21 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

21 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D HABEŞİSTANNA Siyahlar Beyazlara Karşı! Le Journal'dan: Pierre Benoit'nin dediği gibi beş muamamsı Bilinmesi 1 anım silâh olup olmadığında de- bu memlekette ittifak ve-x nifak ehemmiyetten düşü- Haheş kadınlarını savaşa hazır- | layan kurumun başkanı Wolzero Shoaraget olup olmadığındadır. Tigre vilâveti her zaman İmparatoru endişeye düşü ren bir yerdir. Bu vilâyet perator Johannes'in torun Bu #tlat kendisine Habeş tahtına geçdüçk hakkım vermektedir. Pazla olârak bır" vilöyet Italyan sömürgesi olan Eritre nin de etrafını çevirmektedir. Bu hâl imperator için ikinci bir tehlikedir Çüniü tarihte Rasların düşman tara fna geçtikleri birçok kereler görül- müştür, Ras Seyum hakkında birçok sayialar dolaşmaktadır. Hattâ Tigre ye hareketimden evvel bir Italyan bu büyük adama garip bir dostluk bir baber götürmek vazifesini bana ver- mişti. Ras Seyum'a söylenmek üzere bana söylenen basit cümle kimbilir ne mâna ifade edebilirdi. Bu cümley söylerken: “ Okadarı yetişir, ötesini © anlayacaktır... cümlesi de ilâve edi- liyordu. İşte, ben bu şüpheli vazife dolayısile fena bir tesir altında bulun duğum bir zamanda Tigre sarayına gittim. Ve onun hakkında bir fikir edinebilmek için günlerce yanında ya şamaklığım lâzımgeldi. Yastıktan ya- pılmış bir taht üzerinde elinde fildişi saplı sinek kovmağa mahsus tüy bu- lunduğu halde, Prens ve Prenses be- le dostça konuşuyorlar hktar. Tahta kanatlı pencereler açıktır. Ase tilen lâmbalarının etrafında sinek ve | sivrisinek bulutları sesli bir çember halinde beliriyor. Bu yumuşak hava söslü iyevde bulun Abanoz Bilezik RENE CHAMBE — Evet, dedi, bitirelim artk bu işi! Oradan çıktık. Ben rüyada imi - sim gibi yürüyordum. Fakat kafam yerindeydi. Sordum: — Küçük namzet ne oldu ? —Fournier ile beraber gelen genç değil mi? Galiba adı da Heurtel miydi, neydi? Zavallı çocuk daya - samadı. İki sene kadar yaşadı, on- dan sonra öldü, Fakat hastalığı za- manında onun için neler yapmadık? Zaman zaman Aviatik, yahut bir başka yat buraya gelir, Fournier ile beraber onu da alır, gezdirirdi. — Aviatik mi? — Evet efendim, Aviatik! Four- nier ile Heurtel Aviyatikte epeyce gezintiler yaptılar. Ne yapalım ki, anların hoşuna gidecek daha başka vasıtalarımız yoktu, Kafam dönüyordu. Onlar da Avi- atik'e binmisler. Belki de Fournier benim kamaramda yattı. Möewe'yi bileğinden yakaladım: — Demek sıksık böyle işler yapı yorsunuz ba? — Yok canım, sıksık“değil, sene- 4 iki üç defa. Ha- xmgelen şey, Habe- | arklar beyaz! Hava mak isteğinde değildir türlü diplomasi temayüllerinden uzak bir tavır ile konuşuyor. Ellerini dizleri üzerine dayamış... Gözleri sabit: Sakin bir tavır ile söy- üyor: — Şimdiye kadar her yerde söylen diğini işittiğiniz sözleri burada tek- Tar etmek istemiyorum. Biz savaş istemiyoruz. Fakat olur sa son melerimire kadar kendimizi müdafaa edeceğiz. Fakat o meş'um dakikayı beklerken, belki de görüp anlamışsınızdır, hiç bir hazırlıkta da bulunmuş değiliz; tabii müdafaa va- sitalarımız bize kâfi görünüyor. Mo- dern savaş malzemesinin mühim bir kısmı bize karşı kullanılamaz. Eğer harp olursa, bu harp, İtalya ile Ha- beşistan arasında mevzii bir savaş ol- makla kal sr. Bu savaş. renkli a karşı alevlendiren bir kıvılcım ve müstemlekeci millet- lere karşı çıkacak bir ehli salip bare- ketinin başlasıgıcı olacaktır. Bu sebep le bütün Habeş irkları ve şefleri ara- sında dostluk bağlarını kuvvetleştir- mek suretile Allaha dua ediyor ve va kayii bekliyoruz. Memleketimiz eski- ibar idir, Habeşistanın kuvveti de buradadır. İmparatorumuz herkes tarafından sevilen bir zattır.,, Bu sözlerden sonra Ras Seyum bir zenciye işaret ederek yanına çağırdı. Biraz sonra bu adam ellerinde birçok tesimler bulunduğu balde geldi. Ras Seyum, imparatorun oğlu ve veliaht ile evli bulunan kızının ve to- tunu olan bir küçük kızın resimlerini gösterdi — Karım, torunumun vaftiz töre- ninde bulunmak için Adisababaya git ti, dedi. Sesi titriyor tanesine, fakat Sivah ve bir kahve bir kahve tanesi- — Fakat bu çocuk nasıl öldü? — Onu da anlatayım. Zaten ya - vay yavaş kendini kaybetmeğe baş- | lamıştı. Aviatik'le g on beş gün sürüyordu. Hiçbir sahile yaklaşmadan, sebebini de anlarsı - nız, denizde aklımız mereye eserse oraya gidiyorduk. Fakat son çikişi- | mızda müşarünileyh aklını büsbü » tün kaybetti. — Ah, toprak, toprak, diye bağı- rıyordu. Toprağın kokusunu istiyo- rum, Ağaçların ışıltısı arasında rüzgârı, kuşun cıvıltısmı duymak İstiyorum. Yürümek istiyorum, koş- mak istiyorum. Sonra kendi kendine kapanıp ka- liyordu. Beyhude yere tatlı sözler söylüyorduk. O, vapurun ön tarafın- da çömelmiş, artık hiç ağzını açmı- yordu. Talihsizlik şu oldu ki, bir gün ufukta manvraya çıkan filonuzun dumanları göründü. Boncuk gibi biribiri arkasına dizilmiş gemiler gi yorlardı. Heurtel filoyu gördü. Bir deli gibi yetinden fırladı. İşaretler veriyormuş gibi ellerini kollarını sallamağa başladı. Mütemadiyen ba giriyordu: — Arkadaşlar, bana glin arkadaş lar! Nereye gidiyorsunuz? Buraya gelin! Tabii merhametimizden sesimizi çıkarmıyorduk. O kadar mesafeden | filonun bu işaretleri görmesine de | O basit, her | gibi ayrı ayrı kısımlardan | Bir sene uyuyan Bir kızcağız! Petit Parisien'den: Kanarya adalarının San Nicolas köyünde bir amele, bundan bir se- ne evvel bir kıskançlık yüzünden harısını öldürmüştü, Bu cinayeti gözile görmüş olan 13 Yaşındaki kızı Carmen o kadar şiddetli bir heyecan duymuş ki bunun tesirile baygın bir halde yere düşmüş ve bu hal bir sene sürmüştür. Kızca- ğrz hastaneye kaldırılmış ve bun dan birkaç gün evvel uyandığını | gören, doktorlar, kızın ailesinden ziyade sevinmişlerdir. Bir sene ven bu uyku esnasında kıza güçlük le gıda verilebilmiştir, İlk 22 gün zarfında, çeneleri sımsıkı kapalı o- lan hıza hiç bir gıda vermek kabil olamamıştır. Hattâ hastabakıcılar kızın ağzını açşmağa muvaffak ola- mamışlar ve çenesini çok zorladık- larından kızın bir dişini bile kır- mışlardır. Nihayet doktorlar burun deliklerinden gıda verebilmişler. dir. Carmen uyandığı zaman iske- let haline gelmişti. Kızcağız bu- gün uyumazdan evvelki vakaları külliyen unutmuştur. Eshi heyecan dan eser kalmamış, hattâ hassasi- yeti büsbütün kaybolmuştur. A ve mr aka — Kızım bir gün Habeşistan impa ratoriçesi olacaktır. Kendimiz için gerçekleşitrmeğe muvaffak olamadığı mız şeyleri bu çocuklar için gerçek- leştirmeği bilmek lâzımdır, Dehili sa vaşlar bitmiştir. Bugün artık Habesis tanda kendi menfaatine göre hareket edecek İçimse kalmamıştır. Biz kral bığrmızın istiklâlini korumak için, be- yazlar tehlikesine karşı birleşmiş bu- İunuyoruz. Üzerine beyaz muslinden bir elbi- | se giymiş olan Prenses, altın sırmalı | kumaşlarla kaplı tahtının dimdik duruyor. Birdenbire bir çığlık kopardı. Parmağı ile bir noktaya işa- ret ediyordu. Herkes işaret ettiği ye- | re koştu. O, ürkmüş bir halde: — İşte, işte orada... diyordu. Yere bak'ım, fakat birşey göremi- yordum. Ön kadar zenci yeytan gibi sıçrayorlardı. O ellerile işaret ediyor du — Daha sola doğru. diyordu. Elinde değnek bulunan bir hizmet- gi halı üzerine şiddöti bir darbe in- dir 7. Bu küçük kâdi- se büradi fevkalide birşey Sayımı. — Bu bir akreptir, — Hakiki akrep mi? Hani saman insani öldüren akrep mi? Bu- rada #erom yok mu?, Bizim burada daha emin İlâçlarımız vardır. Akrep tarafından bir defa daha r3i- rılmak yahut keçi bağırsağı bulmak kâfidir. — Sonri — Sonra insan ölümden kurtulmuş olur. İki dostuma veda ederek ayrıldım. Hırafe devrini andıran bü zevat, gü- Bün hâdiselerine rağmen tabiatin mü dafaalarını kendiliğinden hazırladığr- nı düşünerek, tahtları üzerinde otu- ruyorlar ve zehirli dikenlerin en iyi dikenli tel olduğuna ve bütün düş - man ordusunun ölmesi için kuyulara cesetler atinak kâfi geldiğine ve 2s kerlerini düşmandan gizlemek için *n | çare onlar: şehirlerdeki balçıkla. imkân yoktu. Sonra filo kayboldu, dumanları da- ıldı. Aviatik geri döndü. Heurtel'i indirmeğe mecbur olduk. O gece şiddetli bir nöbet geçirerek öldü. Yazık oldu, 2ma ne yapalım?. — Hayvan herifler! Dedim . O, hiç aldırmadan devam etti: — Cenazesine tık ve buraya gi rüyelim, kabrini size Burada dehliz genişliyor, yu lak bir küçük meydancrk halini İryordu. Solda, pembe kayalığın ke narmda bir kabir, üstünde koca - man, tahta bir haç. Üstündeki lev- hade da şu yazı: GUY LE HEURTEL Doğuşu, Fransada Vanme'de 2 İkincikânun 1893 Memleketi için ölüşü 7 haziran 1913 Kabrin üstünde üç renkli kurde - lâjarla bağlanmış çelenklerde var - dı, Bunlardan bir tanesinin üstün - de de şu yağı; “Alman denizcilerinin tazimatı,, Kalbimin nasıl bir heyecanla çarp tığını anlarsmız. Bu yüksek ölü - nün karşısında diz çöktüm, başımı eğdim. Möcwe ve Frâmond'da şapkaları nı çrkardrlar, Ayağa kalktığım zaman, Mücwe kolumdan tuttu, yavaş sesle: — Haydi, dedi, gidelim, biraz a- TAN ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler üzerinde | oktuğu | ingilterenin yeni üssübahrileri Corriere della Sers'dan: Ç ve hassaten Filistin matbua- tı İngilterenin son zamanlarda şark- ta güttüğü yeni politikaya büyük ö- nem vermektedirler; İngiliz hariciye bakanı, İtalya-Habeş ibtilâfı ile Aka- be mıntakası temlik hakkını ince- lemek üzere Mısır, Filistin, İrak ve Hicaz yüksek komiserlerini Londra- da mühim bir toplantıya davet et- miştir. İngiltere Malta üssübabrisini Kı- zil denize nakledecektir. İngiltere Hayfadan Akabe'ye bir demiryı uzatacak ve bu iki omntakada mü | him üssübahri meydana getirecektir İngiliz İmparatorluğunun yakın ve orta şarktaki menfaatlerini müda- faa bakımından Filistin ve Mave-| raylerden kıt'aları İngiliz ordusu İ- çin bir hareket omerkezi halini ala- caktır. İngiliz süçl ek prlerine gö re, Maltanın gerek stratejik ve gerek se ekonomik bakımından ehemmiyeti kalmamıştır. Bunun sebebi de şudur: Malta limanının bir taraftan İn- giliz menafiinin ileride birbirine td bir hal alması ihtimalidir. Bundan başka Malta adası Mısır ve Filistine uzak bulunmaktadır. Londra sücl ek$ perleri diyorlar ki: Malta (ahalisi nin son zamanlarda aldıkları durum İngiliz kabinesinin endişesini uyan- dırmaktadır ve bu yüzden İngiliz hükümeti muazzam Hayfa limanmın süratle inşasma çalışmaktadır. İngiltere hükümeti bu plânm tat- biki ile Filistin ve Maveraiyerden kıt'alarının İngiliz o egemenliği için bir garanti teşkil edeceğine emin bu- lunmaktadır. Hayfa - Akabe demir- yolu inşa edildikten sonra İngiliz mallarının Süveyş kanaliyle naklin- den vazgeçilerek gerek Bağdada ve gerekse Kizil denize yapılacak nak» liyatta Hayfa yolu 'takip edilecek» tir, Times gazetesi hayli zamandan- beri bu hususta mühim O neşriyatta bulunmuştur. Filistin gazetelerine göre, İngiliz hükümeti Mısırdaki Hava üssübah- risini dahi Akabeye nakledecel Bu suretle İngiliz imparatorluğunun doğu yolları sağlam bir şekilde temin edilmiş olacaktır. Bir genç kızla Evlenen genç kız .. ? Le: Jorirmal'den: Henüz bülüğa varmış olan 14 ya- şındaki genç erkekle evlenmek ve sora &n mükemmel bir balayı se- yahati yapmağı tahayyül etmek, is- tikbal için güzel projeler yapmak ve çok çocukları olacağını tasavvur etmek... İşte Amerikanın Galena şehrinde Margaret Lavernia Fow - ler adındaki genç kızım zihninde beslediği hayal bundan ibaretti, Bu genç kız güzel yüzlü, bir genç kız denilecek derecede narin Georges Hayes adında bir genç ile evlenmiştir. Sarı saçlı küçük Margaret, Apol- lon inceliğinde bulunan kocasına adeta tapınıyordu. Bunlar evlen. dikten sonra bütün sevgililer gibi, ilk aşklarını güya herkesten gizle mek için tenha bir köşeye çekildi- ler. Fakat, genç kızım omzuna başını dayadığı zaman kalbini altüst getir. miş olan güzel Geotges'un Mis Alice adımda bir genç kız olduğu anlaşıldı. İş mahkemeye aksedince hâkim de müşkül vaziyete düşerek sahte kocaya $u suali sordu: — Karınız erkek olmadığınızı an- lamış. Erkeklere mahsus olan bu kı- iyorsunuz kimse bu kıy, cele lâzım. — Peki, ailesi, akrabası birşeyler bilmiyorlar mı? — Hayır, nereden ne bilecekler? — Ne yazık! — Eh, ölünün burada yattığını onlara habet verebilecek vaziyette miyiz ya? Neyse, yürüyelim! Yürüyoruz. Acaba beni nereye götürüyorlar? Hangi mükadderata, hangi akibete? Cephesi heykellerle süslenmiş dar bir kapıdan (geçtik. Gotik al- çak bir kapı... İçerisi de gotik. Kır- mızı kapının arkasında pembe bir lâmba yanıyor. Möewe dedi ki : — Burası da kilisemiz.. Bir de pa pasımız var , Sağa döndük, sonra sola yürüdük. Yine her tarafta kırmızı oklar. Ar- tık ben okların üstimdeki levhaları okumuyordum. Bir kapının önünden daha geç - tik. Kapıda nöbetçi duruyor. Möcwe: — Burası da cephanelik! dedi. A- ma ziyaret etmeğe vaktimiz yok, yü rüyelim. Birçok dehlizler daha geçtik. Son ra öyle dar bir deliğe girdik ki, iki omuzum sağdaki, soldaki dıvarlara sürlinüyordu. Boğulacak gibiydim. Bu adamlar beni nereye götürü - yorlardı? Orada bir dipte köpek gi bi öldürmeğe mi? Kafamda hep bu düşünce! O za - İSon Hareketin Sebebi Ne? Journal Des Debats'dan: Arnavutluk, ancak bir karışıklığa tahne olduğu zaman Avrupanın naza rı dikkatini celbetmek talisizliğine uğ ramış bir memlekettir. Bugünkü du. rum böyledir. General Ghiliardi'nin ölümüne sebep olan ahval ve şerait henüz tamamile anlaşılamamıştır. Ge neral Ghillardi eski Avusturya —Ma caristan ordusu zabitlerinden, Dalmaç yak bir Hırvattır. Ar navutluğun Avusturya Macar ordu iarı tarafından tahliyesinden sonra Ar navutlukta kalmış ve orada hizmet etmiştir. Kral Gogo kendisini Gene- ralliğe kadar çıkarmış, ve anlaşıldı ğına göre bir teftiş esnasında öldürül tnüştür, Baztalrına göre General, mu- harrir Cekeresi siyasal bir suçtan do leyı mahpus bulunduğu zamanda ka» rs ile münasebette bulunduğundan dolayı, Cekeresi tarafından öldürül. müştür. Bazılarına göre General Kral Zogoyu bir suikastten kurtarmak is terken öldürülmüştür. Generalin ölümünün sebebi ne 9 - lursa olsun katilin ve maktulün siya- #al şahsiyetleri Aajns telgraflarının haber verdiği heyecanın sebebini zah etmeğe kâfidir. Arnavutluğun en mücadeleci unsurları şimalde bulun- maktadır. i halkın buj durmalarını temine müvalfak olmuş- tur. Bugün muhailflerin &n ku İ bulundukları bir cenup mıntakasıdır. Bu mıntaka Şevket Vrlassi tarafın- ten beni menedemez. Hâkim bundan sonra nikâhın hü kümsüz olduğuna karar vermiş ve genç kız da annesinin kolları ara- sında bayıgınlıklar geçirerek bu ka- Tarı dinlemiştir. Belçika kral ve kraliçesinin dağ gezintisi Milan, 20,A.A. — Belçika Kralı ve Kraliçesi yanlarında bir yol yös- terici olduğu halde (perşembe günü Polveno.ya gelmişlerdir. Hükümdarlar sığınaklarda birkaç gün geçirdikten ve sırtlarında çan- talarile dağlarda dört gün dolaştık- tan sonra Polveno'ya dönmüşlerdir. Berlindeki telsiz sergisi yangını Berlin, 20 A.A. — Telsiz sergisi yangınında yaralanmış olan iki iş- şi ölmüştür. Zabıta felâketin sebep- lerinin ne olduğunu araştırmakta - dır, Ser; man öçimde bir korku başladı. Siz korkunun ne olduğunu bilir misi niz. Korku, işte oradaydı, sanki ne fesi yüzüme sürünüyordu. Soğuk bir ter şakaklarımı dön durmuştu. Ah, bir kurtulsam, bir sem... Ve karanlıkta parmaklarım, ka - famın gittikçe artan ateşi içinde mahzenin drvar taşlarını sökecek gi bi oluyordu. Al; bir delik, bir yarık raçabil- Arnavutluk Kralı Zogonun bir gezinti esnasında ailesile birlikte çekilmiş bir resmi çabuk yeniden vücude | bulsam da kaçâbilsem!, Mütakallis parmaklarım boyuna taşları arıyor, tırnakliyor, bir delik, bir delik arıyordu. Ben neredeydim? Nerelere düş - müştüm? e — Soliers, Soliers, ne yapıyorsu- nuz? Deli mi oldunuz? Allah aşkı na biraz sükünet bulunuz... De Soliers durdu. N Parmakları zeminliğin dıvarlari daki toprakları koparmaktan vaz gecti, Yüzbaşı De la Fouguc da bi- leğini yakalamıştı. Yukarıda harp halinin sesleri | Top sesi, makineli tüfek sesi, silâh sesi, bomba sesi... De Soliers şaşkın bir halde, aya- gile devirdiği sandalyesine (o baktı. De la Fougue bileğini bıraktı: — Soliers, dedi, bu anlattıkların sende çok canlı hatıralar uyandırı- yor. Biliyorsun Oki, Verdun'deyiz. 2 -2-035 ARNAVUTLUKTA dan idare edilmektedir. Şevket Ye si 1924 de hükümet relsi idi ve bın kayın pederi olmasına da Kef kalmıştı, Fakat Kralın sabık İç ni Tsena'nın ölümünde , kendisi şöphe etmesi üzerine, Kral ile açılmıştır. Daima kan davası gülü bir memlekette umumi haystr, mülünü takip etmek güç bir öge sebeple Şevket Italyaya kaçı Bugünkü hareketi hazırlamak içi navutluğa dönmüştür, Bu hâdise nayutlukta buna benzeyen iğ diseler gibi ne dereceye kadar sal” vasfına lâyiktir ve bu h acaba İtalyan vesayetine karşı Mig Şevket, çok zamandanberi İtalya hibbi olarak tanınmış olduğu İçiNiği na ihtimal vermek birar güçtür kadar denilebilir ki, Arnavutlğz cenubunda, memleketin her ar dan ziyade İtalyan hâkimiyeti b dilmektedir, Ve ekonomik sıkınt yükü bir kat daha artürmaktağıf Italya - Arnavutluk münasei 1934 Haziranında en gergin bir baya girmiş iken bu sene İpti Italyanın Arnavutluk bütçesinin Jeşmesi için lâzım olan avansı ie her vakitten ziyade bir imsâ idare ile muvafakat etmesi Ü# iraz iyiltğmi Italyan si: Yel mz Mese nedanında ve Arnavut kabilelefi sında değil, hattâ millet ara: istinat noktaları aramağa başlı Fakat Arnavutluğun erkinliği, erkinliğine bağlı gibi bir vaziyet olduğundan, cenupta ve şimal lunan gayrimemnunlar kendi rani haklarınm temini memleketi ecnebi parasile yaşa dan dolayı Krala daima tariz tedirler. Çok muhtemeldir ki Arnavutlukta, daha büyük gi uğ meşgul olan İtalyanın Arnav olan bağlardan kurtulmak ist duğuna dair bir zan husule gel sun. Bu takdirde, hükümete mi çıkarmak isteyen muhalifler Bir fırsat elde etmiş ol Bunlar bugün için zan ve den ibarettir. Meselenin mühi3f noktasını bugün ArmavutluktA cut karışıklıkların Italya ile Mr! lavya arasında bir müşkülât a) yacağıdır. Evvelce böyle bir te den kurtulmakta idi. Fakat ge böyle bir ihtimal mevcut değ rupanın başımda daha pek çok ler vardır. Arnavutluk hüküğ yg memleketin - sefeletini 4 başka bir netice veremeyeğek dei Bugün 1916 mayısının 14 & da saat biri... Devre çıkmak, geldi. Haydi devre çık, hem gi seni biraz açar. Haydi, DİZ rada bekliyoruz. d öğ Mülâzım De Soliers gali yi # düğmelerini ilikledi. 58” yada imiş gibi: H gi”. — Devre çıkacağım, öy“? yy di, nöbetim geldi, az kali yorduk. Sonra kendini topladı» Sie gibi sallanarak iki mülk e içinde yanıy" — Verdun, Verdun! ai Sonra kapıyı açtı ve pi tutunm tutuma dışarı Giktİ ça Dışarıya çıkınca serin ğerlerine doldu. d De Soliers daha yi “ğ topladı ve siperlerin mel Ortalık gece! Yukari ii, parlıyor. Yürüdü, yürüdü, gerer ni, ne yaptığını bilmiy© # dü Siperlerin telâki Pİ yemi, da İstikametleri göstere” ei lar vardı. Bu oklar ner£ “yili yorlar? Eden Bar Kaseti buradân mı gidiliyor? sini o kâbustan re ? Siperde kimseler YO”... arahieli aralıkir. nöbessÜiğ, ve dikkatleri karşı si9* yorlardı. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: