19 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

19 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pap. Lâvrens Bir Deve İle Faysalın Yanına Gitti, Müslümanca Selâmlaştılar Arapça Kahve İçtiler — Manevranız fakat gok kısa! Runu ne demek olduğunu pek uuyamıyan Fransız subayı ce- vap vermedi. Lâvtens, Medinenin etrafını çe - virmiş olan, fakat içerdeki Türk kı talarının darbeleri karşısında ezil - mekte bulunan Faysalın yanma git mek için Şerif Hüseyinden müsaade istedi. Deve üstünde yola çıkarak Faysalm yanına geldi. Müslümanca selâmlaştılar. Arapça kahve içtiler. Lâvrens sordu: — Ordularmız ne zâman Şama ge lebilecek? Bu sorgu Faysalı biraz sıktı. Ça- dırın kapısından dışarda dağnık ve bitik bir halde bulunan döküntüle- re bakarak ve sakalını sıvazlıyatak — Allah bilir, dedi, Herşey o bü- yük kudretlinin elindedir. Fakat ba ba öyle geliyor ki, Şamın kapısı cennet kapısından daha uzak değil - dir, Biz önce o Medineye girelim, çök güzel, a a yy e AM a Çay ŞA Aziz Hüdayi AKDEMİR Peygamberin mezarını kultaraım Lâvrens ve Lâvrensle beraber Arabistanı dolaşmış olan Ame- tkanın ünlü yazganlarından Lowel Thomas da Şamı sonra düşünürüz. Lâvrens, alay olsun diye, “— Her halde iki seneye kadar Şa- ma girersiniz! Dedi. Faysal yine sakalını okşadı ve ce- vap verdi: — E, inşallah! Lâvrens anlamıştı ki, Arap isyan ve hareketlerini eline almazsa Türk lere karşı bir şey yapmanm imkâni yoktur, Düzensiz ve disiplinsiz bir Arap kalabalığınm düzgün ve gör - gülü bir Türk ordusile başa çıkamı- yacağı meydanda idi. Yine Lâvrens düşünüyordu ki, burada General Foch'un nazariyesi yürümiyecekti, Foch demişti ki: “yeni harplerde ka zanmanın temeli düşmanın kalbini bulmak ve oraya saldırarak onu par galamaktır.. Burada ise , Türkleri ezmek için (Annibal) usulü kullan» mak lâzımdı. Düzgün bir ordu an - cak dağınık harple (Guedillas) yıp- ratılabilecekti. Türk (Bu yazgan Lâvrensin savaşı giyinmiş, başlarına akel sarmışlardı. Hele Lavrens yeniden dünyaya çık- mış bir peygamber idi. Bunların ar- kasında dalgalı, gürültülü bir kale- balık, Hazreti İsmailin vahşi torun- ları (2) yürümekte idi Boğazları yırtılırcasına şarkı söylüyorlar ve Şarkılarında Emir Faysal ile onun sa- tışın sadrazamın: methediyorlardı. Denizde büyük İngiliz gemisi Eu- ryaluş kayalara otutacak kadar ya - kın duruyor, Araplar dayım; korkmayın ! du, Hatta bir gün Emir Faysal İngi- liz haşmet ve kuvvetinden bahscder- ken demişti ki: “İngiz ululuğu bü- yük bir deniz, ben de onun bir balı- ğıyım; orada yürüyorum, deniz ne- kadar geniş olursa balık o kadar se- miz olur!” kuvvetlerini aç bırakmak, Geek. e ğe Mega riye gizlenecek Arap bedevilerile nakliye ve yardım kıtalarına bas - kınlar vermek en iyi bir hareket ola caktı. Yalnız bir güçlük, bir engel vardı ki, Arap kabileleri biribirine düşmandılar ve bunları bir araya ge tirip boğuşturmadan maksat Üzerin de çalıştırmak zordu. O halde ilkön- ce bunların arasındaki düşmanlığı dostluğa çevirmek lâzımdı. Lâvrens ve Emir Faysal buna çalıştılar ve muvaffak oldular. Lavrens, Arapların sevdiği ve gü- vendiği Faysalm yardım ve himayesi altında en müteassıp, en vahşi kabi- lelerin içine kadar sokuluyor ve arapça verdiği söylevlerle onları din ve ulus noktası etrafında, daha doğ- rusu, Türk düşmanlığı üzerinde bir- leştiriyordu. Fesat ve fitne Lavrens'te bir ipti- Mâ idi. Burada şu noktayı hatırlat- mak lâzımdır ki, Lavrens Kabirede, erkântharbiye emrinde | çalışırken Arapları Türkler aleyhine ayaklan - dırmak fikrini düşünmüş, memuriyetle gönderilmesini fakat bu işi beceremiyeceğini, ki ters bir sonuca varacağı sanılarak bırakılmamıştı. Lavrens'in içinde ya- nan ateş onu rahat bırakmıyordu. Dinlenme ve gezi için izin istedi, al- dı ve Ciddeye geldi. Buraya kadar anlattığımız işler hep bu izin müd- deti içinde olmuştu. Lavrens'in izni bitmişti. Kahireye dönecekti. Fakat Entellicens Servis yapılan işlerin önem ve tesirini görmüş, Türklere Arabistanda vurulacak darbenin Al manları da sersemleteceğini anlıya- rak Lavrens'in mezuniyetini memu- riyete çevitmişti. Faysal ve Lavrens serseri ve biri- birine düşman Arap kabile ve aşiret- lerinden oldukça düzgün bit kuvvet kurabildiler (1916 İlkteşrin). Lav - rens iki bölükle çöle doğru yola çık- tı. Akşamları aptestini alıyor, nama- zını kılıyor. Kara çadırlar önünde bağdaş kurarak büyük Arabistan be- devilerile konuşuyor, onları çileden çıkaracak, kudurtacak sözlerle göz - İerini ve kalplerini bir tek noktaya, Türkleri Arabistandan çıkarmak nok tasına bağlıyordu. Konuklarına sun- duğu en tatlı ve değerli yemek oğ- ak kızartması ve çay İdi. “— Tanrı rızasına muvafık mıdır ki, diyordu, İngilizler, Fransızlar, Ruslar ve İtalyanlar Türklerle çarpı- şırken siz bu eski düşmanmıza kar- şt hâlâ kolunuz bağlı ,seyirci kalası- Bız?" mezarını kurtararak Araplara: “İş » te! demek, beklediğiniz erginliğe ve baysallığa eriyorsunuz!” o ve onları dsha çok kendilerine bağlamak. Lavrens çöle doğru ilerliyor. Ka- bileler arasından geçiyor, hatta Türk kıt'aları arasına da giriyor ve Um » man yakınlarında bir Türk süel tre- nini, Der'ada bir köprüyü, Humus ve Suriyede Türk siperlerinin yüz- lerce kilometre getilerinde daha bir çok köprü ve yolları bozuyor. Lav » tens Türk orduları içinde © kadar emin ve korkusuz dolaşıyor ki, İn- giliz bölgelerinde de ancak bu ka- dar olabilirdi. Sıkıştığı zaman çöle açılıyor ve hangi Arap kabilesine sığınsa en saygılı bir fir gibi kabul ediliyordu. Lavrens Maan da Fouweilah istasyonuna hücum cdi- yor ve Türk muhafızları öldürüyor. Bu hareketleri anlatırken diyor ki: “Bir Türk trenini atmak üzere çöl den tekrar Maan civaclarını geldi- ğimiz zaman güneş bayağı erimiş bir ateş gibi yordu. Yanımdaki Arapların çıplak kolları dağlanımış gibi yaralar içinde kaldı, develerin İarını taşlar cazır çazır yaktı.” 1 ila 10 Eylül nin eserleri dahildir. > | Festivalde 10 gün için Her nevi malümat için İnturist iNTU lüğünden: Faysal, İneilizlerden aldığı para ve silâhla 'wv <velg denize doğ- ru yürümekte idi. Arabistanda iki şe- rif görülüyordu: Sağda Şerif Faysal, solda Şerif Lavrens (1). İkisi de be- yaz ipekli entari (gımbaz) ve maşlâl, lardan Gümrük Muhafaza isminde bir kitap yazmıştır) Lavrens yine Maan öivarında bir Türk takip taburuna hücum ediyor. Devesi başından bir kurşun yiyerek özerindekile birlikte yıkılıyor, Lav- rens yuvarlanıyorsa da kafatası çat- lıyor; Türk taburunu esir ettikten İ sonra Akabe üzerine yürüyor. Ya- | sındaki vahşi çapulcularla Türk | İ topçularının üzerlerinden geçerek Akabe'ye giriyor (9 Temmuz 1917). Çöllerden ve sarp dağlardan inen bu vahşi kuvvet Akabe'deki Türk- leri ve Almanları tam bir baskına uğratmıştı. Hiçbir şey yapamaksı - zın teslim oldular (3). Ne türkçe, ne de ârapça bilmiyen, hatta Arapların ayaklanmış oldu- Zundan da haberi olmıyan bir Ak ii sübayı Lavrens'in yanına ge lerek sordu: den geliyorsunuz? “Meram Lavrens cevap verdi: — Bunlar mt? Bunlar Kral Hü. seyim'in, evet, Şerif Hüseyin şimdi Eral Hüseyin oldu, ordularıdır. Kral Hüseyin Türklere karşı sava- şa başladı. — Kim bu, Kral Hüseyin ? — Mekke Emiri ve Arabistan Sultanı, Alman sübayı ingilizce bağırdı: — Ah, tanrım! Şimdi ben ne ole- cağım! — Siz şimdi esir olacaksınız. — Beni Mekkeye mi götüreceksi- niz? — Hayır, Mısıra, — Orada şeker çok pahalı mıdır? — Hayır, çok ucuzdur. —E, ne İsel. Alman sübayı harpten sağ kut- tulduğuna ve bol şeker yiyeceğine sevindi, çekilip gitti. Arkası var) 8 Loweli “Thomas'ın. kitabından, 2) Ayni kitaptan, > Lowe kitabından. A. — Büyük Tiyatro Festivali “a 1935 arasında | İİ Moskovada üçüncü tiyatro festivali yapılacaktır Festivalin proğramına Sovyet dram muharrirleri- de 15 oyun verilecektir. İnturist, Tiyatro Festivaline ehven şeraitle || | İ Seyahatler Tertib Etmektedir. yakın Şark Mümessilliğine aşağı ||| daki adrese müracant edilmesini dileriz. RİiST Sivi! liselerin olğunluk imtihanlarında muvaffak ola- vak yüksek mekteplere girmek hakkını kazanmış olan- teşkilâtı için Subay yetiştiril- mek üzere bu sene Harbiye mektebine 8 okul alınacak- tır. Bunlardan istekli olanların istida ile Harbiye Mek- tebi Komutanlığına hemen mürcaatları ilân olunur. (4874) 0250 İs Galata, Hovagimyan Han İkinci kat Tel. 42501 —w m İİ Gümrük Muhafaza Başmüdür- SAGLIK ÖGÜTLERİ Herkesin Bir Hekimi Bulunmalıdır Bir doktoru geceleyin hastaya ça-| gırmışlar, gidemediği veya gitmek İstemediği için onu çağırmaya gelen | basta sahibi zorla hekimin evine gir- miş. Şimdi doktor bu hasta sahibini dava ediyormuş. | Bu vakayı yazan bir gazeteci arka- daş hekimleri parmağına dolâmış: “Hekim bir tecimer, bir bazergân de- ildir,, diyor. Onun dediğine göre: Hekim nereye çağırılır ve herhangi saatte çağırılırsa gideceği (gibi, her ne verilirse alacaktır. Bana kalırsa, bekimin bir tecimer olmadığın: kesip atmakta gazeteci ar kadaş biraz acele etmiştir, Kimlerin tecimer olduklarını veya olmadıkları» nı tayin etmek daha ziyade Maliye tahsil şubelerinin salâhiyetleri içinde olsa gerektir. Hekimin ber ne verilirse alacağı | kaidesine gelince, vâkra bu kaide pek eskidir. Şu kadar ki bu kaidenin ko- nulduğu zamanlarda, hekim kıtlığın- dan dolayı. hasta sahipleri Marko Pa şaya arzuhal vererek bir hekim ister. ler, o da hekime verilecek viziteyi ta yin edermiş. Her neyse, bü sefetki vakada ara» nılan şey hekimlerin tecimer olup ol- madıkları ve her ne verilirse alıp ak mayacakları değil, bir hekimin haste- ya çağırıldığı vakit gitmeğe mecbur olup olmadığıdır. Bir hekimin hastaya çağırıldığı va- kit gitmemesi gerek bastann sahibi için, gerek gazeteciler gibi merha- met sahipleri için pek aerkir birşey ol duğunu ben de yürekten tasdik ede- rim. Fakat bunu tasdik ettikten son- râ, hastaya gitmeyen hekimin kendi- sini de dinlemek lüzumlu olduğunu ilâve ederim. Hekim kendisi dava aç- tığına göre, hangi tarafın haklı oldu- ğu tabif meydana çıkacaktır. Zaten bu hekim haklı da olsa, hak siz da olsa, onun açtığı dava başka hasta sahiplerinin işini görmez. kim geceleyin çağırıldığı vakit git- memesi haksız olduğu, meydana çık- sa da bir kere hasta hekimsiz kaldık. tan sonra?... Onun için en iyisi, başka medeni kimi bulunmaktır. Öyle olun kim gündüz olsun, gece olsun, zaten tanıdığı ve her vakit hastalığında te- davisini fizerine aldığı bastanm imda dma koşmaktan hiç bir vakit istinkâf etmez. Her elbise yaptırdıkları vakit baş- ka terzilere gidenler hiç bir kit iyi giyinemediklerini bildikleri için, herkesin muayyen bir terzisi bu- Tunmak âdettir. İyi giyinmeğe mera- kı olanlar böyle yaptıkları gibi, beden lerinin sağlığına elbiseleri kadar e - hemmiyet veren kimselerin de muay- yen hekimleri bulunur ve gündüz ol- sun, gece olsun, ne vakit basta olur- larsa, hiç bir vakit hekimsiz kalmaz- lar, hem de en iyi surette tedavi gö- rürler. Çünkü onları önceden tanımış olan hekim hangi hastalıklara tutul- ve istidatları bulunduğunu önceden Lokman Hekim ——— an | TİFOBİL Dr. İhsan Sami | Tilo ve paratifo hastalıklarına tu- İ tulmamak için ağızdan alınan tifo | İ haplarıdır. Hiç rahatsızlık vermez. | | Herkes alabilir, Kutusu 55 kuru. | a senii 5913 ÖLÜM Anadolu Ajansı sabik Genel Direk- törü rahmetli Alaeddin'in babası, İs- tanbul saylavı Ziyaeddin'in dayısı eski Düyünü Umumiye erkânından Mehmet Şemsettin vefat etmiştir. Cenazesi 19 Ağustos 935 Pazartesi günü saat Li de Pangaltıda Tavuk” gu Fethi sokağında Kirkor Kömür- ciyan apartmandan kaldırılarak ce- naze namazı Beyazıd'da kılındıktan Merkez Efendideki aile makbe- ilecektir. ILA SATILIK 30 ton istiabında muş. Petrol ile işleyen “PARSONS,. markalı, 8 silin dirli, 120 ilâ 140 beygir kuvvetinde motörü havi, Uzunluğu 23,15 metro Genişliği ya” <5 Sür'ati 12 mil bir halâ, bir büfe ve saire, ŞERAİT MÜTEDİL Galatada, Kevork Bey Hanında Alim Han) 1-2-3 numarada te Bir intikam değil mi ? İkinci defa böyle bir sorguya ma- ruz kalıyoruz: Bir kadın iki erkeği! i zamanda sevebilir mi? Bunu soran Fenerden Fikri, hikâ- yesini şöyle anlatıyor: “İki sene evvele gultıciye kadar çıldırsıya sevdiğim, ondan da ay- ni nksbeleyi gördüğüm bir kadını birdanbı)» Kaybettim. Bu kadın ev- Jendi, Hem de nasıl 'evlih di? Barat haber bile vermiyerek, beden âp'm terinstr iswmeğe bile İüzum gör — miyraok Somradan öğrendim kü, evlendiği |" &linla da sevişmiş. Sevoştiğinin des! li bu gencin ne evi barkı, ne de pürlae bir mevkii, enin bör varda- ta olmamayıdır. Kislmın arkadaşla randan işittim: Genç onu almıztal çok teneddüt geçinmeş; benimle mas cerufurmı duymuş. o Alamıyacağıni sö ea fakat kadın o kadar is- rar etmiş, yalvarmış, hates öleceği ni bile anlatmış ta evlenmişler. Bun- İarr öğrendikten sonra artık bu kas dının beni hiç sevmeralç olduğuna, yakut gelip geçici bir sevgirlen son ra bu gence bağlandığıma hükmet» 5Meler yilenme bin türlü ifadesi değil, insanın bütün azası bunu İ edebilir. Bu sevmiyorsun (” sözü de “Seni sevi” tüm!” demek değil midir? tim, Aradan iki sene geçti. Birsr o güç (olmakla o bers- 19.B8»935 —3 dığma hükmederek £ intikam almiği karar vermiş. Bir başkasile ev rek bu intikamı aldığına kanidi. Fikri onun izzeti nefsini nasil K£ dığınm bile farkında değil, Belki bi aklında olmıyan evlenmek bahsi şimdi hatırında bile kalmıyan biri #laylı kelime ile sevdiği kadın! © dar kırmış ki, kadın sevgilisini kim bilir nekadar zaman açıl beklediği bu bahsin böyle alayla şılandığını görünce sarsılmış. başkasile sevişir gibi yapmış ve lenmiştir. Kadınlar sevdiklerinİ intikam almak için bu kadar ilef giderler kar Bi . Sen beni sevmiyorsun ! ye” “Seni seviyorum!" un her vardır. Yalnız Öl meyanda: “Sen Bir okuyucumuz karısınm herfi” tekrar edilen bu şikâyetinden yetçi. Diyor ki: “..,. Hastalığını hülmetmek Li zım. Fakat çok şükür vücudünde “ Masif akaju ağacından bir salon, | ber nihayet bu eski sevgiliyi unutur gibi olduğum bir sırada ors bir gün yolda gördüm. Birdenbire : 7 ellatime sarıldı. Bani bir köşeye, | in şu ili buçuk senelik evlitiği sonra bir pastacıya çekti, Bırakma- | mizde sebepsiz. mavasız yere yediği gal bir arıza olmadığı gibi, baş ve ağrrları, baygınlık ta yak ki bir teri ârazı addedelöm. Fakat iy dr. Bejki bir saat tıpkı İki seme evi | dam ve sevgimden şikâyet etmi velki hararstiğe bana sevgisinden, | b gün yoktur. Hergün, her heri hâlâ delice sevdiğinden, ben? | “Sen beni sevmiyorsun!” diye “ip unutmeşığıman bahsetdi. Hiç sesi- | tu4uyor. Doğrusu onunla uzun“, mi çıksenıyarek bir kadının me de “ reoe iyi komediyev olabileceğini düşünüyordum. En sonsı güldüm: — Kocanı seviyorsun değil mi? iye sordum. O da gülerek» “Evet” cevabını verdi va: “Ne ya“ payım? Sana bir gün evlenmekten bahsettim, Bemknle alay ettin!” de- di, Belli ki, ne di ğini bilmiyor- Hür Tal era Sa AM yem kâten mahir bir oyuncudur, yahut hakikaten beri de seviyor, benin soğuk durmam, berfim her şeyi geç“ miş gibi göstermem karşısında Di « hayet taştı ve ağlamağa başladı. Bu nedir? Eğer artık kocasından üm dini kestiğine, ondan soğuduğıtmal hükmetsem evlendiğinin haftasında bana yazdığı mektupta da eyni io taretİ göstermezdi. Ondun sonra ge- Jen birkuç mektubum açmadan yırta mıştım, O gün kandisinii seselliye çalışarak evire gönderdim. Beni bir hafta sonsa bulactık. Size sorapım; Bir kaklan iki erkeği birdan sevebilik mi ..” Hayır, bu kadın iki erkeği birden sevmiyor. Bu kadın bize mektup ya- zan Fikri'yi çok sevmiş, Fakat bir | ların yapılmaması yüzünden ne gün izzeti nefsinin fena balde kırı. ! dar aileler yıkılıp gider. y | İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: 1.— Tirede inşa olunacak yaprak tütün anbarı kapı! zarfla eksiltmeye konmuşdur. ii i 9k 2.— Tahmin edilen bedel keşif ( (20743) lira ÖR kuruşdur. i 3.— İhalesi 9-9-935 pazartesi saat 14 tedir. sas 4.— Şartnamesi 104 kuruş mukabilinde Kaba' Levazım ve Mubayaat Şubesinde verilir. uğ? 5.— Eksiltmeye gireceklerin 2490 numaralı kan bi yazılı şartlar dahilinde muayyen gün ve saatinde” saat evvel 1556 liralık teminat ve teklif o mektuf Abi Kabataşda Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Komisyonuna müracaatları. (4768) EA Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zen, in etmişti 19. cu tertip 5. ci Keşide 11 Eylül 455 İ Büyük ikramiye 35.000 Liradır ca 1 15,000, 12,000, 10,000 Liralık ik” ei 20,000 Liralık bir mükâfat vardı” sevg! seticws'nde de evlenmiş ğilâr. Bu şikâyece de meydan cek harekette bulunmuyorum. tinde geliyor, işime gitliyorum. de bulunmatlığım sıralarda işimde bulacağından emindir. Öğ İsen hep ayni nakarat: “Sen sevmiyorsun!” ve arkasından ağ malar, inlemeler... Gece yarılafi $/ kâyetlere. Bumun sebebi medir? DAİ yorlar, Siz me dersinizi” Bazı kadınlar vardır ki, bayat. nı ağustos böceği gibi, sevmek vE, vişmekle, her an, her dakika si mekle geçirmek isterler. Sevilme leri, sevildiklerinin tekrar edilmedi zamanda unutuldukların sanı” İhtiras kadını, Böyle kadmlar için meşhur ruh âliminin şu sözlerini dikkat€ malıyız; Böyle bir kadın, karı koca vafi tında beklediği ihtiras havasını laka tatmin etmelidir. Yoksa W.4 dışarda arar, kadın kocası dan trpkr mühim bir sinir gibi tetkik olunmak lâzımdır. » # kk ANAK LA İDNEY NOWİLL ve geriklerine müracaat. (3091) 5751

Bu sayıdan diğer sayfalar: