21 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 1

21 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAZIRAN CUMA 1935 SAYISI 5 KURUŞ BUGUN B indde : * Kırmızı Selimin fıkraları ) Peyami — $; rleri, ları « Haf tanın siyasast — Feleğin * Gülecek gşey değil ama...” B üncüde * Wüncüde t Son ha . MNernlekette TAN — Bağlık öğüdleri. Özdil sayfasa Ekonomi. | 5 incide : Bancıda 1 Y incide 1 8 incide 1 9uncuda * Ho uncuda 1 anbulu aasd aldı? — Beiç — Sevişmeler, ev- lenmeler. Kültür sayfası Dünya hâdiseleri karşısında gazeteler Yarının büyükleri — Oku- 'I incide 1 12 incide 1 23 üncüde 1 14 üncülde : Toplanamıyan Konferans 'Avrupa, barış bakımından tehlikelidir. Fakat en tehlikeli yanı, şüphesiz Orta Avrupadır: Orta Avrupa meselesi, Avus- turyanın erkinliği (istiklâl) üze- | Tinde toplanıyor. Genel savaştan sonra, Frat sa ile İtalya, uzun zaman, birile önerdeş (rakib) duru- munda karşılaşmışlardı. Ancak Kuzey'de (şimalde) kuvvetli bir Hitler Almanyasının belirmesi, her iki devlet için de bir tehlike halini aldı. Bunun üzerinedir ki | İtalya ile Fransa, Örta Avrupa- daki önerdeşliklerini (rekabet) bir sonuca (netice) vardırdılar, Bu beraber yürüme siya - sasının başlangıcı, Romada La- val ile Müussolini arasında geçen kış içinde yapılan görüşmedir. Birçok işler arasında Avust! Yanın - iç işlerine - karışmamak, —a VU ssemalen ee -. drer aai ta gimdi artık tâarihi denecek ka dar önem (ehemmiyet) alan o Roma görüşmelerinin kesimleri (kararları) arasında idi. Roma görüşmesinden sonra | Orta Avrupanın - istatükosunu kurmak için yapılacak - girişit (teşebbüs), İngiliz ve Fransız bakanları arasındaki görüşmeler üzerine 3 Şubat tarihinde çıka- rılan Londra bildiriminde ileri ürüldü. Bundan sonra Alman - yanın Versay andina karşı si - lâhlanması işi ile uğraşıldı. Bu meselenin meydana kriz geçtik- ten sonra,Orta Avrupa işi, Nisa- Tan ilk yarımında Strezada top- lanan konferansta daha positif (müsbet) bir şekil aldı. Streza- | da varılan karara göre, Örta Avrupa işini bir kesime bağla - | Mmak için Romada bütün Tuna devletlerile bir arada bir konfe- rans toplanacaktı. 20 Mayısta toplanacak olan bu konferans hâlâ toplanamamıştır. En bü - yük zorluk, Almanyayı bu kon- feransa getirmektir. Roma kon- feransile yakından ilgili olan talya, Almanyayı konferansa getirmek işini üzerine aldı. Son birkaç hafta içinde Almanya ile İtalya arasında bu mesele üze- rinde yapılan yarışma, bunun Önlenilmesinde gerek olan zor - Tuğu göstermektedir. | Almanya, Avusturyarım iç iş- lerine karışmanın ne demek ol- (duğunu ve ne gibi durumlarda “Avusturyanın iç işine karışılmış Sayılacağını İtalyadan sordu. talvanın verdiği cevap şudur: “Şimdiki Avusturya hüküme- finin iç işlerine karışma saydığı her hareket, arsrulusal bakım - dan da bu yolda telâkki edile . cektir!” Almanya, Avusturyanın iç iş- lerine karışmanın bu yoldaki y runu (tefsirini) kabul etmiyor. AÇünkü bu.yoru, eninde sonunda TArkası 5 incide) Siirt Saylavı Mahmud SOYDAN | (Yarınki sayımızdd: Mahmut Esat 'Oozkurd'un “Ağaoğlunun Dedikleri” vâdir başyazısı ) | yiz” dedi, “harp tehlikesi ( Atatürk, Şimali Amerika Matbuatını Temsil ESTA Eden Bir Gazeteciye, B NBUL Ütün ” Â Dünyada Derin Akisler Uyandıracak, Çok Önemli Beyanatta Bulundu. J' '“BEN DiKT ATÖR DEG iLİM. ,, “Ben, Kalbleri Kırarak Değil, Kalbleri Kazanarak Hükmetmek İsterim. ,, “Yakın Atiden Bahsetmemeliyiz. Harp Tehlikesi Bulunduğumuz! Vardır. , ATATÜRK Ankara, 20 A.Â. — Gladys r.—uu...u'ı.mmâknxîu ir Intışar eden yazısının eli- mize geçen bir aslından tercü » — Yalemn bir atide harbın çıkması müuhtemel olduğunu zannediyor mu- sunuz ? Son zamanlarda kendisine Atatürk ismi verilen Mustafa Kemal, asker inkılâpçının Tür- kiye Cümuriyeti reisi olmadan evvel Sultanların ikametgâhı olan Dolmabahçe isimli beyaz mermer saraydaki yemek masa sının altın sofra takımından dü- rüst mavi gözlerini kaldırdı, ve nazarları, şam işi perdeli yük - sek pencerelerden karanlık ve âsude Boğaziçini geçerek Ana- dolu sahilinin yanıp sönen zi - yalarına gitti. Ağır ve ciddi bir sesle: * — “ Yakı âtiden bahsetmemeli- . bulundu. #umuz zamanda vardır.,, Avrupadaki vaziyetin bir kaç ay ine nazaran daha gergin olup olmadığı sorulunca * “— Daha fenadır, daha çok te nadır,, dedi. “Harbin ciddiyetini nazarı dikkate almıyan bazı Bayri samimi önderler, taarru- | zun vasıtaları - agent - ları ol- muşlardır. Kontrolları altındaki milletleri, milliyetçiliği ve ana- neyi yanlış bir şekilde göstere- rek ve sulistimal ederek aldat- mışlardır. Bu buhranlı saatlerde hercümerce mâni olmak için küt Telerin kendileri karar vermele- ri ve mesuliyet mevkiini yüksek karakterli ve yüksek moralli, vicdanIı insanların eline tevdi | etmeleri zamanı gelmişi gecikmeden yapılmalıdır.,, Bundan sonra realist Atatürk, dünyanın en kuvvetli diktatör - lüğüne çıkmak için, hiç bir mâ- niaya müsamaha göstermeyen, Çanakkalenin ve çok uzak bir âtide olmtyan - Türk istiklâl harbinin askeri kahramanı, de- di ki; — “ Eğer harp bir bom- ba infilâkı gibi birden bire çıkarsa, milletler, harba mâ ni olmak için, müsellâh mu- kavemetlerini ve mali kud- retlerini mütearrıza karşı birleştirmekte tereddüt et. Zamanda | l | İ 1 “Avrupad;k;' AVazl"yhet Ç ok Fena- dır. Harbin Ciddiyetini Nazarı Dikkate Almıyan Bazı Gayrı Samimi Önde rler Taarruzun Vasıtaları Olmuşlardır ...,, “TÜRKİYE SULH BOZUCULARININ, BİRBİRLERİLE HARP ETMEK İÇİN BOĞAZLARDAN GEÇMESİNE MANİ OLMAYA MECBURDUR.,, memelidirler. En seri ve en MeeeR Enak j bir mütearrıza, taarruzun yanma kâr kalmıyacağını a- çıkça anlatacak beynelmilel teşkilâtın kurulmasıdır.,, Atatürk, mıntakavi misakla - rın nihaf kıymetinin, bütün mil- letlere şâmil olacak umumi bir paktın aktinde olduğuna kani- dir, * Mamafi” dedi, “hali hazırda en müstacel ihtiyaç, komşu memleket- lerin, birbirlerinin hususi ihtiyaçları- nt ve — meselelerini Bundan bâşka mıntakavi sulhun muhafazası şimdiden ispat etmişlerdi: İnsanı teslim alıcı gözlerinde, Gazi'nin fevkalâde önderlik kuv veti vardır. Kalm kaşları sakin durmaz. Yüksek entellektüel zir velere kalkar ve şayanı hayret derecede geniş alnında derin çiz misaklar, | giler oyacak bir şekilde, çatılır. Derisi açık venkli ve güneşten yanmıştır. Esmer değildir. Sa- çı sarmtırak kahverenginde ve gül rengindedir. Ağzının temiz kesilmiş hattı ve çenesi, kararla rımın katiyetini gösterir. O te » tiktir, cevabı hazırdır, nazarı dikkati celbedecek derecede ze | kidir. — “ Harp çıktığı takdirde Ameri- | ka bitaraflık siyasetini debilir mi? ,, dedim. — “İmkânı yok” dedi, “İmkânı yok. Eğer harp çıkarsa, Amerikanın muhafaza e- milletler camiasında işgal ettiği yük- | sek mevki, herhalde müteessir olacak- tır. Coğrafi vaziyetleri ne — olursa ol- sun milletler birbirine bir çok — rabı- talarla bağlıdırlar.,, Atatürk dünyadaki milletleri bir apartmanın sakinleri telâk- ki ediyor. Birleşik Amerika Cü- muriyetleri bu apartmanın en lüks dairesinde oturmaktadır. Eğer apartıman sakinlerinden bazıları tarafından ateşe verilir se, diğerlerinin yangının tesirin- den kurtulmasına imkân yok - tur, Harp için de ayni şey varit- | tir. Birleşik Amerika Cumuriyet lerinin bundan uzak kalması gayri kabildir. Atatürk şu söz- leri ilâve etti: — “ Bundan başka, Amerika bü- yük ve kuvvetli ve dünyanın her ye- rinde alâkası olan bir devlet olduğun- dan kendisi: et ve iktisadiyat cihetinden ikinci derecede bir meve görüşmeleridir. | için kıymetlerini | Ptdle düşmesine asla müsaade ede- mez. — “Fikrinizce Amerika, adalet di- wanına iltihak etmeli mi idi?,, sualini sordum. Dedi “ — Adalet divanmıma — iltihak et mekle Birleşik Amerika Cumuriyetle- ri, şüphesiz umumi sulhun idamesine yardım etmiş olacaktı. Nüfuzu ve in- sani idealleri o kadar büyük olan bir milletin, beynelmile! ihtilâfların mus- Hhane hallü faslında aktif bir h almağı reddetmesi doğru deği — “ Öyle ise, Milletler Cemiyeti- nİn, sulbun muhafazası için müessir bir yasıta olduğunu zannediyor mu- sunuz ? ,, dedim. — “ Milletler Cemiyeti, henüz ka- H ve müessir bir vasıta olduğunu is- bat etmemiştir.” dedi, “Diğer taraf- tan, Milletler Cemiyeti bugün, bütün milletlerin ,müşterek gayenin tahak- kuku için — çalışabilecekleri - yegâne toşkilâttır.,, On dört milyon 'Türk — tarafından vatanlarının kurtarıcışı olmakla tanı» nan idealist Atatürk devam etti: “— Şuna da kaniim ki, eğer devamlı sulh isteniyorsa kütle- lerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalı « dır, İnsanlığın heyeti umumiye- sinin refahı, açlık ve tazyikın yerine geçmelidir. Dünya vatan- daşları, haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde ter- biye edilmelidir.,, Atatürk, bu sözlerini hassas ellerile ekseriya yaptığı kuvvet- Hi jestlerle tebarüz ettirmiş! * Türkiye'de — bolşevikliğin masından korkuyor — musunuz? dim. Şu cevabr verdi : “— Türkiyede Bolşeviklik ol- miyacaktır. Çünkü Türk hükü - metinin ilk gayesi halka hürri- yet ve saadet vermek, askerleri- mize olduğu kadar sivil halkımı za da iyi bakmaktır. Türkiyede işsizlik yaktur. Milletimiz efra- dı boş zamanlarında sıhhi din - Tenme imkânlarına maliktir.,, — “ Türkiye neden Boğazları | tahkim etmek istiyor?” — sualini sor- dum: “— Türkiyenin Boğazları a- çık bırakma; zan muahedesindenberi dünya vaziyeti ve bazı şerait değişmiş tir. Boğazlar, Türk arazisini iki kısma ayırır. Bundan dolayı bu deniz geçidinin tahkimi Türki - yenin emniyeti ve müdafaası için çok ehemmiyetlidir. O, ayni zamanda, beynelmilel münase - batm can alıcı bir unsurudur, EN BÜYÜK GÜC VÜK Üİ N : eç ei TELEFON SAYI: 60 — 3363 Onbirinci YIL SAHİB ve BAŞMUHARRİRİ Mahmud SOYDAN ( Mödür 1 Üldare ve 1 24818. Yazı işleri © 24319. Matbaa : 24310. NE ZAMAN 4 Zti H& Yenicami, yeryüzünün en büyük anıtlarından biridir. Ne yazık ki, çev resi taş ve tahtalarla böyle kuşatılmış! ğa razı olduğu Lo - | bu anıt bütün yüceliğile Türk arınm Anahtar vaziyetinde böyle mü- him bir yer, her hangi sergü - zeştçi bir mütearrızın keyfine ve merhametine bırakılamaz. Tür- kiye, muhtemel sulh bozucuları- nın, biribirlerile harbetmek için Boğazlardan geçmesine mâni olmaya mecburdur.,, Kusursuz smokininin altında geniş | omuzları doğruldu: | — “Türkiye buna aslâ —müsaade | etmiyecektir.” dedi. Kamâl Atatürk'e neden dik- tatör diye çağrılmaktan hoşlan- | madığını sordum: —"“Ben diktatör değilim” | dedi. “Benim küvvetim ol- duğunu söylüyorlar. Evet, bu doğrudur. Benim arzu edip te yapamıyacağım hiç | Yenıcamli esir eden kara salaşlar şurada cizdiğimiz biçimde yıkılırsa.. ve işçiliğinin en büyük verimlerinden biri olarak tâ uzaklardan, yeni bir dünya gibi, böylece yerden fışkıracaktır! FAKAT NE ZAMAN? bir şey yoktur. Çünkü ben, zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. Bence dik- tatör, diğerlerini iradesine ram edendir. Ben, kalbleri kırarak değil, kalbleri ka- zanarak hükmetmek iste« rim.,, O - Gazi - yani - muzaffer ol- muş - Ünvanını da sevmez. Ona halk tarafından verilen ve -Türk lerin babası - demek olan (Ata- türk) diye çağrılmağı tercih eder. İstirahatte iken yüzü sert dudaklı ve trajiktir. Neşeli ol - duğu zaman bile gözleri çelik piriıldamasını muhafaza eder. Mesut olup — olmadığını sordümt “Evet,, dedi “Çünkü — muvalfak ol- dum.,,

Bu sayıdan diğer sayfalar: