5 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

5 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— — DÜŞÜNDÜKÇE PLANDAN EVVEL Herkes, tramvayda veya kah- vede, cıgara paketinin arkasına | İ bulun plânını çiziyor: fi- ân yerden falan yere asma köp- rü yapıyor, tünel kazıyor, bul- var açıyor. Herkes, şehirciliğin bir ihtisas işi olduğunu bilerek veya bi erek şehircidir, her- kes belediyecidir ve herkes mi- mar. İşte, bu şehir kadar eski ve bu şehir kadar ebedi bir mevzu: Istanbulu nasıl! imar etmeliyiz? Ben ki ne şehirci, ne beledi- yeci, ne de mimarım; fakat bu şehrin her yerlisi gibi dizkapa- ğına kadar çamur yutmuş ayak- larımın, ciğerlerimin dibine ka- dar toz yutmüş nefes boruları * mam, pis kokular yutmuş burn ..- mun ve iğtenç manzaralar yüt- müş lerimin acı hatıralarile bir fikir yuğurmak lâzım gelir- se diyeceğim ki sual yanlıştır. Istanbulu veya Türkiyenin her hangi bir şehrini nasıl imar e- deceğimizi düşünmeden evvel bir borcumuz vardır: “onu mal- volmaktan kurtarmak! Biz bugün, can çekişen bir hastatım başında elbise model- lerine bakan adamlara benziyo- ruz ve zavallıya doktor yerine terzi çağırıyoruz. Istanbul ölüyor! Kelimenin mecazi değil, hakiki mânasile ölüyor! Ve bunun sebebi plân - sızlık değildir. Yarım kilomet - relik caddesinde elli dükkânı boş ve kapalı duran bir şehre, geceleri saat dokuzdan sonra m ışıkları sönen ve soluğu kesilen bir çehre, plândan evvel, deveranını çabuklaştıracak ace- le bir hayat enjeksiyonu lâzım- dır. Yoksa, ister Avrupadan yüz tane şehirci getirelim, ister he- pimiz ayrı ayrı birer mütehas- sıs kesilelim, İstanbulun plânı- nı yapmaya devam eden şu eze- li mimarları değişmiyecektir: yangm, zelzele, fırtına, ihtikâr, buhran, pahalılık ve bakımsız - lık. ——— Beyazıt kulesi tamir ediliyor Belediye, Beyazıd yangın ku- lesinin bekçi bekleme yerini ta- mir ettirmeğe karar vermiştir. Kışım fırtınadan buradaki sıva- lar düşmekte, çerçeveleri çabuk harab olmaktadırlar. Geçen gün belediye fen heyeti mühendis - leri kuleye çıkarak, yapılacak tamirin keşfini yapmışlardır. Beyazıd yangın kulesi 310 zelze lesinden beri ilk defa tamir e- Te ŞEHİRDE OLUP BİTENLER Beşiktaşta Şenlikdede mahallesinde evleri su bastı, lağımlar çöktü. Resimlerimiz çökünlü yerlerini, su basan evleri, açılmaya uğraşılan mecraları gösteriyor İç Bakanlığının| Bir mahalleyi kararı bekleniyor. Şirketi Hayriye bir| Su bastı KÜÇÜK HABERLER dilmektedir. Kulede başka bir tehlike görülmemektedir. Yeni çalışma saatleri Hükümet dairelerinde çalış - ga saatleri değişmiştir. Yazın sonuna kadar dairelerde sabah- ları iş 8,30 da başlıyacaktır. 12 de öğle paydosudur, Bu, bir sa- attir. 13 de işe tekrar başlana- cak, 17,30 da daireler kapana- caktır. *“'TAN ci tefrikası; 9. . . . Erikçiçekleri MAHMUD YESARİ — Doğru... Lâkin böyle bir şey yoktur. — Buna, sevinmedim, desem yalan... Şimdi, söyleyiniz: Ha - kiki bir kızı veyahut oğlu var - mı? Genç kız, kollarını azmıştı: — Hayır... — Soracaklarım Küçük bir teklifte bulunabilir miyim? Emel, gözlerini kırpıştırıyor - du: — Ne gibi efendim? — Hâtıra defterini okuyalım mı? 'Telifim Emelin, hem hoşuna gitmiş, hem de onu korkutntuş- tu. Ayağa kalktı: — Müsaadenizle — ben gide - yim. Odanıza geldiğimi, sizinle konuştuğumu, duyacak, göre - cek değil, sezecek olursa, bana gücenir. Hem öyle içten güzce - nir ki artık ölünceye kadar ba- beraber Devamlı yağmurların tesirile şebrin bazı semtlerinde birçok evleri su basmıştır. ü Bu arada Beşiktaştaki Şenlik dede mahallesi bir hayli tehlike geçirmiştir. Bu caddedeki ana Tâğımın tıkanması yüzünden sular taşmış, beş evin alt katları su altında kalmıştır. Ayni sokak ta, Fethiyeye ait ahşab evin du- varları suyun tazyikı ile çatla « mış, tehlikeli bir hal almıştır. Evdekiler dışarı çıkarılmışlar, itfaiye suyun boşaltılmasına ça- lışmıştır. Birkaç saatlik uğraş- madan sonra birikmiş sular bi- tişik binanın bahçesine akıtıl - mıştır. Bu iki evin zararı çoktur. Suların tesirile, bu caddedeki lâ ğım da çökmüştür. Merakeş - valisi İstanbula geldi Merakeş valisi Seyit Hacı Ta mi Glavi dün İstanbula gelmiş- tir, Seyit Hacı Tami Glaui İs - tanbulu gezecektir. Dün Fran - sız ataşemiliteri kolonel — de ü n K den Dandran kendisini ziyaret etmişlerdir. Seyit Hacı Tami Glaui dün Fransız sefiri Kammerer'i ziya- Tet etmiştir. —— Yüksek mekteb muallim'eri birliktaen çekiliyorlar Muallimler Birliği yeni idare heyetine yüksek tedrisat mual - Bmlerinden kimse alınmamıştır. Evvelce, ilk, orta ve yüksek ol- mak üzere on üç zümre birlik- te temsil edilirdi. Bu vaziyet Üüzerine, Üniversite ve yüksek mektepler profesörleri, İstatn - bul Muallimler Birliğinden çe- kilmişler ve aylık taahhüdlerini vermemeğe başlamışlardır. Yük sek tedrisat muallimteri arasın- da ayrı bir kulüp kurmak teşeb- büsü üzerinde, bazı cereyanlar vardır. rışmaz. Ben gidiyorum. Bir yer- de, birihirimize tesadüf ettiği - miz zaman, selâmlaşmıyacağız. Hattâ küçük — bir âşinalık bile etmiyeceğiz. Eğer günün birin- de, tesadüf, bizi biribirimize tak dim edilmek cilvesini gösterir - se, ilk defa tanışıyormuşuz gibi davranacağız, Ben de ayağa kalktım, onun elini sıktım: — Peki Emel, peki yavrum. O, kapıya doğru giderken a- cıyan bir sesle söylendim ; — Defteri, seninle beraber 0- kusaydık, ne iyi olurdu! Genç kız, merakla sordu: — Neden? — Çünkü sen, onu, benden iyi tanıyorsun; ona, benden da- ha yakınsın... Bir insan, kendi - sinin çok iyi bildiği şeyleri an - latırken, sanki dinleyenler de biliyormuşlar gibi kısa keser ve bir çok noktaları ihmal eder. İşte bu eksik, karanlık yerler - de, beni aydınlatabilirdin. Emel, başını — çarpıttı, içini çekti: | — O hâtıraları, ben de, sizin Göçmenlerin beraberlerinde getirdikleri eşyadan, kanunun gösterdiği mikdarı geçmemek şartile, gümrük parası almmaz. Göçmenlerden çiftçiler, bütün çift hayvanlarını, sapan ve saire sini, gümrüksüz getirebilir. Fab rika sahipleri, 12 bin liraya ka- dar eşya ve iptidat maddelerini, gümrüksüz, sokabilir. Kundura- cı, saraç gibi sanatkârlara gelin- ce, kanun, bunların yalnız âlât ve edevatını getirebileceğini yazmaktadır. Bundan dolayı gümrük, bu gibi sanatkârların yapılmış ve yapılmamış eşyala- rını gürmrük parasına bağlı tut- maktadır. Bu hal, sanatkâr olan göç- menlerin işlerini güçleştirmek - te, bunlar da çiftçiler ve fabrika sahipleri gibi eşyalarının güm - rüksüz çıkarılmasını istemekte- dirler. Göçmenlerin bu şikâyetleri, İç Bakanlığına yazılmıştır. Bu yıl, sayısı çok göçmen gelece- ğinden işin çabuk halledileceği tımulmaktadır. Bu durumda ya yeni bir talimatname veya ka- tedir. — Turizm kongre- sinde görüşülenler Ankarada toplanmış olan tu - rizm kongresi işini bitirmiştir. Kongrede İstanbul belediyesini temsil etmiş olan Kemal Ragıb ile Turing kulüp ikinci reisi Şükrü Ali İstanbula dönmüşler- dir. Kongrede önce Turing ku- lüp namına yazılmış olan bu ra- por okunmuştur. Bundan sonra İstanbul belediyesi turizm şu - besi müdürü Kemal Ragıb İstan bula ait ihtiyaçları söylemiştir. Gümrük ve pasaport işleri mü nakaşa edilmiştir. Kongrede da ha geniş mikyasta tetkikat ya- pabilmek için iki encümen seçil- mesine karar verilmiştir. Encümenler daimi olacak, en kısa zaman içinde Taporlarını hazırlayacaklardır. kadar merak ediyorum. Yalnız bu, kabil değil... — Ne yazık! — Evet... Ne yazık! Emel, mahzun mahzun gü - lümsedi: j — Geceniz hayrolsun! Başı ile selâmlıyarak adadan çıktı; kapı, sessizce kapandı. Vişne çürüğü maroken kaplı hâtıra defteri, masa lâmbasının ışığı altında açık duruyor... Bahçedeki ağaç — dallarına konmuş — bülbüller, uzun uzun şakıyorlar... Donuk mavi ay ışı- ğı, yapraklardan süzülerek, bah çeyi, büll üi Pencerenin önünden bakıyo- rum... Gözlerim sisli hayallere dalıyor... Emel, Kadriyenin ne- si? Genç kız, yüksek terbiyesi - ni, tüvaletlerini ve belki de ya - şamasını, Kadriyeye — borçlu!.. Fakat — bunarağmen, minnet yüklerini atıyor, gururunu çiğ - nemiyor... Kadriye, en sevdiği ve en çok inandığı bir çocuğa, neden bu rolü oynattı? Sevdiği ve en çok Vapurunu yeniledi Şirketi Hayriye 55 numaralı vapurunu Hasköydeki fabrika - sında tamamile yenileştirmiş - tir. Geminin tecrübeleri dün ya- pılmıştır. Süratinin 9,56 mil ol- duğu görülmüştür. Sakin deniz- de 10 mil de yapabilecektir. Ge- minin tekne kısmı ortasından kesilerek 3 metre 20 santim u - zatılmıştır. Vapur eski halinde 77 kişi alıyordu, şimdi 122 kişi- lik oturacak yer vardır. 55 i yeniden yapanlar tama- mile Türk usta ve işçileridir. Bu nümune bize Türkiyede ufak mikyasta bir geminin yeniden yapılabileceğini göstermekte - dir. Şirket 55 in eşi olan 56 yı da sonbaharda yenileştirecektir. —— Deniz Yolları için alınacak yeni vapurlar Deniz yollart idaresine alma- cak yeni vapurlar için hazırlık- lara devam edilmektedir. Mü - dür Sadettin, yakında Ankara- da toplanacak olan deniz yolla- rı işle İ ni heyet to karaya gidecektir. Avrupa tetkik seyahatinin bu taplantıdan sonra yapılması ka- rarlaştırılmıştır. Sadettin Anka rada bu hususa dair Ekonomi Bakanlığile temaslarda buluna - caktır. Avrupaya gidecek heyet Sadettinin başkanlığında, fen heyeti şefi Sırrı ve işletme ens- pektörü Aliden mürekkeptir. Heyet öon güne kadar seyahate çıkmış olacaktır. —— | Mühendis mekte- binde yenil kler Üniversite Fen fakültesinde- ki elektrik, mekanik kısımları kaldırılarak, Yüksek Mühendis mektebi talebelerinin 5,5 yıl tah silden sonra, altı ay kadar men- sub oldukları ihtisas şubeleri da | dürün çağırlarak hilinde tatbikat yapmaları ka - rarlaştırılmıştır. Makine ve elek trik şubeleri mezunları, büyük sanayi merkezlerinde tatbikat yapacaklardır. inandığı için mi? Sevdiğine bu kadar insafsızca — davranırsa, ıemwmdne acaba, ne insaf- SIZİ reva görmez? Kadriye, belki de, sadece sev- diklerine karşı zalim, insafsız... Belki de, sevmediklerine karşı daha iyi... Yahut bu kadın, herkese kar- şı zalim, herkese karşı insafsız.. Para gibi, insanlara da ehem - miyet vermiyor... Ve yalnız, kendi zevki, kendi hevesleri, di- lekleri için parayı ve insanları, kör bir vasıta gibi kullanıyor! Acaba, bu hâtıra defteri, bu muammayı halledebilecek mi? Okumaktan vazçeip, yatıp u- yuyayım mı? Yarın: — Okudun mu? Diye sorarsa, ona, ne cevap vereceğim? — Senin hatıraların, bana uy- ku verdi! Diyebilir miyim? Kim olsa, bunu, bir tahkir saymaz mi? Hele o, hele o, bu tahkiri nasıl karşılar? Adetâ o, karşımda imiş gibi, * Kadastro Başmüfettişi Halid Zi- ya İzmir ve havalisindeki kadastro iş- Terini tetkik ve teftiş etmek üzere İz- * Kızılay kurumuna - şimdiye ka- dar Marmara adaları felâketzedeleri. ne yardım için bin yüz otuz yedi lira kırk beş kuruş yatırılmıştır. * Etibba odasmın açtığı kitap ser Kisine eser gönderen doktorlardan bi rçoğu kitaplarını geri almıyarak o da kütüphanesine hediye etmişlerdir. Btibba odası, bulunduğu binanım al- tındaki dükkânları salon haline geti- tecek, burada bir kütüphane açacak- tır. Eserler, berkesin' istifadesine ko. nulacaktır. * Dul, yetim ve mütekakllerin altı aylık maaş yoklamalarına Mayı- sın 11 inden itibaren bütün mal mü- dürlüklerinde başlanacaktır. * Kızılay haftası programını ha- zırlamak için çarşamba günü General Ali Çalımlının başkanlığında bir top- lantr yapılacaktır. * Akay idaresi müdürü Cemil dün akşam Ankarava gitmiştir. Cemil,ida teye alınacak iki vapur için Ekonomi Bakanlığile temaslarda bulunacak ve bu huşusta bakanlıktarı direktif alas gaktır, * Akay idaresi tarafından Yalova. da yapılacak olan büyük otel içn mal- zeme tedarikine devam edilmektedir. lanacaktır. * Deniz Ticaret müdürü Müfid Deniz Ekonomi hakanlığile temasta bulunmak Ürere dün akşam Arıkara- ya gitmiştir. Müfld Deniz, ayni za- manda, bundan bir müddet evvel Ak- deniz limanlarımızda yaptığı tetkikat etrafında bakanlığa şifahi ihazat ve- rtecektir. * Yüksek Orman Mektebinden geçen yıl mezün olan - talebelerden 30 u tahsillerini k üzere Almanyava gönderilmişlerdir. Bunlar Almanyada beş yıl - okuyacaklardır. yaparak buraya dönüşte, mektepte doçentlik vazifesi ni görerek, bir kısmı da ormanlarda Dilfill tatbikat görerek, memlekete dö aüşte, orman ıslahat mıntakahırına mütehassıs olarak tayin edilecektir. * Vilüyet idare heyeti, Ziraat Ban kasr buğday alrm ve satım işleri işine Gün de bakmıştır. Heyetçe eski mü sözünün alınmasnı dan vazgeçilmiştir. İdare beyeti on güne kadar kararını verecektir. » * Olçü ve tartı âletlerinin bu ay sonuna kadar kmtıolüı;ınl'lılıuym. Belediye halka kolaylık olmak üzere Istanbul, Beyoğlu ve Kadıköy semt- düşüncelerime bir tutukluk, bir kekeleme geldi. Demek, ondan korkuyorum; demek, önun tesiri altındayım. Ondan korktuktan, onun tesiri altında kaldıktan sonra, defter. leri okumaktan başka çare yok. Tekrar masanın önüne otur- dum, Bıraktığım yerden oku - mağa. başlıyorum: “Paraya gözüm doydu, fakat hayata gözüm doymadı. Çocu - ğum... Sana, bunu anlatayım... Söylediklerimi, bir harfını ka - çırmadan yaz... Bir gün, otuz yaşına geldiğimi farkediverdim. Hangi münasebetsiz gevezenin anlattığı hikâye, hangi sersem bunağın hâtıra zinciri, hangi münasebetle bilmiyorum; - otuz yaşıma geldiğimi öğreniver - dim! Hayatta duyduğum, ilk acı, işte bu, oldu! Ben, otuz yaşma mr gelmiş - tim? Ben, otuz, koskoca otuz se- ne mi yaşamıştım? Ne yalan yarabbi! Ne yalan bu, çocuğum. $.-5-035 ——— BU DA BENDEN ASLAN Asşlanı niçin severler?, Akıl- lt olmasına akıllı değildir. Ge- çen gün okudum, sirk terbiye - cileri, bu kalın sesli hayvanın ö- teki arkadaşlarına göre en kü - Ççük marifetleri bile büyük bir zorlukla öğrendiğini söylüyor - lar. Fok balığı bile o lâpa gibi, kemiksiz sanılan, pırıl pırıl kap- kara gövdesile aslandan daha becerikliymiş... Aslant niçin severler ? Elin- den en minicik faydalı bir iş gelmez. İşi gücü karnı acıktığı vakit, avaz avaz böğürerek ka- rTacalara, geyiklere, yaban eşek- lerine saldırmaktır. Çöllerde, ormanlarda bir hazır yeyici, bu- dala kral gibi koca kafasını iki yana sallayarak dolaşır. Bütün ahmaklığına bakmaksızın ken- dinden güçlüsüne salmıyacak kadar korkaktır. “Kendinden güçsüzlerin üstüne atıldığı va- kit bile kancıkcasına, nl:ı ucuna basarak arkadan atı- Aslanı niçin severler? Onun bir küçücük bülbül kadar olsun yüreği yoktur. Bülbül kafese girince susar, kendini kafese koyanların keyfine ötmemek için kafa tutar, ölümü göze a- lır. Aslan hayvanat bahçele - rinde arsız çocukların, sirklerde müşterilerin eğlencesi ol: kabul eder, yeter ki sabah ak- şam kokmuş, afyonlu et parça- larmı önüne getirsinler. Aslanı niçin severler ? Belki de, onu sevenlerin kafalarında, gönüllerinde rüyasını gördük - leri ideal tipi canlandırdığı için. Orhan SELİM ——— ——— - lerinde seyyar âyar memurlukları ih- das etmiştir. Seyyar âyar memurları halkın getirecekleri bütün ölçü ve tar tıları kontrol ederek mühürleyecek - lerdir. Mayıs sonunda kontrolsüz gö- rülen ölçü sahipleri cezalandırılacak- tır. | tır. YA a * Üniversitede İnkılâp dersleri imtihanları, bütün imtihanlar bittik - 'ten sonra yapılacaktır. * Hukuk Fakültesi talebesi 17 | MımYılMıyı bir tenezzüh yapa- caki n * Atatürk köprüsünün duba üze- rine yapılacak demir tçsisatı için 1,690,847 lira bedel tahmin edilmiştir. * Hindistanm Haydarâbad zengin lerinden Hasan Ali, Davud Ali ve Emir Mazhar Ali Han, gezinti mak- sadile İstanbula gelmişlerdir. Bura - dan Ankaraya gideceklerdir. * Lise ve u'ıı: mekteplerin yokla. ma talimatnamesinde muallim mektep lerine dair bir kayıd yoktu. Bu husus. ta Kültür Bakanlığından emir isten- mişti. Dün emir » Bu emre göre Muallim mektebi de liselerin yoklama talimatnamesine göre imti. han olunacaktır. * Birkaç gündenberi Tstanbulda M> “bulunmakta olan Milli Müdafaa Ba- kanı General Kâzım Özalp Ankara- ya gitiiştir. * Bulgaristanın Ankara sefareti başkâtibi Nikola Pıı#ıdün Sa'yadan Tatanbula gelmiştir. Nikola Peçef ya- rın Ankaraya gidecektir, Içim, daha on beş yaşında i - mişim gibi gençti, tazeydi. Göz- lerim otuz senede ne görmüş - tü? Gördüğüm bir çok mânasız- lıkları, bir hayatın kazanç hesa- bına mı yazacaktım? Otuz yaşına girdiğimi anla - diğim zaman, yirmi iki yaşında bir genci seviyordum. Ve emi - nim ki ben, ondan değil, o, ben- den sekiz yaş büyüktü. Etrafımın bakışlarından an - lryorum ki yirmi iki yaşındaki sevgilimi ben, geçkin kadınla « rın kağşamış hirsiyle - seviyo » rum ve o, beni param ve biraz da sönen güzelliğim için sevi » yor. Evet, çocuğum... Herkes, ba- kışlarile, bana, bunu anlatmak isteyorlardı. Ben, buna çıldırdım. Ve ya- nuldıklarını — sura! çarp - mak istedim. Bu, çetin bir çar « pışma oldu. Bu i dinle: Fazılın, beni sevdiğinden bir ân şi etsşeydim, onu öldürür. düm belki... (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: