17 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

17 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— 17-71-9836 m — — TAN Komplo muhakemesi dün yapıldı Ankara ağırcezası temyizin nakız sebeplerinin hiçbirini varit görmedi Başı 1 incide) müddetumumlliğinden bir tebliğname ile temyiz mahkemesi birinci ceza dairesine gönderilen dava dosyası, bu daire tarafından tetkik edilmiş ve hü küm, ceza muhakemeleri usulü kanu nunun $Z1 inci maddesi mucibince bozulmuştu. Ankara ağır ceza mahkemesi, tem Yiz mahkemesi birinci, ceze dairesi- nin bu bozma kararını bügün aktet- tiği celsede tetkik ederek esas hük- münde ısrar kararımı vermiştir: Muhakemenin tafsilâtı şudur: Mahkeme saat onda açıld. Reis flkönce Yahyaya divaniharbin ne- kadar ve niçin ceza verdiğini sordu. Yahya, asker kaçaklığından ve izin- siz hudut haricine çıktığından 10 se neye mahküm edildiği cevabı ver - di, Bundan sonra temyizin ilâm: okun du. Temyiz, birinci ceza dairesi, $u 13 sebeple hükmü bozuyordu: Temyizin gösterdiği 13 sebep 1 — Tahkikat ve takibat bazı ck hetlerden ilerletilmemiş, bazı şahit - ler dinlenilmemiş ve yüzleştirilme - miştir, ! 2 — Çolak Aziz, Şevki ve komiser Mustafanm şahit sıfatile dinlenilme leri reddedilmiştir. 3 — Suçlu Yahya, Karamezar kö- Yilne gittiği hakkında delil göstere- memiştir. 4 — Uzeyir hakkında Hamdiden izahat almmamıştır. 5 — Arif tarafından kardeşine ya” Pildığı iddin olunan işkence, müda - İan mesnetsiz ve delilsiz olarak ay - nen kabul edilmiştir. © — Ajan Izzet, Nuri Neccar ve Fabriyenin ifadelerinde mübayenet Körüldüğü söylenildiği halde yüzleş- | tirilmemişlerdir. 7 — Suçluların itiraflarında işken- eye matüf olan beyanatlarının kabu lüne gaik olan maddi deliller ve ip- tidadanberi muzlim şerait altında İs- ticvaba tâbi tutulduklarma ait istid. lâl veçhinin ve muzlim geraitten ne kastedildiği açıkça gösterilmemistir. 8 — Uzeyir, Yahyayı bilmediği bir adam olarak teslim etmiştir. Mu- hakeme esnasmda evvelce yanında çalış m Muhtar İsmailin ifadesine müraca- at olunmamıştır. 9 — Cümhuriyet müddeiumumi - liğinin son iddianamesinde sübut de- Mi teşkil ettiği ileri sürülmüş nokta lardan bir kısmı, hüküm fıkrasmda cevapsız bırakılmıştır. 10 — Suçluların 168 inel maddeye göre tecziyeleri talep ve iddia edil - diği halde, bu hususların mülalensi- na lüzum ve mahal olmadığına karar verilmişitir. 11 — Suçluların itirafları, bitaraf bir sahidin şehadeti gibi telâkki edil- Miştir, 12 — Cereyan tahkikat şeklinin Behadete mutabık olmadığı öne sü Tülmek suretile Yahya, Arif ve U?e-| Yirin dahiliye müsteşarı Vehbi, An- kâra valisi Tandoğan ve een > mumiye müdürü Şükrünün huzürls- Tnda İkrarları kabul edilmemiştir. , 13 — Yahyanın ifadesinde sulkas- e icrasmı deruhte ederek Kid 'aM yolundaki itiraflarını tüf ve bu hareketi tevil, teşebbüsün maddi delilini teşkil edip etmediği düşünlülmeksizin karar verilmiştir. Müddeinmiminin beyanatı , Okunması bir saat süren ilâm bi- tince, müddetumumi Baha Arıkan Söz aldı ve temyiz mahkemesinin nak - Mutazammın ilâmmı şerh eden &- Sağıya koyduğumuz beyanatta bulu- harak nakza uyulması istedi: “— Hakimler, bu dava hakkm- daki iddianamemi arzekederken. bu davanm berhangi bir komplo dava- 81 olmaktan çok uzak bulunduğunu Arzetmiş ve bu davanın yüksek ve Jdiği yegâne maktadır. Hakimler, nak; lâmro kadar vasi ve o akadar Şu ki her satırmda huzurunuzda bulu- san bu kimselerin Atatürke suikast için aralarında silâhlı cemiyet teğ- kil eden suçlular bulunduğunu 98- rahaten söylemektedir. Nasıl bu- nun nasıl olduğunu arzedebilmek i- çin müsadenizle biraz uzun süre- cek olsa da nakz ilâmnm her ben - dini ayrı ayrı şerhetmek ihtiyacını duyuyorum. Nakzin birinci fıkrası- nı muhtelif fasıllara ayırarak tet- kik etmek icap eder. Yahyanın vaziyeti Baha Arıkan bundan sonra nakzın bilhassı Yahyanm itiraflarile alâ- kalı olan kısımlarını izah etmiş ve iddianamesindeki - noktaların teyidi mahiyetinde olan hükümlere işaret etmiştir. Naksın ikinci fıkrast Bundan sonra Çolak Azize temas eden müddeiumumi Ali Saible Ço- lak Aziz arasındaki vaziyeti izah etmiş ve demiştir ki : “ — Nakzin dördüncü fıkrası üze- yirin Manud İstidası hakkındadır. Malâmunuzdur ki Üzeyir 19 sğustos 935 tarihile yani Yahyanın yaka - lanmasından bir gün sonra Anderin müddelumumiliğine bir (istida ver- mekte ve kendisinin evinde kaçakçı veya herhangi bir yabancının bü“ lunduğü hakkındaki ihbarlara ehem İmiyet verilmemesini talep etmekte- dir. İâdiaramemde ( bu ciheti uzun uzadiye izah etmiş ve demiştim ki: *“ Böyle bir hâdisenin vukuu man- tıkla gayrikabili teliftir ” Şimdi her hangi bir şahıs maka- mımıza müracaat ederek, bu gece be- nim evimde bir katil olacak, fakat İ #eii ben değilim. Hiç bir mesuliyet | kabul etmem, dese, bunu akıl ve İz- anla telif edebilir miyiz?7,, 'Nakzın beşinci kısmı hakknda Ba- ha Arıkan, şunları söylemiştir: Beşinci ve yedinci fıkralar 4. Nakzın beşinci ve:yedinci fık- raları mahiyeti itibarile birdir. Mah uhteremerizin suçluların İk- rarlarını kabul etmemek için göster- sebep, suçluların hazır » lk ti tı esnasında İşkenceye maruz kalmış oldukları keyfiyetidir. İddianamemde arzetmiştim, dünya - da işkenceye maruz kalmadığını id- Gin eden tek bir suçlu bile yoktur. Gene bu münasebetle misal olarak Staviski davasindaki alâkalıları arzet miş ve onun suçluların; da işkence- ye maruz kaldıkları yolunda ifade Yerdiklerini kaydetmiş idim, İşkence yapıldığı hakkında tek bir iddia mev cut idi: O da Arif tarafmdan veril - miş bir istidadır. Mahkemei mubte- remeniz, bü öheti tamik etmiş ol - saydı, Alimin kulağınm akmasınn dayaktan olmadığını kat'i tabip ra- porlarile anlamış olacaktı. Netekim Temyiz mahkemesine takdim etti - im lâyihaya merbut raporlar, Ali- min kulağınm eskiden beri akmakta bulunduğunu göstermektedir ki, Bu raporlar dosya içerisinde bulunmak- tadır. Yalnız istidraden şunu da ci- ban efkârma arzetmek isterim: Türk polsinde işkence, zulüm yoktur ve olamaz. Bunu bugün efkârmmumi - ye huzurunda tekrar etmekle İfti - har duyduğum bir vazife telâkki ediyorum... İstintakta rücu meselesi Baha Arıkan, şahit ajan ile Nuri ve karısı Fahriyenin şahadetlerine te mas eden nakzin altıncı fıkrası üz rinde durarak bu şahitlerin ifadele- Hinde mübayenet bulunduğunu söyle di ve sekizinci fıkra hakkında da de- diki: 4. Nakzin sekizinci fıkrası da çok dikkate şayandır. Uzeyir mahkemede ki ifadesiyle istintakta rücua müte- Modern bir rejim davası olduğunu cihan efkârı umumiyesine cesaretle ilân eylemiştim. Bu iddizmda ne kadar haklı bu- lunduğum büyük temyiz mahkeme- $inin şimdi okunan nakz ilâmiyle de etmiş bulunmaktadır. Bun- dan dolayi duyduğum iftihar bissi- Mİ. yalnız davamızda ne kadar kuv- Yetli olduğumuzu görmekten mule- Yet gahst bir histen ziyade, suçlu- kei Adalet pençesinden yakalarını tüy, oramamığ olmalarında aramak zimgelir, Hakiki suçluları huzuru” MUZA getirmiş olduğumuzu bitün| yük Vicdanımızın hürriyetiyle haykırış Hi Büyük temyiz i, Dizi kanaatimize iştirak etmekte ve Sucluların hakiki eürüm failleri bu- uğunda bizimle beraber bulun: dair ifadesinde Yahyayi yabancı bir adam olarak karakol kumandanma teslim ettiğini söylemektedir. Yahya bir sene evveli altı ay kadar Üzeği- rin yanmda bulunmuştur. Üzeyirin Yahyayı tanımamış olmasma imkân verilemez. Netekim dosya meyanın - da bulunan ve iddianamede uzun u- ziiye olduğum Arifin mektubu da Yahyayı çok iyi tanıdık- Jarını işaret eder. Hal böyle iken Ü- zeyir Yahyayı yabancı bir şahıs gibi ne diye teslim etmiştir? Hakimler, sek heyetinizin kanaatleri nasıl şayanı ihtiram İse, işgal etmekte bu- lunduğum bu makam da kanaatle- rine © derece hürmet edilmesini is- temek bu makamın en sarih bakla. rından birisidir. Bu makam, bilâ fa sıla altı saat süren bir iddiada bu - lunmuştu. Gönül isterdi ki, yüksek heyetinizin birer birer saydığımız ve delil ağdederek huzurunuza döktü - ğümüz vakıslara birer birer cevap vermiş olsun ve eğer biz kanaatimiz- de aldanmış isek, bu cihetleri birer birer bize göstermiş bulunsun. Cevapsız kalan iddialar Netekim : yüksek mahkeme de bu ciheti nazarı itibara almiş ve iddinle- rımıza kararda birer birer cevap ve- rilmemiş olması keyfiyetini nakız se- bebi olarak addetmiştir. Cevapeız kalan oiddislarımız hângileridir? Burada birer birer arzını faydalı bu- hiyorum.,, dianamesinde cevabsız kalan nokta- ları birer birer sayrak onakzın ©- nuncu maddesine geçmiş ve demiş- tir ki: “ w Bu, temâmen ilmi bir mahi- yet göstermektedir, Makâamımız Suçluların her birisi hakkındaki de- lilleri zikir ve tadat ettikten sonra 168 inci madde mücibince tecziyele- rini istemiştir. Suçluların suça işti- rakleri ve hepsinin de 168 inci mad- dedeki anasıra göre fall: oldukları zikredildikten sonra bizçe yapılacak bir nokta kalmamıştır. e Mahkeme muhteremeniz kararında suçluların her birisinin vaziyetlerini bu madde- nin anasırina tatbik edilmemiş Ol- duğundan bahizle bu ciheti r.evzuu bahsetmemişti, 168 inci madde Biz davacıyız. Davâmızi izah ede- rek her bir suçlu hakkındaki delil- leri saydık, döktük ve neticede 165 inel madde mucibince tecziyelerini istedik. Zikir ve tadad ettiğimiz de- lillerde 168 inel maddenin unsurları- nın tam ve kati şekilde mevcut ol- duğuna kâni idik. Eğer bu anasır dikrettiğimiz delillere uymamış ise bunu göstermek yüksek mahkeme- nize ait idi ki, büyük temyiz mahke- mesi de bu ciheti nazara almiş ve kararı bu yüzden de nakzetmiştir. Nak rinei fıkrasını müsan- rarını tadır. Bu fıkrada en mlihim iki nok- ta tebarüz etmektedir. Bu noktalar- dan Birisi, itiraflardeki mibayenet- ler, diğeri de delilin mahiyeti hak- kımdadır. İtiraflar arasında mübayenetler Mahkemei muhtereminizin o kara- rında sikrolunan itiraflar arasında» ki mubeyenetleri temyiz heyeti muh teremesi, suçluların itirafları bita- raf bir şahidin şehadeti gibi telik- ki edilerek esrsa dokunmıyan muba- yenetler şeklinde telâkki o etmekte- dir. Burada çök şayanı dikkat bir nokta mevcuttur ki, o da suçluların zabıta ve Sorgu hakimi huzurunda” ki itiraflarmın yüksek temyiz mah- kemesine tam ve kati bir kanaat telkin etmiş olması keyfiyetidir. Bunu suçluların itirafları, bitaraf şahidin ifadesi gibi telâkki eder bu- lunduğu cümlesinden alıyoruz. fıkranın ikinci mühim noktası delil bahsine aittir, Delil hakkında na kızdan evvelki muhakeme (safaha- tında oldukça mufassni (söz söyle miş idim. Yüksek mahkemenizi teş- kil eden zevat, hukuk âleminin en ince gavamızma vakıf kimselerdir. Mahkemel mubteremeniz, delili maddiye ile teeyyüt etmeden bir kiymet ifade edemiyeceğini o beyan buyurmuştu. Bizim kanaatımız böy- le olmadığı gibi, yüksek temyiz mah kemesi de bu kanaatta bulunma: makta ve kararı bu noktadan boz” maktadır, İkrar ve maddi deliller Ikrarın delâili maddiye İle teey- yüt etmediği taktirde cezasız kalma sı vahim neticeler doğurabilir. Dar va tasavvur ediniz ki ortada hiç bir delil kalmamıştır. Senelerden sonra fail içindeki vicdan azabma dayana- mıyarak fülini ikrar ve itiraf ve itiraf etmektedir. Maddi delil yok- tur diye fail kendisini cezadan kur- taraktır.. Kaldı ki, istinat ettiğimiz 168 in- ci maddede maddi delili bulmak.çok müşküldür. o Mevzuubahs cemiyet, silâhları hiç kimesinin bulamıyaca- ğı bir yere saklaşalar da yakalnmış bulunsalar ve itiraf da etseler, silâh ları bulunmadı diye cezasız mi ka- lacaklar ? Elimizde bulunan şerhte matyo cemiyetin teşekkül etmesini İdir. Bu fıkranm yalnız hükümleri Baha Arikan, bundan sonra İlk iğ- | bir sucu tekevvünü için kâfi adde- yor. On ikinci fıkra vali, emniyeti mumiye mildürü ve dahiliye müste- şarinin şehâdetlerinin teminine ka- naat edip etmemesine matuftur. Bu fıkra için arzedilecek fazla bir nok- ta mevcut değildir. Ancak hazırlık tahkikatında bu zevatın kül halinde suçluların itiraflarını - dinledikleri yazılı idi. Halbuki huzurunuzda var ki şehadette bunlardan bir kısmının ayrı ayrı şahısları dinlediği nalan | aldı Bu vakın heyeti © aliyenizi bu şahiltre içinde tahkikat şeklinin şe- hadete mutabık bulunmadığını neti- cesine sevketti. Temyiz mahkemesi bunun halledilmesini ve balledildik- ten sonra tahkikat şekline mutabık olup olmaması cihetlerinin tespit e- dilmesini ve bunun için de bu serhi yazanların şahit sifatile celbedilme lerini istemektedir. 'Nakzin son fıkrası için uzun uz- zun uzadiye söyliyecek sözüm yok- tar, Çünkü o kadar sarih ve kati- ni sıraya koymak onaksın kıymeti hakkında bir fikir verebilir, On üçüncü fıkra - nediyor: 1 — Yahya ve arkadaşlarının dahiliye ve kâletinin şifresinden bir ay sonra bududa girmeleri hâdisenin mahiye- tini değiştiremez, 2 — Şifrede gös- terilen isimlerde Yakubun sefareti- nin tezkeresinde bildirilen Yakup bu lunduğu, 3 — Üzeyirin ötedenberi tanıdığı Yabyayi meçhul bir şahis gibi teslim etmesinin samimiyetle geyrikabili telif bulunduğu, 4 — Tk tahkikatta Uzeyirin Yahyanın al tı ay evvel geldiğini söylediği ve bu- nu ispata kalkıştığı halde, bu cihe- ti ispat edememesi gibi hallerin maznunların itiraflarınm samimiyet ve mueyyidesini teşkil ettiğini Ya- hyanin ammana ne suretle gittiği, Etemi ne süretle gördüğü hakkında- ki itirafların tam bir Bilsilei mantı- kiye halinde « doğru bulunduğunu söylemektedir. Müddeiumumi nakza uyulmasını istedi Hakimler, büyük temyiz mahke- mesinin #on fıkrai hakziyesi, işi ta- mamen esasından ( halletmekte ve tıpkı memuriyetimizin görüşü gibi, mazhunların itiraflarındaki samimi- yet ve doğruluğa kani bulunmamak- tadır. Sözlerime başlarken demiştim ki, bu nutuk ile ihtar ediyorum. Bu- nu gene tekrar ediyorum. Yalnız bu | iftihar ve gurur, Atatürke suikast y k istiyen rin adalet Bu | müdafaası pençesinden kurtulamadıklarını gör- mekteh mütevellit olduğunu tekrar ilâve edeyim. Nakza uyulmasını i#- tiyorum.., , Iddianame okunduktan sonra saat, 12 yi bulmuştu. Reis öğleden sonra saat 15 de toplanılmak Üzere celseyi tatil etti, İkinci celse Tam saat 15 de ikinci celse açıldı ve rels, Ali Saip ile İdrisin vekili Avukat Himit Şevket İnceye söz ver di. Avukat müdafaasında, Temyiz mahkemesinin davayı usule müteal. lik nakiselerle bozduğunu, halbuki bunun için hakkım ziyammn sebutu icap edeceğini, ceza muhakemeleri usulü kanununun 308 inci maddesi- nin bu prensibe dayanan hükümleri muhtevi olduğunu söylediketn son - rs kanun ve adalete muvafık bir nakz karşısında bulunulmadığını ilâ- ve etti. Avukat Hâmit Şevketin Avukat Hâmit Şevket, 168 inel maddeye göre, ittiham edilen müvek killerine bu suçu isnat etmenin müm. kün olmadığını uzün uzadıya izah ederek; “— Bu nakız, kanuni sebepleri ve adli esasları ihtiva etmemekte oldu Bu için sizden ve viedanmızm ve il mi tetkiklerinizin eseri olarak yara- tıp imzaladığınız 17 Şubat tarihli ka rârınızda ısrar buyurmanızı rica € - 7 İngütere kralına suikasd mı? BAŞI 1 yakalamışlardır. Kral soğukkanlılı - ğanı muhafaza ederek yoluna devam etmiş ve saraya dönmüştür. Öğle - den sonra da golf oynamaya gitmiş- tir, Tutulan adam polis karakoluna getirilmiş, orada ifadesi oalımmıştır. Mütecaviz karakola götürülürken diğer bir şahıs bunu polislerin elin- den kaçırmaya teşebbüs etmiş ise de polisler düdükle imdat istemişlerdir. Yapılan tahkikatta tabancanın sıkıl- madığı (anlaşılmıştır. Mütecaviz Ifadesinde kabahatin tamamen hiliye nazırmda olduğunu söylemiş- tir, Bu arada demiştir ki: “— Ben krala fenalık yapmak is- temedim, Yalnız hükümetin krala fe nalık yapılabileceği hakkında nazarı dikkatini celbetmek istedim. Bu adam Mahon İsminde İngiliz te baasından bir adamdır. Hüdiseyi gözile görmüş olan bir gahit vak'ayı şöyle anlatmaktadır: — Mütearrizin kralm üstüne ateş ettiğini zannetmiyorum. Mütearriz birdenbire polis kordonunu yararak krala doğru ilerlemiştir. Ayni anda bir kumaş parçasına sarılı olan bir sey yere düşmüş ve bunun bir rüvel ver olduğu görülmüştür. Vak'ayı gözile görmüş olan diğer bir şahit miltearriz salsın, İleri atı- bır atılmaz bir kadınla bir polis me - muru tarafından yakalandığını te - yit etmektedir. Bu şahıs yakalanım- en çırpınmaya başlamış ve silâh:“ye- re düşmüştür. Fakat bazı şahitler de, mütearri- zin rüvelverini kralm alnına dok durduğu ve atın saha kalktığını söy- lemektedirler, Bu esnada kral arka- sına dönüp bakmış ve mütearrizin BAŞI 1 yürüyebiliyor. Bunlara karşı hakiki bir inzibat kuvveti yoktur, Herkes ancak kendi kuvvetine güvenebilir. Gördüğünüz manzara karşısında biz de kapımıza kilit vurmağa “meebu - rus. Bu düşüncemizi haklı buldular. Mü racaatımızm tarzını dn çok beğendi- ler, Fakat sıra tatbikata gelince hiç beklenmez hususi menfaatler asıl he- defi örttü, gayeyi çürütecek marlev- reler de biribirini takip etti. Dünyanın bugünkü halinde böyle bir manzara görmemeli idik.Sulhü is tiyenlere ve dünya yüzünde macera- lara ve emniyetsizliğe set çekilmesi. ni gaye bilenler, görüş * zaviyelerini kolayca biribirlerile âyar edebilme- liydiler. Ayni saniyede ayni istika- mete bakmak ve ayni manzarayı görmek imkânı kolayca tecssüs ede- Montrö konferansınm vakit vakit ge cirdiği safhaların dünyanm emniye- ti nâmma delâlet ettiği mâna, kalp- lere istirahat verecek bir mana değil dir. Dünya yüzünde bugün açıktan «- çığa İki cereyan vardır: Dünyayı emniyetli bir yer haline koymak Ge - reyanı ve macera cereyanı.. o Filân memleketler filân cephede, diğer fi - lân memleketler de şu cephededir di- ye taksimler yapmak istemeyiz. Ay- ni memlekette her iki cereyanm ta - raftarları bulunması da tasavvur 6 dilebilir. Bütün mesele böyle iki cereyanm, ayrı ayrı ihtiyaçlardan ve menfaat - lerden doğarak bügün mevcut bulun- masıdır. Mavera tarafı ne istediğini daima bilir. Her vakit atılgan roller derim.,, dedi. Diğer maznunların müdafaaları Bundan sonra, bütün maznunlar #irasile müdafaalarmı yaptılar. Yah- Ya, bohçasmda iç çamaşırları bulun- duğunu, elindeki vesikanm işçi vesi kası olduğunu, Üzeyir, hâkim huzu runda itirafta bulunmadığını, karde- şinin ve kendisinin tazyik edildiğini, Yahyayı karakola hükümetin emrine riayet etmek için teslim ettiğini, Şem seddin, kendisinde bulunan tabanca ları nereden aldığını, Temyiz lâyiha snm kendilerine tebliğ edilmediğini, Arif, Alimin kulağının Ankaraya gel meden evvel sağlam olduğunu, mah- kemeye verdiği istida ile Emniyet mü dürü Sadriyi mahküm ettirmek ni- yetinde olmadığını, ancak itirafin - rın ne şekilde yapıldığını söylemek oynamağa müheyyadır. Menfaat pa» zarlıkları sayesinde her vakit kendi istediğini, Şaban, İsmail ve İdris bir diyecekleri olmadığmı söylediler. Ali Saibin söyledikleri ti Ali Saip te Müddelumuminin be - yanatını cevap vererek: “— Ben, bidayetten sonuna kâdar işi viedanmıza bırakmıştım. Yine öy- le yapıyorum. Şimdiye kadar çekti ğim ıtıraplarla bütün günahları si linmiş tertemiz bir adam olarak kar şınıza çıktım. Kararınızı bekliyorum. dedi. Heyeti hâkime, kisa bir konuş madan sonra 17,5 da celseyi tatil ede rek müzakere odasına çekildi. Üçüncü celse Saat 19,50 de üçüncü ve son celse açıldı. Zabıt kâtibi, nakız ilimma bilmeliydi. Açıkça söylemeliyiz ki,| Krala bir adam tabanca ile tecavüz etmek istedi Mütecaviz derhal yakalandı ve muhakeme edildi, “şahitler tabanca: atılmadığını söylüyorlar INCIDE bir polis tarafından yakalandığını görmüştür. Bir şahit, hükümdarın binmiş ol - duğu atım yan tarafma bir rüvelver kurşunu isabet etmiş olduğunu söyle mekte ise de saray memurları bunu kat'i surette tekzip etmektedirler. Kral, bir saniye kadı a verdik- ten sonra metanetini iyyen boz- mıyarak yine at ile yoluna devam etmiştir. Muhakeme başladı Londra, 16 (Tan) — Bugün A“ vam Kamarasında ve Lortlar Kamâ- rasında alâkadar nazırlar krala ya- pılan swikast hakkmda tafsilât ver- mişlerdir. Avam kamarasında Dahiliye Na « zırı demiştir ki; — Kral süratle büyük bir tehlike- den kurtuldu. İmparatorluğun her tarafından ve hariçten geçmiş olsun telgrafları gelmektedir. Kralm kurtulması sürekli alkışlar. la karşılanmıştır. Yakalanan adamm bugün muhake wesine başlanmış ve şahitler dinlen» miştir. Bunlardan "bazıları ateş edil « medi ses duymadık demişlerdir. Mu- hakeme sekiz gün sonraya bırakgl « mıştır . Polis, müfettişi Sands mahkeme- deki ifadesinde demiştir ki: “Mahon isminde olan mütecaviz hadise hak- kında bâna şöyle demiştir: Kral ya- ralanmadı değil mi? Onu katiyen ya» ralamak istemiyordum. Bunu sadece protesto makammda yaptım. Bütün elçiler şahsen Bukingam sarayma giderek suikastten kurtul muş olduğundan dolayı Kralın teb- rik defterini imzalamışlardır. Iki zıt cereyan INCIDE arasında daimi veya muvakkat cep- he birliklerine varabilir. Karşılıklı. emniyet cephesinin va « siyeti bundan çok başkadır. Geçiri « len son bir senelik tecrübe bu cep « hedeki birliğin pamuk ipliğinden ol duğunu, kullanılan silâhların dolu ol madığmı, blöfler tesir etmeyince ge- riye çekilmeye meyil gösterildiğini, mütecavize karşı kullanılan vasıtala- rm hep nefsi avutmak ve kendi ken- dini aldatmak kabilinden şeyler bu « Yunduğunu ortaya koymuştur . Türk milleti sulh ve emniyet fik- rinin en samimi ve en ateşli bir ta - raftarı olduğunu gerek Balkanlarda takip ettiği sulh siyaseti, gerek Mil- letler arası meselelerinde müşterek emniyet nâmma hakiki fedakârlıkla- ra müheyya olduğunu filen göster - mesi ve gerek Boğazlar meselesin - deki hareket tarzı ile ortaya koymuş tur, Boğazlar meselesinde müspet bir İ uzlaşmaya varılmasında bu hüsnü - niyetin ve bu temiz sulh sevgisinin gok tesiri olmuştur. Netice itiberile bu uzlaşmada karşılıklı emniyet pre sibine taraftar milletlerin çok acı he- zâmellerden sonra vardıkları ilk mu- vaffakiyettir. Boğazlar anlaşması kat'i şeklini alınca Türk milleti ken- dine ait bir mevcudiyet işinin halle- dilmesine nekadar sevineceks&, dün- ya sulhü nâmma böyle bir muvaffa- kiyete âmil olduğuna da o kadar s6 vinecektir. Bu muvaffakıyetin teşkil ettiği temel taşı üzerine yeni bir şey ler kurmaya imkân olacak mı, bugü- ne kadar olan tecrübelerden ders alı- nacak mı? Bunu da yakm bir istik « bal gösterecektir, TAN karşılık yazılan ve 18 maddeyi ihti va eden israr kararmı okudu. Rols, ep son hükmü şu suretle tefhim et- “— Mahkeme, Temyiz mahkemesi nin bozma sebeplerinin hiç birisini varit görmediğinde neski hükümde ısrara, temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar vermiştir.., Müddeiumumi kararı yine temyiz edecek Dava bu suretle nihayet bulmuş değildir. Cümhuriyet Müddetumumi- si, kararı yine -Temyiz edecek ve mahkemece Temyiz birinci ceza dai- resinin nakzına ittiba olunmadığma göre, dava evrakı Temyiz heyeti u « mumiyesinde tetkik olunacaktır. /

Bu sayıdan diğer sayfalar: