5 Temmuz 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

5 Temmuz 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5-7-941 il TAN... N, mek 125) gKrş, 750 » 6 Ay Dünyanır a Siyasi Manzarası Wükzle, diği bir nutukta donanmanın 4-- hal “kullanılmasını istemiştir. Stalin'in Nutku: (ösyö Stalinin, Tass Ajan- sı tarafından tam metni serilen nutkunun esas noktala - rını aşağıdaki satırlarda hülâsa ediyoruz. Bu nutuk, evvelki harplere benzemiyen Sovyet - Alman mücadelesinin mahiyeti ve inkişaf ihtimalleri bakımın - dan dikkate şayandır. © Kizilordu, dişinden tırnağı" na kadar müsellâh, tank ve tay- yaresi bol zorlu bir düşmana karşı vatan toprakların anuda- me ve kahramanca müdafaa et- mektedir. Alman ordusunun en güzide fırkaları ve hava kuv. vetlerinin en mükemmel teşek- külleri daha şimdiden ezilmiş - lerdir, © Kızılordunun, vatan top - raklarının bir kısmını faşist or - dularna terketmesinin “sebebi, harbin Alman kıtaları için mü - #ait fakat Sovyet ordusu için gayri müsait şartlar içinde baş - Jamış olmasıdır. Harp başladı. ğı gün 170 Alman fırkası Sovyet hudutlarının yakınlarında tama- men hazırlanmış bir halde bulu nuyor ve harekete geçmek için işaret bekliyordu. Halbuki Sov- yet kıtalarının seferber edilme- leri ve hudutlara naklolunma - ları icap ediyordu. © Sovyetler, ademi tecavüz paktını ibiği etmemek ve müte- caviz vaziyetine geçmemek en- dişesiyle daha evvel ik yapmamışlardır. © Sovyet hükümeti bu ade- mi tecavüz paktını yapmakla bir hata işlememiştir. 1939 da Almanyanın teklif ettiği bu pak- tı, bu devletin başında Hitler ve Ribbentrop bulunmasa dahi, sulhperver Sovyet hükümeti red dedemezdi. © Bu pakt Almanyaya, geçi- ci mahiyette müsait bir askeri vaziyel kazandırmış fakat buna mukabil bütün medeni dünya - ve husumetini celbet - © Büyük bir tehlike vatanı- mızı tebdit etmektedir. Gaddar ve amansız düşman, alnımızın teriyle slanmış topraklarımızı, buğdaylarımızı, petrollerimizi ve el emeğimizi gasbetmek, büyük mülkiyeti tesis ve çarlığı ihya etmek, Sovyetler câmiası - na dahil bütün milletleri Cer- menleştirmek, Alman Baron ve * prenslerinin esiri olarak kullan mak emelindedir. Biz bugün bu milletlerin hür veya esir olma- ları gibi bir hayat ve memat me selesi karşısındayız. e Bu tehlikeyi bertaraf et - * mek ve düşmanı ezmek için â- lınacak tedbirler şunlardır? BİRAZ DA Tatlı suda banyo yapmak 4-| fin de -meselâ yüzme Ke İsvam ederken: biraz ihtiyatlı Yulunmak zarar vermez. Banyoyu mutlaka aç karnına Yapmak şart değildir. Hattâ tet- VU Susbanyosuna öğleden önce gi“ #enler sabahleyin hafif bir kahve Alti yaptıktan sonra suya girer * ve hiç de rahafsız olmazla; Böyle yapınca soğuk suyun tesi- ye daha iyi tahammül olunur. akat kahvealtı çok yemek ma-| Yasına gelmez. Öğleden sonra su- girmek için, yemekten sonra İç olmazsa üç sant geçmiş ol 1 beklemek lâzımdır. bi suya girerken vücudün iraz sicak olması iyidir. Bu da ABONE BEDELİ Adres değiştir. 1800 Kr, 1 sene 7800 Kr. EFELER AN Esnevi | © Tü Ecnebi 400 Kr.3 Ay Boa Kr. Fİ 1sc0 , İt80 . 1 Ay 400 ni idrâk ederek sulh zamam zihniyetini terketmeyi ve bu çe- tin harbin icaplarına göre me- sai tarzlarmı yeniden tanzim eylemelidirler. Bozguncular, panik çıkaran - lar ve firariler derhal ve mer - hametsizce cezalandırılmalıdır. © Ru, alelâde bir harp de - Fildir, Düşmana karşı mansız davranmak lâzımdır. Ordunun ricat ettiği yerlerde düşmara hiçbir şey bırakılmamahdır. Bü tün hayvanlar, erzak ve malze. ve köprüler bozulmalı, nakledi - lemiyenler tahrip edilmeli ve hu man için gayri kabi- li tahammül şartlar ihdas olun- maldır. lisler teşkil edilmektedi kova ve Leningrat amelele - ri şimdiden bu milislere kaydo- lunmaktadırlar, Işgal altına giren yerlerde, düşmanı mütemadiyen iz'aç ede cek partizan teşkilâtları yapıl maldır, © Diz yalnız tehlikeyi berta- raf elmek ve valanımızı ve is - tiklâl korumak için değil, ında Nazi esareti altın tün milletleri kurtar - mak için harbediyoruz. Bu muazzam kurtuluş harbin de yalnız değiliz. Alman mille- tinin en unsurları da dahil olmak üzere bütün dünyanın terakkiperver unsurları bizimle beraberdir. Nazizme karsı mil - letlerin tek cephesi teşekkül etmiştir. © Mister Churchil'in nutku, Albay Knox'un beyanatı, Amer rika hükümetinin hattı hareketi le şükran hisleri uyandır - muştar. © Bütün kuvvetlerimizi ça - buk seferber etmek ve düşmanı ezmek maksadiyle tçşekkül e - den devlet müdafaa komitesi fa aliyete başlamıştır. Kuvvetleri - imiz na mahdultur, Bunu düş - man yakında anlıyacaktır. Tutulan Yel: Avirior ki, Sovyetler için bu harp, muazzam bir kurtuluş harbi, bir hayat ve memat mücadelesidir ve bunu kazanmak için akla gelen ve gel miyen bütün yıpratma, imha ve tahrip tedbirlerini almıya karar vermişlerdir. Bu tedbirler tatbik edilebil -| diği takdirde, esas üslerinden yedi sekiz yüz kilometre uzak - İaşmış olan Alman kuvvetleri - nin 2,500 kilometrelik bir cephe üzerinde yiyecek ve harp mal - zemesi bakımlarından beslenme lerinin çok güç olacağı hesap €- dilmektedir. 1917 Bolşevik ihtilâlini mü - teakip Rusya, bütün bir husu met ciham tarafından çevrildi. Zi zaman memleketin mühtelif yerlerinde çıkan müsellâh ve or- ganize isyanlar ihtilâl hüküme- tini tehlikeli vaziyete düşürmüş tü, Sovyetler Rusyası bugün de buna yakın çok müşkül bir va- ziyette bulunmaktadır. Yalnız şu farkla ki, şimdi karşıların - da, iki senedenberi karşılaştığı bütün kuvvetleri mağlüp eden ve çok kıymetli bir harp tecrü- besi kazanmış olan muazzam bir ordu vardır; buna mukabil In - giltere ve Amerika bu defa Sov- yetlerle beraberdir. Bu muazzam mücadelenin neticesi hakkında şimdiden hü- küm vermek kehanet olur, An- (Arkası 4 üncü sayfada) ER VZ İHTİYAT. Ter kendi kendine kuruyunca vü cut üşür. Onun için teri, söyle a- cele silip suya girmek daha doğ” ru olur. Alışık olanlar terli terli suya girmekten bile zarar gör - mezler. Suya girerken, tabii, birdenhi- re atlayıp bütün vücudü birden ıslatmalı.... Korka korka ve ya- vaş yavaş girince soğuk su insana Btırap verir... sw banyosunda cilt kıza- arlardaki tansiyon bir bundan da nabiz bi- raz hızla, Bunların hepsi in- sana rahatlık ve keyif verirler, Fakat, banyo yapdığınız su 80 Zuk ise, hele akar su olursa, ban- z parça azal Tahammül ve yer iddialar dinleriz ve okuruz: , — Efendim, dilde inkılâba ne lüzum var? Dİl bir uzviyettir ve ; kendiliğinden tekâmül eder. — Arap acem sözlerinin bir çe- sit atmosferine ve tuvaletine alış tık ki, onları şimdi türkçe ile na- sıl değiştirelim, uzun zaman is - ter, iyisi mi vazgeçelim! — Hayır, arap acem sözlerine biz artık alıştık. ihtiyar olduk, şimdiden sonra nasil dilimizi türkçeleştirelim. — Evet, biz Türküz ve ger - çekten dilimiz, milli şuruu hır- palıyacak ve hattâ tahkir edecek derecede arapça acemce veya frenkçe sözler ve kaidelerle do - ludur; amma ne yapmalı, dil ü- leması bir çaresini bulsun da biz de tâbi olalım. Bütün bu düşünceler, asıl me- seleyi temelinden kavramamış olmaktan ileri geliyor. Şunu a- çıkça hatırlamak gerektir ki, dil devrini doğrudan doğruya bizim neslimiz için yapılmış veya yapı- lacak değildir. Dil zihin ile ağız cihazının birbirine uygunluğu bakımından, çocuktan itibaren öy le bir alışkanlık mahsulüdür ki, onu kırkından sonrakilerin ve he- İle ihtiyar olanların değiştirebil. meleri epeyce güçtür, belki de ira deleri zayıf olanlar için büsbütün imkânsızdır. Tanınmış Psikolog (o Williâsm James, itiyatların erkeklerde yir- mi beş, kadınlarda yirmi iki yaşı na kadar değişebileceğini, fakat ondan sonra bu değişmenin olduk ça zorlaştığını birçok örneklerle aydınlat , Zaten bunun aşa- ğı yukarı böyle olduğunu kendi hayatımızdaki denemelerle de an yoruz. O halde, hemen anlaşılır yor ki, dil devrini, daha ziyade gelecek nesiller için, mız için hazırlanacak; onların u- lusal kültürlerini, milli şuur ve benliklerini yükseltmek için ya- İ pılacaktır. Gerçi, “Türklük şuu - | Funu taşıyanların, Türk kültürü- yüksekliği adma Türkçe ko- nuşmaları ve hassaten Türkçe yazmaları gerektir. davası Üze - Tindeyiz. Lâkin bunu şimdi biz yapamıyorsak çocuklarımıza ol - yaptıramaz mıyız? * u iş, şüphesiz, mekteplerde türkçe terimlerle öz türk- çe yazılmış kitaplardan başlıya - Tak ö lerin, profesörlerin ve muharrirlerin, hele gazetele- |rimizin öz türkçeciliğe önem ver meleriyle başarılacaktır; dairelerindeki, yazıcılar da bu bakımdan büyük rolünü yapacak |Jardır, Vaktiyle türkçeyi bırakıp Osmanlıcayı nasıl aldı isek, şim- di de Osmanlıcayı bırakıp yine öz malımız türkçeye döneceğiz. O zaman yabancı bir dil için müm, kün olan, şimdi ana dilimiz için neden İmkânsız olsun. Osmanlıca eserler üzerinde ilmi araştırma- Isr yapmak istiyenler için, üni- versitede okutulan ölü diller ara sında Osmanlıca da öğretilebilir. Türk hâkimiyeti altında, müs takil bir Türk milleti içinde Türk dil inkılâbına hiç değilse taraftar olmamak ve üstelik onu baltala- mağa kalkışmak ya Türklüğün - den şüphe edilenlerin milli kül - türümüze karşı ters bir cephe al- ması demektir, veyahut milli şu- urları dil bakımından zayıf olan- lann meseleyi iyice ka vi mış olmalarından doğan bir zihin anarşisidir. Bütün Türkleri birin ci halde bulunmaktan tenzih e- deriz; ikinci durumda olanları i- se aydınlatmağı öz Tütk münev- verleri bir ödev saymalıdırlar. Bir defa, dilin bir uzviyet ol - duğunu ve kendiliğinden tekem- mül edeceğini iddia edenler, bi- zim davamız bakımından Yi çalışıyorlar. Dil ile uzviyet ara- sında Avrupada bir zamanlar ce- reyan etmiş olan felsefi bir mü- nakaşayı şöyle böyle işitip te, iyi Yine soğuk suyun tesirine daya” | vodan çıktıklan sonra durmaya| anlamadan yeniden bu meseleyi Yabilmek için. Ondan dolayı ban| gelmez. Tüylü havludan manto-| ortaya atmak, çok görülen biye girer biraz hızlıca vaz terlemek iyi olur... Vücut hiç terlememiş iş olursa biraz gü” ves banyosu vücudü ısıtır... Me Fakat terin ke: bu vie / buhar olarak havaya ema mek de doğru olmaz. his de fena olma: gitmek, | nuz yanımızda ise onu hemen giy) Ulu orta her telden meli... Onu birlikte götürmeyi u- nuttunuzsa, bir müsande olduğu İtakdirde yine biraz günes ban - Çok terle, tabii, soğuk suya) yosu.. Y. r erd ken-| rek, hattâ biraz kosarak ısınma:|Zat dil gibi bütün sosyal mües- wt biraz hızlı yürüye 1... Vücudü biraz uğuşturmak ve oy gi den biridir. Bu meselede en e » saslı tekâmül fikrini ileri süren Herbert Spencerdir. Fakat bu seseleri organik değil super - or- ganik kabul eder (11. Üzvi te - TAN Edememektedir. ; ; kâmülde dahi, Bergson'la temsil edilen en son telâkkiye göre ted - Tiç değil bir sıçrayış ve hız rak atlayış vardır (2). ek 'onuşma diliyle yazı dilinin bir birinden ayrılığı s0s- yal bünyede bir hastalıktır; ve Os manlığarlın yazı dilt olarak kalma sı iddiası da çürüktür; onu şimdi lik bırakalım. Fakat şurası mu - hakkaktır ki, konuşulan ve yazı - lan dil, göz kulak veya mide ve karaciğer nevinden bir uzviyet olmadığı gibi, onların tekâmül kamunlarına da tabi olamıyaca - ğı ne kadar açık'bir hakikatse, tekâmül teorilerini iyi anlamadan uluorta iddialara girişmek te o derece dar görüşlülük ve ilme saygısızlıktır. Bunu bile bile ya- panlarmı ise herhalde affedilmez bir hata işlediklerine şüphe yok- tur. Çünkü, milliyetçiliğin dört; temel karakteri arasında en baş ta dilin, karşılıkları bulunduğu takdirde yabancı sözlerden ve ka idelerdeh bir hız ve ve inkılâplı temizlenmesi gelir. Bu, Fransız - ca ve İngilizcede Türkçede oldu- Bu derectde yapılmıyorsa, Kaba - hat bizde değil, o dillerin, Lâtin- ce ve Gi müstağni kal, mıyacak ır zengin olmayışla- rındadır. Bizim ana dilimiz - ise, Arapça, Acemce ve Frenkçeye hiç ihtiyaç bırakmıyacak derece- de gerek vokabüler, gerek Gra- mer ve Sentaks kuralları bakı - mından Çok zengin ve verimlidir. Son eklerde olduğu gibi önek yap mak hususunda da çok kabiliyet- lidir; “Us,, “tan, “tüze, gibi mü- cerret fikirleri de, bazılarının zan pettikleri gibi, tek söz olarak ifa- deden aciz olacak kadar fakir ol- mâdığı şöyle dursun, birçok ta mürekkep sözler yapabilmek su- retiyle bu cihetten de son derece de zengin olduğu muhakkaktır. Hattâ bu iki dile ve Frenkçeye geçen vö sonradan onların aslın - dan imiş gibi sanılan birçok türk çe sözler lunduğu biliniyor. Bazı gramercilerin ve yaşlı ga- zetecilerin yabancı dillerden alıp dilimize sokmak, veya orada ola- nı alıkoymak istedikleri sistem ve sistemcilik yanlıştır. Çünkü gramer, ancak kendi dil kaynak- larımızı araştırmak ve Türk dili- nin yapısına bakarak sistem çı - karmak le doğru olabilir. Demek istiyoruz ki, dil, sistem - den değil, sistem dilden çıkar. Türkçenin kendi sistemini kendi- sinden çıkarmalıdır. O, demin de Denizlere Mayinleri Kimler Dökü Hs» için bir düşman is- tilâsına maruz olan İrigi- liz adalarının sahillerinde her gün sessiz gürültüsüz — çalışan yüzlerce kücük ticaret gemisi mevcuttur. Simdi Krallık ih- tiyat donanma kuvvetlerinin emrinde çalışın bu kücüke ge- miler bu harbin en tehlikeli is- lerinin birini yapmakta. İngil- tere sahillerine mayin dökmek- tedirlör. Sulh zamanında balıkcıkla &ecineh, denizin bin derdini çeken bu gemiciler bügün İn- giltörenin birer sessiz kahra - manıdır. Bu sağlam mayin hatti da İskoçyanın Şimalinde Jhon of Groafs'dan baslar; adanm €n cenup noktası olan Dover'e kadar uzanır, ve sonra bütün Manş sahilince uzanır. Ne fena hava, ne mütemadi- yen 'yağan düsman bombaları, denizaltıları bu mavinlerin dö- j YAZAN:.. Dr. M. Saffet ENGİN dankküikekeişersanseğeraneves yemeye ul YAR Yazan: Sevim SERTEL EKSİKKALAN İKİ İNKILÂP ili Ve Musiki Öz Türkçe, Kendi Öz Çocukları Elinde Daha Fazla Hırpalanmıya Ve İhmale Maruz Bırakılmamalıdır; Türk Milli Vicdanı Artık Buna Vaktiyle Nasıl Türkçeyi Bırakıp Osmanlıcayı Aldı İsek, Şimdi de Yine Öz Malımız Türkçeye Dönerek "Ulemayi Rüsum,, un Osmanlıcasını Bırakacağız. dediğimiz gibi, her bakımdan çok zengindir; ve ari denilen dil- İere gerek vokabüler, gerek gra- mer bakımından âdeta temel ol - muş bir dildir. Gariptir ki, bu İ hakikati ilk önce ortaya koyan İve dilimize bu kadar büyük bir şerefi veren profesör J. Taylor adlı çok tanınmış bir Ingiliz âli- midir (3). Derin araştırmalar sı - rasında kendiliğinden gözüken Bu hakikatı,daha sonfa Avru, nun en tanınmış dilciletinden o- lüp birkaç yıl önce ölmüş olan prof. A. Hi. Sayce birçok deliller- le tekit etmiştir (4). #* Ş“ halde, dil bir uzviyet ol- madığına ve süper - or- ganik bir müessese olduğuna gö- re, evleviyetle her zaman iradeli hamlelerle düzeltilir, tekemmül ve inkişaf ettirilebilir, Dilimizde arab ve acem sözle - rinin bir nevi atmosferi ve mâ - nası olduğu fikrine gelince, bu, gülünç bir vahimeden ibârettir. Belki ferdi şahıslara göre deşi - şen bir çeşit mevhum alışkanlık « lar vöya Watson'un dil pitkoleji: sinde anlat yine fe . 2 al Gekeeld ref- lex) olabilir (51, fakat bu, dilin İbünyesindeki söz anlamlariyle | hiçbir suretle ilişikli olmadığı gi- bı, tamamiyle de şahsidir; ve çok kere bu nuans farklafı başka baş ka kimselere göre birbirine zit da düşer. Meselâ bakınız: Bir yerde görmüştüm; ilk ku- rultaydanberi dil inkılâbına karşı durmakla tanınmış üstat geçinen- lerden birisi, Dış Bakanlığımız ta rafından yapılan bir saldırmaz - ık paktının adını tenkit ediyor - du. Buna 'Saldırmazlık,, denemez miş, “ademi tecavüz,, demek lâ - zammış. Çünkü, saldırmakta bir nevi tahkir havası varmış, teca- vüzde ise böyle bir hava esmi - yormuş. Bunun nekadar indi ve yapmacık bir fddia olduğu mey- 'dandadır. Saldırmak veya teca- vüz etmek, tahkiri zaten birkaç merhale aşan bir psikolojik hal - dir ki, onda artık tahkir havası var mıydı, yok muydu diye is - kolastik düşüncelere yer kalmaz. Böyle düşünülmese dahi tecavüz- de tahkir mânası olmadığı nere - den çıkarılıyor. Bu çeşit indi fikir lerle büyük dil inkılâbı hareketi- ne engel olmağa çalışmak daha başka bir maksada dayanabilir. ın için öz milliyetçiler bun- lan önlemelidirler, kültü - rünü ve milli benliğini yükselte- külmesine mâni olabilmektedir. Bu gemicilerin ması calıştık- larını anlamak için içlerinden bir tanesini meselâ “Teviot Bank” ı alalım,. Evvelee Ame- rikânın Atlantik sahillerinden İngiltereve demir tasıyan bu gemi şimdi tam 11.000 nci ma- yinini denize atmıştır. Gece Ründüz durmadan çalisan bu gönüllü mavin dökücüler ala- yı bütün sadeliklerine ve cahil- liklerine rağmen daimi suret- te İngiliz adalarmın etrafındaki demir ağı yerinde tutarak onun çözülmesine, bozulup varıl - masma mevdan vermedikleri İ- cin İhiltetermetinder Büyük bir mevki alacâk'ardir. Bu adamlar çoğunun kulu- beleri deniz kenarındadır. O- rada onları bek'iven karıları da |cipler, kekler çok sefer evlerine yarı donmuş gelirler, Onları isita- cek olan bu önemli hamlede, 2i - hinleri soğutmıya ve şaşırtmağa matuf olan menfi cereyanları dur durmalı, ve dil inkılâbı bareketi- ne bir öz türkçülük cereyanı ola» rak müspet bir şekilde katılma - hdırlar, Bülün ulusal menfaatle- rimizi inceden e koru! keskin dehasiyle Türklük baki - katinin yüce timsali Milli Şefi- mizih son dil bayramında Türk Dil Kurumuna gönderdikleri kut- lama telgrafındaki mâna ve teş viki hepimiz derin bir saygı ve şükranla hatırlamalıyız. Büyük Şeflerimizin Dil Inkılâbına gös terdikleri derin alâka, yanlış ve- Bu Harpte Uzlaşma Sulhü Yapılamaz Yazan: Sabiha SERTEL H p gün geçtikçe dünyaya şamil bir mahiyet almak- tadır. Hattâ harp gayeleri dahi başladıkları noktadan zit istika « metlere doğru yol almıştır. Bu harp, Avrupada bir tek devletin, Asyada bir tek devletin hâkimi: yetini tesis için açılmıştır. İngil- tere, Amerika ve diğer sanayi devletleri bu kıtadan kovulma - dıkça, harp, gayesine ulaşmı Bir tek devletin bir kı iy iğer devletlerin birer tâ- bi devlet haline gelmesi demek: tir. Tek devlet nazariyesini gü- den siyasilerin içtimai tezleri sudur: “Dünya, temerküz ve in- isara doğru gidiyor. Kaj lizm, liberal iktısat sistemi için de inkiyafını yayarken, libera- lizmden tamamiyle uzaklaşmış tröstlerin inhisarı ve temerküzü- ne dayanmstr. Binaenaleyh dün- yanın seyri bit tek trüste, bir tek inhisara doğrudur. Bu inhi- sarı da ancak bütün diğer dev- etleri mağlüp eden, hâkim bir devlet kurabilir. Bugünkü har» bin gayesi bu tek devlet ve tek tröstü kurmaktır.,, Demokrasiler, 1933 den 1939 ya kötü görüşlere gidilecek doğ- Tu yolu açıkça gösterdiği gibi, bu hareketin amelelerine de en bü- yük sevinç kaynağı ve dayanak olağeldiğine şüphe yoktur. x* üyük Millet Meclisi kürsü- sünden yükselen: “Bakan lık dedik, bakan dedik, sokakla- Ta, otobüslere yazdık; sonra hep- sini sildik. Bu he iştir, anlamıyo- rum,, s€si, gerçekten Türkün mil li vicdanında akseden büyük bir hakikatin ifadesidir. Halkın ağ - zına kadar girip yerleşmiş olan (Saylav), (Kamutay), (Ödev), (O- hem) gibi daha nice yeni ve gü- Tuz. Öte yandan, bu daima her türlü yenfPk hareke - tinin girmesinde en çok âmil olan askeri mesleğin yüksek karak - teri ye disiplini sayesinde orada öz türkçe sözler ve terimler ta - mamiyle yerleşmiştir. Artık ne fer yerine er, kaymakam yerine yarbay, fırka yerine tümen, tay- yare yerine uçak denmektedir. Bir taraftan umduğumuz şe - kilde yüksek ilim terimleri hazır lanırken, hiç olmazsa zaten kul lanılmakta olan alışılmış ve te- miz türkçe sözler yerine artık A- rTapça ve Acemcelerini kullanma" maya çalışalım. Osmanlıca pro - , ters tesirler yapabile- cek bir propagandadır. Ayra milli iz ve haysiyetimizi de in- citir, Medreseleri ve bütün Os - manlı müesseselerini yıkan bir in kılâp içinde Osmanlı zihniyetini temsil eden medrese dili propa - gandası yapmak doğru olur mu? Bu cereyana müspet olarak ka- tılmayanlar hiç değilse > eli bayraklı eo ğını yapmasınlar, kadarcık bir türkçülük ödeviyle bu iş hızın alacaktır. Artık “müdüriyeti u - mumiye,, , “ısdarı evamir,, , “ey- yamı ahire,, , "tacdarı âzam,, ve saire gibi Arap usulü terkipler, ve “irtihal, , “Azimet,, gibi bin bir eski sözlerle koyu yi cılık tufanı içinde kendi öz dilimi zi boğmağa m, Kendi mize biraz hâkim olarak itiyatla- Tımızın bu derece esiri olmıyalım: Büyük Milli Şefimizin koruyu cu başkanlığı altında yürüyen ve bir aksdemi mahiyetinde olan Türk Dil Kurumunun gösterdiği doğru yolda milli bir disiplinle yürürsek bu işi daha kolaylıkla üphe yoktur. A- na, baba ve çocuklar arasındaki zaruri bir intikal devresinin güç lüğü, ve türkçe arapça karıtığı bir dil manzarası bizi ma - malıdır; bu, geçici bir dönüm noktasıdır ve hem kültür istik - lâlimiz şerefine hem de yüksek milli benliğimiz adına hoş gö - rülmelidir. Uzun ve karanlık asırların ih- maliyle bu hale düşmüş olan türk çemiz gibi zengin ve güzel bir dil, başka milletlerin dillerine a- na kaynak olduğu halde şimdi on- Yarın köleliğine düşemez. Türk - çe, kendi öz çocukları elinde daha İazla hırpalanmağa ihmale maruz bırakılmamalıdır. Buna Türk mil İli vicdani tahammül edemiye - çektir. (1) Herbert Spencer, First Prin- London, 5. 316 (4) A, H. Sayce, principles of Phi- >> 0EY. (9) Watson, Behaviorlem, Bu mevzu Üzerinde etraflı bir etüd cak seyler hazırlamak. yaralı- İ“Kemalizm İnkilâtbmn — Prensipleri, ları tedavi gibi bir çok vazi-İndiı eserimizin üçüncü cildinde bulu nur, feler heo bu kadınlara düser. kadar Faşizmin yayılıp büyüme» sine müsaade ettikleri halde, harp gayesinin bu noktaya da - yandığını gördükleri zamandır ki, silâhlı mukavemete iş - ler, şimdiye kadar reddettikleri Sovyetlerle :birleş - miye yanaşmışlardır. Çünkü, bu harp bir ideoloji harbi değil, tek devletin kıtava ve dünyaya hâ- kimiyeti harhidir. Demokrasile - rin buna müsaadesi, Avrupa, Asya ve Afrikadan çekilmeleri demektir. Demokrasiler bunun icindir ki, sulh tekliflerine ya” nasmamıslardr. Eğer bu harp, 1914 harbi mahiyetinde hir harp olsavdı. harbin bir uzlaşma sul- hü ile bitmesi mümkündü. Harpte müdafaada olan millet lerin bütün ideoloji kavgalarını kenara birakarak birbirleriyle yaptıkları anlaşmalar, bu tek devlet ve tek tröst hâkimiyetine karsı kövabilmek içindir. Düne kadar Sovyetlere * karşt bir Ehli - Salip yapmaktan bah- seden Amerikan diplomasisinin, düne kadar dörtler paktı yapa» rak müştereken Sovyet Rusyayı imha etmek istiyen İngiliz dip- lomasisinin, harbe girdikleri gün den bugüne kadar geçirdikleri siyasi değişmeler ve nihayet Sovs vetlerle birlesmeleri, artık ha bin bir ideoloji harbi olmadığımı, İamalarından ileri gelmistir. Ya bütün dünya hâkim tek bir devletin hezemonyası İcine gire“ cek, veya bu hegemonyalar parx calanıncaya kadar beseriyet har- he devam edecektir. Bunun içine dir ki, bu harpte bir uzlaşma sulbüne imkân yoktur. Bir tek devletin bir kıtaya veya dünva- va hâkimiyeti tahakkuk edebile- cek bir ideal midir? Bu da ayrı en tetkike değer bir mevzud! POLİSTE : Kabataşta Bir Kadır. Cesedi Bulundu Dün Kabataş vapur iskelesi â- çıklarında bir kadın cesedi bu" lunmuştur. Bu kadının Kasım paşada Eski bayram yeri sokağın da 27 numaralı evde oturan Şa“ milin karısı Hafize olduğu anli silmiştır. Hafizenin denize bir kaza ne ticesi düştüğü ve boğulduğu an- laşılmiştır. Deri Fabrikası Yangını — Bit kaç gün evvel Yedikulede Ps- padoplos deri fabrikasında çi kan yangın hakkımdaki tahkiksf ikmal edilmistir. Yangının rugan lari vemiklemek için Yapılar müstahzere katılan benzinin te- bahhürü neticesinde ates alma- sından ileri geldiği anlaşılmış - tır. Tahkikata devam edilmek te, müessesenin mali durumü tetkik olunmakta ve (defterler gözden geçirilmektedir. Kuyuya Düştü — Ortaköyde Gözlükçü sokağında 18 numara” l evde oluran 60 yaşında Kale Ciyrut su çekerken kuyuya düş müş ve ölmüştür. Burgazda Yangın — Dün Bur“ gaz adasında bir yangın cikmis” ve Cinar sokağında 4 numarak fırının yanındaki arsada bulu” nan amele kulubesi ile kulube ye bitişik evin bir kısmı van * miştir. ———— 'Kaptanların İmtiham Bazı sebepler dolayisiyle evw ce tehir edilen kaptan ve ma kinistlerin imtihanı bu avın 2 inde Ortakövde deniz tican mektebinde vamılacaktır

Bu sayıdan diğer sayfalar: