4 Ağustos 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

4 Ağustos 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAN | Gündelik Gazete | TAN'ın hödefiz Haberde, fikirda, heri | Meyda temiz, dürüm, samim! olmak, karlin — gazetesi o olmiyn çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Er, 1 Sene 20 Er, 780 Kr, GAY 109 Kr, 400 Kr, SAy 800 Er, 160 Er, 1Ay 300 Er, Millelerarası posta itihadına dahilol- Miyan memleketler için 30, 16, 9, 3,8 Ura dır. Abone bedeli peşindir: Adres değiş Ürmek 25 kuruştur. Cevap için mektup lara 10 kuruşluk palilâvesi lâzımdır. | cenen MeseteLeRi | Mektep Kitaplarında Görülen Hatalar Yazan: M. Zekeriya SERTEL Dün meraklı dostlardan biri Maa- Mİ Vekâletinin tavsiyesile liselerin en birinci sınıflarında yardımcı ki- tap olarak okutulan M. Tevfiğin bi- Yoloji kitaplarından birini tetkik et- Miş. Rarstgeldiği hatalardan bir ka- Sini met ederek bize göndermiş. Di- Yor kiz “Çocuğumun elinde gördüğüm, İakat müellifini tanımadığım bu © *ere şöyle bir göz gezdirdim ve gör- | m ki bizim neslin idadilerde oku- duğu tabiiyat kitapları zamanına gö Pe bunlardan çok yüksek ve daha vi “Kitapta 115 inci sahifede, on se- asırda yaşıyan Türk âlimi Seyh İbrahim Hakkı, on yedinci a- Sırda bir Türk coğrafyacısı olarak Bösterilmiş, ve adı İsmail Hakkıya Sevrilmiş. İki satır aşağıda bu zat tan bahsettiği bildirilen o Avrup: Müellif Gold Şmid, hakikatte hay- vanaş mütehassısı olan Mory Gold Smith olacak, ve yine orada İve Delaye olarak sikrödilen zat Fransiz Sestitüsü azasından ve Annde Biole- BİNue mecmuasını çıkaran İve De- © olacak. Bütün, ba yanlışlar. diri, sefer Yörüükten sonra, diğer sahifelerin. m Me gibi hatalar bulunabileceğini üşündüm ve ürktüm.,, he eserlerde bir çok hatalar # umduğunu biliyoruz. Bunları af- edebiliriz. Filvaki Avrupa edebiyat | 19 fikir hayatını naklederken, bun. | rda da mümkün olduğu kadar as ,M sadık kalmağa, hata yapmama bi, yecburuz. Yeni nesle garbı ede-| pa ve fikriyatile maklederken, yi bunu tam vermek lâzamdır. Fa- 5 bu hatalar mekteplerde okutu- “serlerde olursa, bunu asla afte- yiz, elektep kitapları İyi bir tetkik. Ecçerse, bunlara benzer bir çok yalar ned edeceğimize şüphe » Bu bakımdan bütün mektep aylarının salâhiyettarları tarafın. #ayet ince bir tetkikten geçiril faydalı olur kanaatindeyiz. * YENI NEŞRİYAT e — — vesile ile son zamanlarda ki- masamın üzerinde kitapçı | duy, 2oşriyatından iki “eser bul. elinin biri. Tolstoy'un | ve ” adlı meşhur eseri- igor de Dante'nin meşhur Komedisi” dir. Bu eserleri he- Bu, çetkik etmeğe vakit bulamadı. İçin tercümelerinde ne derece Kadar muvaffak olduklarım bi. em. Fakat muhakkak ki buz iki türkçeye çevrilmiş © olması! tüphanemiz için bir kazanç 8 bu himmetinden dolayı kitap- iyi tebrik etmek bir vazife. 4 7 ps? Vesile ile şunu da kaydetmek ki, kitapçılarımız son zaman. Bayet faydalı neşriyata baş. | San gr Üç dört kütüphane bir. | Miz tin dünya edebiyatını lişam- Bakil ile meşguldür. Bu kitap- ee biri her gencin kütüpha. Bing süsliyecek, kafaların ve ruhla di, Din edecek kadar kıymetli- eray, meşriyatın yayılması son sene | h , “eheler arasında kitaplara kar. Main. alâka © başladığını © Dün bir sene - e TAN İstanbul Hapishanesinin yerine yapılması mevzuu bahsolan Adliye Sarayı, tam hakikat olacağı zaman ortaya birtakım iddialar atıldı. Hapishane binasının tarihi kıymeti olduğundan bahsedildi. Halbuki bu iddia hiç de doğru değildir. Ve bu iddiaların Adliye Sarayının inşasını geri bırakmaktan başka hiçbir faydası olmadı. Aşağıdaki yazıda mevzuubahis sarayın hakiki tarihini bulacaksınız. Hapishane Binası Niçin Yıkılabilir? Ne yazımda 'Topkapi sarayı vesikalarına, eski minya- türlere, tarih kitaplarina dayana- rak İbrahimpaşa — Atmeydanı Sarayının bulunduğu yeri kat'i o- larak tesbit ettim, Bu sarayın sik- ket merkezini askeri evrak hazine- si ve askerlik şubesi olarak kulla- nilan yer teşkil etmektedir. Sul tanâhmet Ocamiinin (o yerindeki — sonradan Ayşe Sultana geçen — Güzelahmetpaşa Sarayı da tam İb- rahimpaşa Sarayının karşısına dü- şüyordu, Ahmetpaşa Sarayını Mimar Si- nan yapmıştı. Büyük san'atkâr bu- nü “TEZKIRE.TUL-BUNYAN,, da tasrih ediyor ve Atmeydanı Sara- yını da tecdiden bina ettiğini sylü- yor. (1) Ibrahimpaşa padişahın ga- zebins uğradıktan sonra adı anıl. mamış, sarayına da Atmeydanı sâ- rayı denilmiştir. Şu halde bu sara- yı da Sinanın eseri olarak mi ka- bul edelim. Filhakika mütbu “Tez- kire.tül.bünyan,,da çok açık ve fahiş yanlışlıklar vardır. Elde edi- len diğer nüshalarla karşılaştır! madıkça güvenilmemesi lâzimdir. l opkapı Sarayında yeni bu- lunan ve eskiliği kabul e- dilen yazma bir nüshada da At- meydanı sarayının Sinan tarafın- tir. Yalnız “tecdiden,, kelimesini bira? ihöslemek“lâzimdıri ” “Eski. den burada bina vardı, o yenilen- di, anlamına geldiği gibi “yeniden yapılmış, anlamına kullanıldığı da vardır, Sat bu kelimeyi “eskiden bulu- nan bir binanın yerine veya te- mellerinin üstüne yapıldı, mâna- sına kullanmaktadır. Meselâ Mi. mar Sinan tarafından yapılan Ga- İatasarayını şöyle anlatmıştır: Galata Sarayı yeni bina olundu, eski yeri aslâ kalmadı. una nazaran İbrahim; Sarayının yerinde eskiden bir bina bulunduğunu kabul et mek lâzımgeliyor ki burada bulu- nabilecek binaları ikinci yazımda — iktibaslar şeklinde — göster- dim. Bununla beraber Kanuninin ilk yıllarında yapılan resimlerde Ipodromun bir kısım kerevetleri. hin ayakta durduğu görülmekte. dir. Şu halde Atmeydanı sarayı ne vakit yapılmıştı. Ibrahimpaşa 929 H. de sadraza moldu. Kanuni kızı Hatice Sultanı Paşaya 930 H. de nikâhladı. Düğünü Atmeydanı Sa- rayında yapıldı. Padişah bu sarayı damadı na verdi. Bu hesaba göre Atmey- danı sarayının 930 senesinden ev- vel yapılmış olmasını kabul etmek meçburiyetindeyiz. Kanuni 926 yı- lında hükümdarlık tahtına oturdu- ğuna göre sarayın 926 ile 930 yılı arasında yapılmış olması lâzımdır. Acaba bu senelerde Sinan kaç ya- şında idi. Sinan Yavuzun ilk hü- kümdarlık yıllarında Kayseriden devşirilerek getirilmişti. Sinanm İstanbula geldiğinde yirmi üç ya- şında olduğu (2) ve sarayın Inşası- na da 929 da başlandığı kabul edil- diği takdirde otuz dört yaşlarında olması lâzım gelir ki bir san'atkâr için bu yaş olğunluk çağıdır. Bu- hunla beraber Sinagşın asıl mimari faaliyetinin 942 H.den itibaren başladığını iddia edenlere bakar- sak Atmeydanı Sarayını onun yap- bir iş telâkki edilirken, bu yeni ki. tapların vasati basışı 3000 dir, İngil. tere ve Amerikada bile, bu cins ki- tapların vasat satışı 6—10 bindir. Binnenaleyh bu vaziyet istikbal için büyük ümitler verecek mahiyette» & d i Hi kitap in 1000 müh satış iyi Ee Ni i dir. Gözeteciler hapishane mamış olmasını kabul etmek ii- zımdır. Sinan ilk büyük eseri olan Şehzade manzumesini 950 ile 955 yılları arasında yapmıştır. Bunlar- ZU. öle serler yaptığı vardır, Kanuninin ilk yıllarında Yapi- lan resimler de Ipodromun şimdi- ki sarayın yerine rastlayan kısım- larında kerevetler görüldüğüne- göre Ibrahimpaşa sarayının yerin- de Bayezid devrinde bir saray bu- Yunduğunu kabul etmeye imkân yoktur. Belki daha arka taraflar- de Fatihin de Defterhane, Maliy dairesi olarak kullandığı Bizans- tan kalma yapılar verdı. Şu ince- lemeden sonra Atmeydanı sarayı- nın bânisi olarak Kanuniyi kabul etmekten başka çare yoktur. tmeydanı Sarayı muhtelif zamanlarda birçok ilâve- ler aldığı gibi birçok defalar da tamir görmüştür. Hapishane bina- Sanın yıkılıp yıkılmaması günün meselesi olalıdanberi hiç kimse sa- rayın inşa ve tamir tarihini tesbit edemedi. Ben bunu tesbite muvaf- fak oldum. Ahlatayım- Kânuni; sadrazamı ve damadı Tbrahim Paşa ile BUDİN fethinden döndükten sonra 936 yılında şeh- zadelerini sünnet ettirmek istedi. Bunun için de Atmeydanına hava- leli ve hâkim bir köşk yaptırdı. Kanuninin sadrazamlarından Lüt- fi Paşa bunu anlatırken der ki: “... Budinden Tslâmbola gelip karar eyledi. Sultan Süleyman oğ- Yu Sultan Mustafayı ve Sultan Mehmedi ve Sultan Selimi sünnet etmesin kastedip ve Atmeydanına havale bir köşk bina olunmasın em redip köşk tamam Olcak arzetti- ler. Rum Padişahı Sultan Süley- man dahi köşkü temaşa etmek için at İsteyüp... (3),, B u düğün 20 Şevval 936 da başlamış ve tam bir ay sürmüştür. Düğünün 18 inci günü şehzadeler İbrahimpaşa sarayında sünnet edildiler ve yeni yapılan köşkün şahnişinden alayı seyretti- ler. Bu düğünde Padişahın dama- dile şöyle bir şakalaşması var: Ka- nuni İbrahimpaşaya sormuş: — Benim düğünüm mü parlak oldu, seninki mi? Mizace göre şerbet vermesini bi- len Sadrazam derhal şu cevabi verdi: Benimki daha binasının üstünde Çünkü benim düğünümde senin gi- bi bir misafir vardır. Senin düğü- ünde bu ayarda bir davetli ve mi- safir yoktu. Sevap Padişahın hoşuna gitmiş" ti. Bu düğünde Türkün san'at ta- tihine ve belki dünyu ihtiralar ta- rihine geçecek mühim bir hâdise de olmuştu. Solakzade bu parlak düğün alayını anlatırken şöyle bir şey de söylüyor: “ ... Cümleden biri bir herifi zarif bir araba üzerine bir köşk peyda eyleyüp yürüttü (4).,, Demek ki Türkler 418 yıl önce hayvansız, kendi kendine yürüyen bir araba keşfetmişlerdi. Şu halde otomobil keşif şerefi de bizimdir. Daha sonra yine bu sarayda Üçün- cü Muradın oğlu Üçüncü Mehme- din sünnet düğünü . yapılırken “Anka, isminde muazzam bir tay- yare taslağı yine bu meydanda muvaffakiyetle uçurulmuştu (5). ape Sarayınm At- meydanı cephesi daima pa- dişahlara tahsis edilmişti. Burası bir nevi merasim ve alay köşkü gi- bi kullanılırdı. Sarayın arka kış- mı Füstpaşa Türbesinin yanına ka- dar uzayordu. Üçler mezarlığının bulunduğu yer de Sraya dahildi. Dördüncü Murat zamanında bu sa- rayda “Gılmani hastan 2000 zülüf- lü gulâmi padişahi, oturuyor du. (6) Topkapı sarayı gibi muaz- zam bir sarayda beş binle yedi bin arasında müstahdem ancak otura- bilirken buraya ki bin hassa aske- rinin sığınabilmesi için sarayın şimdikinden daha büyük olmasını kabul etmek mecburiyeti vardır. Bunu gösteren bir vesikayı da Solak zade tarihinde buluyoruz. Tarihçi Muradı Salisin oğlu Meb- medi Salisin yine bu sarayda yanı- lan düğün alayını anlatırken şun- ları söyler; “Ol gün oldukta şehzadei civan- baht atlanıp vüzera ve erkân ö- nüne düşüp dört NAHLİ dahi as- ker arasında acemi oğlanlarına ve Tersaneiâmire forsalarını götürtüp alay ile Atmeydanına dahil olduk- larında zikrolunan NAHLİ bülendi saray duvarı yanına kodular. Atlı asker meydanı ihata edip vüzerayi izam Ibrahimpaşa sarayı altında çeş meler beraberinde dizilip şehzade- ye selâm verip şehzade cümleyi se- teine Hapishanenin | dış kapısı CAH çeşmeler üzerinde olan şah- nişinden seyretti (7).,, Demek ki bugün Üçlerin altın- daki çukur çeşmelerin üstünde de şehnişli saray aksamı vardı. Aksi takdirde bu çeşmeler nerededir. brahimpaşa sarayı 1014 yı- lında bir tamir daha geçir- miştir. Bunu da Topkapı Sarayı arşivinde 4411 numarada kayıtlı ve üzerinde “Ruznamei Osman E- fendi,, yazılı bir hesap defterinden öğreniyoruz. Bu padişahın hassa mimarı Ha- san Çavuş tarafından 18 Safer 1014 tarihinde hazırlanmış bir ta- mir keşif raporudur. Altındaki al- ta şahit arasında hassa mimarların- dan Mustafanın da imzası vardır. Mimar sarayın bazı odalarının, tahtaboşunum, kırmızı kafesleri- nin, firiminin, bahçe derselerinin ve on beş odanın tamiri için yüz yirmi bin akçelik bir tamir tahmi- »i yapmıştır. Bu tamir raporunda geçen va- sıflar yine Topkapı sarayında Bağ- dat köskü kütüphanesinde “200,, numarada kayıtlı ve 1001 yılında Seyit Lokman tarafından Üçüncü Murat adina yazılan Farsça şehin- Torahimpaşa s şahnamedeki minyatürlerine tam mânasile uy- maktadır. Bugünkü saray o saray- dan, Hünername ve Sürnamel Ba- kideki saraylardan bambaske bir manzara arzetmektedir. y laşılıyor ki Sarayın bi $ap kısımlarından şimdi hiç e ser kalmamıştır. Yine bu kitaplar. daki minyatürlerde sarayın Üçlere doğru da uzandığı görülmektedir. Topkapı sarayı arşivinde 6107 numarada İbrahimpaşa Sarayı İle Galatasarayına ait bir mekülüt def- teri ile Ibrahim Paşanın 19 Şaban 942 tarihinde —öldürüldükten son- ra— tesbit edilen mücevheratını gösteren 1023 numaralı bir defter daha vardır. B ugün görülen binamn Uçler tarafında sokak içindeki cephesinin bir kısmından balıya- rak maliye hazinei evrakına kadar uzanan taş körnej yapının vahdeti muhafaza ettiğini gösteriyor. Aca- ba bu gördüğümüz binanın mima- ri kimdir. Sinan Saiye dikte ettir-* diği eserde bu sarayı tecdiden bi- na ettiğini söylediğine göre bura- sım 936 yılından sonra ve belki de ikinci Selim zamanında baştanba- şa yeniden yapmıştır. Şimdi yıkılması mevzuu bahso- lan hapishane binasının sârayla bir alâkasını göremiyorum. Eski resimlerden ve maliye hazinel ev. rakına jandarma kumandanlığı ta- rafından dayanan kısımda bir bağ- Inta olmadığı derhal göze çarpıyor. Buradaki kemerin sonradan örül- düğü de görülüyor. Eski resimlerde hapishane binasının burada yüzü Firuzağa camii tarafına dönmüş sütunlu bir kapı ve methali vardır. (Arkası: Sayfa 8, sütun 2 de) (İ) Teskire-til-Bünyan. Bahife 42. Ev. Mya Çelebi de (Ct 1. sahife 224) te bunu teyit ediyor. (3) Âlimler ve sanatkârlar. Sahife 6. Ahmet Refik Bey merhum Sinanı kendi yaptığı İbrahim Paşa sarayında okutmak Kİbi bir tezsda düşmüştür. (3) “Tevarihi Aliorman” sahife 338, (4) Solak zade tarihi, Sahife 476, Pe- çevi tarihi, Cilt 1, sahife 152, (5) Topkapı sarayı hazine kütünkane- si 1344 numarada kayıtlı “Sürnamei Bâki” (6) Pvtiya Çelebi seyahatnamesi, cilt 1. Sahife 323. " | GOPÜŞLEP Ailenin «.r.5 Temeli Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Senelerin verdiği bir tecrübe ile aile hakkında edindiği kanaatleri Tan gazetesinde ifşa eden bir im, ais lelerin bozulmasında âmil olan se bepleri şöyle izah ediyor; 1 — İzdivaçtaki yaş nisbetsizlik- leri, 2 — İktisadi vaziyetlerini, kazanç larını yoluna koymadan evlenenler, 3 — Evlenmiş olmak için evlenen. ler, 4 — Cinsi ihtiyaçlarını tatmin e- demedikleri ve cinsi tecessüslerini tatmin için evlenenler, 5 — Gençlerin aileleri tarafından evlendirilmeleri, 6 — İki tarafın kazancını veya va- ridatını fazla göstererek öteki tarafı aldatması, 7 — Sarhoşluk, geçimsizlik, kıs- kançlık, ihanet, cehalet, sefalet. Ailenin hozulmasında kuruluşun yanlış olduğunu kabul eden hâkim çok mühim içtimai bir yaraya neşter koyuyor. Aile, cemiyette büyük rol oynıyan içtimai müesseselerden biridir. Cemi yetle mevcut her müessesenin mü- tekabilen biribiri üzerinde tesiri ol- duğu için, allenin cemiyette terak- ki ve tekâmülünde de yaptığı tesir çok mühimdir. İ Terbiye sistemimizdeki bozukluk- tan bahsederken, aile terbiyesinin bozuk olduğundan evle mektebin verdiği terbiye arasındaki muvaze- hesizlikten gkâyet ediyoruz. Küv- yetli bir terbiye sistemi kurmak için kuvvteli bir aileve dayanmak mec- buriyetinde olduğumuz gibi, içtimai inkılâptan büyük semereler alabil mek için de ailenin içtimai fonksi- yonunu kuvvetlendirmek lâzım. Hüâkimin yukarıda saydığı bütün se bepler, aile temelinin ne kadar çü. rük esaslara yadandığını, ve ne ka- dar süratle yıkıldığını gösteriyor. Bir eemiyette on dört yaşındaki bir kız yetmiş yaşındaki bir erkekle ev- Tenirse, buna aile ismi nasıl verilebi. lir, ve bu aileden ne semere beklene- bilir, Daha kendini U geçindirmeden âciz bir genç, yuva kurar, çocuk y&- tiştirirse, bu ailenin sefalet dalgala- rı içinde boğulması ve cemiyete bir sürü tufeyli, hattâ bazan dejenere yetiştirmesi kadar tabii ne olabilir? Kanunen cezai ehliyeti on sekizin- den sonra taayyün eden bir genç on beş yaşında övlenirse, çocukların. dan, nilesinden cemiyete karşı nasıl mesul olabilir? oÇocuklarm on altı yaşından evvel sinemalara girmesi. nin terbiyevi mahzurlarından bah- yütmesinin mabzurlarını düşiineme- mek bir tenakuz değil midir? Cinsi terbiyedeki müsamahasızlığın neti- cesi, daha kazancı yoluna koyma- dan evlenmek srarında kalan, ve an- enk bu sebeple evlenen bir gencin, bu tecessüsünü tatminden sonra evi. ni yıkması da, çocukların karı koca oyunu oynamalarından başka ne ma- na Hande eder? Aile hakkında hiç bir fikri olmu yan, yetiştireceği çocukların ne sık- hatini korumaktan, ne de ahlâki fikri, içtimai terbiyesini vermekten âciz bir kızın, anası babası tarafından evlendirilmesi, opotriarkal ailenin devamı değil midir? Kendi şuur ve kanaatlerine sahip gençlerin, kendi iradelerile kuracakları yuvadaki sağ- lamlığı, hu silelerin hesaplarına gö- re kurulmuş yuvadan | bekliyebilir miyiz” Bu âmiller ailenin kuruluşundaki Böyle çürük temeller üzerine kurulmuş bu aile yi hayata saldığınız zaman, baştan- başa bir mücadeleden ibaret olan bu bayat içinde bu gemi O navi bocalamaz? o Sefalet (Obir um - man dalgası gibi yüzlerine sarptı mı, mahkeme dosyaları « nı hırsızlar, katiller, veya talik da- vası açanlar doldururlar. Ceplerin- deki son meteliği meyhanede bıra- kan sarhoşlar karakollarda nöbet beklerler. Buna cehalet yüzünden meydana gele in iri hanetir biri en a ki sederken, on beş yaşında çocuk bü- |

Bu sayıdan diğer sayfalar: