Neyse hanime - fendiciğim, ondan sonra da, belki «hanım hasta, nasıl olsa ölecek, o- nu bırak, beni al!» demiş, Bey de <almas yı muvafık bulmuş amma, benden ayrılmayı da pok gözü ket- Tmemiş olacak, demiş ki: — Hanım nasıl olsa ölecek... Ö- lünce seni alırım. Fakat, şayet ben daha evvel ölecek olursam, — ben öldüklen sonra ibraz edip almak üzere sana beş bin liralık bir se- Teyim, Yahut da, bunu, © bıntı teklif etmiş; kimbilir? Ba- şıniz: ağrıtıyorum galiba, hanım- efondiciğim. — Yoooo! Estağfirullah... O na- sil söz? Vakit neyle geçecek, ha- nimefendiciğim?. İnsan, dünyada peler olüyor, diye ibretle dinli - yyor. Bakalım, gonu ne olacak? — Evet, bammefendiciğim, ne- Tede kaklıktı?. — Senet meselesi,.. — Evet... Tamam... Senet im - zâlanıyor. Gel zaman, git zaman, hekimlerin, hocaların iyi - diği Selâmün kavlen, Rabbi Zül- celâlin keremile günden güne Iyi leşiyor. Daktorların ümit kestik - leri kolum, bacağam, yavaş yavaş, Oynayıp işlemeğe başlıyor. <Söz ölümü gidermez.» Tam benim şi- fayap olup da kalktığımın yirmi dördüncü günü, geğen ramazan Kadir akşamı, eve gelip soyunup dökündükten sonra, sektei kalp - ten, bey vefat etmiyor mu?, Za - ten mülâhhamca idi; kalbi de var- di. Ertesi gün, teçhiz, tekfin, uzat- miyabım, defin... İki gün sonra, ağlamaktan gözlerim şişmiş, yazı haneye gidiyorum. Artık, herşe- yi dağıtacağım. Tabil değil mi ya? Ticaret işlerini çevirecek kimsem yok, Yazıhaneye giriyarum. Na- zeninim giyinmiş, kuşdnmış, sür- müş sürüştürmüş, mahzun bir eda ile, manalı banalı yüzünm bakı « yer, Ondan evvel birkaç kere gör- müştüm, Eskiden hiç böyle ağız giyinmezdi. Beyle işler yoluna gi- rince, almış yürümüş. Hiç yüz ver- miyorum, Bildim bileli beyin kâ- tibi var, Riza bey... Ağırbaşlı, - | fendiden adam. O da üzülmüş, ağı lamış. Onunla konuşuyorum. - Bu işleri tasfiye edeceğimi anlatıyo - rum, Adamcağız, mahzun mah - zun, — Nasıl isterseniz öyle olsun hanımetfendi, diyor. 'Tam çıkacağım sırada, bu kah- be önümü kesiyor. — Hanimefendi, sizinle konu - şacaklarım var, diyor, Elin kah - besinin benimle ne konuşacağı o lacak? Şaşıyarum. Senetten, se - petten haberim yok. Çekiliyoruz içeriki odaya; senedi çıkarıyor. (Devamı 8 vacı sayfada) —T ee — e a| ki hayatında bu heyecanı bir kere duyuyor va. bir kere duymalı. Diye söyleniyor, kızarıyordu. DÜĞÜN GECESİ Gece, Sant on bire geliyor. Şe- man ilık, damarlara baygınlık ve- ren geceleri. Arap kızları şakır şa- kır çiftetelli oymuyorlar, Saz, dar- buka, yalelli. Feridun, Nihat, Nejat hurma ra- ksını tercih ediyorlar. Akşam beş- 'te başladılar, durmodan içiyorlar. Hepsi keyifli, hepsi şen. Düğün evi | Pervane gibi evin içinde dolaşı - dopdolu. Yeniyor, içiliyor, eğleni- | yor, sefradan sofraya gidiyer, her liyor, Nihat karısına duyurmadan kese ayrı ayrı hizmet ediyor, onun Feridunun kulağına fıslıyor: a glzel sedün gürünüşü Süğünü, — Şu çenginin göbek kıvırışına | *Ü" bütüm davetlilerini memnun ıı:. ıııı-.:qıhıı-ı. 'ı’."ı"'“ laa Göğ feridan — Beyetfendi güveylik ediyer. — Araban güzeli de güzel olur | — Bu ne çalım yahu!. yor heniya. Küfirlerin öyle ateşli Anladık, evlenioyrsun. Pakat, bakışları, kıvrak bayılışları var ki, | fiyakun kime?, insanı bir görünüşle sersame çe- Wele Nojat, keyifli keyifli: üü D L ÖGÜÜÜİ li İzdivaç teklifleri — 20 yaşında 1,60 boyunda sa - rışın, ev işlerini seven bir kızım. | Haya* arkadaşım olacak bayan hat-| sas ve dürüst olmam, uzun hoylu, esmer veya kumral bulunması ve yaşının da 28 i tecavüz etmemesi- ni arzu ediyorum. Ciddi tekliflerin (Son Telgraf Halk sütunu M,M. H 20) rumuzuna yazılmasını rica e- derim. — 25 yaşında orta boylu ve es - amerim. Üniversitenin ikinci sın- fında olmakla beraber devlet me- murtyetindeyim. Elime ayda net olarak 76 lira geçmektedir. Evle - nebileceğim kızın fakir olması mev-) zubahis değildir. Biraz güzel ol - makla beraber bilhassa ahlâk ve | tabiatinin yerinde olması şarttır. Bu noktaları kendi fikrine uygun bulanların San Telgraf — gazetesi Halk sütunu M, $. C. ye bildiril - mesini rica ederim. Aranılanlar Çanakkale beisdiyesinde 100 lira | şehri ücretli belediye muhasipliği münhaldir. Yüksek tahsil görenler. le Maliye Meslek mektebi mezun- ları tercihan alınır. Ankarada Maarif Vekâleti neş - riyat müdürlüğünde çalışmak üze- re türkçe, fransızca bilen bir dak - tilograf alınacaktır. 100 İlra ücret | verilecektir. | fstekliler bir istida ile 13 K. sani 941 pazartesi günü saat 17 ye ka- dar neşriyat müdürlüğüne müre- esat etmelidirler. , Belediyenin şehir meclisi için 50) ger lira aylıkla 2 stenoğraf memur alımacaktır. Talipler 15 kânunusa- niye kadar belediye zabıt ve mu- amelât müdürlüğüne müracaat et- melidirler, İmtihan ayın 20 inci pazartesi günü saat 10 dadır. Acıbademdeki - prevantoryum - #anatoryomun 20 lira asli maaşlı bemgireliği münhaldir. — Talipler mücssese müdürlüğüne baş vur- | malıdırlar. | Gelen mektuplar | Bay F. K. K. — Sarıyerden bir mektubunuz vardır. Bayan N. A. — Üsküdurdan bir mektubunuz. gelmiştir. Bayan P, O. P — Dün mektup- larınızı aldıktan sonra Kumka - pıdan bir mektubunuz gelmiştir. Bayan Ö. N. — Posta mühürü o- | kunmıyan bir mektubunuzla Kadı-| köy, Pangaltı, Galata ve Beyoğ - lundan gönderilmiş — mektuplar Belmiştir. Bayan Mübeccel — Dünkü mek- tuplarınızdan başka İstanbul, Pan- / galtıdan verilmiş birer mektubu- nuz daha vardır. Sür'atle aldırınız. MÜHİM NOT: Mektuplar her gün saat 15 den | Diye Suriye kadınları hakkım - daki fikirlerini söylüyordu. Bir aralık Nojsi kalktı: — Benim adağıın vardı. Lütüi- yenin düğününde çiltetelli eyn- yacaktım. Kd Çiftetelli. Bahriye çiftetellisi! Dedi, saza emretti: Kurban bayramı hatıraları Yarın kurban — ba; -e Her kurban bayramı ıinm:u de, şu günlerde ismi çok ge- çen meşhur - kadın şairimiz Fıtnat hanımla Koca Ragıp Paşa arasında geçen şu muha- vereyi hatırlarım. Rivayet ederler ki, bir kur- ban bayramı arifesinde, şaiz Fitnat, kurbanlık koyun al « mak üzere, pazarda dolaşı « yormuş.. Fitnatın hayran ve aş'klarından olan Koca Ragıp Paşa Fıtnat Hanımın yanına sokulmuş: — Dileğiniz, nedir, sulta- mam, demiş.. — Bir kurban almak arze sundayim.. Koca Ragıp Paşa espriyi tam zamanında yapıştırmış: — Ben sana kurban olayım, sultanım.. Fakat şair Fıtnat Hanımın esprisi, koca Ragıp paşanın sözlerini bııın—ıııı:'_p — Boynuzlu istemiyorum.. Çok meşhur olan bu muha- verenin derecei sıhhatı ma- lüm olmamakla beraber, çok söylenir, çok tekrarlanır bir hoş nüktedir. Ben kurban bayramını, şe- ker bayramından daha çok se- verim. Çünkü, evvelâ, kurban bayramı dört gündür. Sonra, kurban bayramında evin içim de yiyecek, içecek şey daha çoktur. Ekseriya kurban bayram - larında, yağmur yağar. Ço - cukluğumuzda, bu yağmuru görünce çok canımız sıkılır- dı. Sorardık: — Neden yağmur yağıyor?. — Kurban kanlarını akıt- mak için.. Bilmiyorum, şimdiki çocuk- lar, şeker bayram'nı mı sevi- N:ığr;hiıı bayramını ıı]?. zin kurban bayramınız kut - lu olsun! 4 R. SABİT eee sonra aldırılmalıdır. Gelen tekmii mektuplar dra ile yazıldığından intişardaki gecikmeler mazur gö - rülmelidir. Bir genç kız iş arıyor Orta mektebi iyi derece c bu y bitirdim. Tahsilim ile mütenas'o resmi veya hususl bir yerde İş a- rıyorum. — Taliplerin lütfen (San Telgraf Halk sütumu S. İ. P) ru « muzuna müracaatlarını rica ede rim, Davet Bayan Muzaffer ve Bayan Mü- beccele — Namlarınıza gelen meh tupları almak üzere bugün saat ll den sonra bebemehal gelmeniz rt c& olunur. BİRİMİZİN DERDİ NEPİMİZİN DERDİ değildir. Alâkadarların ehem- miyetle nazam dikkatini cel -

Bu sayıdan diğer sayfalar: