6 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

6 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dam vardır: Sporcu ve arcı, Vücudün kumarı olan p zekânın sporu olan ku » mardan başka hiç bir ihtirasımız yoktur ki, h zi müşterek bir sa- Tonda buluştursun da ayni alâ - ka noktası etrafında konuştur - sün. Dikkat ediniz, kalabalık bir mecliste sporcular hemen biri » birlerini bulurlar ve köşeye çeki 1 bir grup yaparlar; kumar- cılar da masalarının etrafını çe virirler; geri kalan üç beş dok - tor, avukat, muharrir, araların - daki cazibe merkezini hiç bir mevzua yerleştiremedikleri için oraya buraya dağılırlar ve niha yet meclisin parazitleri imiş gi bi çekilip giderler. Sanırsınız ki bizde spor ve İ kumar olmasaymış klüp ve sa - lon teşekkül etmiyecekmiş; bir aileden olmayan adamlar ancak tramvay gibi nakil vasıtaların - da, yahut kahvelerle meyhane - leğde yanyana gelebilecekler - miş. Amerika ve Avrupa sosyetesi klüp, mahfel ve salon demekti Bu iki dünyayı da kalabalık bi- rer sahra olmaktan kurtaran sosyal duygu, tesanüt mihrakla rı bunlardır. Her meslek adamı orada kendi fikir ve ihtiras oca- ğını bulmuştur. Bizde sporcu değilseniz, bir !ııç meslektaş yüzü görmeniz için ya kumarbaz, yahut ayyaş Olmanız şarttır, Şehirleri dağba şı, evleri kümes olmaktan kur - taran iki şey, oyun kâğıdı ve iç- ki bizde hem cemiyet yapıyor, bem de... Yıkıyor! Peyami SAFA Telefon şirketinin Satın alınması 'Telefon sosyetesinin hükü - met tarafından satın alınması hakkındaki müzakerelere yeni - şlanacaktır. Geçenlerde mdırlık Bakant Ali Çetinka tükten sonra Parise gitmiş olan girket müsavirlerin den Boyan dün İstanbula gelmiş | tir, Boyan dün akşam, İstanbul- da bulunmakta olan sosyete mü messili Franeck Gill ile beraber Ankaraya gitmiştir. — Büyükadada merkep yarışı Adaları güzelleştirme kuru - mu, çiçek savaşından sonra yaz şenlik programının tatbikine de vam etmektedir. Halk arasında canlı bir alâka uyandıran mer - kep yarışı, yarım Büyükadada | gazt 17,30 da yapılacaktır. Ya- Fıştın çok eğlenceli olması - için şimdiden hazırlıklara başlanmış tır, Yarış sahası, küçük tur yolu olarak tesbit edilmiştir. Kadın ve erkeklerden mürekkep - iki £grup, polis merkezinden kalka - caklardır. Bayanlar grubu, ya - rışta Nizam caddesi ve maden is- tikametini takip edeceklerdir. No. 75 Erik Çiçekleri Mahmud YESARI Somurtkan somurtkan pence- Yeden bakıyordu. Benim zavallı yoksullarım! Benim zavallı fakirlerim! dertlerinize, ıstıraplarınıza, bin bir hayat acılarınıza çok yakın. dan aşina olduğum; sizleri çok yakından tanıdığım — halde, su- suşumu, sizleri müdafaa edeme- yişirni affediniz ! Eğer, yanımda, somurtkan somurtkan pencereden bakan, zengin ve hayat şımarığı kadr mm hain bakışlı güzel gözlerini, — kkırkını geçmesine rağmen, ren. — gi, buğusu, tazeliği uçmamış gü- zel yüzünü; bir usta heykeltra- şin bütün ruhunu, san'atını ves* rerek işlediği bir heykel gibi hilkatin güç rastlanır bir hedi- yesi olan bicimli vücudunu gör- onun vücudundan dağılan baygın esans kokularile karış « a | TAKNE SEHİRDE OLUP BİTENLE Sıcaklar bastırmağa başladı, gündüzleri sokaklarda böyle manzaralar görüyoruz — Belediye _Bizaııs sarayları Meydana çıkacak mı| Sultanahmet camii civarında Aras- ta sokağında yapılmakta olan hafriya- ta dün de devam olunmuştur. 16 mcrı msra ait olan etki, büyük rayının meydana çıkarılması için üç koldan çalışıldığını ve saraya ait te- mellerin bulunduğunu yazmıştık. Profetör ve mütechassıs Baxter'e yardım etmek üzere vilâyet tarafın - dan gönderilen üç asistanla muallim Mamboury'nin çalıştığı birinci hafri- yat mahallinde dün kıymetli esas- lar elde edilmiştir. Kendisile görüşen bir muharririmi- ze Mamboury demiştir ki: “— Sarayın üç meydanı vardır. Şimdi bu üç meydandan birinin üze- rindeyiz. Arasta sokağında bulunan | birinci meydanm döşemesine ait ol - duğunu bildiğimiz mermerleri bul- duk. Bu mermerler, birinci meydanın zeminidir. Meydanın zeminini bula - bilmek için, 2,3$ metre kadar hafriyat yaptık. Artık bötün faaliyetimiz, bu- | İunan bu zemin etrafında — olacaktır. | Hafriyatı genişletip bu mermer zemi- | ni çevreleyen duvarları araştıracağız. Bütün İaaliyetimiz sarayın Hipod- romu ile Akbıyık camii arasındaki kı- sım özerindedir. Araştırmalarımıza üç ay devam edeceğiz. Şimdilik 13 a- mele çalıştırıyoruz. Şayet bize, daha ebemmiyetli ve daha ksymetli malü - mat verebilecek eserlere tesadüf eder sek amele miktarını arttırabileceği Hafriyatın yapıldığı Arasta soka gında iki taraflı göz göz kemcı mevcuttur. Bu kemerlerin, 16 mcr sırda Türkler tarafından yapdı laşılmıştır. Sokağın iki taratındal kemerler, 16 et asırda dükkân rak kullanılmıştır. Arasta sokağı günkü vaziyeti ile tıpkı Mısır çargı ni andırmaktadır. — Doktorlardan Alınacak vergi Etiba odasınca doktorlardan iste- nen izahatı bildiren sirkülerler, oda- ya gönderilmektedir. Sirkülerler, aza- mf 10 temmuza kadar gönderilmiş ©- lacaktır. Etibba odası bu sirkülerler- deki mülüratı esas ittihaz ederek 10 temmuzdan sonra doktorları sınıflara ayıracak ve maktu vergi bu tasnif Ü- zerine tahakkuk ettirilecektir. Istanbul mıntaka tahakkuk müdür- lükleri de mıntakalarında bulunan doktorların listelerini oda idare heye- tine göndermişlerdir. Bu listelerde kayıtlı bulunan doktorlar maktu ver- giye ilâveten bir vergi vereceklerdir. Oda idare heyeti, hem daktorların hem de hükümetin hakemi olduğu i- çin, gelen sirkülerleri nazarı itibara a- larak her bir doktoru beş gınıftan bi- risine ayıracaktır. Doktorların sınıfları ve verecekleri mış kadın kokusunu duymuş ol« saydınız ;beni affederdiniz! İhtiyarliğa doğru yol alırken, tesadülün davet ettiği bu ziya- fet sofrasından elimi çekip ağ- zmnı silerek kalkmayışımı ayıp- lamaymız! . Üçüncü deftere başladım. Bu, daha seyrek, daha acele yazıl- mış. Göz yormadığı için, daha kolaylıkla okuyabiliyorum : Rakımla dost olarak ayrıldık- tan, daha doğrusu, onu iyi bir yere yerleştirip başımdan attık- tan sonra, başımda, gene kavak | yelleri esmeğe başlamıştı. Ne esiş, bilsen çocuğum, ne esiş! Bir genç bahriye zabiti sevi- yordum. Neye öyle gözleri kırpıştıra kırpıştıra, garip garip bakıyor- sun. Erikler, çiçek açmış mıy- dı? diye mi soracaksım?.. Evet, çocuğum! “Gene pür şevkü emci,, bahar gelmişti. Erikler çiçeklerini dökmüşler ve kara | toprak, bir gelin duvağı gibi be- yazlarla süslenmişti, S Çarşambada kazanç vergileri miktarr gadur: Fey- kalâde sintf 1000, birinci xarf 200, i- kinci smıf 80, üçüncü sınıf 30, dör - düncü sınıf 10 Ktibba odasında yardım sandığı i yi için bir proje hazırlanmıştır. Bu proje üzerinde esaslı tetkikler yapıl- maktadır. — Sandık nizamnamesi, bu tetkiklerden sonra, tasdike gönderile- cektir. Oda binasının harici tamiratı bit- miştir, Pek yakında binanın altındaki dükkânların asri bir kütüphane hali- ne konması için inşaata başlanacak - | tır. Bu kütüphanede tıp talebesi, mes leki etütler yapabilmek için aradıkla- ti eserleri bulabileceklerdir. Bir çok kitaplar şimdiden satın almmıştır. He diye ve teberru edilen eserlerin de tasnifine başlanmıştır. Rauf dün Istanbula geldi Eski Hamidiye süvarisi Ratz, dün- kü sayımızda yazdığımız gibi, İzmir vapurile İskenderiyeden — şehrimize geldi Malüımdur ki Rauf, İzmir suikast - çiler muhakemesinde gıyaben küreğe mahküm olmuştu ve muhtelif memle- ketlerde ve son zamanlarda ise Mı- sırda oturuyordu. Nihayet son af ka- nunundan istifade ederek ve annesile eniştesinin ölümü üzerine İstanbula geldi. Raufu karşılamak üzere akrabasın- dan kadın erkek bazı kimseler rıhtı- ma gitmişlerdi. Vapur yanaştıktan sonra, Rauf, K olan “İzmir., vapuru — tüverisi Ariz kaptanın yanında göründü ve rıhtım- da kendisini karşılamağa gelen akra- basile uzaktan selâmlaştı. Raufun yü- zü oldukça değişmişti. Gözlerine si- yah gözlükler takmıştı. Yüzü, yılların tesirile, yaşlarımış görünüyordu. Rauf yolcuların çıktığı kapıya uğ- ramadan rıhtımın arka kapısından Karaköye çıktı. Kız kardeşi Melike ve Muzaffer, yanlarında Aziz kaptan ve akrabasından Ziya olduğu halde bir otomobile binerek Aziz kaptanım evine gittiler, Rauf ta, biraz — evvel, Aziz kaptanın evine gitmiş bulunuyor u. — Doçentlerin aylıkları Üniversite doçentlerinin ma - aşları şimdiye kadar 55 liraya kadar yükseliyordu. Doçentler bir çok defalar Bakanlığa mü - racaat ederek maaşlarının arttı rılmasını istemişlerdir. Bakanlık bu müracaatları ye - rinde görmüş ve maaşların 70 li raya kadar yükselmesini karar- laştırmıştır. Karar, alâkadarla - Apollondu, cocuğum! bir Apol- londu, diyorum sanat Sertlik içinde naziklik; genç- lik içinde olgunluk! Denizcilerde, nasıl diyeyim, öyle bir “allure, ,var ki, karada yaşıyan insanlarda yok... Öyle sanıyorum ki deniz ha- vasr, insanların ruhunu ve sinir- lerini pek başka terbiye ediyor. Enginlere açılmak, enginlerde yaşamak, ruhu genişletiyor. Ben, bu genç bahriye zabiti ni nasıl ne için sevmiştim, bi yor musun? Gençliği, güzelliğ; mi? Bak, onlara da, bayır! Diye mem. Fakat asıl, beni sarsan, bir tek nokta Bu genç, güzel balı - riye zabitini sevmiyen, onun pe- şinde dolaşmayan, yolunu gözet lemiyen genç kız, genç kadın yok gibiydi. Bir baloda, bir seyir yerinde, sinemada, tiyatroda, toplantı o- lan her yerde, benim genç bah - riyelim içeri girdiği, göründüğü zaman, bütün başlar, ona çevrili yor; bütün gözler, ona dikiliyor park yaptırıyor Beklenen netice Alınmadı Lise ve orta okulların fakiyet dı nuç alâkadarlar na sebep lise ve orta okul imtihan ta- limatnamesinin ikide birde değiştiril. miş olmasıdır. Bundan evvelki talimatname gerçe bir kaç sene tatbik edilmiş, fakat bir yal içinde bir çok defalar maddeler ü- zerinde değişiklikler yapılmış ve ay- | da bir denecek kadar kısa zamanlar rfında talimatname değişmiştir. Bu yüzden talebe de, muallim de müşkül vaziyette kalmışlar ve her yeni yapı- Jan imtihan talimatnamesi itiraz gör- müştür. Bir senedenberi tatbik edilmekte ©- ldan talimatname de bu meyandadır. Talebe sene ortasındaki ilk iki imti- handa yedi numarayı doldurunca sı- Mf geçmekte ve artık derslere çalış- mağa lüzum görmiyerek kitapları yıl ortasında bir tarafa bırakıp me-vet | yık beklemektedir. AtaKAdarlarca bu hal talebeyi tembelliğe sevketmekte- dir. Şimdiki talimatnamede bu ve da- ba başka ciheilerden bir çok itirazla- fa-yob acmış ve önümüzdeki dere yı- lan itibaren tatbik edilmek yeni bir talimatname hazırlanmasına sebep olmuştur. İztihan talimatnamesinin sık sık değiştirilmesinden doğan şikâyetleri önemle gözönünde tutan Bakanlığın bu defa yapacağı yeni talimatname i- üzere çin geniş tetkiklere başladığı haber | verilmektedir. P''hassa şimdiye kadar kendilerine hiç bir şey sorulmıyan yüksek okul öğretmenlerinin bu-işte mühim rolleri bulunmaktadır. Bakan- lık icap ederse Avrupanın yüksek o- kul imtihan talimatnamelerini de göz önünde bulunduracaktır. Muallimler, bu hususta Kültür Bakanlığının ken- dilerine Sorduğu suallere cevap hazır- lamaktadırlar, Bazıları Bakanlığa gön derilmek üzere Kültür Direktörlüğü- ne cevaplarını vermişlerdir. Cevaplar Bakanlıkta hususi bir komlayon tara- fından tetkik edilecektir. Yeni tali - matname mümkün olduğu kadar kısa zamanda hazırlanacak ve önümüzde- ki ders yılından itibaren tatbik edile« cektir. Yeni talimatnamenin geniş tet kikler “önunda hazırla-masına sebep, ikide birde değişiklikler yaprlarak ta- lebe ve Muallimi müşkül vaziyete sok- mamaktır. du, Genç bahriyelim, etrafındaki bu takdir, arzu, ihtiras kasırga - sının farkında değil gibiydi. Bi şını dik tutarak, öyle kendine güvene güvene bir yürüyüşü var dı ki, benim pek hoşuma gidi - yordu. Genç bahriye zabitine kimler tutkun değildi; kimler, onun için yanıp tütuşmayordu. — İhtiyar zengin karılardan, körpe, çocuk genç kızlara kadar, hemen her yaşta, her kıratta kadınlar, kız - lar... Benim bahriye zabitim, para- ya aldırmayordu; paraya aldırsa bile, benim o yandan korkum yoktu. Para kuvvetini, ben, bir tehlike saymayordum... Zengin dim; onun para hırsını doyura- bilirdim. Genç zabit, paradan, puldan gençlikten, güzellikten ziyade bir tek şeye bağlıydı: Sade ze - rafete; sade ve ağır şıklığa... Bahriye zabitimin ismini de söyliyeyim: Kadri Nizam... Güldüğüme bakma, yavrum, belki de hatırımda yanlış kal « imtibanları bitmiştir. Alman sonuca göre muval- esi yüzde ellidir. Bu so- arasında genel bir memnuniyetsizlik uyandırmıştır. Ve- rilen malümata göre talebenin hemen kemen her sene muvaffak olamaması- | KUÇUK HABERLER * Trakya genel müfettişi Ibrahim Tali dün Ankaradan şehr miştir. İbrahim Tali has sile Etenköyündeki köşk müddet istirahât edecektir. * Brüksel ararılusal köycülük kon- gresine gitmek üzere Iç Bakanlığı hu susi idareler genel direktörü Naci An karadan şehrimize gelmiştir. da yapılamıyan Vefa idman yurdu - nun senelik toplantısı, bugün, Halke- vinin altındaki salonda yapılacaktır. Toplantı saat 15 tedir. * Halkevinde verilmekte olan elek- trik Teknelogle dersleri bundan son- ra yalnız curartesi günleri 17 ile 18 arasında yapılacaktır. * Heybeliada Rıhtım yolunun yapı- #sma devam edilmektedir. İt ve Şarbay ile Şar fen direktörü dün Heybeliada- ya giderek yapısı sonuçlanan tur yo- İunu tetkik etmiş ve yeni — yapdarı gözden geçirmişlerdir. * Fiorya plâjları açık Arttırmaya konmuş fakat istekli çıkmamıştı. Art- tırmanın 18 temmuzda tekrar edilme- 6967 lira i sektız Hoi 3 'e dnz ü hazırlıklarına başlanmıştır. Hu- j tesi talebe cemiyeti önümüz deki pazartesi günü bir toplantı ya- pacak ve Lozan gününün programımı hazırlayacaktır. * Orta mektep muallim imtihanının sözlü krsmr da dün bitmiştir. Dün ü tihan sonunun bir kısmnı alâ bildirilmiştir. Diğerlerine de bı bildirilecektir. Kenebi lisan ve tarih coğrafya imtihanlarında beşer kişi ka zanmıştır. * Şehrimizde bulunmakta olan Fi- nans Bakanı Fuat, tedavi ile meşgul olmaktadır. Finans Bakanının bugün lerde Avrupaya gideceği bakkında verilen haberin doğru olmadığını öğ- rendik, * Başbakan İsmet Tİnönünün eşi, Bayan İnönü dünkü trenle Aukara - dan İstanbula gelmiştir. * Moskova büyü' içiliğine tayii edilmiş olan Zekâi Apaydın Viyana, Vargova tarikile Moskovaya gitmiş * tir. * Pire ve Tİskenderiyeden — gelen yolcuların İzmirdeki muayene şekille Ti muhafara genel kumandanının son tetkiklerinden sonra daha kolaylaştı- rılmış ve bu yeni osul ilk olarak di limanımıza gelen İzmir vapurunda tatbik edilmiştir. Pire ve Tskenderiye postalarr Türk sularında ilk uğrak Olarak İzmire geldikleri İçin bütün gümrük ve sağlık muayeneleri bura- da yapılacaktır. İzmir yolcularını muayeneleri şimdiye kadar — vapurda yapılırken bundan sonra karada yapı- İacaktır. mıştır. Bunun, bir ehemmiyeti yok. Buna benzer, bir isim... Kadri Nizam, temiz bir aile çocuğu idi, Giydiği üstünden dö külmüyor, paçalarından akmı - yordu, ve sade şıklık, ona, pek yaraşıyordu. Onun etrafında pervane gibi dönen genç kızları, genç kadın- ları, bir görmeliydin, yavrum! Evet, öyle tehlikeli güzeller | vardı ki, ben, omuz silkemiyor- dum. Ve için için korkuyordum, Korkmakta haklı idim, İçle - rinde, benden çok gençleri, çok güzelleri,hattâ benden çenç,ben den güzel ve üstelik benden zen ginleri de vardı. Ben, sevgilimi kıskanıyordum. Bunu, utanarak değil, açık a- çık itiraf ediyorum; kıskanıyor- dum. Kıskanmağı; içten, titreye titreye kıskanmağı, ancak o za man öğrenmiştim. Kadri Nizamı, sevdiğim va - kit, otuz altı yaşında idim. Ya- şımdan çok genç ve çok dinç gö rünüyordum, Buna rağmen, ben den genç, benden güzel ve ben den zenginlerin, onu, bir sevgi * Çokluk olmadığı için 30 haziran- | 6*7*93553 —— BUDA BENDEN KONTROLSUZ ALIŞ VERİŞ Bir bildik anlattı: Benim hatun hastalandı. Dok tor çağırdık. Muayene etti. Re- çete yazdı. Gitti. Reçeteyi aldım, eczaneye git- tim. E€zacı reçeteyi yapt tularını elime tutuşturdu. — Borcum nc kadar? dedim. — 150 kurüş dedi. 150 kuruşu verdik. İlâçltar üç günde bitti. Faydas sını gördüğümüz ve faydasını görürsek tekrar etmemizi dok - tor tavsiye ettiği için, reçeteyi yine aldım ele, İstanbulda bir işim vardı, o tarafta yaptırırım, dedim. Reçeteyi İstanbul yaka- sında bir eczaneye götürdüm. Eczacı bir saat sonra uğrayıp alın, dedi. Uğradım. İlâç kutula rını aldım — Borcumuz ne kadar? De « dim, — 165 kuruş, dedi. Şaştım. Ayni ilâçları bir ec « zahane 150 ye, ötekisi 165 o Yapıyor. Merak oldu. Ayni rece teyi, bu sefer yaptırmadan, kaça çıkar diye, üç ayrı eczahaneye götürdüm, Birisi 125, birisi 170, birisi 140 kuruş fiat biçtiler.. Bildiğin hikâyesi burda biti - | yor. Onun hikâyesi burda biti « yor amma bitirilmesi lâzım ge- len mesele burda bitmiyor gibi geliyor bana... Orhan SELİM Hâç kü- Suvarilerimiz yarın Sabah geliyorlar Avrupada bir çok arsıulusal atlı müsabakalarda büyük ve par lak muvaffakiyetler kazanan sü- jlerimi Ka vari eyğnu, yarın sabah şehri Mize CeRTo riatesyonda, tö renle karşılanıcaklzrc.yır. Vanıs lacak tören için Halkevi bir prog ram hazırlamıştır. — Hava tehlikesine karşı Hava kurumunda “Hava tehlikesi. ni bilen Üye,, yazımına dün de devam edilmiştir. Orduya bir tayyare hediye etmek üzere 1 temmuzda miting ya« pan ve and içen Büyükçekmeceliler, hararetle yardım faaliyetini sürdür « mektedirler. Dün üye yazılanlar şunlardır: 'Taksimde benzinci Sahak Popavan İstepanyan, Istanhul Erkek lisesi öğ- retmenlerinden Hakkı Arif Tanık, Arnavutköyde Kopernif Kavakyan 20 ger lira taahhüt ve Sokoni Val Oyil Kompani 1000 lira teberru et « mişlerdir. * 'Tecim ve endüstri odasında seçie len hava tehlikesine karşı yardım kö« miteleri dün sabah fevkalâde bir top- lantı yapmışlardır. Bu toplantıda yar dım şekilleri üzerinde son konuşmalar yapılmıştır. Odada bu işle meşgul ol mmak Üzere seçilen 21 komite, pazarte- si sabahından hi'_qrtvııl ı:ılx!ıeıı:ı:(; | çalışmağa başlayacaklar, tacirleri Şın:yn :kcmı:lh ):ecınk taahhütlerini ve yardımlarını tesbit edeceklerdir. Bu temaslarda, her komitede hava ku Tumunun birer memuru da beraber bulunacaktır. çemberile — kuşattıklarını gör- mek, beni sinirlendiriyor ve kor- kutuyordu. Bu, âdeta heyecanlı bir maç « tı. Ben, kat'iyyen eğilmemeğe, mağlüp olmamağa karar ver « moiştim. Karşıma çıkacak her en geli, gençliğimle, güzelliğimle, paramla olduğu kadar, hile ile, dalavere ile, plânlarla yıkacak, devirecek, mahvedecektim! Benim en büyük silâhmım, si nirlerime hâkim olmamda, so « ğukkanlılığımda idi. Kalbim, yaprak gibi titrerken, fütursuz, gamsız, şen, coşkun, gülüyor « düm. Ona, kendisini kıskandığımı, kat'iyyen belli etmedim. O, be- nim kışskançlıklarımdan birini, bir tekini sezemedi. Benim kıskanmayışım, kıs * kanmıyor görünüsüm, onun 9” zetinefsini yaralıyordu. Ben, bü nun farkında idim. Benim küvvetim, kendime güÜ m, Kadriyi, daima bir şüp he içinde bırakıyordu. Öyle bif ÇArkası var) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: