6 Haziran 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3

6 Haziran 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 6 HAZİRAN 1935 PERŞEMBE Te E K Düşünüşler Türk öğretmenleri ve Altıok Cemiyetin işbölümü içinde en ağır soravı omuzlarında taşıyanlar, hiç şüp- hesiz ki, yarınki nesilleri avuçlarında istedikleri gibi yoğuran öğretmenler- dir. Kökleşmiş ve ananalarını kurmuş es- ki ve ihtiyar için, gençliğin sıyasal eğitiminde göre- cek büyük bir iş yoktur. Ayle ve cemi- yet, eksik kalmış olsa da, bu eğitimi bü- tünler. Halbuki genc rejimlerde, yeni devrim gelçrmiş ve hele kafaları aydın. lanmamış yurddaşları fazla olan mem- rejimlerde öğretmenler deketlerde rejimi ve devrimi en — geniş sevdirmek, halk yığınlarına tanıtmak, yeni düşünceleri ve yeni inanışları yay- mak büyük bir ihtiyaçtır. Cemiyetin sı yasal alanda birçok yayıcı ve propa- gandacı araçları arasında öğretmen or- dusunun ne önemli bir yer tuttuğu ise ortadadır. Getçi, türk öğretmenlerinin, hiç bir zaman ,yeni yetişen türk çocuklarına tlusçuluk ve cumuriyetiçlik prensiple- rine aykırı telkinler vermemiş oldukla- Pınr biliyoraz. Fakat, hele son Parti Kurultayın- dan sonra, açıkça ortaya konulmuştur ki türk devletinin benimsediği prensip- Ter yalnız cumuriyetçilik ve ulusçuluk değildir. Lâiklik, devletçilik, halkçılık ve deyrimcilik prensipleri de genç Türkiyenin ilerlemesi için, diğer iki prensip kadar önemli şartlardır. Yarın tek bir ülkü çevresinde birleşmiş, ara- sında aykırılar ve ayrışıklar bulunma- yan, toplu ve küvvetli bir türk bütün- Tüğünün meydana gelmesi ve memle- ketin artık hiç bir tarafında, geri hare- ketlere yer kalmaması için, yarının ne- sillerini, bugünden, bütün bu altı pren- sipt bağlılık ve inanla yetiştirmek zo- rundayız. Hepsi ulusçu olan türk öğretmenle. ri arasında, bugünkü gereklikler içinde türk ulusçulağuınun tek şartı - olan altı prensibe bağlılıktan eykıtı kalmış olan- Tarın bulunacağına inanmıyoruz, — Yal- pız, altı prensibe bağlı kalmaları, kendi- lTerine bütün ödevlerini yapımış olmak İç rahatlığını veremez. Çünkü onlar İnandıklarını yaymak, doğru ve güzel bildikleri şeyleri, ellerine vetilmiş olan türk yavrularına aşılamak mevkiinde bulunuyorlar, Genc rejimlerin hepsin- de, bütün öğretmen orduları, bu yolda seferber edilmiştir. Bu ödevde savsacılık yapmak için gençlerin sıyasal eğitimi yolunda ça- İsşmayı lüzumsuz saymak, bu işi cemi- yetin ve okunan gazetelerle eserlerin kendi kendine göreceğine inanmak bir Özür olamaz. Ağaçlar ancak fidan halindeyken âstenilen şekilde bükülebilir. Bir cemi- yetin ferdleri de kanağatlarımı okul sı- ralatında edinirler. Prensiplere aykırı telkinlerde bulunmamak yetmez, türk bütünlüğü ve türk ülkesinin büyük ya- Tili-için Tüzümuna inandığımız altı prensibe inan ve sevgiyi gencliğe ver- mek lâzımdır. Yaşar Nabi NAYIR Sorav — Mesuliyet; Öğretmen — Muallim; Eğitim — Terbiye; Araç — Vasıta; Önem — Ehemmiyet; Ayrışık - Muhalif Ankara'da Kızılay haftası Yurdumuzun her tara- fında yapılın (Kızılaya üye olmua) haftasına bu - eyitik kurumumuzun — Ankara ku- rulu 8 haziran, cumartesi günü başlıyacaktır. Kızılay tarafından evle- rinize gönderilecek (üye ya- zılma) kâğıtlarını doldura- rak onu size geltirene veri- nis. t Barışla ve savaşta felâ- ketlerimizi paylaşan bu iyi- Hk kurumumuza üye olu- $ nuz. (8 O ürka a HLADA Va KATDAARAKAI A HUA T AKIKLANDAA (9 UL Uus Lehistan'da Türkler (Leh radyosunda verilmiş olan bir kontferans,) —— Lehistanın baştanbaşe doğu ile ba- ti arasında geçitlik cden bir bölgede bulunduğundan, Avrupa ve Asya har- talarına ilk bakışta görürüz. Bu bölge asırlar içinde birçok defalar Asya boz kırlarından batıya doğru sürülen gö- çebe kavimlerin yolu olduğunu biliyo- ruz. Bir taraftan İslâv dünyazının rus kavimleri, taraftan ise türk ulus- giler, Lehistanın sıyasal tari- en önemli bir kısmıdır diyebili- Göçebe yığınların doğudan ba- tıya aşmaları Lehistanın yalnız tarihin- de değil, hattâ etnografyatında da gö- ze çarpan izler bırakmıştır. Büyük bir su taşmasından — sonra, oldukça uzün bir zaman küçücük göl ve bataktıklar kaldığı gibi, göçebelerin her dalgasından sonra da yerli halk arasında yeni gelenlerden ufacık ada- Tar kalıyordu. Bunlardan — bazılârı za- manla islâvlaşarak, arasında yaşadıkları halk içinde büsbütün erimiş, kalmaları ise bugüne kadar ulusluklarını muşlardır. Herhangi bir halk yığınının bir yerden başka bir yere taşınması her za- mân kültürel varlıklar taşır ki türk kavimlerinin taşınmasında da aynı şe- ye rastlıyoruz. İşte yukarda bahsedilen ilgilerin sonuncusu, Lehistan'ın kültü- ründe ve hele Leh dilinde epeyce gö- rebiliriz. Kısaca, Lehistanda türkler mesele- Si Üç ayrı bakımdan araştırılabilir ki, bunlar da: sıyasal tarih, ctnografya ve kültür tarihidir. Bu mescelyi tarih bakımından ele alsaydım, ilkönce türk kavimlerinin taşınmasından ve Lehistanın türk hü- kümetleriyle, hele osmanlı türk sultan- lığı ve Kırım hanlığı ile değetlerinder bahsetmek zorunda kalırdım. Aynı meseleyi kültür tarihi bakı- mindan ele almak isteseydim, Leh 1ö- rü ve ananalarında, halk edebiyatında, teknik kültürünün bazı kısımlarında ve en sonra dilinde de türk tesirlerini göstermek ödevim olurdu. Fakat bu iki noktanın araştırılma- sını, çok ilgi verici ve önemli olmala- rına karşın, başka bir fırsata bırakarak şimdi meseleye yalnız etnografya ba- kımından bakıp, bugüne kadar Lehis. tan sınırları içinde —yaşıyan türk ka- vimleriyle uğraşacağım. Lehistanda türk kavimlerinin yaşa- dığını yabancılar değil, hattâ tehlile- rin birçoğu da — bilmiyorlar. Bun- dan dolayı onlar hakkında kısaca bilgi vermemiz, hele doğuda yaşıyan türk ulusları arasında ilgi uyandırabilece- ğini umarız. Etnografyalarından bahsetmek is- tediğim Lipka denilen Tatarlar ve Ka- raimler, Lehistanın doğu sınırı boyun.- da dağılmış küçük köy ve kasabalarda yaşıyorlar. Onların nüfusu çok olma- Yyıp topu topu yedi bin kişiyi aşmamak- tadır ve önemleri çokluklarında değil ancak yüksek derecede olan - kültürle- rindedir. Bu kavimler aynı zamanda doğusal Sibiryadan Avrupaya sürülen parlak türk dünyasının, batısal kuüzey sınırı- nın en uzak ucunda yaşıyan bir parça- sıdır. Tarihiğ bilgilere göre Lipka Tatar- ları on dördüncü asırda Litvanya gran- dükü Vitolod tarafından ilinin boş ka- lan yerlerinde yerleştirilmek için ge- tirilmişlerdir. Onlar Altın Orduyu mey: dana getiren türlü unsurlardan — katın olup, lisanca İdil ve Karadeniz türkle- rine bağlıdırlar. Asırlar içinde araların- da evlenip kanlarını karıştırdıkların- dan dolayı, bugün bizim Tatarlarımız ilkel unsurları ayrılamayacak bir yrup- turlar, Golenler yalnız erkek olup yer- li Litvan, Rus ve Leh kadınlariyle evlendiklerinden dolayı ilkel antropo- lojik tipleri çok zayıflamıştı. Tabiiğdir ki türkçe bilmiyen ana- lardan doğan çocuklar da atalarının li- sanını zaman geçtikçe unutuyorlardı ki bugün bizim Tatarlardan hiç biri türk- çe bilmez ve yalnız lehçe yahut telo - rusça konuşurlar. Tatarların kendi li- sanlarını bundan çok önce unuttukları, koru- daha on altıncı asırda, Kanuniğ Süley- man zamanında yaşayan — “Risale -i - Tatar-'i - Leh,, yazarının söylemesin- den açıkça görünüyor. Seyrek olarak yalnız Lehistana geç gelen göçmenler arasında Tatarca bilenlere rastgelinir- di. Bizim Tatarlarımızı lavlaşmadan önemlisi de büsbütün is- kurtaran etkelerin cn İslâm — dinidir ve bunun içindir ki babalarının dinini çok seven ve dincil olan bu ulus yalnız © dine bağ- lı eski törü ve ananalarını muhafaza edip kalanlarını ya unutmuş, yahut ara- sında yaşadıkları çevenin etkisi altın- da büsbütün değiştirmiştir. Daima sücl hizmette çalışan Leh Tatarları ilme çok da önem vermedik- lerinden dolayı, bu ulus İslâm edebiya- tında hiç bir rol oynamadı diyebiliriz. Aralarında ulusal dil olduğu gibi, arab dili de savsanık olduğundan, ku- randan alınan duaları bile hiç bir şey anlamadan otomatik olarak akayorlar dı. Böyle bir durumun devam etmesin, izin vermemek ergesiyle daha on yedin ci asırda Leh müslümanlarının tapın- cına, yardım olsun diye, Leh ve Belo - rus dilleri " sokulmuştur. Rus ve Leh dillerinde Arab harfleriyle yazılan ve kuran çevirmesi el yazmaları Leh Ta- tarları dini? hayatının tuhaf anıtlarıdır. Daha önce de dediğim gibi, Tatar- Tarımızın — Daşlıca ödevleri askerlikti. Onlar Leh askeri arasında özverilik ve kahramanlıklariyle tanılan ayrı atlı kıtalar halinde bulunurlardı. Memleket için hizmetlerine öden olarak Leh kı- ralları onları boyat ve ileri gelenlerle bir dereceye yükseltip, din özgeliği ve ayrıca her birine lâzem olduğu kadar toprak da vermişlerdi. Küçücük - bir ada gibi hor taraftan hıristiyan denizi ile sardlan altı bin kişilik bir grupun asırlardanberi bugüne kadar dinlerini muhafaza etmeleri eskiden olduğu gibi şimdi de Leh hükümetinin büyük bir vicdan toleransının beldeğidir. Barış zamanında Tatarlar kendile. rine verilen çiftliklerde Leh aksoyu gibi yaşarlardı. Topraksız kalanları ço- Bun tabaklık, meşincilik ve başka sa- natlardan geçiniyorlardı; şimdi ise on- Tarın okumuş kısmı hekim, avukat gibi öngür ertiklerde veya hükümet hizme- tinde işyar olarak çalışırlar. Genel harbtan biraz sonra Lehistan bükümetinin yardımiyle Tatarlar ken- di diniğ örgütlerini de kurdular, Bu- gün Lehistanın üç doğusal kuzey ille- tinde 20 topluluk meydana getirirler ki bunların dokuzu Novogvodek ilinde, sekizi Vilno ilinde, ikisi Bialrstok ilin- de ve birisi de Varşovadadırlar. Merke- zi Vilno'da olan bu örgüt bir müfti yön- temi altında kalıyor. Bundan başka Ta- tarlar halk aydınlanması için kendi cemiyetlerine de sahib olup, sosyal ve ilmiğ birkaç dergi neşretmektedirler. O dergilerin en önemlisi son — zaman- larda birinci cildi çıkan Tatar yıllığı- dır. Lehistanın gsınırları içinde yaşaya- Tak nüfusça Tatarlardan daha zayıf ol- duğu halde, başka birçök balırmlardan fazla merak uyandıran türk kavmi Ka- raimlerdir. Karaimlerden bahsederken, onların ulus ve din meselelerini kesin olarak biribirinden ayırmalıyıt, Karay, sekizinci asrın ortasında Abbasiler ha- lifeliğinin doğu illerinde yahudilikten ayrılan ve türlü ırklardan halklara da- ğılan mezhebin ismidir. Bundan dola- yı, meselâ Mısırda Semit ırkından Ka- raimlere dahi rasgeliriz. Fakt bu mez- heb en çok Kıtım yarımadasında yaşı- yan türk ulusları arasında dağıldığın- dan, onlara dahi Karaim ismi verilmiş- tir ve işte o Kırım Karaimleri türk ır- kındandırlar, Lehistandaki Karaimler Kırımdan hemen Tatarlarla aynı zamanda geldi- ler ki, onların yerleştirilmesini de ta- rihiğ anana grandük Vitold adına bağ- lıyor, Ufak gruplar halinde yerleştiri- len ve her taraftan İslâv halkı ile çev- rilen Leh Karaimleri bugüne kadar &- ki şekil lisanlarını koruyabilmişlerdir. Bu Jlisan, evelce güneysel Rusya bozkırlarında, sonra da Macaristan'da yaşıyan eski Kumanların lisanına çok yakındır ki, onunla birlikte türk Ni- sanlarının Kıpçak kısmından — sayılır. Prof. Dr. Kowalskt sugün ise Kafkasyada oturan Balkar ve Karaçayların lisanı ona en çok benzi- yor. Fakat bugün hiç değişmemiş e- ki lisanı ancak Lehistan ve Litvanyada yaşıyan Karaimler muhafaza etmişler- dir ki, Kırım Karaimleri, aralarında yaşadıkları Tatarların etkisi —altında lisanlarını büsbütün değiştirip şimdiki Kırım Tatar dilinden az farklı bir leh- çe kullanmaktadırlar. Azlıklarına karşın Leh Karaimleri dil bakrmından kuzeysel — ve güneysel ayrı lehçeye ayrılıyorlar. Bu Jehçeli den bir örnek vermek için her iki den de ikişer cümle göstereceğim. Bi- rincisi bir atalar sözü olup kuzeysel lehçede: “süvsey ahçarı unuturs uyal- nı,, cenubi lehçede ise “sivsen ahtsanı unuturs uyalnı,dır ki türkçe — “parayı seversen utancı unutursun,, demektir. İkincisi iğneden bahseden bir bilme- çedir ki, gebe kuzeysel lehçede ; “butun dunyayı kiydirat, özü yalangaç buvra- kat,, cenubi lehçede "bikin dunyanı kiy- diret, ezi yalanğats bivrelet,, dir. Bu bi- mecenin manası ise “bütün dünyayı gi - yindiriyor, kendisi çıplak geeiyor,, de mektir. Lehistandaki- Karaimlerin lisanında başka lisanlardan kelimeler oldukça az dır ve onun içindir ki Türk Dili araştır- ma Cemiyetinin “Osmanlıcadan — Öz türkçeye söz karşılıkları tarama dergi- si,, adlı eserinde bu uzak dili de göz ö- nünde tutmak çok doğrudur. Miktarları binden aşağı olan Kata- imler Lehistanın doğu sınırında yatan Troki, Vilmo, Lutsk ve Haliç adlı dört şehrinde oturmaktadırlar, Aymnı ırktan Karaimleri Litvanyanın Ponevej şehrin- de buluyoruz. Lehistandakileri olduğu gibi Litvanyadakileri de çoğun - çiftçi- lik ve bahçıvanlıkla uğraşırlarsa da, a- zalarında özgür ertik veya hükümet hiz- metlerinde çalışanlar da az değildir. Merkezleri Troki şehridir ki burada iki büyük göl arasındaki dar bir dilde çok güzel bir uramda oturuyorlar, Yukar- da bahsi geçen dört şehrin her birinde kendilerine özgü ve kenesa denilen bir tapıncaya sahibtirler. Çok dincidirler. 'Tapınçları sırasında ibranice olduğu gi- bi karaimce de Tevrat okuyorlar. Her topluluk hazzan adir bir din adamına sahib olup bütün topluluklar ise Vilno- da yaşıyan hahamın yönetimi altında kalıyor. Karaimlet her zaman ilme büyük ö- mem verdiklerinden, İbrani dilinde ol- duğu gibi karaim dilinde de din bilgisi hakkında çok geniş edebiyata sahibtir- ler. Son yıllarda yeni kurulan “Karaim edebiyat ve tarihi araştırma cemiyeti,, tarafından Vilno'da leh dilinde “Karay fikri, adı altında bir dergi neşredil- mektedir. Bundan başka Lutsk'ta da ka- raim dilinde “Karay avazı,, dergisi çık- maktadır. Tatarlar gibi karaimler de şimdiye kadar oldukça az incelenmiştir. Genel- likle Avrupanın çok iyi ve etnografya alanında herhangi bir yeni bulguya bı- rakmıyacak derecde tanınmış olduğunu sanıyoruz, halbuki görülüyor ki çok az tanılan uluslara rastgelmek - için Asya ve Afrikaya gitmeye lüzum yokmuş, yanıbaşımızda iyice incelenmeleri — bi- .. Bisiklet yarışları Ankara bölgesi bisiklet kurulundan — *1. — Heyetimiz 9 haziran pazar sa- bahı saat & de Ankara gücü kulübü ö- — nünden hareketle: Etimesud - AM yolu Üzerinde ve iki sınıf koşucular a- rasında yarışlar tertip etmiştir. Birinci sınıf koşucular, teker, teker — ve beşer dakika ara ile çekilecek kura — neticesinde sıra ile hareket edecekler- dir. İkinci sınıf koşucular, bunları taki- ben ve grup halinde hareket ederek ayni mesafeyi koşacaklardır. 5 İlgili müsabıkların o gün saat 7,30 a da Ankara Gücü kulübü önünde yarışa hazır bir vaziyette bulunmaları lüzumu — bildirilir. ü 2. — Otomoto bisiklet acentesi tara- fından, 16 haziran pazar sabahı saat 7 de İş barıkası önünden hareketle An- — kara - Kalecik gidip gelme 148 kil relik bir yarış tertip edilmiş ve idaresi heyetimize verilmiştir t Bundan böyle mukavemet — yarışlar — rTının yüz kilometreden aşağı olmaması- nı nazarı dikkate alan heyetimiz, bu gibi yarışların yalnız bir mıntakaya — hasredilmemesini de gözeterek, bu yar rış için diğer mıntakalardan iştirâk ede- cek bisikletçilerin yol masrafları ken- dilerine zid olmak üzere Ankarada dö günlük laşe ve ibateleri heyetimir tara- fından temin edilecektir. Subaylarımızın yeni başarığı Berlin, $ (A.A.) — 3 haziranda “Ren — öndülü, yarışına türlü uluslardan 64 at girmiş ,teğmen Saim Pulatkan Kımet adındaki atla birinciliği alaıştır. Eyüp Öncü de kazananlar arasında derece alı — miştır. Öndül — Mükâfat Âtlı spor yarışları — Dünkü sayımızda yazdığımız atk- spor kulübünün hazırladığı yarışlar #& yın sekizinci cumartesi günü yapıla- caktır, : Mersin'de şehir işleri — Mersin, 5 (A.A.) — Şarlık ku- rulu şarlık bütçesini 319500 lira olarak saptamıştır. Bu yılın geli- ri geçen yıldan fazla olduğu için bütçeye bayındırlık işleri için ye- niden para konmuştur. Atatürk anıtı için geçen bütçeye konan ile bu yıl kabul edi: len para yirmi bin lirayı bulmuş- tur. Şehir plânı için ilk bölü ola- rak üç bin, mezarlık için 9500, su işleri için geçen yıldan devredilen lerle birlikte 24 bin yeni bir çıkz iskelesi yapılmak üzere 16 bin ge- nel halâlar için, 3800 yeni kaldı- rımlar için 20 bin, onarma işleri çin 15 bin lira kabul olunmuştu Şehrin temiz su ihtiyacını sağla mak için 216 bin lira harcanacak. tır. Bölü ile ödenmek üzere bu su üstermesi yapılacaktır. plânı 12 bin liraya Yansene tırılacaktır. zim ödevimiz olan uluslar yaşıyor. — Prof. Dr. T. Kowalski Krakov Yagellon Üniversitesi dilleri müderrislerinden. Bu yazıda geçen yeni kelimeler şılıkları: Bölge — mıntaka; ilgi « N bet; sonucunu — neticesini; değet « temas; törü — üdet; Öödev — ; önemli — mühim; karşın « doğusal — şarki; kuüzey — şimal; il - vilayet; katın — mürekkep; ilkel « ip tidal; etke — amil; çeven — etki — tesir; savsamak —« mühmel; et ge — maksad; tapınca — anıt * abide; özverlik — özgenlik — hürriyet; beldek — aksoy — asılzade; Özgür ertik — best meslek; örgüt — teşkilat; tim © jidare; dergi — mecmua; - ke! kati; güneysel — cenubi; kuzeysz şimali; çoğun * ekseriya; uram * T- halle; özgü — mahsus; di dar; inçelemek — tetkik etm

Bu sayıdan diğer sayfalar: