16 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

16 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| 7-935 am 16- ROMANYADA GEÇMİŞ BiR SPOR ROMANI Kefereyi Nasıl Kaçırdık? ig Nihayet ONEF stadında ilk maçı- mızı yaptık. O akşam, Bükreş özel aytarımızn (hususi muhabirimizin) bü:ün tafsilâtile bildirdiği oyunu bu- rada tekrar edecek değilim. Yalnız ortaya koymak istediğim birkaç nok- tayı yazacağım. Bü maçı 2. 1 kazandık ama 5-1 veya 6 » 1 kazanabilirdik. Hele ikin- ci devrede takımımız, Yuventus'e karşı çok yüksek bir oyun gösterdi. Romanyalı seyirciler bile, maçın gös- terdiği şekle göre galibiyetimizin da- ba yüksek bir farkla tecelli etmesi Mermgeldiğini takdir ettiler. Ne çare ki, oyuncularımız ONEF stadı dere- cesinde çimen bir alana alışık değil- diler. İçlerinden bazıları buna pek çabuk alıştılar, bir kısmı, ne kadar olsa yadırgadı. * İkinci nokta: Romanya seyircileri, Türk futbolunun, Bükreş gazetelerin- den bir kısmının yazdığı gibi bir eğ- lence, bir gösteriş, bir vakit geçirme işi olmadığını hemen anladılar. Bu anlayışlarını maçın başından sonuna kadar oyunumuzu büyük bir zevkle seyretmelerile, oyuncularımızı dur « madan alkışlamalarile gösterdiler. He- le isimlerini pek çabuk öğrendikleri Fikret, Rasih, Esat, Faruğu adlarile çağırarak kendi oyuncuları gibi teşvik ettiler, Bu vesile ile bir daha tekrar etmek isterim ki, Bükreş halkınm yüksek spor terbiyesi ve kibarlığı, hak bilirliği herhangi bir memlekette pek kolay görülemiyecek derecede ye- rinde idi, N Üçüncü nokta: 2 - 1 yendiğimiz Yuventus'e burada bir gazetenin yaz- ganı, imalı bir eda ile Romanyann sondan bir evveli demiş. Yuventus'un derecesini bilmiyorum, belki de yaz- ganın hakkı yardır. Fakat böyle bi- İe olsa, yabancı bir toprakta bir Türk takımının galibiyetini küçük göster mek gibi bir şeye kalkışmak bilemem nasıl bir gayret taslamak hissinden ileri geliyor? Her halde o yazgan ce- napları yabancı bir memlekete ayak atmamış olmalı ki orada alınan bir ga- Wibiyetin ferahlat liyemiyor ve yine bunun birinci olsun, beşinci olsun, sonuncu olsun, Romanya takımlarının hemen bemen bir ayarda bulunduklarını bil. İYOE Yuvehtus bizimle oynamadan iki günevvel Romanya İkincisini yendi, biz Istanbula döndükten sonra da Ro- manya birincisi Ripensia'ya Tamış- var'da, yani Ripensia'nın kendi şeh- rinde güç halle 1 - 0 yenildi. Halbuki Yuventus bu iki maçta, bize karşı ta- Kkımını daha kuvvetlendiren üç meş- bur oyuncusunu oynatamamıştı. manya İkincisini yenmesini methede ede bitirememişler, Romanya seyirci. leri de bu Yuventus'u yenen Türk ta- kımını avuçlarını patlatacak kadar al- kışlamışlardı. Gönül isterdi ki, yabancı topraklar. da galibiyet zevki tatmanm ne oldu. ğunu anlıyamıyan bu yazgan, Bükreş gazeteleri kadar insaflı ve Romanya seyircileri kadar değer bilir olmasa bile, hiç olmazsa sesini çıkarmasaydı! Maçtan sonra çocuklar liselerine döndüler. Iki gün sonra yapılacak ikinci maça kadar rejimlerine devam edeceklerdi. Bükreşte Pratyanonun heykeli Ikinci maçta, ilk heyecan geçmiş, alana da iyice alışılmış bulunduğu için çok daha iyi bir sonuç alacağımı 21 muhakkak sayıyorduk. Otele döndüğümüz zaman, o güne | kadar bizi aramıyan ve konuşmak için araya adam sokan kulüpler, tele fonla bir düzüye bizi yoklamağa baş. ladılar. Acele görüşmek için randevu istiyorlardı. Geç olduğu için ertesi gün kendile rini otele davet ettik. ' o Ertesi sabah çıkan bütün Bükreş gazeteleri Türk takımından memnu- niyetle, takdirle bahsediyorlardı. Ta- kımımızın atletik kabiliyetinden, sür. atinden, tekniğinden büyük bir mem- auniyet gösteriyorlardı. Bükreş'in en çok satılan gazetele rinden Adeverul Türk takının sene içinde Bükreş'te görülen maç rm en güzelini gösterdiğini yazıyor- du. Bükreş hemen her hafta geceli gündüzlü ecnebi takımlarile maç ya- pılan sporu çok işlek bir şehirdir. Bizden biraz evvel Fransızların Stras- burg takımı orada dört maç yapmış- tu; bir iki-giin. önce de Italyanların F. C. Milano takımı iki oyun oyna - muştı, Hattâ biz Bükreş'te otele in- diğimiz gün Italyan takımı ayni otel. de idi ve ertesi gün harekete hazırla nıyordu. Böyle spor kaynağı bir şehirde. Adeverul gibi bir gazetenin Türk ta- kımının oyununu bir sene içinde gö- rülen maçların, hattâ birkaç gün ev- vel görülen Italyan takımımın üstü. ne çıkarması yalnız koltul |, gö- üs kabartacak bir şey Öteki, hattâ Türk futbolunun bir eğlence olduğunu yazan gazeteler de, hemen hemen aynı dili kullanıyorlar ve artık Kefere ile yapacağımız maç için tahmin yürütmekten vazgeşmiz bulunuyorlardı. Beraberimde getirdiğim on be ka- dar gazetenin, takımımız ve oyunu - muz hakkında yazdıklarını burae yazmağı çok isterdim, fakat işi çök uzatmamak için bunu yapmıyorum. (Arkası yarın) Sadun G. SAVCI Güneş Kulübü UlusalSavga Bisiklet Yarışı Yapıyor Yarış programı hazırlandı 30 Ağustos Utku (Zafer) bayramı şerefine “Ulusal savga yarışı” adile Güneş kulübü tarafından bir bisiklet yarışı tertip edilmiştir. Memleketin başlıca spor bölgelerinin de iştirake davet edildikleri bu yarışlar. gok önem Ni olacaktır. Bu yarışı başaranlar; bir büyük Güneş kupasile beşi gümüş, ve beşi bronz madalya İle ödenleneceklerdir. (Mükâtat). yi Bu hususta kulüp şu talimatı lamıştar > a EM 1 — Bi gelene Güneş kupası ve bir numaralı gümlüş madalya Za şinciye kadar (beşinci içinde) kazanç Mirası nuraralarile gümüş; ve altın cıdan onuncuya kadar (onuncu içer- de) yine kazanç ras numaralarile bronz madalyalar verilecektir. 2 — Bölgelerden (mmtakalardan) gelecek bisiklet binerler ekzersizlerini yapmak üzere 20 Ağustosta Tstanbu- da bulunacaklardır. Bisiklet binerle - rin iki eylüle kadar yatacakları yerle. ri hazırlanmış olduğu gibi Demiryol. larile» Denizyolları ve vapurculuk gir- keti vapurlarında tenzilâtir biletlerle gezileri temin edilecektir. 3 — Yarışa girecekler on sekiz ya- gından aşağı olınyacaktır. Nüfus tez- kereleri; yazılma sırasında yarış dür- mi komisyonuna gösterilecektir. Ya - sılmalar 15 Ağustos 935 günü sona erecektir. 4 — 1 bölgelerinden yarışa girecek bisiklet binerler 10 Ağustos 935 gü nüne kadar Taksimde Sıraservilerde 20 numarada Güneş kulübü başkanlı- ğına «baş vurmalıdırlar. Baş vurma mektuplarına kartpostal . büyüklü Zünde ikişer fotoğraf ta iliştirmelidir. ler, : $ — Yarış uzunluğu: Kilyos Kum yalısından başlir, Florya Kum yal sında biter. Yarış yolu: Kilyos '- Büyükdere Hacıosmanbayırı - Mecidiyeköyü - Hüriyet Abidesi - Kâathane - Sünnet köprüsü - Silâhtarağa köprüsü - Ba- hariye - Eyüp - Defterdar - Sür hen- deği yolile Edirnekapı - Topkapı - Floryadır. 6 — Ankara, Istanbul, Temir, Bur- #a, Balıkesir, Edirne, Kocaeli, Tekir. dağı, Kırklareli, Eskişehir, Konya. Adana, Mersin, Trabzon, Samsun, Zonguldak. illeri (vilâye*leri) mınta- ka federasyonlarına ve Muhafır gücü ne bağlı bulunan bisiklet binerlerin ulusa) savga yarışma girmeleri rica edilmiştir. izmirde bisiklet Yarışları İzmir, 1$ ÇA.A.) — Dün Izmir bi- NM TAN BÜYÜK BİZANS SARAYI Profesör Bakst toprak altında İ Bizans sarayların. arıyor. Kıymetli bir de mozayik meydana çıkardı ve alçılanarak müzeye kondu. Bu, son haftam havadisidir. Profesör toprak İ altında hangi sarayı arıyor? Bizans- İ lılardan kalma sarayların hepsi top- | sak altında... i Bu saraylar, İstanbul alınmazdan evvel yıkılmış, harap olmuştu. Bu- gün kâzıcıların kazmaları büyük sa- rayın dehlizlerinde dolaşıyor. Bu bü- yük saray, imparator Kostantin ta. safından yapılmış olandır. İmpara- tor, hükümet merkezini İstanbula naklettiği zaman kendi azametiyle mütenasip bir saray inşa etmek iste- miş ve Ayasofya civarında bu büyük sarayı yaptırmış. O zamanlar saraylar, birer san'at eseri olarak inşa edilirmiş. Altıni mozayıklar, oyma somakiler, pırlanta- k tahtlar, havuzlar, sütunlarla süsle- nirmiş. Şimdi bu debdebe artıkları- İ nın yerlerinde yeller esiyor. Birkaç İ gün evvel kazıcıların kazmaları bir İ mozayik parçasını mezarından açık havaya çıkardı, daha da çalışılıyor, daha da çalışılacak. Kimbilir neler dana çıkacak? velce Mösyö Labarte bu büyük ; hakkında tetkikatta bulun Diyor ki: Bu sarayın büyüklüğü hakkında bir fikir edinme kiçin 400 in metre murabbar bir arsa üzerine lmuş olmasını öğrenmek kâfi- Kostantin bu sarayı, gerek için den, gerek dışından bi, âk bir aza- met hissi vermesi için ne lâzimsa yaptırmış. Yedi dehlizli bu büyük sa- ray, iş avluları ile üç büyük dairesi- le, beş büyük divanhane, yemek oda» şehzadelere mahsus ön tane ay- rı ayrı daire, üç büyük mabeyin yo- Iu, bir kütüphane, bir silâhhane, te- rasalar ve hamamlarıyla, kiliselerile saray muazzam bir bina imiş, Hatta imparator, saraydan çık makuızın hipodromdaki oyunları da Bifans imparatoru, mabeyincileri, ve Bizanslılar bu sarayda nasil ya- sarlarmış? — Akıllara hayret verici debdebe ve şaşaa içinde. İç saray kısmında büyük bir mey- dan. Bu büyük meydanda kenarları gümüşlü bir havuz ve bu havuzun ortasında büyük bir istiridye kabuğu şeklinde altın bir tekne. Bu teknenin içi yemişlerle doldurulurmuş ve ge- len geçen bu meyvelerden alıp yer- Termiş. On beş sütunla süslü bir bul- var varmış ki, orada dört büyük meriner sütunlu bir kubbe ve altında imparatorun resmi günlerde Bizans- lıları kabul ettiği taht bulunurmuş. İmparator bu tahtta oturur. Ar kasında kırmızı bir manto, Başının üstünde İsanın bir mozayık tasvir. Ziyaretçiler gelirler, beklerler impa- rator bir perde arkasındadır. İmparator emir verinceye Kadar bu perde açılmaz. Nihayet perde aS” lr ve arkasında imparator ve yanında ailesine mensup me Kk dar insan varsa hepsi ayakta duru” yorlar. Kabul başlar ve muay tnceye kadar kimse yerini değişti” maezmiş, Sarayın tezyinatr mermer, soma ve morayıkian eşyalar, yatak, iskemle ve halılardan ibaretmiş, Sade bif mefruşat, Kapılar fil dişinden İşle meli, tunç kaplamalı imiş. Kapılarda ağır kur a 'ardan gra işlemeli perdeler, sedirlerde Alt laptanlı örtüler varmış. Uç ayak tunç masalar, oyma koltuklar sar” yın eşyasını tamamlarmış. Sarayın ne dış, ne iç manzarasını tamamiyle tarif edebilmek bugün İSİN pek mümkün değildir. Buplar beP faraziye ve nazariyedir. Zira, saraydan hiçbir gölge kali” mrştir. Tarihçiler bu büyük #aPaX için çok geyler yazmışlar, haya” plânlar' yapmışlar, eski in 08 olabileceğini çok uzun düşünmüsler Fekat hepsi hayalin hududunu g*S© mez. İşte şimdi bugün 'Türk kazıcılar sın kazmaları altından bu sırlar meydana çıkacak ve tarih aydınlana- caktır. sikletçileri ile Ankara bisikletçileri 4 rasında 80 kilometrelik bir yarı$ Yapıl dı. İlbay Kâzem Diriğin nezareti altın- da yapılan bu yarış çok heyi p du. Yarış sonucu şöyledir: Ankaradan Talât birinci, az bir me- safe (arkı ile Niyazi ikinci, İzmirden Kâzım üçüncü, Davis kupası Maçları Prag, 15 (A.A.) — Tenis Davis ku- GÜZEL p“ A Dün Güzel San'atlar Akademisin- de senelik talebe sergisi açıldı. Bu seneki sergide geçen senekilere nis- petle bazı değişiklikler, bazı yenili ler göze çarpmaktadır. Bu münase- betle akademi direktörü Namık mail beyle görüştük. Şunları söyle- di: “Akademi her ders senesi sonun- da bir senelik çalışmasının neticesi, gösteren bir sergi tertip etmektedir. Bu neticeleri umumun ilmi müraka- be ve tenkidine arzetmeği san'at kültürümüzün veçhesini tesbit et- mekte bize temin edeceği sarahat noktasından çok faydalı telâkki et- mekteyiz, Bu itibarla milli kültürün Dizimi olmakta büyük hir hinsesi olan matbuatın bu sergi ile alakalan- ması ve talim heyetimizi tenvir et mesini çok arzu ederiz. Bu seneki serginin geçen seneki lerden farkı yeni tesis edilmiş olan seminerlerin ilk semerelerini de kis- men göstermesidir. İlmi aramalarla uğraşan seminerlerden milli mimari seminerinde “şimdiye “kadar | İstan- bul, Ankara, İzmei, Tekirdağ, Mu- danya şehirlerinde mevcut sivil mi- nar? nümünelerinden 40 binenin e lövesi yapılmıştır. Bu vesaik topla- ma işi bu seminer faaliyetinin bi- rinei merhalesidir. Bu vesaik üzerin- de tetkikat yapılarak modern mima- rimizin karakterini atamak ikinci merhale olacaktır. Şehircilik | semineri de iki safha üzerinde çalışmaktadır. Enki Türk şehirlerinin e şehircilik noktasından karakter aramak ve bir de mo- dern şehircilik ilmini tedris etmek. kademi mimari lâbratuvarının tedrisat hariçinde açlışmakt. -.2 mühim işlerden biri de memleket i şaat malzemesinin rslahr çarelerini aramaktır, İnşaat malzemesine ait e- limizde mevcut kitaplarda memleke- timiz malzemesine ait malümat yok gibidir. Bu malzemenin evvelâ fenni evsahnı tesbit etmek üzere memle- ketin her tarafından taş, kum, top- rak, çimento, kireç, tuğla gibi tabii malzeme toplanmakta ve hikemi, kimyevi tahlile tâbi tutulmaktadır. Bu seneki sergide bir talebenin KADEMİ di DE mimari şubesine girişinden İtibaren diploma alıncıya kadar geçirdiği bü- tün tedris safahatını gösteren âyrı bir kısım yapılmıştır. Resim şubesinin diploma imtihan- ları neticelerinde geçen senekilerine nispetle realizme doğru büyük bir salâh olduğu görülmektedir. Bu kr sımda her atölye hocasının çalıştırma Akademi direktörü Namık İsmail tarzlarile © âtölye talebelerinin bu sene zarfında kazandıkları müsabaka birincilikleri gösterilmektedir. Tezyini san'atlar şubesinde hayati ihtiyaçlara tekabül edecek bir tarzda tekâmül görülmektedir, Bu şube iş lerinin tezyinatla ve bilhassa pübli- site ile alâkası olan müesseseler ta- ratından görülmesi çok arzu olur BUr. *D” grupu Temmuzun 20 inci cumartesi günü saat 17 de eski Fransız tiyatrosunda beşinci plâstik sanatlar serigisini açıyor. Serginin resmi küşadında şair Necip Fazıl bir konferans verecek Ve ressam Elif Naci bir müsahabe yapacaktır. Sergi on gün müd- detle açık bulunacak ve parasız gezilecektir. Resmimiz Nurul lah Cemalin bu sergide teşhir edeceği eserlerden bir natürmort- tur, past Avrupa bölgesi maçlarının so - | yı 2-6, 7-5, 6-4, 6-0 yenmiştir. muçları şunlardır: Alman von Kraun Çekoslovak Men rel'i 6-2, 6-4, 36, $-7, 6-1 yenmiştir. manya, Amerika bölgesi ulusları arı #mndaki turnuvayı kazanan ekiple kar- Bire karyı 4 sayı ile galip gelen Al- Alman Heukel, Çekoslovak Caskar | şılaşacaktır, SAN'ATLA yn gl FIRSAT BU FIRSAT Bransada resim sanati bir bubrân geçiriyor. Galerilerde satış muame- lesi o kadar hayret verici bir dur » gunluktadır ki bundan evvel yüz bin lerce frank mukabilinde satın alman resimlerin bugün onda biri nisbetine ve belki de daha aşağı bir dereceye inmiş olduğunu işitiyoruz. Kendilerine senelerdenberi gerek Fransada gerekse bütün dünya sana- tinde büyük şöhretler yapmış, resim tarihine geçmiş ve bugünkü modern sanati kurmuş olan sanatkarlar bir çoğunun eserleri Pariste yok baha- sına satılmakta imiş. Meselâ Otton ietz, Matisse, Picasso gibi şöhret- lerin tabloları da iflâs eden tablo tüc carlar: tarafından wcuzca satılığa sıkarılan bu eserler meyanında İmiş. K Bu durum, bize şu fikri ilham et- Bu fırsattan istifade ederek medi- Jeketimizim çok muhtaç olduğu bir modern resim galerisi vücüda getir- m Bu, son derece mümküa bir şey ir, Haydı diğer klâsik mekteplere ait şaheserlerin asıllarını tedarik etmek mümkün olmadığı için kopyelerine kansat edelim de bir klâsik resim ga- lerisi vücuda getirelim. Fakat yir « minci asrm yarattığı şaheserlerin a - sıllarını bugün kolaylıkla elde etmek fırsatı varken bunu kaçırmağı doğru bulmuyoruz. O şaheserler ki her biri dünya müzelerinde en iyi mevzileri almış ve bu suretle her milletin mü #elerine yerleşmiş bulunuyorlar. Bizlm ne bir galerimiz, ne de bir tek orijinal levhamiz vardır. Yarının yetişecek nesli bu ihtiyacı duyduğu zaman ne yapacak? Şimdi teklifimi. zi hulâsa edelim. Bizim üç salonlu bir galeriye ih- tiyaçımız vardır. Biri klâsik eserle- sin kopyeleri, öteki modern resim- lerin asılları, üçüncüsü de bugünkü ressamlarımızın ve bugüne kadar Türk resmi için çalışmış eskilerimis zin tabloları. İşte, bu üç salonlu galeri, bizim yarın resim yolunda çalışacak genç» lerimiz için ve memleket kültürü is çin esas teşkil eden bir teşebbüs o- İacaktır. Bir resim müzesi - olmıyan memleketimiz için bu bususta çalış» mağa vakit kaybetmeksizin derhal başlamak gerektir. Nazarı dikkati celbederiz. —— —— TÜRK KADINI SÖYLUYOR | Gönüllerle konuşmasını çok iyi bi- len, yarın gür aytacı Meliha Avni ile arkadaşları, geçen gün, Hava Tehlikesi karşısında o Türk kadınlı. gının nasıl titiz ve kanmıyan bir ça» lışma isteğile dolu olduğunu anlat- tılar. Meliha Avni, sağır Okasaların duygusuz kayıtsızlığına dokundurur» ken ; varlıklarını, | genliklerini bu | topraklardan alan fertler arasında hiçbir din ayrımı düşünülemiyeceği- ni anlatırken Taksim Apıtınn hava- sını dalgalandıran alkışlar bütün u- lusün çarpan avuçlarından çıkıyor. gibiydi. , Türk erkeğini çalışma - yollarında da tamamlıyan bir yarı olan Türk kadını, Hava Tehlikesi davasında da yetini almıştır. İnce ve enerjik öze- nile oda koşacak, çırpımacak ve İ uğraşacaktır. Hava Tehlikesine karşt | açilan uğrâşa katılmakla şehir kadı. nı, Erkinlik Savaşında sırtında giç taşıyarak büyük utkuya yardımcı o- lan köylü kadınla aynı hizaya gek miş olacaktır. Düne kadar böyle şe refli bir ergiye kavuşmak fırsatını elde edemiyen şehir kadınının önünde bugün geniş bir yol açılmıştır. Bu yol, yurt ödevlerine karışmak arzu- sile çırpınan Türk kızlarını, hazla rm en erişilmezine götürecektir. Göklerimizin maviliklerini düzemli- yecek motörlerin sesi kulaklarını ok» şarken her Türk kadını, hava filola- rmıza kattığımız her yeni Okanatta kendisinin de alınteri bulunduğunu düşünerek öyünmelidir. Ba iş sanıldığı kadar a- gır bir özveri istiyen güçlüklerden de- gildir. Hiçbir Türk kadınının parlak süslerine kadar dokunabilecek, önü- ne geçilemez dalgalar gibi, fırtınalı bir çoşkunluk beklemiyoruz. Üzetin- de durduğumuz nokta, her çalışan ve kazanan elin, hava tehlikesini anlıyarak, imkân bulduğu kadar, yar dıma uzanmasıdır. Başlıyan büyük hareketin önemini © kavrıyarak çalı” şan ve uğraşanların katarma katıl. mak bizi hedefe © ulaştırmağa yete cektir, Meliha Avni ile arkadaşlarını din- ledikten sonra yarına güven dolu gözlerle bakıyoruz, Türk kadınının bu elini vermesi, Hava umduğumuzdan o daha kısa bir zamanda o yeneceğimizi ha- ber veren ışıklı bir müjdedir. Server Ziya Gürevin esya ii ğiğininli sözün idin dünün 21 S0 İLLE ĞİNDE 011111 21 161 İn. İİ İİİ 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: