1 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 1

1 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y 'ÇARŞAMBA 19365 __şuyı;îaış ow BUGÜU kıkrası — Si romanı ? incide : İ üncüde : Dünya — sıyasa- — Feleğin fıkrası Aziz Hüdayi Akdemirin “Biz- de Carusluk, adlk eseri. Bur- han Cahidia romanı, yasal Kemal <— Balkan mü- nizin ve ajansların #üncüde $ incide : n Dünyayı incide : Ekoancmi Memlekette TAN. Nizameddın Nari! tanbulu nasd alı 8 S uncuda : 10 uncuda &. Moda — Briç dersleri N1 incide * n C Okuduklarımız, düy- 12 incide el sar Faydalı Bilgiler. GÖRMEDEN... TARİZLERE GEVAB Evvelki gündenberi Tan'ın Yedinci sayfasında dünyayı po- litika ile, silâhla, para ile, _lllmı- le, san'atla idare eden büyük başların iki - $ze varan portre- lerini neşre başitdık. Dün, iki sa bah gazetesi, bunun altı gün sü- tecek bir seri olabileceğini bir an düşünmeğe İlüzum görme- den, ilk tabloda, kendisine ne e- bedi ve sarsılmaz duygularla bağlı olduğumuzu bilmez görün dükleri İsmet İnönünün ve hat- #DALA y uculicü, sasal edeninliye- Ü geri plânda kalan şahısların #esimlerini koyduğumuzu yazdı Tar, Böylece, okuyuculardan zi- yade başka taraflara hitab ettik leri kokusunu veren garib bir ta- rizde bulunmuş oluyorlardı; fa- kat, aynı zamanda, belki büsbü- tün başka sebeplerden dolayı kendilerinde uyanan telâşı da Bu vesile ile ve çok nafile yere Meydana vurdular, Halbuki, biz onların dün ne Yazacaklarını bilmediğimiz hal- de, seriye devam ederek unuttu- #umuzu sandıkları İsmet İnönü' nün, Mussolini'nin ve bu arada Yugoslav saltanat naibi Prens Paul'ün ve daha diğerlerinin Portrelerini gene dün aynı sayfa da neşretmiş bulunuyorduk, Ne- tekim bugün de o gazetelerin u- Nüttuğumuzu İişaret etmeği u - Nuttukları Fevzi Çakmağın res- Mini koyuyoruz. Buiki — ga- Zete, acaba, birinci tablomuzda Yakaladıklarını — vehmettikleri bafıza noksanımıza gülerken, dün (yani tarizlerinin çıktığı ay ü bunun bir unutkanlık ) abı olduğunu ı? dere cevab in ilâve edelim ki biz bu tablolarda dünyayı idare et- Mek işini yalnız politika bakı- mntndan almıyoruz. Dünya pet - TOl ticaretini idare eden Roktel- er, otomobil sanayüni idare e- len Ford, sinema zevkini ve vetini idare eden Greta, 'emini idare eden Aynş- i her meslekte ve her j idamların re - Bu arkadaşlara çok rica ede- Z, Çayı görmeden paçayı $1v 'ar, rekabet ihtiraslarına Üyüklerimizin isimlerini mev - U Yapmasalar ve “Tan”ın insan 'ali düşebileceği küçük bir ha- Âyı, daha sabırla gözetlesinler. - !7a anlaşılıyor ki bizim ı_m—.—lek ünyamızda bir gazetenin mu- (Alakıyetine tahammül necabe ba'den mahrum gazeteler hâ- “ TAN FTFAN ISTANBUL Üç Devlet Yardım Misa Viyana, 30 (A.A.) — 4 Ma- yısta Venedikte toplanacak olan İtalyan - Macar - Avusturya kon feransının programı, Tuna umu- mi ademi müdahale misakı ve iki taraflı mütekabil yardım mi- sakları çerçevesi içinde tahdit edilecektir. Macaristanın, bir çok nokta - larm aydınlanması hususunda metalibatta bulünacağı tahmin edilmektedir, Fakat Avusturya mahafili, Macarların, muahede- lerin tadili hakkındaki fikirleri- nin münakaşa mevyzuu olacağını tahmin etmemektedirler. Avus. turyalılar, — emniyet - teşkilâtı mevzuunun esas meseleyi teşkil ettiğini, silâhsızlarımış devletle- rin tekrar silâhlanması hususu- nun Roma ve Venedik müzake- relerinde ikinci derecede bir me- sele olarak tetkik edilmesi lâzım geldiğini söylemektedirler. z Avusturya mahafili, merkezi Avrupada yapılacak emniyet teşi nn — hukuk müsavatı UYA SABUNA N DORUNMADAN yolunmuş kaz, öbü 4 3.:;'"., 'kuz. Benim burada size an- latacağım, henüz tüyü yolunmamış olan kazın hikâyesidir. hli hayvanların eri mânası- ııı:î:ı.:';hmıkhyğmdun bihaberdir. Yalnız, bazı insanlardan zeki oldı ğu vakit te uuıdır:_ c ıdisini ye koydurmasını bildiği vaki Fazla kaşınır, Bodur ve yuvarlaktır. bacağı üzerinde iri göbeğini duğu garib müvazeneye, sağa sola bakışlarile, sanki kendi de şaşan bir hayvanı Kanadı vardır, uçamaz, Boynunun mağrur duruşile kuğu- 'yu andırmaya çalışır. Ancak, bütün etrafındaki insanlığın kendisini a! maklıfa sembol saydığının farkın- da değildir ve gururu da bu cehlin- den gelir, Fakat bence en mühim hususiye- ti şadur: 'e ayağı pençeye en çok ben- zediği halde, pençelemekte en âciz r. hayvandır! Ali Naci KARACAN 'N |ATATÜRK diyorki: “Çocuk Güzel Söylüyorlar, Daha Güzel Düşünüyorlar,, VENEDİK KONFERANSI Mütekabil kları Yapıyor hakkında Cenevrenin 11-12-32 tarihli tebliğini, silâhsızlanmış devletler lehine otomatik bir şe- kilde ortaya koyacağı fikrinde | bulunmaktadırlar. Habsburgların tahta geçmesi meselesi, diplomatik mahafili a. lâkadar etmemektedir. Avusturya hükümet adamları ile küçük itilâf devletlerinin ka- ti noktai nazarlarına göre, bu | meselenin müzakeresi, şimdilik VENEDİK'TE SEN MARKO MEYDANI, MUSOLİNİ,ŞUŞNİG mevzuu bahis değildir, Roma, 30 (A.A.) — Vene- dikte 4 mayısta toplanacak olan Macar - İtalyan * Avusturya konferansının maksadı, haziran başlangıcında Rommada toplana- cak umumt Tuna misakı konfe- ransma dahil olacak bir üçler bloku teşkil etmek değildir. İtalya, küçük itilâf devletleri. nin ve Tuna konferansına işti - rak edecek diğer devletlerin Ce- nevredeki toplantısında, Roma konferansının maksatlarımı izah etmiştir. | İ ? lendirmiştir. ba B edildiğini ve demir j Ankara, 30 (Hususi muhabi- rimiz bildiriyor) — Kadın Esir- geme kurumu dün gece Ördue- vinde bir dinedansan tertib et- mişti. Geç vakte kadar devam e- den dinedansana şehrin tanın - mış birçok aileleri gelmiş bulu- nuyordu. Gece yarısına doğru Cumurbaşkanı Atatürk devamlı | alkışlar arasında Örduevine gel- mrene DU gRümee ve g e Atatürk süvareye iştirak e - den Bayan ve Bayları dil bahis- leri etrafında aydınlatmış ve masasına davet ettiği münev- verlerden mürekkeb bir kalaba- Irkla dil ve kadmlık işleri üze- rinde görüşmeler yapmıştır. Bu arada Seyhan saylavı General Naci Eldenize, Zehra, Zühre ve zahir sözünün etimolojisi ile ha- kikat kelimesi etrafında verdi- ği notlar dairesinde kısa bir konferans verdirmiş ve orada bulunanlara: “— Bana hocalık etmiş olan General Naciyi dinle - yiniz.,, hitabında bulunarak Naci Eldenizi taltif etmiş - tir. Atatürk, bundan sonra, Ka. Bu resimlerde Kotinin kı- zını kocasile bir arada ve yatlarını göıüyorıunu:. Yazısını 6 ıncı sayfada okuyıcukıınız YS U ü lar Yetiştiler.Bizden Da BAA , N ANRDD Dün Kuleli lisesi de Harbiyeye 700 genç verdi. Bu resime lerde mekteb birincisinin Ordu müfettişi tarafından tebrik adeli gençlerin demir hakışlarını göe rüyorsunuz. Yazısını da 6 ncı sayfada okuyacaksınız. C AR Z. S LK Telefon | 12 YIL SAYI GCüb r Sahib ve Başmuharrir MAKRMUD SOYDA! Müdür: 26318 leri: 2431 re ve matban ü | dın Esirgeme kurumunun faali- yeti ile alâkadar olmuş, kuru - mun idare heyeti üyelerinden yaptıkları işler hakkında izahat almıştır. Bu bahis üzerinde gö- rüşülürken mevzu genişliyerek söz Türk kadınının vazifelerine intikal etmiş ve Atatürk Kamu- tay Başkan vekillerinden Nuri Çonkeri, kurumun idare heyeti “elarindan Makhnle Eldenizi | ve Mediha Kâzım ' | dınlık bahsi etrafında diskurlar vermeğe davet etmitşir, Nuri Conker, diskurunda ku- rTumun idare üyelerinden birinin verdiği izahatta: “Yoksul ka- dınlara muaveuet ediyoruz,, cümlesi üzerinde durarak de - miştir ki: — “Yoksul kadın burada hiç bir şeyi olmayan kadın anlamın- da alınmıştır. Halbuki kadın de- | #ilen varlık, bizatihi yüksek bir varlıktır. Onun yoksulluğu ola- maz. Kadına yoksul demek, o nun bağrından kopup gelen bü- tün beşeriyetin yoksulluğu de- mektir, Eğer beşeriyet bu halde ise, kadına yoksul demek reva görülebilir. Hakikat bu mudur? Eğer kadın dünyada çalışan, mu vaffak olan, zengin olan, maddi ve mânevi zengin eden insanla- rı yetitşirmiş ise ona yoksul sı- fatı verilebilir mi?. - Verenler varsa, onlara “nankör” denirse doğru olmaz mı? Bizce, Türkiye Cümhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk ta- rihinde olduğu gibi, bugün de en muhterem mevkide, herşeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir.,, Nuri Conker diskurunun so - nunda: “Büyük varlık ve faziletleri yakın zamana kadar unutulmuş olan Türk kadınlığına ayag';i kala.krak hürmetlerimizi göster- Meliyiz.,, demiş ve bunun üzeri- ne başta Atatürk olmak üzere şalonda bulunanların hepsi aya- ğa kalkmışlar, Türk kadınını saygı ile selâmlamışlardır. Makbule Eldemir diskurunda ÂAtatürkle dünya kadınlığı dele- geleri arasında Çankayada cere- yan eden muhaverelere temas etmiş ve ezcümle demiştir ki: “— Biliyorsunuz ki birkaç gün evvel İstanbulda bütün dün ya kadınlığının delegeleri top- landı. Birçok şeyler görüştüler. Örtaya koydukları belli başlı fi- kirlerden esaslısı şu oldu: Türkiye bundan sonra, Türk kadınlığı için ne yapacaktır? Bayanlar, Baylar! Bu, görü « ım Ü ka - | | dınları birleşir. Ör | şekkür etmeliyiz » ORDU EViNDE TARiHİ GECE ATATÜRK, Dil, Kadın, Talim ve Terbiye Mevzuları üzerinde Diskurlar Verdirdi LANKARA HUSUSİ MUHABİRİMİZİN TELGRAFI | nüşe göre çok fazla bir sual de- ğil midir?. Çünkü bu suali soran dünya delegeleri içinde, henüz Türkiyede kadınlara verilmiş olan, hiç bir sıyasal hakka ma- lik olmayanlar da bulunuyordu, Önün için bu suali soranların ne demek istediklerini anlamak bir az güç idi. Fakat Önderimizin onlara karşılık bir suali mesele- i attı. Önlar dediler ki: ları aöker de cak mısınız? iz şu cevapta bulu » “— Türkiye Cümhuriyetinin esas düşüncesi kadınlar, değil, erkekleri dahi savaş meydanı - Ha götürmemektir. Fakat Türk ulusunun yüksek varlığına, her bangi taraftan olursa olsun, ili- şildiği zaman işte o vakit Türk kadınları, Türk erkeklerinin bu- lunduğu yerde haziır ve fa. &l olacaklardır. Bu, beşeriye « | tin yüksek huzuru, sükünu ve dünya insanlığı -in 1 ödev olduğundandır ki dıtı bunu yapacaktır. Ve yapa-» gelmektedi.. Ve yapar.., Bu sözlerde umarım ki be « nimle beraber büt' ”— Türk ka - rimize te « zim, Türk kadınlarının zaten esas tuttuğu- muz düğümün çözülmez oldu; Mediha Kâzım Urbay ise dis- kurunda kadınlık bah tarih bakımından tahlil etihiştir. Bu di$şkurlardan sonra Ata - türk masasında yer vendiği or- anun güzide bir erkânrı hârb bayını (kaymakam) yanına rnış ve nerede calıştığını öğrendikten sonra onu talim ve terbiye bahsi üzerinde diskur vermeğe davet etmitşir, Büyük Erkânı Harbiye Talim Terbiye dairesinde çalışan Yar- bay Sait, mevzuu çok canlı bir tarzda genişletmiş ve talim, ter- biye işinde kadının rolünü bil- hassa tebarüz ettirmiştir. Atatürk, Saide bir tabaka he- diye etmek suretile iltifatta buç lunmuştur, * Atatürk Örduevinden ayrılır. ken: “— Çocuklar - yetiştiler, Bizden daha güzel sö lüyor lar. Daha güzel dü inüyor- lar. Ve düşündüklerini da - ha iyi ifade ediyorlar.,, Diyerek teşvik ve iltifatlarda bulunmuş, — “Varol Atatürk!” âesleri arasında uğurlanmışlar ır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: